Hadis-i Şeriflerde Sahabe
Kur'Ân, sunneti bize intikal ettiren ve tertemiz kanal olan sahabeyi boyle destanlaştırmaktadır. Şimdi, bir de ashap hakkında şerefsudûr olan hadis-i şeriflerin nurefşÃ‚n ikliminde temÂşÃ‚ edelim onları.
1. İmam BuhÂrî ve Muslim'in yanında, kutub-u sahiha rivayet ediyor; ravi, hadiste ashabın genclerinden ve kendisini Ebû Hureyre (radıyallÂhu anh) gibi Allah Resûlu'ne (sallallÂhu aleyhi ve sellem) vakfedenlerden Ebû Said el-Hudrî:

لاَ تَسُبُّوا أَصْحَابِي فَوَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَوْ أَنَّ أَحَدَكُمْ أَنْفَقَ مِثْلَ أُحُدٍ ذَهَبًا مَا أَدْرَكَ مُدَّ أَحَدِهِمْ وَلاَ نَصِيفَهُ
"Ashabım hakkında uygunsuz sozler soylemeyin! Eğer, sizden birinin Uhud Dağı kadar altını olsa ve bunun tamamını Allah yolunda infak etse, bu, onların bir-iki avucluk infakına, hatta yarısına bile mukabil gelmez."[1]
Zira onlar, İslÂm davasına en cetin gunlerde sahip cıktılar. Dolayısıyla, ashab-ı kirama dil uzatmak, bir Muslumanın yapacağı iş değildir.
Dun bir kısım bÂtıl mezhep taraftarlarına, bugun de İslÂm'a cibilli duşman musteşriklere uyan ve batının sanayi şoku, teknoloji şoku karşısında şaşkın; hatta onları İslÂmî ilimlerde de mihrap edinen birtakım zavallı Muslumanların yaptığı gibi, biz, ashab hakkında asla uygunsuz sozlerde bulunmayız ve de bulunmamalıyız.
2. Tirmizî, Ahmed b. Hanbel ve İbn Hibban, Abdullah b. Mugaffel'den rivayet ediyor:

اللّٰهَ اللّٰهَ فيِ أَصْحَابِي، اللّٰهَ اللّٰهَ فيِ أَصْحَابِي. لاَ تَتَّخِذُوهُمْ غَرَضاً بَعْدِي، فَمَنْ أَحَبَّهُمْ فَبِحُبِّي أَحَبَّهُمْ وَمَنْ أَبْغَضَهُمْ فَبِبُغْضِي أَبْغَضَهُمْ، وَمَنْ آذَاهُمْ فَقَدْ آذَانِي، وَمَنْ آذَانِي فَقَدْ آذَى اللّٰهَ، وَمَنْ آذَى اللّٰهَ فَيُوشِكُ أَنْ يَأْخُذَهُ
"Allah Allah! Aman ashabım hakkında soz soylemekten sakının! Allah Allah! Aman ashabım hakkında soz soylemekten sakının! ZinhÂr, benden sonra onları hedef almayın! Onları seven, beni sevdiği icin sever; onlara buğzeden, bana buğzettiği icin buğzeder. Onlara eziyet veren, bana eziyet vermiş, bana eziyet verense Allah'a eziyet etmiş sayılır. Allah'a eziyet vereni de, Allah hemen cezalandırır."[2]
3. Yine, İmam Muslim rivayet ediyor:

اَلنُّجُومُ أَمَنَةٌ لِلسَّمَاءِ، فَإِذَا ذَهَبَتِ النُّجُومُ أَتَى السَّمَاءَ مَا تُوعَدُ. وَأَنَا أَمَنَةٌ ِلأَصْحَابِي فَإِذَا ذَهَبْتُ أَتَى أَصْحَابِي مَا يُوعَدُونَ، وَأَصْحَابِي أَمَنَةٌ ِلأُمَّتِي، فَإِذَا ذَهَبَ أَصْحَابِي أَتَى أُمَّتِي مَا يُوعَدُونَ
"Yıldızlar, sema icin emniyet sebebidir; (yani, semanın emniyetini, nizam ve intizamını sağlayan, yıldızların kendi aralarındaki nizam ve intizamlarıdır.) Yıldızların nizam ve intizamı bozulduğu zaman, semanın duzeni bozulur.. ve sema icin vÂrid olan tehdit zuhur eder. Ben de, ashabım icin bir emniyet ve guven kaynağıyım. (Hayatta kaldığım surece, ashabım arasında nizam, intizam ve guven devam edecektir.) Ben gittiğim zaman, ashabım icin vÂrid olan tehdit, onların başlarına gelecektir. Ashabım da, umum ummetim icin bir emniyet ve guven kaynağıdır. Ashabım gidince de, ummetimin başına cok şey gelecek ve ceşitli gaileler acılacaktır."[3]
Kıyametin vukûu, yıldızların tesbih taneleri gibi etrafa sacılmalarıyla meydana gelecektir. Aynı şekilde, Efendimiz, ashabı icin; ashabı da ummeti icin, tesbihin imamesi gibidirler. Allah Resûlu, ashabının nizam ve intizamı adına kendini; icinde ebrÂr, evliyÂ, asfiy ve mukarrabînin bulunduğu ummeti icin de ashabını nazara vermektedir.
4. BuhÂrî, Muslim ve daha başka kutub-u sahihanın rivayet ettiği bir diğer hadis-i şerifte de Efendimiz (sallallÂhu aleyhi ve sellem) şoyle buyurmaktadır:

خَيْرُ النَّاسِ قَرْنِي ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهُمْ ثُمَّ الَّذِين يَلُونَهُمْ ثُمَّ يَتَخَلَّفُ مِنْ بَعْدِهِمْ خَلْفٌ تَسْبِقُ شَهَادَةُ أَحَدِهِمْ يَمِينَهُ، وَيَمِينُهُ شَهَادَتَهُ
"İnsanların en hayırlıları, benim şu icinde bulunduğum asırda yaşayanlardır. (Ak Cağ bu aydınlık cağdır) sonra onların peşinden gelenler (tÂbiîn), daha sonra da onların peşinden gelenler (tebe-i tÂbiîn). Onlardan sonra (kotu) bir nesil gelecek. Birinin şehadeti yeminini, yemini de şehadetini gececektir."[4] Sonra, yalan asrı gelir. Şehadetleri yeminlerinin, yeminleri de şehadetlerinin onune gecen hulfulvaad asrı; yalan, yalan yere yemin ve yalancı şahitlik cağı.
"Sahabe, TÂbiîn ve Tebe-i TÂbiîn Asrı" yalanın olmadığı ve yalandan alabildiğine uzak ve muberr kalındığı asırdır. Tebe-i tÂbiînden sonra yalan zuhur etmiş, Mutezile imamları, Murcie imamları, Muşebbihe imamları yalana canak tutmuşlardır. Ve artık herkes, yalan soylemektedir.
Musteşrikler yalan soylemekte, sahabe, tÂbiîn ve tebe-i tÂbiîne yalan isnad edenler yalan soylemekte ve ilimde batıyı mihrap edinen; batı karşısında başı donmuş, şoke olmuş zavallılar da bu yalana ortak olmaktadırlar.
5. TaberÂnî ve İbn Esîr'in, Kûfe'ye gonderirken Hz. Omer'in, kendisi hakkında: "Ey Kûfeliler, sizi nefsime tercih etmeseydim, İbn Mesud'u size gondermezdim."[5] dediğini rivayet ettikleri Abdullah İbn Mesud'dan hadis kitapları şunu naklediyorlar:

إِنَّ اللّٰهَ U نَظَرَ فِي قُلُوبِ اْلعِبَادِ فَاخْتَارَ مُحَمَّداً r فَبَعَثَهُ بِرِسَالَتِهِ ثُمَّ نَظَرَ فِي قُلُوبِ النَّاسِ بَعْدَهُ فَاخْتَارَ لَهُ أَصْحَابَهُ فَجَعَلَهُمْ أَنْصَارَ دِينِهِ وَوُزَرَاءَ نَبِيِّهِ r
"Allah, kendisine kullukla serfiraz olanların kalblerine baktı, baktı da, Hz. Muhammed'i (sallallÂhu aleyhi ve sellem) .secti ve mahlukatına nebi olarak gonderdi. Sonra da insanların kalblerine baktı (ve O'na ummet olabilecek, kendisi gibi ısmarlama insanlar olarak) O'nun ashabını secti; (Ebû Bekir'i secti, Omer'i secti, Osman'ı, Ali'yi, Zubeyr'i, Talha'yı, Abdurrahman İbn Avf'ı, Ebû Ubeyde İbn Cerrah'ı secti) onları dininin yardımcıları ve peygamberinin vezirleri yaptı."[6]
6. Yine, Ebû Nuaym Hilye'sinde Abdullah İbn Omer'den naklediyor:

مَنْ كَانَ مُسْتَناًّ فَلْيَسَْتَنَّ بِمَنْ قَدْ مَاتَ، أُولَئِكَ أَصْحَابُ مُحَمَّدٍ r كَانُوا خَيْرَ هَذِهِ اْلأُمَّةِ، أَبَرَّهَا قُلُوباً وَأَعْمَقَهَا عِلْماً وَأَقَلَّهَا تَكَلُّفاً، قَوْمٌ اِخْتَارَهُمُ اللّٰهُ لِصُحْبَةِ نَبِيِّهِ r وَنَقْلِ دِينِهِ، فَتَشَبَّهُوا بِأَخْلاَقِهِمْ وَطَرَائِقِهِمْ فَهُمْ أَصْحَابُ مُحَمَّدٍ r كَانُوا عَلَى الْهُدَى الْمُسْتَقِيمِ وَاللّٰهُ رَبُّ الْكَعْبَةِ
"Kim dosdoğru bir yol tutup gitmek istiyorsa şu olup gidenlerin yolunu tutsun. Zira onlar Hz. Muhammed'in (sallallÂhu aleyhi ve sellem) ashabıdır: Allah Resûlu'nun (sallallÂhu aleyhi ve sellem) ashabı, O'nun ummetinin en hayırlılarıdır. (Ummet icinde buyuk insanlar .gelebilir, evliyÂ, asfiy gelebilir ama, mutlak hayır ve fazilet ashab-ı kirama aittir.) Onlar ummet icinde kalbleri en temiz, en duru, ilimleri en derin ve (kulluk adına) tekelluften (yapmacıklıktan) en uzak olanlardır. Onlar, .Allah'ın, Nebi'sine dost olarak sectiği, dinin tebliği, insanlara ulaştırılması icin ihtiyar ettiği kimselerdir. AhlÂkınızı ahlÂklarına, gidişatınızı gidişatlarına benzetmek icin caba sarf edin! Onlar, Hz. Muhammed'in (sallallÂhu aleyhi ve sellem) ashabıdır. Allah'a, o KÂbe'nin Rabbine yemin olsun ki, Allah Resûlu'nun ashabı dosdoğru bir hidayet uzereydiler."[7]
7. Yine Hilye'de İbn Mesud'un .şoyle buyurduğu rivayet edilir:

أَنْتُمْ أَكْثَرُ صِيَاماً وَأَكْثَرُ صَلاَةً وَأَكْثَرُ اِجْتِهَاداً مِنْ أَصْحَابِ رَسُولِ اللّٰهِ r وَهُمْ كَانُوا خَيْراً مِنْكُمْ. قَالُوا: لِمَ يَا أَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ؟ قَالَ: هُمْ كَانُوا أَزْهَدَ فِي الدُّنْيَا وَأَرْغَبَ فِي اْلاٰخِرَةِ
"Sizin orucunuz, namazınız ve ibadet adına cehdiniz, sahabeninkinden ileri olabilir. (Bu hususî yonlerinizle.ashab-ı Resûlullah'ı geride bırakabilirsiniz. İcinizde Mesruk b. Ecd gibi, hic yatağa girmeyen ve her geceyi, KÂbe'nin yanında secdede geciren insanlar bulunabilir. Tavus b. Keysan gibi, kırk sene yatsı abdestiyle sabah namazını eda edenler olabilir. Esved b. Yezid en-Nehaî gibi sabaha kadar Allah karşısında kemerbeste-i ubûdiyet icinde el pence divan duranlar da olabilir.) Ama sahabe-i kiram, sizden daha hayırlıdır; cunku dunya, umurlarında değildir. (Yani dunya onların ellerinden gitse idi 'Ah!' cekmez; butun dunyayı kazandıklarında da 'Oh!' demezlerdi.) Butun rağbetleri, (butun calışmaları) ahiret icindi, (yani yalnızca ahiretin peşindeydiler.)"[8]
[1] BuhÂrî, fedÂilu'l-ashab 5; Muslim, fedÂilu's-sahabe 221; Tirmizî, menÂkıb 58.
[2] Tirmizî, menÂkıb 58; Ahmed b. Hanbel, el-Musned, 5/57; İbn HibbÂn, es-Sahih, 16/244.
[3] Muslim, fedÂilu's-sahabe 207.
[4] BuhÂrî, fedÂilu'l.
-ashab 1; Muslim, fedÂilu's-sahabe 212; Tirmizî, menÂkıb 56.
[5] TabarÂnî, el-Mu'cemu'l-kebîr, 9/86; İbn Esîr, Usdu'l-gÂbe, 3/388.
[6] Ahmed b. Hanb.
el, el-Musned, 1/379; TaberÂnî, el-Mu'cemu'l-kebîr, 9/112; Ebû Nuaym, Hilyetu'l-evliyÂ, 1/375.
[7] Ebû Nuaym, Hilyetu'l-evliyÂ, 1/305.
[8] Ebû Nuaym, Hilyetu'l-evliyÂ, 1/135.

Sonsuz Nur-F.Gulen
__________________