Abdullah GOKMEN • 141. Sayı / Semerkand

17. yuz yıl Osmanlı toplumunun onemli simalarından İsmail Hakkı Bursevî hazretleri omrunu ilim oğrenmek ve oğretmek; insanları irşad etmek ve eser yazmakla gecirmiştir. O ilmiyle, şairliğiyle, hattatlığıyla cok yonlu bir zattır.

Zirve yıllarının ardından Osmanlı Devleti siyasi ve askeri bakımdan yavaş yavaş duraklama ve gerileme devrine girse de, son yılına kadar ilmî ve kulturel hayat butun canlılığı ile devam etmiştir. Osmanlı tarihinde one cıkan alim, mutasavvıf ve onemli devlet adamlarının bircoğu duraklama ve gerileme donemlerde yetişmiştir. 17. yuzyılın ikinci yarısında doğan İsmail Hakkı Bursevî de bu simalardan biridir.

İsmail Hakkı Bursevî hazretleri, 1653 yılında gunumuzde Bulgaristan sınırları icinde kalan Aydos’ta doğmuştur. Babası Mustafa Efendi’dir, İstanbul’da ikamet etmekte iken cıkan buyuk bir yangında evleri ve butun mulkleri yanar. Bunun uzerine Aydos’a taşınırlar. O, bu yangından bir yıl sonra doğmuştur.

İstanbul’da tasavvufî cevrelerle irtibatı bulunan Mustafa Efendi, Aydos’a taşınınca da Celvetî tarikatından Şeyh Seyyid Osman Fazlı Efendi hazretlerine intisap eder. Oğlu İsmail Hakkı’yı da uc yaşından itibaren surekli olarak şeyhinin ziyaretine goturur.

İsmail Hakkı, yedi yaşında annesini kaybeder ve ona buyuk annesi bakmaya başlar. Osman Fazlı Efendi hazretlerinin halifesi Ahmed Efendi’den Arapca dersleri alır. Aydos’a şeyhi Osman Fazlı Efendi’yi ziyarete gelen bir diğer halife Abdulbaki Efendi ile Edirne’ye gider ve burada dinî ilimlerin yanında husnu hat oğrenir. Yine bir diğer halifeden de fıkıh ve kelam ilimlerine devam eder. Tahsilini tamamlayınca Abdulbaki Efendi, artık İstanbul’da ikamet etmekte olan Osmanlı Fazlı Efendi’nin yanına gonderir. İsmail Hakkı hazretleri esas olarak şeyhine burada intisap etmiştir.

Şeyhi ona:

– Sen bizim uc yaşından beri halis muridimizsin, diye iltifat eder.

Gencecik bir halife

İsmail Hakkı hazretleri burada da ilim tahsiline devam eder. Şeyhinden kelam ve feraiz (miras) ilimlerini okur. Mehmed Efendi’den tecvid ve bazı hocalardan Farsca oğrenir. Hattat Hafız Osman’dan husnu hat meşk eder. Daha sonra uc yıllık bir halvete girer ve ardından dervişlere hizmetle gorevlendirilir. Bir sure sonra da şeyhi kendi yerine vaaz etmesini soyler.

Osman Fazlı Efendi k.s., 1675 yılında İsmail Hakkı hazretlerine hilafet verir ve Uskup’e gonderir. Beraberindeki uc dervişle birlikte Uskup’e giden İsmail Hakkı hazretleri, muhtelif camilerde vaaz etmeye başlar. Harap bir tekke onarılarak kendisine tahsis edilir. Bir sure burada kaldıktan sonra yeni bir dergÂhta irşad faaliyetlerine devam eder. Burada, 1676 yılında Şeyh Mustafa Uşşakî’nin kızı ile evlenir.

Genc yaşına rağmen ilmî seviyesi ve tevazusu ile halkın teveccuhunu kazanır. Vaaz ettiği camiler tıklım tıklım dolar. Bu vaazlarında dine aykırı davranışlarını gorduğu Uskup muftusunu ve şehrin bazı ileri gelenlerini eleştirir. Tepkilere rağmen geri adım atmaz ve eleştirmeye devam eder. Bunun uzerine mahkemeye verilir. İsmail Hakkı Efendi ve davalılar Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ve diğer devlet erkÂnı ile goruşmek icin İstanbul’a gelirler. İstanbul’da Osman Fazlı Efendi tarafından barıştırılırlar. Altı yıl suren bu cekişme ortadan kalkar gibi de olsa, muhalifleri İsmail Hakkı Efendi’yi surdurmek icin tekrar faaliyete başlayınca, şeyhi Koprulu’ye gitmesini tavsiye eder ve on altı ay burada kalır. Ardından Usturumca halkının talebi uzerine buraya gider.

