TABERÎ

H. III-IV (M.9-10) asırlarda yetişmiş, fıkıh, hadis, tarih, dil, tefsir ve kırÂat ilimlerinde otorite olmuş Âlim.
Tam adıyla Ebû Cafer Muhammed ibn Cerîr et-Taberî. Taberistan'ın mul şehrinde 224/838 yılı sonlarında dunyaya geldi, ilk tahsilini burada yaptı. Yedi yaşında hafız oldu, dokuz yaşında hadis ezberlemeye başladı.
İlim tahsili icin Rey, Basra, Kûfe, Medine, Suriye ve Mısır gibi şehir ve ulkeleri dolaştıktan sonra, hilÂfet merkezi olan Bağdad'a yerleşti. Kaynaklar onun hocaları ve talebeleri icin uzun bir liste vermektedir. Zamanında hadis, fıkıh (Hanefi, ŞÃ‚fiî ve MÂlikî fıkıhları), kırÂat, tarih ve edebiyat sahalarında meşhur olan bircok Âlimden ders aldı, yetiştikten sonra da butun bu ilimlerde eserler verdi. Kırk sene sureyle, her gun kırk varak yazmak suretiyle, son derece hacimli eserler meydana getirdi.
Zamanındaki birtakım mezhep mensuplarınca RÂfîzîlik ve Şîîlikle itham edilmiş olmakla birlikte, bu vasıfları yoktur. Bunlar, mufrit ve mezheplerinde mutaassıp kimseler tarafından ortaya atılmış iddialar, hatta iftiralardır. Cunku, Taberî'nin eserlerinde onun, ne RÂfizî ne de Şîî olduğuna delÂlet edecek ifadeler ve bilgiler ya almaktadır.
Fıkıhta onceleri Şafîî mezhebine mensup iken, sonradan mutlak muctehidlik mertebesine ulaşmıştır. Kaynaklar onun, Cerriyye adında sonraları ortadan kalkmış olan bir mezbebin imamı olduğunu kaydeder. Onu, RÂfizlikle itham edenler de Hanbelî mezhebi mensupları olup, bu duşmanlıkları, Taberî'nin, onların imamı Ahmed İbn Hanbel'i bir fıkıh imamı değil de hadis Âlimi kabul etmesine kızdıklarından olmalıdır. Kaynaklar Taberî'nin, Ahmed İbn Hanbel'den ilim almak uzere Bağdat'a geldiğini ve fakat ancak onun vefatından sonra Bağdat'a ulaşabildiğini, bunun uzerine memleketine donmeyerek Basra'da tahsiline devam ettiğini belirtiyorlar. Bu yuzden iki imam arasında herhangi bir husumet olmadığı gibi Taberî, İmam Ahmed İbn Hanbel'in değerini ve mertebesini inkÂr etmiş de değildir.
Taberî, 310/923 yılında Bağdat'da vefat etmiş ve muhaliflerinin cokluğu sebebiyle, olumu gizli tutularak geceleyin vefat ettiği eve defnedilmiştir. Kabrinin başka yerde olduğu (mesel Mısır gibi) şeklindeki haberler ise sağlıklı değildir. Taberî'ye ait olduğu iddia edilen kabirler ona ait olmayıp belki de onun adına kurulmuş ziyaret makamlarıdır.
İmam Taberî'nin te'lif ettiği eserlerin bircoğu kaybolmuş ve zamanımıza kadar ulaşamamıştır. Fakat bize kadar ulaşan eserlerinin bile bir omre sığdırılması zordur ve Taberî'nin buyukluğunun en buyuk delilidir. Taberî'nin eserlerinden bazıları şunlardır.
