MESCİD- İ NEBİ

Resulullah (s.a.s)'ın Medine'ye hicretinden hemen sonra ashabıyla birlikte bina ettiği mescit. Bu mescit, Mescid-i Resul, Mescid-i Şerîf, Mescid-i Saadet ve Mescid-i Nebevî adlarıyla da anılmaktadır. Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa'dan sonra yeryuzundeki mescitlerin en faziletlisidir.

Resulullah (s.a.s), Hicret yolculuğunda kısa bir muddet Medine'nin dışında bulunan Kuba koyunde kalmıştı. Bu esnada Kuba mescidi adıyla bilenen mescidi inşa ettirmişti. Buradan yola cıkıp, Medine'ye girdiği zaman, Resulullah (s.a.s), misafir edip ağırlama şerefine nail olabilmek icin herkes birbiriyle yarışa girmişti. Kendisini davet edenlere Resulullah (s.a.s); "Bırakın deve serbestce yurusun. O bizi Allahın razı olacağı bir yere kadar goturecektir" diyordu. Deve bir sure yurudukten sonra, iki yetim kardeşe ait boş bir arsaya coktu. Buraya evi en yakın olan Ebu Eyyub el-Ensarî, Resulullah (s.a.s)'ın eşyalarını alıp sevincli bir halde evine taşıdı (bk. Hicret mad.).

Resulullah (s.a.s)'ın devesinin coktuğu bu arsa sahipleri olan Neccaroğullarından Sehl ve Suheyl hibe etmek icin ısrar ettilerse de Resulullah (s.a.s) bunu kabul etmedi ve on dinar gibi sembolik bir meblağ karşılığında burayı satın aldı. Bu bedeli Hz. Ebu Bekir (r.a) odedi.
İbn Sa'd, Resulullah'ın Medine'ye hicretinden once Esad ibn Zurare'nin arkadaşlarıyla burada namaz kıldığını, ayrıca cuma namazlarını da burada kıldırdığını nakletmektedir. Etrafı cevrili olan bu arsanın hemen bitişiğinde, cahiliye insanlarının gomulu bulunduğu bir mezarlık vardı. Resulullah bu mezarlığın kaldırılmasını istedi. Boylece mescidin inşa edileceği arsa genişletilmiş oldu. Ayrıca burada bulunan su birikintisi de yok edildi (Nesaî, MesÂcid, 12; İbn Sa'd Tabakatul-KubrÂ, Beyrut, t.y, I, 239).

Bu arsa uzerinde hemen bir mescit bina edilmeye başlandı. Ensar, Muhacir ve diğer gonullu kimselerin de katıldığı kalabalık bir işci-usta topluluğu tarafından yurutulen calışmalar sonunda mescit, kısa surede bina edildi. Resulullah (s.a.s) calışmaları idare edip, mescidin kıble tarafındaki temellerinin atılması ve diğer planlamaları yapmakla yetinmeyip, calışmalara bir işci gibi taş, kerpic taşıyarak katılmıştır. O, bu calışmalar esnasında şu beyitleri soyluyordu: "Allahım! Ahiret hayatından başka hayat yoktur. Ensara ve muhacirûna mağfiret et" (İbn Sa'd a.g.e., I, 239-240).

Temeller toprak seviyesine kadar taş, zeminden yukarısı ise kerpic kullanılarak bina edildi. Temel yaklaşık olarak bir bucuk metre derinliğinde acılmıştı.

Eni-boyu yuzer zıra (bir zıra =kırkbeş santim) olmak uzere, kare şeklinde inşa edilen mescidin mihrabı Beytu'l-Makdis yonune denk duşecek şekilde kuzey duvarında işaretlenmişti. Uc tane kapıdan biri guney tarafındaki arka duvarda, ikincisi batı tarafındaki duvarda, ucuncusu ise Resulullah (s.a.s)'in hucrelerinin bulunduğu doğu tarafında idi. Bu kapıya Cibril kapısı denirdi.

