Sen isini bilen adamsin
Ancak bir kabîle reisi olarak bu ise de el koymak istiyordu. Bu maksatla kabîlesinin ileri gelenlerinden Useyd bin Hudayr'a dedi ki:
- Sen, isini iyi bilen, kimsenin yardimina muhtac olmayan bir adamsin! Zayiflarimizin inanclarini bozmak icin mahallemize gelmis olan bu adami, yanimiza gelmekten men et! Es'ad bin ZurÂre akrabam olmasaydi, bu isi kendim hallederdim.
Bunun uzerine Useyd bin Hudayr, Mus'ab bin Umeyr'in bulundugu eve giderek dedi ki:
- Sizi, bize getiren sebep nedir? Zayiflarimizin inanclarini mi bozacaksiniz? Eger, hayatindan olmak istemiyorsan yanimizdan ayrilip gidersin.
Mus'ab bin Umeyr, ona yumusak bir sesle cevap verdi:
- Hele biraz otur, sozumuzu dinle! Begenirsen kabûl edersin, begenmezsen dinlemekten yuz cevirirsin.
Mus'ab bin Umeyr ona, Kur'Ân-i kerîm okudu. IslÂmiyeti anlatti. Onun tatli konusmasi, insanin kalbine isleyen sozleri ve hos sesiyle okudugu Kur'Ân-i kerîm Âyetleriyle, kendinden gecen Useyd bin Hudayr dedi ki:
- Bu, ne kadar guzel, ne kadar yuce soz. Bu dîne girmek icin ne yapmak lÂzimdir?
Ne yapmasi lÂzim geldigini anlattilar ve Useyd bin Hudayr, Kelime-i sehÂdet soyliyerek Musluman oldu. Buyuk bir huzur icerisinde oldugu hÂlde Mus'ab bin Umeyr'e soyle dedi:
- Arkamda bir adam var. Ben hemen gidip onu size gondereyim. Eger o Musluman olursa, Medîne'de onun kavminden îmÂn etmedik hic kimse kalmaz.
Sonra kalkip sur'atle gitti. Dogruca Sa'd bin Mu'Âz'in yanina varinca, Musluman oldugunu soyledi.
Bunu goren Sa'd sasirarak hiddetlendi ve Mus'ab bin Umeyr'in yanina kostu. Yanina varinca sert ve kizgin bir tavirla konusmaya basladi.
Mus'ab bir Umeyr, ona da gÂyet yumusak konustu ve oturup biraz dinlemesini soyledi. Sa'd, bu nÂzik konusma karsisinda yumusayip oturdu ve konusulanlari dinlemeye basladi.
Hepiniz îmÂn etmedikce
Mus'ab bin Umeyr, ona da IslÂmiyeti anlatti ve Kur'Ân-i kerîmden bir miktar okudu. Kur'Ân-i kerîm okunurken Sa'd'in yuzu birdenbire degisiverdi. O da orada Musluman oldu. Kendinde duydugu ustun bir hÂlin ve rahatligin sevkiyle derhal kavminin yanina gidip, onlara Musluman oldugunu soyledikten sonra sozlerini soyle tamamladi:
- Hepiniz îmÂn etmedikce sizin erkek ve kadinlarinizla konusmak bana harÂm olsun!
Bunun uzerine kavmi hep birden IslÂmiyeti kabûl etti. O gun kabîlesinden îmÂn etmedik kimse kalmadi.
Useyd bin Hudayr butun guc ve kuvvetini, maddî ma'nevî imkÂnlarini IslÂm ugrunda kullandi. Medîneli Muslumanlardan 75 kisi ile ikinci Akabe bî'atina katildi. Peygamberimizin bu Muslumanlar icerisinden sectigi on iki temsilciden birisi de Useyd bin Hudayr'dir.
Hz. Useyd, Resûlullah efendimizin butun savaslarinda yer aldi. Canini ve varligini bu yola adadi. Uhud savasinda Evs kabîlesinin sancagi Hz. Useyd'de idi. Bu savasta cesÂret ve secaat ornekleri gosterdi. Yedi yerinden agir bir sekilde yaralandi.
MucÂhidler Medîne'ye dondukten hemen sonra, Peygamber efendimiz, musriklerin geri donup Medîne'ye baskin yapma ihtimalini goz onunde tutarak, Hz. BilÂl'e, "Resûlullah dusmaninizi takip etmenizi emrediyor!" diye seslenerek Muslumanlara duyurmasini emretti.
Dertlerini unutturdu
Bu sirada Useyd yaralarini tedÂvi ettirmek istiyordu. Resûlullahin da'vetini isitince dedi ki:
- Isittim, Allahin Resulunun emrine boyun egiyorum!
Sonra Useyd bin Hudayr, silÂhini eline aldi. Yaralarinin tedÂvisine ehemmiyet vermeyerek Peygamberimizin yanina geldi. Hazir oldugunu soyledi. CihÂd da'veti ve Resûlullahin emri, ona, butun dert ve yaralarini unutturmustu.