Bursalı İsmail Hakkı

İsmail Hakkı Efendi, eskiden beri “Bursevî” nisbesi ile tanınmıştır. Bunun sebebi uzun bir sure Bursa’da kalmış olmasındandır. Bursa’ya gidişi de şoyle gercekleşir. 1685 yılında şeyhi tarafından Edirne’ye cağrılır ve evinde uc ay misafir kalır. Bursa’daki halife Sunullah Efendi’nin vefatı uzerine de Bursa’ya halife olarak tayin edilir.

Bursa’da Ulu Cami ve diğer bazı camilerde vaaz etmeye başlar. Bu vaazlarında Fatiha suresinden başlayarak butun Kur’an’ı tefsir eder. Bu tefsirleri de Arapca olarak yazıya gecirir ve onun meşhur “Ruhu’l-BeyÂn” tefsiri ortaya cıkar. Burada başka eserler de kaleme alır.

Kendini ilim ve riyazete verdiğinden Bursa’daki ilk yıllarında gecimini temin noktasında bazı sıkıntılar ceker. Bu arada şeyhi Kıbrıs’a surgun gonderilmiştir. Şeyhini ziyarete gider ve burada şeyhi onu kendi yerine tayin eder. Kıbrıs’tan Bursa’ya donerken Konya’ya uğrar ve Hz. MevlÂna ile Sadreddin Konevî hazretlerinin ve İznik’te de Eşrefoğlu Rûmî hazretlerinin kabirlerini ziyaret eder.

Medresede, camide, dergÂhta, savaşta...

İsmail Hakkı Efendi hazretleri cokca seyahat etmesine irşad ve vaazla meşgul olmasına rağmen yazmaya da devam eder ve bircok kitap yazar.

Rumeli’de iken surekli rahatsız edilmesi, şeyhinin de ilerlemiş yaşına rağmen ta Kıbras’a surgun gonderilmesi onun azmine engel olmaz. Devlet ile ilişkilerinde daima maslahatı gozetir ve hizmetten geri durmaz. Donemin padişahı II. Mustafa’nın askerin moral gucunu artırmak uzerine daveti uzerine 1. ve 2. Avusturya seferlerine katılır ve yaralanarak Bursa’ya doner.

“Sefîne-i Evliy” yazarı Merhum Huseyin Vassaf, gectiğimiz asırda tekkesini ziyaret ettiğinde savaşa goturduğu sancakların biraz solmuş haliylede olsa muhafaza edildiğini aktarıyor.

1700 yılında hacca gider, yedi ay kadar Mekke ve Medine’de kalır. Donuşte Tebuk ile Ul arasında eşkiyanın baskınına uğrar, canını zor kurtarır. Hac sırasında kaleme aldığı “EsrÂru’l-Hac” adlı eseri de bu esnada kaybolur. İsmail Hakkı hazretleri, bu eserin kayboluşunu buyuk bir uzuntu ile anlatmıştır.

Ezher muderrislerine icazetnÂme

1710 yılında tekrar hacca niyetlenmiş ve once İstanbul’a oradan da deniz yoluyla İskenderiye’ye gitmiştir. Oradan Kahire’ye ulaşır. Kahire’deki Kadirî dergÂhına yerleşir. İki aydan fazla kaldığı Mısır’da alimler, mutasavvıflar ve halk ile irtibat kurar. Aralarında Ezher muderrislerinin bulunduğu bazı kişilere icazetnÂme verir. Daha sonra hac ibadetini yerine getirmek icin Hicaz’a gider.

Hac donuşu tekrar Bursa’ya donen İsmail Hakkı hazretleri 1714 yılında irşad faaliyetleri icin Tekirdağ’a gider. Uc yıl sonra tekrar Bursa’ya doner, aynı yıl icinde Muhyiddin Arabî k.s. hazretlerine duyduğu muhabbet dolayısıyla ve mana aleminden aldığı bir işaretle Şam’a gider ve burada uc yıl kalır.

