SahÂbî. Hz. Ali ile MuÂviye arasındaki savaşta meşhur "hakem olayı"nda hakemlik yapan Ebû Musa el-Eş'ari, Yemenlidir. Asıl adı Abdullah'tır. Ailesi ile birlikte Rasûlullah'ı gormeden Yemen'deyken iman etmiştir. Rasûlullah'ın yanına gelmek uzere Yemen'den yola cıkan Ebû Musa, Habeşistan'a gitmiş ve orada Ca'fer b. Ebî TÂlib ve diğer muslumanlarla buluşmuştur. Medine'ye ulaştıklarında Hayber'in fethi tamamlanmıştı. Rasûlullah Ebû Musa'ya harbe katılmış gibi ganimetten pay vermiştir (İbnu'l-Esir, Usdu'l-ĞÂbe, II, 30, 235, 245).
Ebû Musa el-Eş'arî, Mekke'nin fethine ve Huneyn gazasına katılmıştır. Huneyn gazasından sonra Rasûlullah, Evtas vÂdisinde toplanan Havazin kabilesini dağıtmaya Ebû Âmir'i gonderdi. Buradaki carpışmada yaralanan ve sonra şehid olan Ebû Âmir gorevini Ebû Musa'ya devretmişti. Ebû Musa bunu Rasûlullah'a bildirdiği zaman Rasûlullah Ebû Âmir icin dua etmişti. Ebû Musa kendisi icin de dua etmesini soylediğinde Rasûlullah, "Ya Rabbi, Abdullah b. Kays'ın kusurlarını affet ve onu kıyamet gunu guzellikle kabul buyur" diye dua etmişti.
Hicrî 9. yılda Tebuk gazası vuku buldu. Ebû Musa ve arkadaşları bu savaşa katılmak icin Rasûlullah'tan deve istediklerinde Rasûlullah onlara deve satın aldı.
Tebuk seferinden sonra Rasûlullah, Ebû Musa'yı Muaz b. Cebel ile birlikte Yemen'e tebliğe gonderdi. Onları yollarken şoyle dedi: "Kolaylaştırınız gucleştirmeyiniz; mujdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Sarhoşluk veren herşey haramdır; ickiden menediniz" (BuhÂri, Cihad, 164; Meğazî, 60;
Muslim, Cihad, 5). Yemen'in iki tarafında Muaz ile Ebû Musa İslÂm'ı tebliğ ettiler ve sonra buluştukları noktada aralarında bir murtedin oldurulmesi konusunda şu tartışma gecti: Muaz: "Ya Abdullah, Kur'an'ı nasıl okuyorsun?" Ebû Musa: "Gece ve gunduz azar azar okuyorum. Yani Kur'Ân'dan okumak istediğimi bir hamlede okumuyorum. " Muaz da şoyle dedi: "Ben gecenin başında uyuyorum, uykumu aldıktan sonra uyanıyorum ve Allah'ın kitabından okuyacağımı okuyorum."
Yemen'de tebliğ gorevini tamamlayan Ebû Musa, Ved Haccı'na katıldıktan sonra Medine'de yerleşti. Yemen'de ortaya cıkan Esvedu'l-Ansı adlı yalancı peygamber yuzunden oraya geri donmediği anlaşılmaktadır. Hz. Omer devrinde Hadramut'a gitti. Orada emirlik yaptı, ancak Irak'ın fethine cıkan İslÂm ordusuna katılmak icin emirliği bırakıp, orduya katıldı. Nusaybin'in fethiyle gorevlendirildi ve burayı fethetti (Taberî, TÂrih, 2506). Sonra, Hz. Omer onu Basra valiliğine tÂyin etti. Valiliğinin ilk doneminde MenÂzır ve Susi illerini fethetti, İslÂm devletine karşı isyan eden Hurmuzan'ı yendi. Hurmuzan'ın kalesi Huzistan'daydı. O muslumanlara buradan saldırıyordu. Buranın sarayları ve muazzam kaleleri vardı. Hurmuzan isyan ettikten sonra kaleyi tahkim edip, İranlıları muslumanların aleyhinde kışkırtmıştı. Ebû Musa ile onun ordusu Suster'de karşılaştılar. MuhÂrebeyi muslumanlar kazandı ve Hurmuzan, kalesine cekildi. Hurmuzan Hz. Omer'e teslim olmak şartıyla Medine'ye gonderildi (Taberî, 2518). Suster'den sonra Cund-i Sabur ilini de teslim alan Ebû Musa, Huzistan'ı emin bir yer haline getirdi. İranlılar Huzistan'ı kaybettikleri icin intikam almak istedilerse de, Nihavend meydan savaşı diye meşhur muhÂrebede muslumanların karşısında yenilgiye uğradılar. Fethedilen