İslamiyet’in ilk yıllarıydı… Muşrikler dayanılmaz işkencelerle Muslumanları dinlerini terk etmeye, Musluman olma temayulunde olanları da korkutup sindir*meye calışıyorlardı. Fakat guclerini imanlarından alan sahabiler zerre kadar taviz vermiyorlar, inanclarında sebat ediyorlardı.

Bu durum Peygamberimizi uzuyordu. Bir gun sahabilere, isterlerse Habeşis*tan’a hicret edebileceklerini soyledi. Bu teklif uzerine 15 kişilik bir grup Habe*şistan’a hicret etti. Habeş hukumdarı, Muhacirlere cok iyi davrandı, izzet ve ikramda bulundu. Peygamberimiz bunu haber aldığında cok sevindi, diğer Muslumanlara da hicret etme tavsiyesinde bulundu. Boylece 82’si erkek, 10’u kadın olmak uzere 92 kişi daha Allah yolunda yurtlarından yuvalarından ayrı*larak hicret ettiler.

İşte bunlardan biri de Hz. Esm bint-i Umeys idi. Esm (r.anha), Peygamberimi*zin am*casının oğlu Hz. CÂfer’le evliydi. Bu bahtiyar ailenin Habeşistan’da uc cocukları dun*yaya geldi. Hz. Esm ve CÂfer (r.a.), diğer muhacirlerle bera*ber uzun muddet orada kaldılar. Hicret’in 7. yılında da Medine’ye hicret ettiler. Boylece “iki hicret” sevabı birden kazandılar.

Hz. EsmÂ, Peygamberimizin hanımlarını sık sık ziyaret eder, onlarla sohbette bulunurdu. Bir gun yine bu maksatla Hz. Hafsa’nın ziyaretine gitmişti. Biraz sonra, Haf*sa’nın babası Hz. Omer geldi. Hz. EsmÂ’ya, “Biz sizi hicrette gectik!” diye latife yaptı. Esm (r.anha) cok uzuldu. Hz. Omer’e şu mukabelede bulun*du:

“Hayır y Omer, oyle değil. Cunku siz Re*sû*lul*lah’ın yanındaydınız. O ac olanlarınızı doyuruyor, cahillerinize de nasihat ediyordu. Fakat bizler duşman toprağındaydık. Bu da Allah ve Resûl’u uğrundaydı.”

Bu arada Re*sû*lul*lah gel*di. Hz. Esm uzgundu. Hz. Omer’in sozunu soyledi. Peygamberimiz (a.s.m.), onu sevindiren şu mujdeyi verdi:

“Omer ve arkadaşlarının bir hicreti, sizin ise ey gemi yolcuları, iki hicretiniz vardır.”

Hz. Esm icin Peygamberimizin bu mujdesinden daha buyuk bir şey duşunulemezdi. Duygulandı. Sevincten gozle*ri yaşardı.[1]

Hz. Esm bir şey yapacağı zaman onu mutlaka Peygamberimize sorar ve o meselede Re*sû*lul*lah’ın emri uzere hareket ederdi. Bir gun, “Y Re*sû*lal*lah, co*cuklarıma nazar değiyor. Şifa niyetiyle birisine okutayım mı?” diye sordu. Pey*gamberimiz, “Evet, okut. Eğer kaderin onune gecen bir şey olsaydı, goz değme*si olurdu.” buyurdu.[2]

Hz. EsmÂ’nın dokuz kız kardeşi vardı. Hepsi de Musluman olmuştu. Peygamberimiz onlara “imanlı kız kardeşler” unvanını vermişti. Onlar bu unvanı cok sevdiklerinden, devamlı oyle cağrılmayı arzu ederlerdi.

Hz. EsmÂ, CÂfer’le (r.a.) birlikte ornek bir aile hayatı geciriyordu. Bir eşin yapması gereken butun vazifeleri eksiksiz olarak yerine getiriyor, saygıda ku*sur etmiyordu. Birlikte mesut bir hayat yaşıyorlardı. Gunler boyle geciyor*du.

Hicret’in 8. yılıydı… Peygamberimiz, Rumlarla savaşmak uzere bir ordu hazır*ladı. Ordunun başına Zeyd bin HÂrise’yi (r.a.) kumandan tayin etmişti. O şehit edilirse kumandayı Hz. CÂfer alacaktı.

CÂfer (r.a.) hanımıyla vedalaştı, cocuklarını optu, okşadı. Sonra da ayrıldı. Ordu Medine’den ayrılırken, Hz. Esm sanki bir daha hic goruşmeyeceklerini hissediyordu.

