Firuzabadi
(1329-1415 m.)
On dort ve on beşinci asrı gormuş buyuk İslÂm alimlerindendir. Arapca'dan Arapca'ya olan buyuk sozluk calışması "Kamusu'l-muhit" adlı eseri ile meşhur olmuştur. Dil, edebiyat, hadis, fıkıh ve tefsir alimidir. Uzun ve bereketli bir omur yaşamış, cok sayıda yerleşim yerini gezmiştir. Gittiği her yerde alimlerle bir araya gelmek suretiyle fikir ve bilgi alışverişinde bulunmuştur. Kadılık yapmış, cok sayıda talebe yetiştirdiği gibi muhtelif ilim dallarıyla alakalı olarak bir cok eser yazmıştır. Asıl adı Muhammed'tir. Kısa kunyesi Ebu Tahir, lakabı Mecduddin'dir. Firuzabadi nisbesiyle tanınıp meşhur olmuştur. RisÂle-i Nur'da ismi "meşhur Kamusu'l-Lugat sahibi Meceduddîn-i Firuz ÂbÂdî" (Emirdağ LÂhikası, s. 159) şeklinde anılmaktadır. Soyunun Hazreti Ebubekir'e (ra) dayandığı belirtilmektedir. Kunyesi Ebu Tahir Mecduddin Muhammed bin Yakub bin Muhammed el-Firuzabadi şeklindedir.
Muhammed, 1329 yılında İran'ın Şiraz vilayetine bağlı Kazerun kasabasında dunyaya geldi. Ailesi hakkında fazla bir bilgi mevcut değildir. Ancak, babası Yakub'un dil ve edebiyat alimi olduğu bilinmektedir. Cocukluğunu memleketinde gecirdi. İlk derslerini babasından aldı. Henuz yedi yaşında iken Kur'an-ı Kerim'i ezberleyerek hafız oldu. Bir yıl sonra da Şiraz'a gitti. Burada hem babasından hem de diğer alimlerden Arap dili ve edebiyatı derslerini aldı. Bunun dışında diğer ilim dallarında da eğitim gordu.
Muhammed, Şiraz'dan sonra Vasıt'a gitti. Burada da kıraat derslerini aldı. Bu arada Bağdat'a giderek eğitim ve ders almaya devam etti. Bağdat'ta bulunan Nizamiye Medresesi muderrisi ve aynı zamanda Bağdat kadısı olan Abdullah bin Bektaş'tan ders aldı. Uzun sure yanında kalarak yardımcılığını yaptı. Yine ilim oğrenmek amacıyla once Şam'a, akabinde Balebek, Hama, Halep ve Kudus'e gitti. Buralarda bulunan alimlerin ilminden ve derslerinden istifade etti. Yaklaşık on sene Kudus'te kaldı. Bu zaman zarfında ilim meclislerine devam ettiği gibi, burada bulunan medreselerde ders vermeye başladı.
Tanınmaya ve kısa sure zarfında şohret bulmaya başlayan Muhammed'ten ders almak isteyenlerin sayısı giderek arttı. Kudus'te bulunduğu sıralarda bazen Gazze, Remle ve Kahire gibi yerlere giderek buralarda bulunan alimlerle tanıştı. Mekke'ye giderek buradaki alimlerden hadis eğitimi aldı. Bunların dışında doğu ve batıda bircok yeri gezip dolaştı. Boylece cok sayıda alimden muhtelif ilim dallarında dersler alarak kendini yetiştirdi. Genc yaşta buyuk bir birikime ulaştı.
Firuzabadi, dolaştığı yerlerin yonetici ve devlet adamlarından yakın ilgi gordu. Bağdat hakiminin daveti vesilesiyle Bağdat'a gittikten sonra buradan İran ve Hindistan'a da gecti. Deniz yoluyla Yemen ve Aden'e uğrayarak bir sure buralarda kaldı. Daha sonra Mekke'ye gecti. 1395 yılında Yemen kadılığına tayin edildikten sonra bir sure bu gorevi surdurdu. Kadılığı sırasında ders vermek suretiyle bir cok talebe yetiştirdi. Yemen Sultanı Melik Eşref İsmail kendisine buyuk bir yakınlık gosterdi. Kızıyla evlendirdi. Bu gelişmelerden sonra yaklaşık yirmi yıl Yemen'de kalarak hizmette bulundu. Kadılık ve hocalık gorevi dışında bir cok eser yazmak suretiyle ilmi hayata katkıda bulundu. Yemen'de bulunduğu sure zarfında bir cok kez kutsal beldelere giderek Mekke ve Medine'yi ziyaret etti. Hac ibadetini ifa ederken aralarında Taif'in de bulunduğu muhtelif beldeleri dolaştı.
