"Evliyanın Dilinden Abdest ve Guslun Hikmetleri" kitabının yazarı Abdullah Demiray serhaber okurları icin yazdı.
Sevgi, insanı karşılık beklemeden yakın ilgi ve bağlılık gostermeye yonelten, fedÂkÂrlıkları goze aldıracak kadar guclu olabilen bir duygudur. Bu, insanın yaratılışında var olan bir ozelliktir.
Gercek manada iman edenle etmeyen kimselerin sevgi anlayışı ve sevdiği şey farklıdır. İman nurundan yoksun olanlar, dunyevî arzu ve isteklerini elde etmek icin birini veya bir şeyleri sever. Kalpleri iman nuruyla dolu olanlar ise, CenÂb-ı Hakk'ın rızasını kazanmak icin Resûl-i Ekrem aleyhissalÂtu vesselÂm'ı sever.
Bu iki sevgiden hic bitmeyecek ve insana ahirette fayda verecek olanı, Allah'ın Habibi Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem'e duyulan sevgidir. Cunku bu sevginin neticesinde, iki cihan guneşi ile cennette kurulacak ebedî birliktelik soz konusudur.
Dolayısıyla gercek sevgi, Allah'ı sevmeye ve onun sevgisini kazanmaya vesile olan Allah'ın habîbi ve dostu Resûl-i Ekrem'in sevgisidir. Bunun dışındaki nefsanî sevgiler insana fayda vermeyen gelip gecici haz ve zevklerden ibaret olan arzu ve isteklerdir. Oysa her insan, sevgisinin ebedî olmasını ister. Demek ki fani sevgiler gercek sevgi değildir. Bu sebeple bir mumin, nefsanî sevgileri bir kenara bırakıp, gercek sevgiyi elde etmeye calışmalıdır. Zira Allah'a giden yol, O'nun habîbini hakiki manada sevmekten gecer.
Resûl-i Ekrem'i gercek manada seven bircok fedÂkÂrlığı goze alır. Onun icin canı ve malı başta olma uzere her şeyini feda eder. Tıpkı sahabi efendilerimiz gibi... Onlar gercek sevgili icin başta canları olmak uzere "Anam babam sana feda olsun y Resûlallah" diyerek her şeylerini onun uğruna feda etmişlerdi. Neden? Cunku onlar Resûl-i Kibriy Efendimiz'i gercek manada tanımış ve sevmişlerdi.
Onu gercek manada tanıma şerefinden mahrum olan muşrik ve munafıklar ise, ona duşmanlık etmekten geri durmamışlardı. Muminle mumin olmayanı ayıran en onemli farklardan biri işte bu sevgidir. Bu oyle bir sevgi ki, insanın uğrunda, malını, canını, her şeyini feda ederek gercek manada iman ettiğini ispatlayan bir sevgidir.
"Eğer sen olmasaydın, felekleri (kainatı) yaratmazdım" hitabının muhatabı olan Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i sevmek, O'nu bilmek, tanımak ve anlamak mumin olmanın bir gereğidir. Nitekim Peygamber Efendimiz hadisi şerifte,
"Nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun ki, sizden biri ben kendisine ailesinden, coluk cocuğundan, anne-babasından ve butun insanlardan daha sevgili olmadıkca, gercek manada iman etmiş olamaz" buyurmuştur.
Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'ı sevmek, Allah'ı gercek manada sevmenin ve O'na iman etmenin de bir gostergesidir. Bunun kanıtı Allah Resûlu'nun davetine karşılık, "Biz Allah'ın oğulları menzilindeyiz. Biz Allah'ı sizden daha cok seviyoruz" diyen muşriklere CenÂb-ı Hakk'ın Âyet-i kerimede, "De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve gunahlarınızı bağışlasın" (Âli İmrÂn 3/31) buyurmasıdır.
Allah TeÂl bu ayette, kendisini sevdiğini iddia edenlere, eğer bu sozlerinde samimi iseler, Resûlu'nu sevmelerini ona uymalarını ve muhalefet etmemelerini emretmiştir.