Resulullah (s.a.s), ilk onceleri bir hurma kutuğu uzerine cıkarak hutbe okurdu. Bir zaman sonra bizzat Resulullah (s.a.s)'ın isteği veya ashabın, cemaatın kalabalıklaştığını ve arkadakilerin hutbe okurken onu goremediklerini bildirmeleri uzerine, bir kac basamaklı bir minber yapılarak, mescite yerleştirildi (BuhÂrî, Cuma, 26; İbn Sa'd, a.g.e., I, 250-251).

Hicretten on altı ay sonra Kıblenin yonu Beytullah tarafına cevrildiği zaman, guneydeki kapı kapatılarak, burası mihrab yapıldı, Kuzeydeki duvarda da bir kapı acıldı. Mescitte namaz kılınan yerin uzeri acıktı. Ancak mescitin ortasında, hurma ağacından yapılan direkler uzerinde, hurma, dal ve yapraklarından bir golgelik yapılmıştı.

Mescitin doğu tarafında duvara bitişik olarak Resulullah (s.a.s)'in hanımları Hz. Âişe (r.anh) ve Hz. Sevde (r.anh) icin, iki oda inşa edilmişti. Ayrıca yine mescite bitişik olarak, gunduzleri bir eğitim-oğretim yeri, geceleri ise, evsiz kimseler ve misafirlerin barınması icin "Suffa" denilen uzeri kapalı bir bolum eklenmişti. Resulullah (s.a.s)'e ait odalara, zamanla yedi oda daha eklenerek oda sayısı dokuza cıkmıştır. Bunların hepsi kerpicten idi (İbn Sa'd, a.g.e., I, 499).

Medine'de inşa edilen bu mescit aynı zamanda, kurulan İslÂm devletine ait butun faaliyetlerin yurutulduğu bir merkez niteliğinde idi. Resulullah, ashabıyla orada istişare eder, savaş ve barış kararlarını orada alır, elci heyetlerini orada kabul eder, savaşa cıkacak orduları orada techiz ederek yola cıkarır, topluma ait butun meseleler orada cozume kavuşturulur, hatta gerektiğinde suclular ve esirler bağlanmak suretiyle orada hapsedilirdi (Nesei, MesÂcid, 20).

Eğitim-oğretim faaliyetleri, mescitin "Suffa" denilen kısmında yerine getiriliyordu. İslÂm ummetinin nuvesini oluşturan Ashab ve seckin sahabe Âlimler, İslÂmda ilk universite sayılabilecek bu mekanda yetişmişlerdi. İslÂm'ın esaslarını oğrenmek uzere Medine dışından gelenler icin aynı zamanda bir yatakhane vazifesi goruyordu (İbn Sa'd a.g.e., 255). Bir defasında, Temim kabilesine mensup yetmiş kişi burada barındırılmış idi (Ahmed b. Hanbel, III, 371).

Resulullah (s.a.s), burada bizzat dersler veriyordu. Ancak, yeni gelen ve başlangıcta olan oğrencilere okuma yazmayı ve Kur'an-ı Kerim'i oğreten diğer oğretmenler de bulunmakta idi. Medine'den ve uzak yerlerden olmak uzere burada okuyan oğrencilerin dort yuz kişi gibi bir sayıya ulaştığı oluyordu. Burada barınanların ihtiyaclarının buyuk bir bolumu, comert sahabeler tarafından karşılanmaktaydı (M. Hamidullah, İslam Peygamberi, İstanbul, 1980, II, 832).

Medine'de bir evi ve ailesi olmayan fakir kimseler de Suffa'da yatıp kalkıyor, ihtiyaclarını buradan sağlıyorlardı (İbn Sa'd a.g.e, 255).
Mescid-i Nebevi, ilk inşa edilişinden sonra bir takım genişletme faaliyetleri gordu. Hayber'in fethinden sonra Resulullah (s.a.s), mesciti bir miktar genişletmişti. Resulullah (s.a.s), vefatından kısa bir muddet once, Hz. Ebu Bekir'in kapısı haric odalardan mescite acılan butun kapıları kapattırmıştı (Buhari, Ashab, 3). Resulullah (s.a.s) vefat ettiğinde Hz. Âişe (r.anha)'ye ait odada defnedilmiştir.