Firuzabadi, seyahatlerini mumkun mertebe verimli gecirmeye buyuk gayret gosterdi. Dolaştığı yerlerde bulunan tanınmış alimlerin ilminden istifade etmeyi ihmal etmedi. Karşılıklı fikir alıverişlerinde bulundu. Ayrıca bircok devlet buyuğu ile goruşme fırsatını elde etti. Azerbeycan ve Mısır hukumdarlarıyla goruştuğu gibi Turk hukumdarlarla da goruştu. Anadolu'ya geldikten sonra Yıldırım Bayezid tarafından yakın ilgiyle karşılandı. Bursa'da Osmanlı Sultanı ile goruştu. Daha sonra Timur'la da goruşme imkanı buldu.
Hayatını ilme adayan; oğrenmek, oğrendikleri oğretmek ve yazıya gecirmek konusunda buyuk caba sarf eden, yazdığı eserleriyle asırlar boyunca ilim dunyasına katkı sağlayan Firuzabadi, 1415 yılında kadılığını yaptığı Zebit'te vefat etti. Soyunun Hazereti Ebubekir'e (ra) dayandığı nakledilen alim, geniş kulturu ve mukemmel hafızası ile dikkatleri uzerine cekti. İlim oğrenme hususundaki buyuk gayreti, iki yuz satır ezberlemeyinceye kadar yatmamayı prensip edinmesinden acık bir şekilde anlaşılmaktadır.
Kamusu'l-Muhit adlı buyuk sozluğu ile tanınan Firuzabadi, bu buyuk calışmasının dışında bir cok ilim dalında da kendini yetiştirdi ve eser yazdı. Hadis, fıkıh, tefsir ve tarih ilimleriyle de meşgul oldu. Hadis dalında yapmış bulunduğu calışmaları, gereğince titizlik gostermediği gerekcesiyle eleştiriye uğradı. Kitaba son derece meraklı olup satın almak icin epey para harcadı. Ancak, maddi sıkıntı cekince de bazı kitaplarını satmak zorunda kaldı.
Risale-i Nur'da ismi zikredilmekte ve kendisinden "meşhur Kamusu'l-Lugat sahibi Meceduddîn-i FiruzÂbÂdî" olarak soz edilmektedir. Bediuzzaman Hazretleri, Rumuzat-ı Semaniye'yi yazdıktan sonra Firuzabadi'nin tefsirinde yer alan "hurufat ve kelimat-ı Kur'Âniyeye dair beyanatına" baktığını belirtmektedir. Soz konusu eserde yer alan Kur'an-ı Kerim'in harf ve kelimelerine dair beyanatlarla Rumuzat-ı Semaniye'deki izahların % 90 oranında birbiriyle uyuştuğunu tespit etmişlerdir. Farklı gorulen kısımları bir kez daha incelediğini belirten Bediuzzaman, Rumuzat-ı Semaniye'dekilerin doğru olduğunun anlaşıldığını, Firuzabadi tefsirinde yer alan ve farklı olanların ise matbaa hatası neticesi olduğunu ifadelerine eklemektedir. (Emirdağ Lahikası, 1997, s. 159)
Eserleri
Firuzabadi'nin cok sayıda eser kaleme almış olduğundan soz edilmektedir. Ancak, bunların tamamı gunumuze kadar ulaşmamıştır. Kaleme aldığı eserlerin buyuk kısmı tefsir ile ilgilidir. Diğerleri ise hadis, biyografi, coğrafya, akaid, fıkıh ve tarih ilimleri ile ilgilidir. En meşhur eseri Kamusu'l-muhit adını taşıyan sozluk calışmasıdır.
Kamusu'l-Muhit, Arapca'dan Arapca'ya sozluktur. Esas adı "Kamusu'l-muhit ve'l-kabesu'l-vasitu el-cami' lima zehebe min lugati'l-Arab şematit" şeklindedir. Eser onceleri altmış cilt olarak tasarlanmışsa da dort cilt olarak yazılmış ve bilahare iki cilt haline donuşturulmuştur. Eserde kırk bin kelime yer almaktadır. Sonradan ilaveler yapılmıştır. Bu eser Turkce'ye iki kez tercume edilmiş ve İstanbul'da basılmıştır. Daha sonraları da bircok baskısı yapılmıştır.
Besairu zevi't-temyiz fi letaifi'l-kitabu'l-aziz adlı eseri Kur'Ân ilimleriyle ilgilidir. Yuce Kitap hakkında genel bilgiler verilmektedir. Surelerin nazil olduğu yer, harf ve kelime sayıları, kurranın ihtilafları, sûre isimleri, gaye ve muhteva, nasih-mensuh vb. bilgilere yer verilmiştir.
Tenviru'l-mikbas min Tefsiri ibn Abbas adlı eserden RisÂle-i Nur'da kısaca, "el-Mikyas" olarak soz edilmektedir. İbn Abbas'a dayandırılan ve değişik eserlerde yer alan hadislerin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur.
Sifru's-sa'ade adını taşıyan eseri hadis dalıyla ilgili olup, Farsca olarak kaleme alınmıştır. Peygamber Efendimizin (asm) hayatı ve ibadetleri hadislerle anlatılmaktadır. "İbadetleriyle Peygamberimiz" adı altında Turkce'ye tercume edilmiştir.

Kaynak: Risale-i Nur Enstitusu

__________________