1- TÂrîhu'l-Umem ve'l-Mulûk: Taberî'nin doğuda ve batıda haklı bir şohrete ulaşmasına ve "Tarihin Babası" unvanı verilmesine sebep olan genel tarihidir. Taberî bu eserinde yaratılıştan kendi zamanına kadar olan olayları rivayet senedleriyle birlikte kaydetmiştir. Tarih ilminde en onemli kaynaklardan biri olarak kabul edilir. Daha sonra gelen tarihciler onun verdiği bilgileri ya aynen almış, ya da ozetleyerek vermişlerdir. Bircok dile ve bu arada Turkce'ye de tercume edilmiştir. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından Şark İslÂm KlÂsikleri serisi icinde neşrine başlanan Turkce tercumesinin basımı henuz tamamlanamamıştır.
2- İhtilÂfu'l-FukahÂ: Bu eser İhtilÂfu UlemÂi'l-Emsar f AhkÂmi ŞerÂii'l-İslÂm adıyla 1933'de yayımlanmıştır.
3- LetÂifu'l-Kavl f AhkÂmi ŞerÂii'l-İslÂm: Usûl-i fıkha dair yazdığı bir eserdir.
4- KitÂbu'l-KırÂÂt ve Tenzîlu'l-Kur'an.
5- KitÂbu Şerhi's-Sunne: Mezhebî ve itikÂdî konuları ihtiva eden eser Mısır ve Bombay (1321)'da basılmıştır.
6- KifÂbu AdÂbi MenÂsiki'l-Hacc.
7- KitÂbu'l Mûciz fi'l-Usûl.
8- KitÂbu'l-Garîb ve't- Tenzîl ve'l-Aded.
9- KitÂbu ÂdÂbi'l-KudÂt.
10- CÂmiu'l-BeyÂn an (f&#238 Te'vîli Âyati'l-Kur'an: 270/883 yılında tamamladığı bu eseri Taberî Tefsiri olarak da bilinir. Taberî, cok meşhur bir tarihci olması kadar, "RivÂyet tefsirlerinin anası" olarak kabul edilen bu tefsiri ile de şohret bulduğu icin, bu tefsiri hakkında biraz daha geniş bilgi vereceğiz.
Taberî Tefsiri
CÂmiu'l-BeyÂn, rivÂyet tefsirlerinin ilki ve en onemlisi sayılır. Kendinden sonraki rivÂyet tefsirlerinin kaynağı durumundadır. Ancak dirayet tefsiri yonunden de kucuksenemiyecek derecede bilgiler ihtiva eder. Subkî'nin et-TabakÂtu'l-KubrÂ'sında kaydettiğine gore Taberî, bu tefsirini cok uzun kaleme almış ve fakat yine kendisi daha sonra kısaltarak bugunku hacmine indirilmiştir .
Taberî bu tefsire bir mukaddime ile başlar. Mukaddime'de Kur'Ân ile ilgili bazı konulara yer verir. Kur'Ân'ın nÂzil olduğu Arapca'nın ozelliklerinden ve lehcelerinden soz eder. Tefsir ve Te'vîli acıklar. Kur'an'ı, kendi re'yi ile tefsiri yasaklayan hadisleri, peşinden de Kur'an tefsirine teşvik eden hadisleri ve sahabeden Kur'an-ı tefsir edenleri zikreder. TÂbiûndan Kur'an tefsiri makbul olanlarla tefsiri kabul edilemeyecek derecede zayıf olanları sayar. Daha sonra Kur'an'ın isimlerinin, surelerinin ve ayetlerinin te'vîline gecer.
Taberî, eserine "Tefsir" değil de "Te'vîl" adını vermiştir. Ayetleri tefsire başlarken de aynı- isimlendirmeyi surdurur ve "el-kavlu f te'vli kavlihî TeÂlÂ" diyerek ayeti zikrederek, sonra o ayeti tefsir eder. O ayetin tefsiri ile ilgili olarak kendine ulaşan muhtelif rivÂyetlerden birbirini destekleyenleri aynı anlamda olan veya birbirini tamamlayan rivÂyetleri peşpeşe senedlerini de zikrederek serdeder. Bu rivÂyetlerde "merfû, mevkûf, maktû hadis" (Hz. Peygamber'den, sahÂbeden, tÂbiûndan nakledilenler) sırasına riayet eder. Eğer bu ayetin tefsirinde birden fazla goruş varsa, bu goruşleri ve delilleri olan rivÂyetleri ayrı başlıklar altında verir.