yerlerin taksimi meselesinde Basra ile Kûfe arasındaki anlaşmazlık sonucu Hz. Omer toprakları eşitce paylaştırmış, ancak Kûfe valisi Ammar'ı azlederek, Ebû Musa'yı Kûfe'ye tÂyin etmiştir. Kûfelilerin ondan şikÂyeti uzerine Ebû Musa tekrar Basra valiliğine getirildi. Kûfelilerin Ebû Musa'yı Hz. Omer'e şu şekilde şikayet ettikleri zikredilmektedir: "Harp esirlerini karşılıksız tahliye etmektedir. Devlet ve hukumet işlerini Ziyad b. Ebih'e vermiştir. HÂtie adlı şÃ‚ire binlerce dirhem dağıtmıştır. Evinde Ukayle adlı kadını en mukemmel yemeklerle beslemekte, ona halkın yediğini yedirmeyerek buyuk masraf yapmaktadır. "Bunları soruşturan Hz. Omer, hicbirinin doğru olmadığını oğrenince Ebû Musa'yı gorevine iÂde etti. Hicrî 23. yılda Ebû Musa İsfahan'ın fethine yardım etti, Basra'nın susuzluğunu gidermek icin 'Ebû Musa Kanalı' diye bir kanal yaptırarak şehrin su problemini halletti. Hz. Omer şehid edildikten sonra yerine gecen Hz. Osman zamanında altı yıl daha Basra valiliği yaptı. 29 hicrî yılda halkın şikÂyeti uzerine Hz. Osman onu azletti ve yerine Abdullah b. Âmir'i atadı. Daha sonra H. 34 yılında Kûfe'ye tayin edildi. Kûfe cok karışık bir şehirdi, fitne ve fesadla doluydu. Ebû Musa burada halkı Rasûlullah'ın sunnetine dÂvet etmesine rağmen, Hz. Osman şehid edildikten sonra fitneler buyuyunce muslumanlar iki kampa ayrılmışlardı. Hz. Ali, oğlu Hz. Hasan'ı Ebû Musa'ya yollayıp yardım istedi. Ebû Musa Hasan'a şoyle dedi: "Rasûlullah'tan duydum: 'Oyle bir fitne kopacak ki, o zaman oturan ayakta durandan, ayakta duran yuruyenden hayırlıdır' diyordu." AmmÂr, Ebû Musa'ya "Herhalde bu hadisi yalnız Ebû Musa biliyor" diye dil uzatınca, Ebû Musa soyle konuştu: "Ey insanlar, fitne cok fena birşeydir. Fitne karnı ac, haris ve obur bir canavardır. Ben size emrediyorum. Kılıclarınızı kınlarına sokunuz. Evlerinize cekiliniz. Biliniz ki, ben sizin iyiliğinizi istiyorum; siz de benim iyiliğimi isteyiniz. Ben sizi aldatmıyorum; siz de beni Âldatmayınız. Bana itaat ediniz, dininizi de dunyanızı da kurtarırsınız. Bu fitnenin ateşinde onu, o ateşi yakanlar yanar." Fakat kimse onu dinlemedi. Ardından Cemel ve Sıffîn'de muslumanlar arasında kanlı carpışmalar yaşandı ve hakem olayı * meydana geldi.
Hakem olayında, hÂdise ve catışmaların dışında kaldığı icin Hz. Ali'nin temsilcisi olarak tayin edildi. Aslında Hz. Ali (r.a.), onun hakem olmasına karşıydı, ancak kendisine tÂbi olanlar Ebû Musa'da ısrar edince, o da kabul etti. Ebû Musa'nın savunduğu goruş, fitnede iki tarafın da haksızlığı ve Hz. Osman'ın mazlum olarak katledildiği idi. Ebû Musa, Abdullah b. Omer'in devlet başkanlığına getirilmesini onerdi. Ancak MuÂviye'nin hakemi Amr b. el-Âs bunu kabul etmedi. Ebû Musa, hilÂfetin şûra ile, yani halkın secimine bırakılması ile olmasını istediği zaman iki taraf da bu teklifi kabul etti. Ali ile MuÂviye'yi gorevden azleden Ebû Musa, halkın serbest iradesiyle halifeliğe yeni birinin secileceğini sanıyordu. Oysa bilindiği gibi fitne tekrar ortaya cıkmıştı (37/657). Ebû Musa'nın hakem olayında sonuna kadar ummetin cıkarı doğrultusunda hareket ettiği gorulmektedir. Amr b. Âs, Ebû Musa'nın kararına uymamış, onu aldatarak fitneyi tekrar koruklemiştir. Ebû Musa bu olaydan sonra Mekke'ye donerek inzivÂya cekilmiştir.