Said bin Cubeyr radıyallahu anh anlatıyor:
Ensar'dan bir sahabi Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'ın huzuruna cok uzgun bir vaziyette gelmişti. Peygamber Efendimiz onu uzgun gorunce;
"Ne oldu? Neden uzgun ve duşuncelisin?" buyurdu. Sahabi;
"Ey Allah'ın Nebîsi bir şey duşundum de..." deyip tereddutte kalınca Efendimiz aleyhissalÂtu vesselÂm;
"Nedir o duşunduğun?" diye sordu. Sahabi;
"YÂ Resûlallah biz bugun senin gul yuzune bakıp manevi gıdamızı alıyoruz ve seviniyoruz. Yarın sen de diğer peygamberlerin yanına gidersen, biz ne yapacağız" deyince Efendimiz ona hicbir cevap vermedi. İşte bu hadise uzerine Cebrail aleyhisselÂm şu Âyet-i kerimeyi indirdi:
"Kim Allah'a ve Resûl'e itaat ederse o kimse Allah TeÂlÂ'nın nimet verdiği nebiler, sıddıklar, şehitler ve salih kimselerle beraber olacaktır. Onlar ne guzel arkadaştırlar." (Nisa 4/69)
İşte Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i sevmenin ve ona itaat etmenin mukÂfatı, ahirette Allah TeÂlÂ'nın kendilerine nimetler verdiği nebiler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraber olmaktır. Bundan daha buyuk bir nimet duşunulebilir mi?
Allah Resûlu aleyhissalÂtu vesselÂm'ı ashabı gercek bir sevgi ile sevebilmiştir. Zira onlar Allah Resûlu'nun muhabbet toprağında yeşermişler ve tarifi imkÂnsız aşk ikliminde yaşamışlardır. Sevdikleri uğruna nice zorluklara goğus germişlerdir.
Uhut savaşının olduğu gun Enes bin Nadr radıyallahu anh, muslumanları otururlarken gorur ve onlara;
"Nicin oturuyorsunuz?" diye sorar. Onlar;
"Resûlullah vefat etti" deyince,
"O vefat ettikten sonra siz yaşayıp da ne yapacaksınız, kalkın bakalım Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ne icin vefat ettiyse sizde onun icin vefat edin" der ve duşman saflarına dalıp Uhud'da şehit duşer. O gun onun vucudunda yetmiş kılıc yarası bulunduğu ve kimsenin onu tanıyamayıp yalnız kız kardeşinin onu parmağından tanıyabildiği rivayet edilmektedir.
Ebû Ubeyde bin Cerrah radıyallahu anh, Uhut gunu Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şakaklarına batmış olan halkalardan birini cıkarırken on dişlerinden biri, ikinci halkayı cıkarırken diğer bir dişi duşmuştu.
Uhut'ta Resûl-i Ekrem'in kılıcını alma şerefine nail olan Ebû DucÂne radıyallahu anh kendi vucudunu Resûlullah'a siper etmiş atılan oklar sırtına saplanmıştı.
Yine Uhut'ta Allah Resûlu'ne gelen bir mızrağı eliyle onleyen ve eli colak kalan Talha bin Ubeydullah radıyallahu anh'tı.
Uhut gunu Sa'd bin Ebî Vakkas radıyallahu anh şehit olmadan evvel sahÂbe-i kiram'a şoyle nasihat etmişti:
"Gozunuz kıpırdayacak kadar dermanınız varken eğer Resûlullah'a bir şey olursa Allah'ın huzurunda mazeretiniz kabul olmaz"
Bu Peygamber aşığı sadık dost son nefesinde neyi duşunuyordu? Onun zihnini meşgul eden şey neydi? Bu dunyadan gocerken ashÂb-ı kirÂm'a neyi vasiyet ediyordu?
Onun kafasını meşgul eden tek şey dostu ve Allah'ın habîbi Hz. Resûlullah'ın emniyetiydi. Arkadaşlarına nasihati ise, her birinin Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem uğruna canlarını feda etme arzusuydu.
Bizler de Hz. Peygamber aleyhissalÂtu vesselÂm'ı ashabı gibi gercekten sevebilmenin gayreti icinde miyiz? Neleri duşunuyoruz? Aklımız, gonlumuz neyle ve kiminle meşgul? Ona layık bir ummet olamama korkusu her an icimizde mi? Uğrunda canımızı ve malımızı feda edebilir miyiz? Onun sunnetini hakkıyla yaşayabilmek icin ne kadar caba sarf ediyoruz?..
Bu sorulara cevap verebilmek icin, hayatımıza goz atmamız yeterli olacaktır. Eğer mumin olarak Resûl-i Ekrem'in sunnetini yaşıyor, onun guzel ahlÂkını kendimize ornek alabiliyorsak, vereceğimiz cevaplar samimi ve icten, sevgimiz de sozde değil ozde olacaktır.
İşte ancak o zaman Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'i gercek manada seviyoruz demektir.
serhaber
__________________
KÂinatın "Gul"unu sevmek
Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler0 Mesaj
●46 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eðitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler
- KÂinatın "Gul"unu sevmek