Haccac İbni IlÂt radıyallahu anh, servet sahibi, zekî ve siyasî bir tuccar... İslÂm’la şereflendikten sonra alacaklarını tahsil etme konusunda siyÂsî dehÂsını kullanan ve Resulûllah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizden ozel izin alarak Mekke’li muşrikleri kendine hizmet ettiren bir yiğit...

O, Beni Suleym kabilesine mensuptur. Bu kabilenin topraklarında altın madenleri cıkardı. Bu madenlerin zekÂtını vermek ilk defa ona nasip oldu. Onun İslÂmiyeti kabûlu şoyle gercekleşti:
Haccac İbni IlÂt, Suleymoğulları kabilesinden bir grub ile Mekke’ye gidiyordu. Gece olunca ıssız bir vadide konakladılar. Arkadaşları Haccac’ın nobet tutmasını istediler. O da onların emniyeti icin kabul etti. Kalktı, etrafı dolaşmağa başladı. Kendi kendine: “Ben ve arkadaşlarım sağ sÂlim donunceye kadar Allah’a sığınırız.” diyordu. Bir ara birinin şoyle dediğini işitti: “Ey cin ve insan toplulukları! Goklerin ve yerin cercevesinden (koşe ve bucağından) cıkıp gitmeye gucunuz yetiyorsa haydi gecip gidiniz. Ancak buyuk bir gucle cıkıp gidebilirsiniz.” (Rahman: 33)

Bu sozlerin Âyet olduğunu bilmeyen Haccac onları ezberledi. Mekke’ye vardığında Kureyşlilerin ileri gelenlerinin katıldığı bir mecliste bulundu. Orada geceleyin başlarından gecen olayı anlattı. Ezberlediği Âyeti onlara okudu. Bunun uzerine Kureyşliler ona: “Ey IlÂt! Sen de sapıtmışsın. Muhammed de bu sozlerin kendine Allah tarafından vahyedildiğini soyluyor.” dediler. Ona pek değer vermediler. Haccac da: “Vallahi bu sozleri, hem ben hem de yanımdaki arkadaşlar birlikte duyduk.” diyerek hadisenin ciddiyetini onlara duyurmaya calıştı.

Haccac İbni IlÂt’ın gonlunde bir ışık belirmişti. Bu olay ona cok tesir etmişti. Resûlullah (s.a.) Efendimizin nerede olduğunu sorup oğrendi. Onu gorebilmek icin vakit kaybetmeden yola cıktı. Medine-i Munevvere’ye geldiğinde İki Cihan Guneşi efendimizin Hayber’e gittiğini haber aldı. Yine orada eğlenmeden hemen Hayber’e doğru hareket etti. Hayber Gazvesi gunlerinde Fahr-i KÂinat (s.a.) efendimize ulaştı. Kendisiyle goruştu ve musluman oldu. Hayber fethine de katıldı.

Haccac İbni IlÂt (r.a.) servet sahibi zengin bir tuccardı. Kabilesinin topraklarında altın madenleri cıkardı. Mekke’de bir hayli alacakları vardı. Ailesi de orada kalmıştı. Malı-mulku ve eşyası onun yanındaydı. Hem alacaklarını tahsil etmek hem de ailesinin yanındaki mallarını alıp Medine’ye getirmek istedi. Bunun icin İki Cihan Guneşi Efenmdimizin huzuruna cıktı ve: “YÂ ResûlÂllah Mekke’de bir takım kimselerde alacaklarım var. İzin verirseniz onları alıp diğer mallarımla birlikte Medine’ye getirmek istiyorum.” dedi. Efendimiz ona izin verdi. Haccac’ın gonlunu tırmalayan, zihnini meşgul eden bir konu daha vardı. Onu da Efendimize sormalıydı. Şoyle dedi: “Ya RasûlÂllah! Eğer muşrikler benim musluman olduğumu anlarlarsa bana hicbir şey vermezler. Mallarımı kurtarabilmek icin belki senin hakkında munasip olmayan sozler soyleme zorunda kalabilirim. Bu hususta ne buyurursunuz?” dedi. Fahr-i KÂinÂt (s.a.) efendimiz bu konuda da ona izin verdi.