Haftalar sonra İslam ordusu, Bizanslılarla Mute mevkiinde karşılaştı. Duş*man sayı ve silahca cok ustundu. Fakat Medine’den ayrılırken “şehit olma” du*şuncesiyle yola cıkan mucahitler buna ehemmiyet vermediler. Kahramanca hucuma gectiler. Buyuk bir savaş oldu. Sonucta zafer Muslumanlarındı. Fakat Hz. CÂfer şehit duşmuştu. Vucudunda 90’ın uzerinde kılıc ve mızrak yarası vardı. Ayrıca iki kolu da kesilmişti.

CenÂb-ı Hak, Sevgili Habibine savaş meydanını olduğu gibi gosterdi. Re*sû*lul*lah (a.s.m.), Hz. CÂfer’in şehit duştuğunu, CenÂb-ı Hakk’ın kesilen kollarına bedel iki kanat verdiğini ve onlarla cennete uctuğunu AshÂbına haber verdi. Bundan boyle Hz. CÂfer, “Tayyar [Ucan]” ve “ZulcenÂheyn [İki Kanatlı]” unvanıyla anıldı.[3]

Hz. Esm ve cocukları, Hz. CÂfer’in yolunu gozluyorlardı. Şehit olduğundan haberleri yoktu. Peygamber Efendimiz, Hz. CÂfer’in evine gitti. Hz. EsmÂ’dan cocukları sor*du. Hz. Esm cocukların ellerinden tutarak Peygamberimize getir*di. Yuzlerini yıkamış, saclarını taramıştı. Re*sû*lul*lah (a.s.m.) onları bağrına bastı, optu kokladı. Bu ara*da mubarek gozlerinden yaşlar akmaya başladı.

Onun bu hÂli EsmÂ’yı (r.anha) şuphelendirdi, “Anam babam size feda olsun! Ni*cin ağlıyorsunuz, y Re*sû*lal*lah? Yoksa CÂfer ve arkadaşlarından size acı bir ha*ber mi geldi?” diye sordu.

Peygamberimiz (a.s.m.), “Evet, onlar bugun şehit oldular.” buyurdu. Hz. Esm bu haber karşısında kendini tutamadı, ağlamaya ve dovunmeye başladı. Peygamberimiz (a.s.m.) onun bu hÂlini hoş karşılamadı ve “Ey EsmÂ, ağzından uygunsuz ve kaba soz kacırma, goğsunu de dovme!” buyurdu.

Kadınlar Hz. EsmÂ’nın başına toplandılar. Re*sû*lul*lah da kalkıp evine gitti. Hanımlarına, “Onlar yemek yapabilecek durumda değillerdir.” buyurdu, ye*mek yapıp CÂfer’in evine gondermelerini soyledi. Bunun uzerine Hz. CÂfer’in evine uc gun yemek yapılıp gonderildi. İslam tarihinde cenaze evine gonderilen ilk yemek bu oldu.[4]

Peygamberimiz (a.s.m.) uc gunden sonra tekrar Hz. CÂfer’in evine uğradı. Yetimleri himayesi altına almak istiyordu. Hz. EsmÂ’yı sevindiren şu mujdeyi verdi:

“Bu gunden sonra artık kardeşime ağlama. Bu cocukların gecim ve bakımı hakkında da hic endişelenme. Dunyada ve ahirette onların velisi benim.”[5]

Hz. Esm altı ay kadar dul kaldı. Hz. Ebû Bekir, İslam davası uğrunda cile cek*miş bu kadını himayesi altına almak istiyordu. Ona evlenme teklifinde bulundu. Hz. Esm bu teklifi kabul etti. Boylece aile kendisine hayırlı bir hami buldu.

Peygamberimizin duasına mazhar olan ve “Amellerim icerisinde en guvendi*ğim şey bu duadır.” diyen Hz. EsmÂ, birkac tane de hadis rivayet etti. Bunlardan birisi şu mealdedir:

“Re*sû*lul*lah (a.s.m.) kendisini uzen bir durumla karşılaştığında veya sıkıntı ve keder geldiğinde ‘Benim Rabb’im Allah’tır. O’na hicbir şeyi ortak koşmam.’ derdi.”

Hz. Ebû Bekir’in vefatından sonra Hz. Ali’yle evlenen Hz. Esm (r.anha), Hicret’in 40. yılında vefat etti.

Allah ondan razı olsun!
__________________