Ahmed Şiranlı [Şiranî]
(1879/80–1942)

Son devir Osmanlı ulemasındandır. II. Abdulhamit, İttihat Terakki ve Cumhuriyet donemlerini gorup yaşamıştır. Uzun yıllar ilmi faaliyetlerde bulunmuş ve muhtelif medreselerde ders vermiştir. Şeyhulislam aleyhine yazdığı makalesi başına iş acmış, para ve hapis cezasına carptırıldığı gibi maaşı da kesilmiştir. Uyeleri arasında Bediuzzaman Said Nursi’nin de bulunduğu Daru’l-Hikmet-i İslamiye’de once katip olarak gorev yapmış ve daha sonra da uyeliğe atanmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında da gorev almış, ancak medreselerin ve daha sonra gorev yapığı imam hatiplerin kapatılmasından sonra eğitim-oğretim hayatından cekilmiş, bir sure yayıncılık yapmıştır.
Memleketine atfen Şiranî lakabıyla anılıp tanınmıştır. Risale-i Nur’da ismi iki yerde zikredilmekte (Emirdağ Lahikası s. 144, Kastamonu Lahikası, s. 152). Birinde Ahmed Şirvanî olarak gecmekte ise de bu sehven yazılmış olup, Şiranî olması gerekmektedir. Kendisinin de aralarında bulunduğu bazı İstanbul ulemasının Risale-i Nur hakkındaki takdir ve husnuniyetlerine yer verilmekte, bu zatların hatırı icin İstanbul hocalarıyla dost olunduğuna işaret edilmektedir.
Ziraatle uğraşan Mahmut Ağanın oğlu olan Ahmed’in doğum tarihi Hicri 1297 olarak gosterilmektedir. Buna gore 1879 veya 1880 yılında Gumuşhane’nin Şiran kazasına bağlı Karaca koyunde doğdu. Medresede eğitim gordu ve Hicri 1327 (1909) senesinde mezun olup, icazet aldı. Bu arada mezuniyetinden bir yıl evvel girdiği imtihanı kazanarak daha ust derecede bulunan Medresetu’l-KuzÂt adı verilen ve kadı yetiştirilmek uzere acılmış bulunan okula dahil oldu.
Ahmed Şiranlı, daha once bitirmiş olduğu medrese eğitiminden sonra kadılık eğitimi veren medresede eğitimini surdurdu. Hicri 1331 (1912-1913) yılında Fatih Camiinde ders vermeye başladı. Hicri 1332 (1914) tarihinde Medresetu’l-Kuzat’tan iyi derece ile mezun oldu. Boylece medrese eğitimini tamamlamış oldu.
Kadılık eğitimini surdururken 27 Eylul 1912 yılında, maaşı 400 kuruşa kadar yukseldi. Bir sure sonra kaleme aldığı bir yazısı sıkıntıya duşmesine sebep oldu. Şeyhulislam hakkında yazdığı ve “Mersiye-i Medaris” başlığını taşıyan eleştirel yazı uzerine takibata uğradı. Gorevlendirme ve işten cıkarmalarla ilgi uygulamalara yonelik olarak getirdiği eleştirilerle, kanunlara karşı hareket ettiği, talebeleri de buna teşvik edici yazılara yer verdiği ve bunu neşir yoluyla yaptığı gerekcesiyle Divan-ı Harb-i Orfi’nin 20 Ocak 1916 tarihli oturumunda bir sene hapis ve 25 lira para cezasına carptırıldı.
Para ve hapis cezasına carptırılan Ahmed Şiranlı’nın, ulema sınıfına uymayan hareketlerde bulunduğu gerekcesiyle maaşı da kesildi. Yaklaşık iki yıl suren bu durum sona erdirildi ve tekrar kendisine maaş bağlandı.
Ahmed Şiranlı, 5 Ağustos 1918 tarihinde Daru’l-Hikmet-i İslamiye Birinci Sınıf katipliğine getirildi. 28 Ocak 1919 tarihinde de, Daru’l-Hikmet-i İslamiye azalarının makale ve yazılarının neşredildiği “Ceride-i İlmiye”nin mudurluğune tayin edildi. Ancak bu gorevi kısa surdu ve 9 Nisan 1919 tarihinde istifa etti.
