İmam Ali ve Namaz

“Hz. Ali (r.a)” Kabe’nin icinde dunyaya gelmiş Allah’ın yuzunu kerim kıldığı bir insan,

“Hz. Ali (r.a)”, Peygambere iman getirmiş ilk insan,

“Hz. Ali (r.a)”, puta tapmayan, şirke duşmemiş eşsiz bir insan,

“Hz. Ali (r.a)”, Resulullahın kendisi hakkında; “Ali hakla beraberdir hak da Aliyle beraber, Ali Kur’an ile beraberdir Kur’an da Aliyle beraberdir” dediği tek insandır.

“Namaz”, dinin direği olarak belirtilen ilahi vecibe,

“Namaz”, mu’minin miracı,

“Namaz”, kulun yaradanıyla sohbeti, kulu Allah yaklaştıran en buyuk ibadet,

“Namaz”, sırlarla dolu ancak yalnız hakikat ve hikmeti anlaşılınca yerine getirilebilen bir farz.

“Hz. Ali” ve “Namaz” gibi hakikatleri hakkıyla beyan etmek en zor konulardan biridir; ne İmam Ali’yi gerektiği gibi tanımak ve tanıtmak mumkundur, ne de ilahi farize olan “Namazın” felsefe ve hikmetini beyan etmek. Bu iki yuce hakikatin her birisini beyan etmede aciz kalınırken bu ikisi birleştiği zaman -ki akıl sahiplerinin aklının idrak edemeyeceği, ariflerin kalbi şuhudla ulaşamayacağı bir mana kazanır kendisine- onu anlatmaya calışmak yanlış olur. Yani “Hz. Ali’nin Namazının” gerceğini anlamak icin ne akıl ehlinin aklı yeterlidir, ne de irfan ehlinin irfanı, ne alimlerin ilmi yeterlidir ne de abidlerin ibadeti. Hic kimse İmam Ali’nin namaz kıldığı zamanki durumunu; tekbir soylediği zaman masivellahtan kopup huzu ve huşu icinde Rabbinin huzuruna varışını, o andaki ruh halini beyan edemez. Namaz dışında dahi devamlı kendisini Allah’ın huzurunda goren Hz. Ali’nin namazdaki halini anlamak mumkun mu?

Namaza olan aşkını beyan ediyor Hz. Ali (r.a) , “Resulullah’tan başka kimse benden once namaz kılmamıştır” sozuyle. Namaza durduğu andaki halini tefsir etmek de mumkun değil, namaz ne kadar sırlarla dolu bir ibadettir ki o anda İmamı tanımak mumkun olmuyor.

Hz. Ali (r.a), namaz icin abdest alırken vucudunda hafif bir titreme başlardı. Rabbin huzuruna cıkmanın verdiği aşk ile. Mihrabda ibadete başladığında ilahi azametin korkusu butun vucudunu sarar kendisinden gecerdi, secdeleri uzatır akıttığı gozyaşları seccadesini ıslatırdı. Hz. Ali’nin namazdaki hali; kendisinden gecmesi, secdelerde ağlaması, huzu ve huşu ile masivellahtan kopup Rabbine yonelmesi asırlardır arif ve abidlerin henuz idrak edemedikleri akıl sahiplerinin hikmetini anlayamadıkları bir meseledir.

Savaşların birinde İmamın mubarek ayağına bir ok isabet ediyor, oku cıkarmak cok acı vereceğinden ne yapacaklarını şaşırıyorlar, Hz. Zehra’nın teklifiyle, İmam namaz kıldığı zaman oku ayağından cıkarıyorlar, Hz. Ali (r.a) namazda akıl, kalb ve butun varlığıyla oyle rabbine yonelmiş, yaradanla sohbet aşkı O’nu oyle mest eylemiş ki oku ayağından cıkardıklarını dahi fark etmiyor, namaz bittikten sonra kendisine oku cıkardıklarını soyluyorlar. Bunu anlamak mumkun değil, namazın azametini ve hikmetini anlamış onu hakikatiyle yerine getiren Hz. Ali ancak anlayıp beyan edebilir.

Diğer taraftan namazdayken İmamın fakire yuzuğunu sadaka olarak vermesi anlaşılması guc konulardan diğer biridir. Ebuzer anlatıyor: “Bir gun Resulullah ile birlikte camide namaz kılıyorduk, bir fakir camiye girip halktan yardım istedi, kimse yardımda bulunmayınca ellerini gokyuzune kaldırıp şoyle dua etmeye başladı: “İlahi şahid ol ben peygamberinin camisinde yardım istedim kimse bana yardımda bulunmadı”, Ali (r.a) rukudaydı. Eliyle parmağındaki yuzuğu işaret ederek gelip onu almasını istedi, fakir gelip Hz. Ali’nin parmağından yuzuğu alıp camiden ayrıldı.

Resulullah namaz bittikten sonra şoyle dua etti: “İlahi! Kardeşim Musa senden diledi ki, onun ruhunu yuceltip işlerini kolaylaştırasın, halk soylediklerini anlasın diye beyanını guclendiresin ve gucunu artırman ve kuvvetli kılman icin kardeşi Harun’u vezir ve yardımcısı yapasın. İlahi! Ben, Muhammed senin secilmiş peygamberinim, goğsumu ac genişlet, işlerimi kolaylaştır, benden sonra arkamın guclu ve kuvvetli olması icin ehlibeytimden Ali’yi vezir ve vasim karar kıl”, Resulullah’ın (s.a.a) bu duası biter bitmez Cebrail gelip şu ayeti nazil etti: “Sizin veliniz ancak Allah, O’nun Resulu ve namaz kılan ve ruku halindeyken zekat (sadaka) veren muminlerdir.”[1]

Hz. Ali’nin namaza verdiği onem hayatının her alanında gorulmektedir, İbn-i Abbas anlatıyor: Sıffeyn savaşında catışmaların şiddetli olduğu gunlerden birinde Ali’nin sık sık gokyuzune guneşin battığı yone baktığını gordum, sordum: “Ya Ali ! O taraftan bir korkun mu var, duşman o taraftan saldırır diye bir endişen mi var?” Ali buyurdu: “Hayır, ben namaz vaktinin girip girmediğine bakıyorum?”

Kahramanlığı, yiğitliği dillere destan olmuş İmam Ali savaş anında bile namazın ne denli onemli olduğunu vurguluyor.

Allah, Emirel-Mu’minin Hz. Ali’nin namaza olan aşkını, Allah’a olan itaat ve bağlılığını bildiğinden İmam Ali’nın muslumanların kıblesi olan her gun beş defa yoneldikleri Kabe’de dunyaya gelmesini irade etmiştir. Yine Hz. Ali namaza olan aşkı, O’nun Kufe camisinde namaz kılarken şehadet şerbeti icip cok arzuladığı Rabbine kavuşmasına vesile oluyor.

Allah cumlemize şefaatini nasip eylesin.....

---------------------------------------------
[1] Maide / 55

Alıntıdır
__________________