Uhud savasindan sonra bir gun Mekkeliler Peygamber efendimizi oldurmesi icin bir bedevîyi kirÂlik kÂtil tuttular. Bedevî Medîne'ye gelerek Peygamber efendimizin bulundugu yeri ogrendi. Peygamber efendimiz bu sirada Abduleshelogullarinin yaninda idi.
EshÂb-i kirÂm Peygamberimizin mubÂrek sohbetini tatli tatli dinlerken, bedevî girdi. Peygamberimiz adamin durumundan suphelenmisti. Buyurdu ki:
- Su adamin niyeti kotu. Suikastte bulunmak istiyor.
Az sonra bedevî yaklasarak sordu:
- Abdulmuttalib'in torunu hanginizdir? Peygamberimiz;
- Abdulmuttalib'in oglu benim, diye karsilik verdiler.
Sana dogruluk fayda verir
Bedevî, kotu maksadini gerceklestirmek uzere Resûlullaha dogru ilerlerken, Useyd bin Hudayr eteginden tutarak hizla cekti. Bir anda bedevînin, elbisesi icerisinde gizledigi hanceri ortaya cikti. Hz. Useyd, adamin yanina vararak onu

Peygamber efendimiz bedevîye buyurdu ki:
- Bana dogrusunu soyle, buraya nicin geldin? Eger dogrusunu soylersen dogruluk sana fayda verir. Yalan soylersen bu senin icin iyi olmaz. Yapmaya kalkistigin isten zÂten haberim var.
Bunun uzerine bedevî, kendisinin musrikler tarafindan kiralandigini itiraf etti. Âlemlere rahmet olarak gonderilen Peygamber efendimiz, kendisini oldurmeye gelen bedevîye;
- Ben seni serbest birakiyorum. Nereye gitmek istersen git, yahut senin icin bundan daha hayirli olani tercih et! buyurarak onu IslÂma da'vet etti.
Bedevî Peygamberimizin bu Âlicenapligi karsisinda, hic tereddut etmeden:
- Allahtan baska ilÂh yoktur. Sen de muhakkak Allahin Resûlusun, diyerek Musluman oldu.
Hendek savasinin uzamasi uzerine Resûlullah efendimiz, cesitli kabîlelerden meydana gelmis olan musrik ordusunu zayif dusurerek morallerini bozmayi plÂnladi. Bunun icin, Gatafanlarin kumandani Uyeyne bin Hisn ile HÂris bin Avf'a soyle bir haber gonderdi:
- Muslumanlari muhÂsaradan vazgecip yurtlarina doner giderlerse, kendilerine, Medîne'nin yillik meyve mahsûlunun ucte birini veririm.
Fakat onlar ucte bire rÂzi olmadilar ve mahsûlun yarisini istediler. Peygamberimiz daha fazla vermeyince, sonunda buna rÂzi oldular. On kisilik bir heyetle Peygamberimizin huzuruna geldiler.
Ne hakla ayaklarini uzatiyorsun
Onlar Resûlullahla gorusurlerken Useyd bin Hudayr bir vesîleyle Peygamberimizin yanina girdi. Uyeyne bin Hisn'in Resûlullahin karsisinda ayagini uzatarak saygisiz bir sekilde oturdugunu gordu. Bu saygisizca davranisa tahammul edemedi ve sert bir sekilde cikisti:
- Topla ayaklarini! Resûlullahin onunde ayaklarini ne hakla uzatiyorsun? Eger Resûlullahin huzurunda olmasaydin, vallahi su mizragimi sana saplardim.
Gatafan kumandanin ne maksatla geldigini ogrenince de Peygamberimize hitÂben son derece saygili bir sekilde dedi ki:
- YÂ Resûlallah! Bu, CenÂb-i Haktan gelen bir emir ise onu yerine getiriniz. Eger bu isin altinda ulvî bir gÂyeniz varsa, dilediginizi yapin. Ona da bir diyecegim yoktur. Sayet bunlardan baska, bize zarar gelmemesi icin buna basvuruyorsaniz, vallahi bizim onlara kilictan baska verecek bir seyimiz yoktur. Onlar ne zaman bizden birsey koparmayi umdular ki, simdi umabilsinler.
Useyd bu sozleriyle, Allah Resûlunun yapilmasini arzû ettigi bir isi, nefsi istemese de teslimiyetle kabûl edecegini ortaya koyarak, Resûlullaha olan bagliligini acik bir sekilde gostermis oldu. Diger taraftan, bu sozler, onun, Allah ve Resûlunun yolunda her turlu tehlikeyi goze alacaginin ve musriklere hicbir sekilde tÂviz vermeye yanasmayacaginin da bir ifÂdesiydi.
Useyd bin Hudayr'in bu konusmasi Resûlullahi sevindirdigi gibi, orada bulunan SahÂbîleri de gayrete getirdi. Bunun uzerine Peygamber efendimiz, Gatafanlilarla anlasmaktan vazgecti.