İlk ciddi genişletme, Hz. Omer (r.a)'in hilÂfeti zamanında yapıldı. Guney tarafından beş, Batı ve Kuzey taraflarından da onar metre ilave yapıldı. Doğu tarafına ilÂve yapılmadı ve Resulullah (s.a.s)'ın hanımlarının odaları olduğu gibi kaldı. Kuzey, doğu ve batı duvarlarında ikişer tane olmak uzere, kapı sayısı altıya cıkarıldı. Hz. Ebu Bekir ve Hz. Omer vefat ettiklerinde Peygamber (s.a.s)'ın yanına defnedilmişlerdir.

Hicretin yirmi dokuzuncu yılında Hz. Osman (r.a), mesciti yeniden inşa ettirdi. Duvarları suslu taş ile yeniden oruldu. Taş sutunlar kullanılarak mescitin bir kısmının uzeri kapatıldı. Kapılarının sayısında bir değişiklik yapılmadı. Bu yenileme ile mescitin genişliği yuz elli zıra, uzunluğu ise yuz altmış zıra'a cıkmıştır (İbnu'l-Esîr, el-KÂmil fi't-Tarih, III,103; Suyutî, Tarihu'l-Hulefa, Beyrut 1986, 173).

Emevîler zamanında, Medine Valisi Omer b. Abdulaziz eliyle mescit yeniden inşa ettirildi. Hicrî seksen sekiz'den, doksan bire kadar suren calışmalarla mescit, doğu, batı ve kuzey yonlerinden genişletilmişti. Peygamber (s.a.s)'in hanımlarının odaları Mescide katılmıştır (İbn Sa'd, a.g.e., I, 399). Resulullah (s.a.s)'in kabr-i şerifleri Hz. Âişe (r.anh) validemizin odasında bulunduğu icin bu odanın sadece bir bolumu mescite dahil edildi.

Mescitin duvarları taş ve kerpic kullanılarak yapılmış ve mermerlerle kaplanarak suslenmişti. Tavanı da Hindistan'da yetişen saac ağacı ile ortuldu ve altın suyu ile yaldızlandı. Bu yenileme ile mescitin uzunluğu ikiyuz zıra, genişliği de yuz altmış yedi zıra cıkmıştır. Sutunları mermerden yapılarak, sutun başlıkları altınlarla suslendi. Eyvanların yapımında taşlar kurşun kullanılarak birbirine gecirilip sağlamlaştırıldı. Ravza-ı Mutahhara (Resulullah (s.a.s)'nın kabrinin bulunduğu yer)'ın tavanı saac ağacı ile ortulerek yazılarla suslendi. İlk olarak mihrab ve dort tane de minare yapıldı.

Abbasîlerden el-Mehdî, Hicrî 162-778'de kuzey tarafından genişleterek, uc yıl suren calışmalarla mesciti yeniledi. Yine 202 (817) yılında Me'mun, mesciti tekrar restore ettirdi.

576 (1180) yılında en-Nasır Lidinillah, Resulullah (s.a.s)'den kalan değerli eşyayı muhafaza etmek icin mescitin sahnında kubbeli bir oda yaptırdı. Hz. Âişe (r.anh)'ın sakladıklarından bulabildiklerini buraya koydu. Bunlar; Resulullah (s.a.s)'ın vefat ettiği zaman giymekte olduğu cuhadan yapılmış rida ve izar, atlas kumaş ile işlemeli şal bir cubbe, Burde-i Saadet, seccade, sancaklar, bir kısım resmi evrak ve Ashabdan bazılarına ait bir takım eşyadan ibaretti.

654 (1256) yılının Ramazan ayının ilk cuma gunu, kandilleri yakan kandilcinin ihmali, kutsal emanetlerin korunduğu sahndaki kubbeli oda haric, mescidin tamamen yanmasına sebep olmuştu. Abbasîler'den el-Mu'tasım, 655 (1257) yılı hac mevsiminde ustalar ve malzeme gondererek mescitin yeniden inşa edilmesini sağladı. Yemen Meliki Muzaffer ve Mısır Meliki Nureddin Ali İbn Mu'iz'in de iştirak ettiği bu calışmalarla hucre-i nebeviye ve duvarların bir kısmı yeniden yapılmıştı. Melik Muzaffer, Yemen'de yaptırdığı sanat değeri cok yuksek bir minberi de Mescite yerleştirmişti. Ancak, imar işi tamamlanamamıştı. 685 (1295)'de Baybars, yarım kalan inşaatı tamamladı ve kucuk bulduğu Melik Muzaffer'in minberini kaldırarak yerine, Mısır'dan getirttiği daha buyuk ve sanat bakımından daha zarif bir minberi yerleştirdi. 886 (1481) Ramazanının 13. gunu minarelerden birine isabet eden yıldırım, mescitin yanarak, duvarlarının yıkılmasına sebep oldu. Minber, mushaflar ve kitapların tamamı yandı. Ravza-ı Mutahhara ve sahndaki kubbeli oda bu yangından zarar gormemişti.