1 Eylul 1919 tarihinde yuksek oğrenimin gorulduğu Sahn Medresesi fıkıh muderrisliğine atandı. Bu gorevden evvel medrese eğitimlerinin uc kademesinden birinci kademesini teşkil eden ve “İbtidai Haric” olarak adlandırılan birimde de muderrislik yaptı.
Ahmed Şiranlı, 5 Ekim 1922 tarihinde daha once katipliğinde bulunduğu Daru’l-Hikmet-i İslamiye uyeliğine tayin edildi. Bir sure sonra Ankara’da Buyuk Millet Meclisi’nin acılması uzerine, bazı memurlar gibi kendisi de acıkta kaldı.
Yeni hukumet tarafından teşkil ettirilen Umur-u Şer’iye ve Evkaf Vekaleti tarafından 14 Şubat 1923 tarihinde, dini hizmetlerde istihdam edilen vaiz, imam vb. gorevlilerin yetiştirilmesi maksadıyla teşekkul ettirilen Medresetu’l-İrşad mudurluğune tayin edildi. Ancak 3 Mart 1924 tarihinde medreselerin ortadan kaldırılması uzerine ikinci kez acıkta kaldı.
Ahmed Şiranlı, 1 Ekim 1925’te Konya’da bulunan İmam Hatip Okuluna mudur ve aynı zamanda oğretmen olarak tayin edildi. Bu okul da 1 Eylul 1926 yılında kapatıldı. Bu tarihten sonra eğitim ve oğretim ile alakası kesildi.
Bir sure yayıncılık faaliyetinde de bulunan Ahmed Şiranlı, Medrese İtikatları, Hayru’l-Kelam ve İ’tisam adlarını taşıyan uc ayrı dergi neşretti. İstiklal Mahkemelerinde de yargılanıp aklanan alim, 1942 yılında vefat etti.
Omrunun buyuk bir kısmını eğitim ve oğretimle geciren Ahmed Şiranlı ile Bediuzzaman arasındaki yakın ilgi ve alaka ozellikle Daru’l-Hikmet-i İslamiye’de bulunmalarıyla pekişmiş ve bu yakınlık daha sonra da devam etmiştir.
Risale-i Nur’un neşriyle birlikte herkesten ziyade bu eserlere sarılmaları beklenen medrese mensuplarından bazılarının aleyhte bulunmalarının sebebini irdeleyen Bediuzzaman, bunların onemli bir kısmının resmi vazifeyi kabul edenler olduğunu muşahede etmiştir. Bunun onemli bir sebebi de resmi gorevlerde bulunan bazı hocaların kışkırtılması ve aleyhteki şiddetli propaganda olmuştur. Bu menfi harekete rağmen İstanbul alimlerini oven Bediuzzaman, bunların diğerleri gibi Risale-i Nur’a ilişmediklerine yer vermektedir.
“Merhum Fetva Emini Ali Rıza ve merhum Ahmed Şirani ve merhum Şevket Efendi ve merhum Mehmed Âkif gibi insaflı, Risale-i Nur'u fevkalÂde takdir ve tahsin eden o muhterem ve merhum zatların hatırı icin, biz İstanbul hocalarına dostuz, onlardan gucenmeyiz. İnşaallah, bir zaman Yirminci Lem'a-i İhlÂs kendini onlara okutturacak, o eski dostları da yeni dostlar yapacak.” (Emirdağ Lahikası, 1997, s. 144)
Risale-i Nur’un yayılmasına engel olunmasına karşılık ciddi alakanın olduğuna işaret eden Bediuzzaman, ozellikle İstanbul’daki muspet havaya işaret etmektedir. “İstanbul ÂfÂkından yuksek ulemanın eski fetva Emini Ali Rıza, Ahmed Şirvanî (Şiran&#238 ve parlak vaizlerden Şemsi gibi zatlar, Risale-i Nur'la ciddî ve takdirkÂrÂne munasebettar olmaya…” başladıklarını haber vermektedir. (Kastamonu Lahikası, 1997, s. 152)

Kaynak: Risale-i Nur Enstitusu

__________________