Ummu RûmÂn daha once dul iken, Hz. Ebû Bekir’le evlenmişti. Hz. Âişe validemiz ile Hz. Abdurahman bu evlilikten dunyaya geldi. İslamiyet’in ilk yıl*larında Musluman oldu. Sıkıntılı ve işkenceli gunlerde Hz. Ebû Bekir’e destek oldu. Allah yolunda karşılaştığı butun sıkıntılara sabretti. O kadar maddi manevi sıkıntılarla ic ice olduğu hÂlde, bir sefer olsun hÂlinden şikÂyet etmedi.

Peygamberimiz, Hz. Ebû Bekir’le cok sık goruşurdu. İslamiyet’in yayılması hususunda onunla istişare ederdi. Bu vesileyle sık sık evine giderdi. Evinde, İslamiyet’in yayılması hususunda sohbet edilmesi, Ummu RûmÂn’ı (r.a.) cok sevindirirdi. Peygamberimize elinden gelen hurmet ve yakınlığı gosterir, evi*ni şereflendirmesinden dolayı memnuniyetini ifade ederdi.

Hz. Hatice validemizin vefatından sonraydı… Peygamberimize Hz. Âişe ile evleneceği vahyedilmişti. Re*sû*lul*lah (a.s.m.) bu bahtiyar aileyi ziyarete gitti*ğinde Ummu RûmÂn’a, “Âişe’yi koruyup ona iyi muamele etmenizi tavsiye ederim.” dedi. Ummu RûmÂn zeki birisiydi. Re*sû*lul*lah’ın bu tavsiyesinde mut*laka bir hikmetin bulunduğunu tahmin ediyordu. Bundan boyle Hz. Âişe’ye daha bir ihtimam gosterdi. Fakat her nasılsa bir gun Re*sû*lul*lah (a.s.m.), Hz. Âişe’yi ağlarken buldu. Onun boyle hıckıra hıckıra ağlaması Re*sû*lul*lah’ın şef*katine dokundu. Yanına yaklaşarak, nicin ağladığını sordu. Aişe (r.anha), annesi yuzunden ağladığını soyledi. Peygamberimiz, Ummu RûmÂn’a dondu ve “Ben sana Âişe’ye iyi davranmanı soylememiş miydim?” buyurdu. Ummu RûmÂn (r.anha) mahcubiyet icerisinde, artık ona sert davranmayacağına dair soz verdi.

Bu hadiseden bir muddet sonra Osman bin Maz’un’un (r.a.) hanımı Hz. Hav*le, Re*sû*lul*lah’a gelerek, Hz. Âişe ile nikÂhlanması teklifinde bulundu. Peygambe*rimiz de bunu kabul ederek Hz. Havle’yi dunur olarak gonderdi.

Hz. Havle’ye kapıyı Ummu RûmÂn actı. Havle’nin (r.anha) sevinc icerisinde ol*du*ğunu gorunce, bunun sebebini sordu. Hz. Havle, “Ey Ummu RûmÂn, CenÂb-ı Hakk’ın hayır ve berekette sizi hangi mertebeye eriştirdiğini biliyor musun?” di*ye sordu. Ummu RûmÂn meraklanmıştı. Heyecanla, “Nedir o?” dedi. Hz. Hav*le, “Re*sû*lul*lah, Âişe’yi istemek icin beni size gonderdi!” diye mujdeyi verdi. Ummu RûmÂn bu habere cok sevinmekle beraber bir cevap veremedi. Havle’ye, Hz. Ebû Bekir’i beklemesi ricasında bulundu. Biraz sonra Hz. Ebû Bekir gel*di. Hz. Havle ona da mujdeyi verdi. Hz. Ebû Bekir icin Re*sû*lul*lah’a kayınpeder olmaktan daha guzel bir şey duşunulebilir miydi? Teklifi kabul etti. Boylece Peygamberimizle Hz. Âişe validemiz nişanlandılar.

Gerek Hz. Ebû Bekir gerekse Ummu RûmÂn bundan boyle Hz. Âişe’ye daha bir dikkat gosterdiler. Onu Re*sû*lul*lah’a eş olabilecek şekilde yetiştirmek icin gayret sarf ettiler.

Bir muddet sonra Peygamberimiz (a.s.m.), Hz. Ebû Bekir’le birlikte hicret et*ti. Her ikisi de ev halkını Mekke’de bırakmışlardı. Cunku beraber getirmeleri tehlikeliydi. Hicret’ten birkac gun sonra, onları getirmenin yollarını araştırdılar. Peygamberimiz evlatlığı Zeyd bin HÂrise’yi (r.a.), Hz. Ebû Bekir de oğlu Ab*dullah’ı bu iş icin vazifelendirdi. Onlar Mekke’ye gittiler. Muminlerin annesi Sevde bint-i Zem’a’yı, Hz. FÂtı*ma’yı, Ummu RûmÂn’ı (r.anha) ve Hz. Âişe’yi alarak Medine’ye doğru yola koyuldular.

Bir ara Hz. Âişe’nin devesi kactı. Ummu RûmÂn (r.anha) cok uzuldu. Başına bir felaket gelirse Re*sû*lul*lah’a ne cevap verecekti? “Eyvah kızcağızım! Eyvah ge*linciğim!” diye cırpınmaya başladı. Biraz sonra deve sakinleştirildi. Bu kucuk kafile yorucu bir yolculuktan sonra Medine’ye ulaştı.

Ummu RûmÂn (r.anha), Mekke’de olduğu gibi Medine’de de Hz. Ebû Bekir’in en yakın desteği oldu. Bir yandan da Hz. Âişe’ye, kuracağı yuvanın mukellefi*yetlerini, Re*sû*lul*lah’a karşı nasıl davranması gerektiğini oğretiyordu.

Hz. Ummu RûmÂn, ibadete duşkunluğuyle tanınıyordu. Cok namaz kılardı. Bir gun yine namaz kılıyordu. Fakat biraz sallanıyordu. Tam o sırada Hz. Ebû Bekir geldi. Onun namaz kılarken sallanmasını uygun bulmadı. Namazı ta*mamlamasını bekledi. Sonra da namazda sallanmamasını istedi ve bu hususta Peygamberimizden şu hadisi nakletti:

“Sizden biriniz namaza durduğu zaman herhangi bir yerini kıpırdatmasın. Yahudiler gibi de sallanıp durmasın. Cunku dimdik durup sağa sola kıpırdama*mak, namazı tamamlayan şeylerdendir.”

Peygamberimiz (a.s.m.), kayınvalidesine karşı cok saygı gosterir, bir evladın annesine nasıl davranması gerekiyorsa oyle davranırdı. Bu buyuk İslam kadını Hicret’in 6. yılında Medine’de vefat etti. Defin işiyle bizzat Peygamberimiz ilgi*lendi, kabrine o indirdi. Sonra da şoyle buyurdu:

“Kim cennet hurilerinden birine bakmaktan hoşlanırsa Ummu RûmÂn’a bak*sın. İlahî, Ummu RûmÂn’ın Senin yolunda ve Resûlunun uğrunda neler cektiği Sana gizli değildi
__________________