Ebû Musa bir rivÂyete gore Mekke'de, diğer bir rivÂyete gore Kûfe'de vefÂt etti. Hicrî 42 veya 44, senelerinde vefÂt ettiği zikredilir (Tezkiretu'l-HuffÂz, I, 21). Hastalığı sırasında feryad eden zevcesine Rasûlullah'ın bağırıp cağırarak ağlamayı yasakladığını hatırlatmıştır (Muslim, 1, 18-19). Vasiyeti şoyledir: "Cenazemi suratle goturunuz. Peşimden kimse gelmesin, mezarımda vucudumla toprak arasına birşey konmasın. Kabrimin ustune bir turbe yapmayınız. Kadınlar icinde sacını-başını yolarak ağlayanları uzaklaştırınız. Bunu Rasûli Ekrem'den naklediyorum" (Ahmed b. Hanbel, Musned, IV, 397).
Ebû Musa, valilik gorevinde bulunmasına rağmen daima fakirlik icinde yaşamıştır (İbnu'l-Esir, 111, 143). Ebû Musa ilmin yayılmasına ve değer kazanmasına ozellikle onem vermiş, halkı ilme teşvik icin hutbe okumuştur. Rasûlullah'a en yakın olanlardan biriydi ve ondan bircok şeyler oğrenerek başkalarına aktarmıştır. Rasûlullah zamanında fetv vermek icin icÂzet aldığı soylenir (Tezkiretu'l-HuffÂz, I, 21). Ebû Musa guzel sesiyle Kur'an okurken herkesi buyuler, Rasûlullah onu dinlerdi (İbn Sa'd, Tabakat,, IV/I, 80). Ebû Musa aynı zamanda muhaddistir. Ucyuzaltmış civarında hadis rivÂyet etmiştir. BuhÂri ve Muslim elli hadisini muşterek nakleder. Ebû Musa hayatında her zaman Rasûlullah'ı ornek almıştır. Gorduğunu veya duyduğunu aynen tatbik etmek istemiştir. TakvÂya son derece onem veren Ebû Musa, hay ve temizliğe bilhassa duşkundu. "Hay imandan bir şubedir" demiştir (Ahmed b. Hanbel, Musned, IV, 415). Hicbir zaman servete, mala-mulke itibar etmedi. Ummetin hayır ve menfaatinden başka bir şey duşunmedi. Fitnelerin dışında kalmak istedi. Cemel ve Sıffîn muhÂrebelerinin dışında kÂldı. Fitneye karışan kardeşi Ebû Rahm'e şoyle demiştir: "Rasûlullah'tan şoyle dediğini duydum: 'İki musluman kılıcları ile karşılaşacak olurlar da biri diğerini katlederse ikisi de cehennemlik olur'' (Ahmed b. Hanbel, Musned, IV, 403). Oğlu Ebû Burde bir gun aksırdığında babasının kendisine "Yerhamukellah" dememesinin sebebini şoyle anlatır: "Babam, Peygamber efendimiz'den, 'Herhangi biriniz aksırdığı zaman eğer elhamdulillah derse ona yerhamukellah deyin, demezse siz de yerhamukellah demeyin ' diye buyurduğunu duydum" (BuhÂri, Edeb, 137). Kalabalık bir cemaati vardı. Onlara Kur'Ân dersi verirken şoyle derdi: "Kur'Ân oyle bir şeydir ki, ona uyarsanız sizin icin ecir, uymazsanız ağırlık ve yuk olur. O halde ona uyunuz, o size uymasın. Zira Kur'Ân kendisine uyanları cennete goturur, uymayanları da yuzustu cehenneme surukler" (el-Hılye, 1, 257).
Sait KIZILIRMAK
__________________
Ebu Musa El-Eş'Ari
Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler0 Mesaj
●51 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler
- Ebu Musa El-Eş'Ari