Haccac (r.a.) zekî idi. SiyÂsî kabiliyete sahipti. Bu sebebten fırsatları değerlendirmesini iyi biliyordu. Karşısına cıkacak meseleleri, problemleri iyi hesap ediyordu. Buna gore sorular soruyordu. Aldığı cevaplardan memnundu. Gonlu huzur icinde Mekke’ye vardı. Kureyş muşriklerinin zaaf noktalarını tesbit etti. Onları oradan yakaladı. Alacaklarını tahsil hususunda onları kendine hizmet ettirdi. Muşriklerle aralarında gecen hadiseyi kendisi şoyle anlatıyor:
Kureyşliler o gunlerde Rasûlullah (s.a.) efendimizin Hayber uzerine yuruduğunu duymuşlardı. Fakat gelişmelerden haber alamamışlardı. Mekke’ye vardığımda cevremi sardılar. Bana sorular sormağa başladılar. Benim henuz musluman olduğumu da bilmiyorlardı. Ben de Efendimizden aldığım izin uzerine onları sevindirecek haberler vermeğe başladım. Şunları anlattım; “Muhammed ve ashabı, şimdiye kadar carpışmayı, savaşmayı Hayberli’lerden daha iyi bilen bir kavimle karşılaşmadı. Hayberliler onbin kişilik ordu topladı. Muslumanları kılıctan gecirdi. Muslumanlar buyuk bir yenilgiye uğradı. Muhammed esir alındı.” dedim. Bu haberler onları cok sevindirdi. Daha ileriye giderek şunları ilÂve ettim: “Hayberliler Muhammed’i Mekkelilere teslim etmeyi oldurulen adamlarınıza karşılık onu sizin oldurmenizi istiyorlar” dedim.

Mekke’li muşriklere aslı olmayan bu parlak mujdeleri verdikten sonra onlara: “Siz de bana yardım ediniz. Alacaklarımı suratle toplayayım ki, muslumanların ganimet mallarını başka tuccarlar gelmeden satın alayım.” dedim. Bu istek ve teklifime memnûniyetle diyerek karşılık verdiler. Buyuk bir sevinc icerisinde benim alacaklarımı toplayıverdiler.

Karısına da aynı şeyleri soyleyip ondan da mallarını alan Haccac (r.a.) işini bu şekilde bitirdi. Mekke’deki servetini topladı. Fakat verdiği haberler Mekke’deki muslumanları cok uzdu. Hz. Abbas bu acı haberi işitince fenÂlaştı ve evine dondu. Kolesini Haccac’a gonderdi ve goruşmek istediğini bildirdi. Haccac onunla gizlice goruştu ve Abbas (r.a.)’a meselenin ic yuzunu anlattı. Birkac gun gizli tutmasını ric etti. Sonra Mekke’den ayrılıp Medine’ye gitti. Hz. Abbas uc-beş gun gecince KÂbe’ye cıktı. Muşrikleri sarsan, şok eden haberler vermeğe başladı. Gercek soylenenlerin tam tersi idi. Hayberliler hezimete uğramıştı. Zafer muslumanlarındı. Haccac alacaklarını kurtarmak icin boyle soylemişti. Hz. Abbas Kureyşlilere durumu tek tek anlattı. Muşrikler butunuyle sarsıldı.

Haccac İbni IlÂt (r.a.) getirdiği malların zekÂtını verdi. Medine’de kendisine bir ev, bir de mescid yaparak şehre yerleşti. Resûl-i Ekrem (s.a.)’in vefÂtından sonra Humus’a giderek orada yaşadı. Hz. Omer (r.a.)’ın hilÂfetinin ilk yıllarında vefat etti. CenÂb-ı Hakk’tan şefaatlerini niyaz ederiz. Amin.

kitap.mollacami.com
__________________