Şam’da on kadar eser kaleme alan İsmail Hakkı hazretleri “Tuhfe-i Recebiyye” adlı eserini Şam Valisi Recep Paşa’ya takdim etmiştir.

1720 yılında Uskudar’a yerleşen İsmail Hakkı hazretlerine Damat İbrahim Paşa bir ev hediye eder ve ceşitli ihsanlarda bulunur. Uskudar Ahmediye Camii’nde cuma vaizi olarak gorev yaparken vahdet-i vucud meselesinden bahsettiği ve İslÂm akidesine aykırı sozler soylediği iddiasıyla takibat acılır. Pek cok kişinin şahitliğiyle bu suclamanın asılsız olduğu ortaya cıkar.

Bu olayın gercekleştiği yıl 1723’tur ve İsmail Hakkı k.s. hazretleri bu olayın ardından İstanbul’dan ayrılıp Bursa’ya yerleşir. Burada kendi imkanlarıyla bir cami inşa ettirir. Son yıllarını irşad faaliyetiyle ve eser yazmakla gecirir. 20 temmuz 1725 yılında vefat eder.

Yazarak gecen bir omur

İsmail Hakkı hazretleri 130 civarında eser yazmıştır. Bu eserlerin kırk kadarı Arapca’dır. En meşhur eseri, gayet kalın ciltler halinde kendi el yazısıyla yazdığı tefsiri Rûhu’l-BeyÂn’dır.

Sefine-i Evliy muellifi Huseyin Vassaf, tefsirin muelllif nushası hakkında şu ovucu ifadeleri kullanmıştır:

“Rûhu’l-BeyÂn adlı eserini dort buyuk cilt halinde on kısım uzerine yazmış ve gayet itina ile yazmaya başlayıp, nasıl başladıysa oyle bitirmiştir. Eseri gorenler husnu hattının derecesine hayran olurlar. Harfleri inci gibi dizmiştir. Eserin hacimli olması ve surekli yazmak ona bıkkınlık vermemiş, aynı kalemden cıkmış, aynı parcaya yazılmıştır.”

Rûhu’l-BeyÂn tefsiri gunumuzde on cilt olarak basılmıştır. Cağımızın buyuk alimlerinden Suriyeli M. Ali Sabunî de bu tefsirin bir ozetini hazırlamış ve 1988 yılında İslÂm dunyasına takdim etmiştir.

İsmail Hakkı hazretlerinin bunun dışında bazı sureler ve ayetler icin yazdığı tefsirler de vardır. En fazla eseri ise tasavvuf sahasında yazdıklarıdır. Rûhu’l-Mesnevî, Şerhu’l-Muhammediyye, Tuhfe-i Recebiyye, Tuhfe-i İsmailiyye, Tuhfe-i Haliliyye ve KitÂbu’n-Necat bu eserlerden birkacıdır.

İsmail Hakkı Bursevî hazretlerinin bir diğer yonu de şairliğidir. On binden fazla manzume (şiir) yazdığını kendisi ifade etmiştir. Murettep bir divanı vardır. Şiirleri akıcı ve muhabbet doludur. Bunların dışında hadis, fıkıh, kelam ve ceşitli ilim dallarına ait bircok eseri vardır.

Netice olarak, İsmail Hakkı Bursevî hazretleri omrunu ilim oğrenmek, oğretmek; insanları irşad etmek ve eser yazmakla gecirmiştir. Hayatını insanlara hizmete adamıştır. Kimi zaman devlet erkÂnıyla sorun yaşamış, kimi zaman maddi sıkıntılar cekmiştir. Bunlar onun azmine engel olmamıştır. Yine omru boyunca pek cok seyahate cıkmasına, ikamet değiştirmesine rağmen eser yazmaktan geri durmamış, cektiği sıkıntılardan asla şikayet etmemiştir.

İsmail Hakkı hazretleri azmiyle, irşad ve hizmet aşkıyla, dik duruşu ve ahlÂkıyla, ilme olan muhabbetiyle ornek alacağımız bir buyuk şahsiyettir. Allah ona rahmet eylesin ve sırrını mukaddes kılsın.
__________________