Hacı Hıdır Efgan
Hindistan'ın buyuk velîlerinden. İsmi Hıdır'dır. Hacı Hıdır EfgÂn diye bilinir. Aslen Afganistanlıdır. Serhend'e bağlı Behlulpûr kasabasında doğdu. Doğum tÂrihi bilinmemektedir. Behlulpûr'da 1625 (H. 1035) senesinde vefÂt edip, orada defnedildi.
Kucuk yaşından îtibÂren ilim ve irfÂn ehlinin sohbetlerinde bulunup, feyz aldı. Hindistan Âlimlerinden Şeyh MeyÂnciyûn'un uzun muddet ders ve sohbetlerinde bulunup istifÂde etti. İmÂm-ı RabbÂnî hazretlerinin sohbetleriyle şereflendi. Kısa zaman icinde feyz alıp yukseldi ve tasavvuf derecelerini gecti.
İmÂm-ı RabbÂnî hazretleri tarafından icÂzet verilip, Allahu teÂlÂnın dînin yaymak ve sevgili Peygamberimizn guzel ahlÂkını anlatmakla vazîfelendirildi. Hicaz'a gidip hac ibÂdetini yerine getirdi ve sevgili Peygamberimizin kabr-i şerîfini ziyÂret etti. Bu sırada bircok Arab memleketlerini gezip gordu ve insanlara faydalı olmaya gayret etti.
Onun ilim ve sohbet meclisinde bircok kişi hidÂyete kavuşup feyz aldı ve yuksek derecelere ulaştı. İmÂm-ı RabÂnî hazretlerinin vefÂtından sonra, onun ayrılığına dayanamayıp kısa zaman sonra vefÂt etti.
Hacı Hıdır EfgÂn, ilmiyle amel eden bir Âlim ve tasavvuf derecelerinde yuksek bir velîydi. Serhend yakınlarındaki Behlulpûr kasabasında bulunur, sık sık İmÂm-ı RabbÂnî hazretlerinin yuksek dergÂhlarına gelir, sohbetleriyle şereflenir ve tekrar donerdi. Gecelerini, Allahu teÂlÂnın rızÂsına kavuşmak icin ibÂdetle gecirirdi. Vakitlerini Kur'Ân-ı kerîm okumak, zikir, tesbih ve namaz kılmakla değerlendirirdi.
Tatlı ve gur sesiyle okuduğu ezÂn, kalblere tesir ederdi. İmÂm-ı RabbÂnî hazretlerinin hizmetinde bulunduğu sırada ezÂnı dÂim o okurdu. Bazan seher vakitlerinde, bÂzan da butun gece boyu, yanık sesiyle beytler ve kasîdeler okur, ağlardı. Resûlullah efendimize cok salevÂt-ı şerîfe okurdu.
İmÂm-ı RabbÂnî hazretleri buyurdu ki: "Bir gun şeytanı gordum. Kendisine bir takım suÂller sordum. Allahu teÂlÂnın hukmu ile doğrusunu soyledi. Bu arada; "Talebelerim arasından, doğru yoldan saptırmak icin en az musallat olduğun ve kandıramadığın hangisidir?" diye sordum. CevÂbında; "Hacı Hıdır'dır." dedi."
Hacı Hıdır EfgÂn, Serhend'e yakın bir koyde bulunduğu sırada, İmÂm-ı RabbÂnî hazretlerinin vefÂt ettiği haberini duydu. Bu haber uzerine icli goz yaşları dokerek Serhend'e gitti. bu gelişinde yanık ve tatlı sesiyle ezÂn okudu. EzÂn sesini duyan İmÂm-ı RabbÂnî hazretlerinin talebe ve sevenleri toplanıp, o buyuk velînin vefÂt ettiği gun gibi bir gun yaşadılar.
HadarÂt-ul-Kuds adlı eserin muellifi Bedreddîn Serhendî, bu hÂdiseyi Peygamber efendimizin vefÂtından sonra, ayrılık ateşiyle yanan BilÂl-i Habeşî'nin durumuna benzetir.
Sevgili Peygamberimizin vefÂtından sonra, muezzini olan BilÂl-i Habeşî, Peygamber Efendimizin ayrılığına dayanamayıp Şam'a gitmişti. Omrunun sonuna yakın, Peygamber efendimizin ruyÂda dÂveti uzerine, kabrini ziyÂrete gelmişti. Peygamber efendimizin torunları, hazret-i Hasan ile hazret-i Huseyin'in ısrÂrları uzerine, yanık ve tatlı sesiyle ezÂn okumuştu. EzÂn'ın sesini duyan EshÂb-ı kirÂm, Mescid-i Nebî'ye gelerek, Peygamber efendimizin zamÂnını hatırlayıp ağlaşmışlardı.
ACABA KİME VERİRLER
İmÂm-ı RabbÂnî hazretlerinin, Hacı Hıdır EfgÂn'a yazdığı mektubu:
"Kıymetli mektubunuz geldi. İcindekiler anlaşıldı. İbÂdetlerden zevk duymak ve bunların yapılması guc gelmemek, Allahu teÂlÂnın en buyuk nîmetlerindendir. Hele namazın tadını duymak, nihÂyete yetişmeyenlere nasîb olmaz. Hele farz namazların tadını almak, ancak onlara mahsûstur. Cunku nihÂyete yaklaşanlara nÂfile namazların tadını tattırırlar. Nihayette ise yalnız farz namazların tadı duyulur. NÂfile namazlar zevksiz olup, farzların kılınması buyuk kÂr, kazanc bilinir.
FÂrisî mısr tercumesi:
Bu iş buyuk nîmettir. Acaba kime verirler?
Namazların hepsinde hÂsıl olan lezzetten, nefse bir pay yoktur. İnsan bu tadı duyarken, nefsi inlemekte, feryÂd etmektedir. YÂ Rabbî! Bu ne buyuk rutbedir.
Arabî mısr tercumesi:
"Nîmete kavuşanlara Âfiyet olsun."
Bizim gibi ruhları hasta olanların bu sozleri duyması da, buyuk bir nîmettir ve hakîkî saÂdettir.
FÂrisî mısr tercumesi:
"BÂri kalbimize bir tesellî olsun."
İyi biliniz ki, dunyÂda namazın rutbesi, derecesi, Âhirette, Allahu teÂlÂyı gormenin yuksekliği gibidir. DunyÂda insanın Allahu teÂlÂya en yakın bulunduğu zaman, namaz kıldığı zamandır. Âhirette en yakın olduğu zaman da, ruyet yÂni Allahu teÂlÂyı gorduğu zamandır. DunyÂdaki butun ibÂdetler, insanı namaz kılabilecek bir hÂle getirmek icindir. Asıl maksad namaz kılmaktır. SaÂdet-i ebediyye ve sonsuz nîmetlere kavuşmanızı dilerim."
1) Zubdet-ul MakÂmÂt; s.383
2) HadarÂt-ul-Kuds; s.347
3) MektûbÂt-ı İmÂm-ı RabbÂnî; c.1, 137. mektup
4) Tezkire-i İmÂm-ı RabbÂnî; s.345
5) İslÂm Âlimleri Ansiklopedisi; c.15, s.261
ALINTI#
__________________
Hacı Hıdır Efgan
Peygamberler ve Evliyalar0 Mesaj
●44 Görüntüleme