Mısır Memlûk Sultanı Eşref Kaytabay, Emir Sankar el-Cemalî'yi kalabalık bir usta kafilesiyle Medine'ye gonderdi.

Mescit biraz genişletilerek duvarlar ve minberler yeniden inşa edildi. Mihrabı da biraz genişleterek, uzerini, cevresindeki direklerin başlıklarına oturtulan bir Kubbe ile kapadılar. Ravza-ı Mutahhara'nın duvarları uzerine de bir kubbe oturttular. Bunun uzerini de sutunların taşıdığı diğer bir kubbe ile kapadılar. Sonra, Ravza-ı Mutahhara ile kıble duvarı arasına, etrafını uc kucuk kubbenin cevrelediği buyuk bir kubbe yapıldı. Yapılan diğer bazı kubbelerle de mescitin bir kısmı ortulmuş oldu. Yeniden yapılan mihrap, renkli mermerler ile suslendi. Rahmet kapısının yanında Medrese-i Mahmudiye adıyla anılan bir medrese inşa edildi. Kaytabay, yapılan bu işler icin yuzyirmibin dinar tahsis etmişti.

Osmanlılar doneminde Mescid-i Nebevî'nin bakımı titizlikle yerine getirilmiş ve tezyin edilmiştir. I. Mahmud, Ravza-ı Mutahhara'nın uzerinde bulunan kubbeyi yenileyerek, koyu yeşile boyadı. Bundan dolayı bu kubbe, Kubbetu'l-Hadra (yeşil kubbe) adıyla anılır. Mısır valisi Mehmed Ali Paşa da Mescid-i Nebevi'de birtakım restorasyon calışmaları yapmıştır. Mescit, Abdulmecid tarafından yeniden inşa edilmiştir. Abdulmecid'in bu iş icin sectiği ustalar, Akik vadisinde bulunan Hedab denilen kayadan sutunlar ve taşlar kestiler. Mesciti parca parca inşa etmeye başladılar. Yani bir kısmını yıkıyor, yerini hemen yapıyorlardı. 1849-1861 yılları arasında on iki şene suren inşa calışmaları ile mescit yeni baştan inşa edildi.

Mayıs 1953'te başlatılan diğer bir calışma ile, on kısmı haric yeni baştan inşa edilerek bugunku hale getirildi. İlk imar edildiğinde yaklaşık 2475 m. kare buyukluğunde olan Mescid-i Nebî, tarih boyu suren ceşitli inşa faaliyetleri sonunda 12271 m. kare genişliğe ulaşmıştır. Bugun ise yeniden buyuk genişletme calışmalarıyla bu alan birkac katına cıkarılacak şekilde buyutulmuş bulunmaktadır.

Mescid-i Nebevî'nin Fazileti
Mescid-i Nebevi, Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa'dan sonra, yeryuzundeki mescitlerin en faziletlisidir. Bu konuda Resulullah (s.a.s)'den bir cok hadis varit olmuştur.
Mescid-i Nebî'de, bir bolum vardı ki, Resulullah (s.a.s) burayı Cennet bahcelerinden bir bahce olarak nitelemiştir. Ayrıca minberini de aynı şekilde vasıflandırmıştır.