Ancak o, tefsire dair rivÂyetleri saymakla yetinmez; gerek rivÂyetlerin senedlerini, gerekse metinlerini tenkide tabi tutar, zayıflık ve kuvvet nokta-i nazarından inceleyerek aralarında tercihler yapar.
İhtiyac duyduğu yerde Âyetlerin gramer tahlillerine girişir, Âyetlerden cıkarılacak fıkhî hukumlere, bu fıkhî hukumlerin dayandığı delillere temas eder, bu hukumlerden tercih ettiklerine ve tercihine sebep olan delillere işaret eder.
Eserde yer yer kırÂatlere, bunlardan şÃ‚z* olanlarına da işaret edilir. KırÂat* farklılıklarına gore Âyetlerin kazandığı anlamlar da verilir.
Taberî tefsirinde yer yer İsrÂiliyyÂt'a da rastlanır. Bu konudaki rivÂyetlerini daha ziyade Ka'bu'l-AhbÂr, Vehb İbn Munebbih, İbn Cureyc ve Suddi'ye dayandırır. Ancak İsrÂiliyyÂt'a dair verdiği haberleri senedleri ile birlikte kaybettiği icin bu haberlerin tahkiki ve araştırılması daima mumkundur .
Taberî, ozellikle kelime izahlarında, garib lafızların tefsirinde eski Arap şiirinden buyuk olcude istifade etmiş, izahlarına cahiliye devri şiirinden cokca deliller getirmiştir.
CÂmiu'l-BeyÂn'da kelÂm ve akîde konularında da azımsanmayacak derecede bilgi vardır. Mufessir, eserinden ehl-i sunnet ve'l-cemÂat mezhebini destekler; Kaderiyye, Mu'tezile, Mucessime, Muşebbihe gibi ehl-i sunnete muÂrız mezheblerin goruşlerini reddeden acıklamalara ve te'villere yer verir.
Ozetle İbn Cerîr bu eserinde kendinden onceki mufessirlerin hemen butun goruşlerini, o zamana kadar teşekkul etmiş olan Abdullah İbn AbbÂs (ol. 68/687-688), Abdullah İbn Mes'ûd (ol. 32/652), Ali İbn TÂlib (ol. 40/660), Ubeyy İbn Ka'b (ol. 19/640)'a dayanan tefsir ekollerinin mufessirlerinden ve diğer mustakil Âlimlerden elde ettiği butun rivÂyetleri toplamış, boylece buyuk bir "Tefsir Ansiklopedisi" meydana getirmiştir. Bu arada MukÂtil, İbn Bukeyr ve Kelbî gibi tefsirde zayıf kabul edilen Âlimlerden nakilde bulunmamaya da dikkat etmiştir.
CÂmiu'l-BeyÂn'ın muhtelif baskıları vardır. En yaygın olanı 30 cuz halinde ve kenarında NeysÂbûrî (ol. 728/1 328)'nin "ĞarÂibu'l-Kur'an ve Ragaibu'l-Furkan" adlı tefsiri bulunan baskısıdır.
Mahmûd Muhammed ŞÃ‚kir ve Ahmed Muhammed ŞÃ‚kir eserin tahkikli neşrine başlamışlarsa da, Ahmed Muhammed ŞÃ‚kir'in vefatı ile 16. ciltde kalmıştır. Tahkiki biten ciltler Mısır'da DÂru'l-MaÂrifce neşredilmiştir. Camiu'l-Beyan'ın bircok yonu uzerinde ceşitli mastır ve doktora tezleri yapılmıştır. Ayrıca Hasan Karakaya tarafından Turkceye tercume edilen eseri yayınlanmaya hazır hale getirilmiştir.
Bedreddin CETİNER

__________________