Mes'eleyi halledemedik
Uyeyne bin Hisn ile HÂris bin Avf, son derece umitsiz ve uzuntulu olarak oradan ayrildilar. EshÂbin ihlÂs, sabir ve metÂnetlerini, Peygamberimizin emirlerine gore hareket etmekten vazgecmeyeceklerini gorunce, Medîne'yi hicbir sekilde ele geciremeyeceklerini anladilar. KarargÂhlarina gittiler.
Kabîlelerinden neticeyi soranlara da soyle itirafta bulundular:
- Mes'eleyi halledemedik. Biz, son derece basiretli, ileri goruslu ve Peygamberleri ugrunda canlarini seve seve fed edebilecek bir kavim gorduk. Biz de mahvolduk, Kureysliler de mahvoldular. Kureysliler Muhammed'e birsey yapamadan donup gidecekler. Muhammed de Benî Kurayza Yahûdîlerinin uzerine dusecek. Gebersinler, Cehenneme gitsinler. Muhammed bize Yahûdîler gibi zararli degildir.
Boylece Peygamberimizin dusundugu gerceklesmis oldu. Gatafanlilar muhÂsaradan vazgecerek yurtlarina donduler.
Useyd bin Hudayr, Mekke'nin fethine de katildi. Hz. Ebû Bekir ile birlikte Peygamberimizin hemen yanibasinda yer aldi. Huneyn ve Tebuk savaslarinda Evs kabîlesinin sancaktarligini yapti.
Peygamber efendimizin, "Ne iyi kimsedir!" seklinde methine mazhar olan Useyd bin Hudayr'in sesi cok guzeldi. Bu sesini Kur'Ân-i kerîm okumakla suslerdi. Okumaya basladigi zaman bambaska bir Âleme giderdi.
Bir gece hurma sergisinde Bekara sûresini okuyordu. Yaninda bagli bulunan ati birden sahlandi. Hz. Useyd okumayi kesti, at sakinlesti. Tekrar okumaya basladi, at yine sahlandi. Useyd sustu, at da sakinlesti. Useyd tekrar okumaya basladiginda at yine sahlandi. Ondan sonra da artik okumaktan vazgecti.
Bilir misin onlar nedir?
Atinin yanina gitti, basini kaldirdi, semÂya bakti. Birden sasirdi. Cunku, basinin uzerinde golgeye benzer bir sis icinde kandiller gibi bircok pariltilar gordu. Daha sonra bu golge tabakasi, icinde isik manzûmesiyle birlikte semÂya cekilip gitti ve gorunmez oldu.
Hz. Useyd, sabah olur olmaz hemen Peygamberimize kostu ve durumu anlatti. Resûlullah efendimiz buyurdu ki:
- Ey Hudayr'in oglu! Bilir misin, onlar nedir?
- Hayir, y Resûlallah!
- Ey Useyd, onlar meleklerdi. Senin Kur'Ân-i kerîm okuyan sesine gelmislerdi. Sesini dinliyorlardi. Eger okumaya devam etseydin, sabaha kadar seni dinlerler, insanlar da kendilerini seyrederlerdi. Onlar insanlardan gizlenmezlerdi.
Useyd bin Hudayr, ilimden bir hakikat ogrenebilmek icin, ba'zan gec saatlere kadar Resûlullahla sohbet ederdi. O mes'eleyi ogrenmeden rahat edemezdi.
Hz. Useyd, Kur'Ân-i kerîm okumak ve dinlemekten, Resûlullahin sohbetinde bulunmaktan o derece huzur duyuyordu ki, Âdet bunlar ondan bir parca olmustu. Bir sozunde, bu durumunu soyle ifÂde eder:
- Butun arzûm, omrumu uc hÂl uzere gecirmek ve bu hÂllerden hicbir zaman ayrilmamaktir. Bunlar: Kur'Ân-i kerîm okudugum veya dinledigim zamanki hÂlim. Resûlullahin hutbesini, konusmasini dinledigim zamanki hÂlim ve bir cenÂzeyi gordugum zamanki hÂlim.
Isik salan baston
Bir gun, yine bir arkadasiyla birlikte Resûlullahin sohbetinde bulunmuslardi. Huzurdan ayrildiklarinda ortalik iyice kararmisti. Ellerindeki baston isik vermeye, yollarini aydinlatmaya basladi. Birbirlerinden ayrildiktan sonra isik ikiye ayrildi. Her biri kendi bastonunun aydinliginda yuruyerek evlerine gittiler.
Hz. Âise-i Siddîka buyurur ki:
EnsÂrdan uc zÂt var ki, fazîlet yonunden hic kimse, onlarin ustunde sayilmazdi. Bunlarin ucu de Abduleshel ogullarindan olup, Sa'd bin Mu'Âz, Useyd bin Hudayr ve AbbÂd bin Bisr idi.
Hz. Useyd, Hicretin 20. yilinda, Hz. Omer'in hilÂfeti zamaninda vefÂt etti. CenÂze namazini Hz. Omer kildirdi.
__________________