Bir hadiste şoyle denilmektedir:
"Resulullah, bir hurma kutuğune yaslanarak hutbe okurdu. Ashabdan biri şoyle dedi: "Ya Resulullah! Senin icin bir şey yapalım ki, cuma gunu uzerine cıktığın zaman insanlar sizi gorsun ve hutbenizi duyabilsinler" dedi. Bunun uzerine Resulullah; "olur" dedi. Uc basamaklı bir minber yapıldı. Daha once yaslanıp hutbe okuduğu kutuğu gecince, kutukten on aylık gebe devenin inlemesi gibi iniltiler gelmeye başladı. Resulullah onu eliyle meshetti ve ses kesildi (BuhÂrî, Cuma, 26; Nesaî, Cuma, 17; İbn MÂce, İkame, 199; İbn Sa'd, a.g.e.,I, 239-254).

Resulullah (s.a.s), bu minberin uzerine cıktığı zaman şoyle demişti:
"Evimle minberimin arası Cennet bahcelerinden bir bahcedir ve minberim de Cennet bahcelerinin uzerindedir (Ahmed b. Hanbel, II, 36, 450, 534; V, 41). Diğer bir hadis de; "Evimle minberimin arası, Cennet bahcelerinden bir bahcedir ve minberim havzımın uzerindedir" (Ahmed b. Hanbel, II, 236) şeklindedir.

Minber hakkındaki başka bir hadis-i şerifte de şoyle buyurulmaktadır: "Minberimin ayakları Cennet uzerindedir" (Ahmed, b. Hanbel, VI 289, 292, 318; Nesaî, MesÂcid,

Bu hadisler, Mescid-i Nebevî'nin, Resulullah'ın minberi de dahil olmak uzere, minberi ile evi arasında kalan bolumun Cennet bahcelerinden birisi hukmunde olduğunu teyit ederek ortaya koymaktadır. Buna gore, burada bilincli bir şekilde bulunan, namaz kılan veya başka bir ibadetde bulunan, yaptığı şeyleri Cennet bahcelerinden birinde yapmış gibidir.

Yeryuzunde namaz kılmak ve ziyaret etmek maksadıyla yolculuğa cıkılabilecek uc mescitten birisi Mescidi Nebî'dir. Bir hadis-i şerifinde Resulullah (s.a.s) şoyle buyurmaktadır: "Uc mescitten başka bir yere (ibadet etmek icin) ozel olarak yolculuk yapılmaz: Mescid-i Horam, Mescid-i Aksa ve Benim mescidim" (Buharî, FedÂilu's-Salat, 1, 6).

Mescid-i Nebî'de kılınan namaz, diğer mescitlerde kılınan namazlardan cok daha faziletlidir. Sa'd ibn Ebi Vakkas (r.a)'dan Resulullah (s.a.s)'ın şoyle soylediği rivayet edilmektedir: Mescitimde namaz, Mescid-i Haram haric, diğer mescitlerde kılınan bin rekÂt namazdan daha hayırlıdır" (Ahmed b. Hanbel, I,184); Başka bir rivayette "daha faziletlidir" (Hanbel, I, 16; Nesai, Mescid,4) buyrulur.

Bunun icindir ki, hac farizasını ifa etmek icin bu topraklara yonelen insanlar, bir muddet Medine'de kalarak Mescid-i Nebî'de ibadet etmenin guzelliklerinden faydalanmaya calışırlar.

Namazın dışında, diğer hayırlı ameller icin de Mescid-i Nebevî ustun bir mahaldir. Orada yapılan her ibadet kat kat fazlasıyla mukafatlandırılır. Bunun boyle olduğunu vurgulamak icin Resulullah (s.a.s) bir hadisinde, Allah yolunda cihat ile kıyas yaparak şoyle buyurmaktadır: Mescitime bir hayrı oğrenmek veya oğretmek icin gelen, Allah yolunda cihat eden kimse gibidir. Bunun dışında gelen, başkasının kazancını seyreden kimseye benzer" (Ahmed b. Hanbel, II, 418).

Resulullah (s.a.s), Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa yanında kendi mescidinin konumunu bildirmek maksadıyla şoyle demiştir: Ben peygamberlerin sonuncusuyum. Mescitim de mescitlerin sonuncusudur" (Nesaî, MesÂcid, 7). Bu hadisler, zikredilen bu uc mescitin dışında inşa edilecek hic bir mescitin, diğerlerinden farkı olmadığını ve fazilet bakımından birbirine denk olduğunu da ortaya koymaktadır
__________________