Cok hadis rivĂ‚yet eden meşhur sahĂ‚bî.
Adı, Abdurrahman b. Sahr; kunyesi, Ebû Hureyre'dir. CĂ‚hiliye doneminde ismi Abduşşems idi. Hz. Peygamber onu, Abdurrahman (bazı rivĂ‚yetlere gore Abdullah, hattĂ‚ başka isimler de ileri surulmektedir) diye adlandırdı (el-HĂ‚kim en-NisĂ‚bûrî, el-Mustedrek, Beyrut, t.y, III, 507). Ne sebeple Ebû Hureyre diye kunye edindiğini kendisi şoyle acıklamıştır: "Bir kedi bulmuştum, onu elbisemin yeninde taşırdım; bundan dolayı Ebû Hureyre (kedicik babası) kunyesiyle cağrılır oldum (ez-Zehebî, Tezkiretu'l-HuffĂ‚z, HaydarĂ‚bĂ‚d 1376/1956, I, 32). Hayber gazvesi sıralarında Yemen'den Medine'ye gelip musluman olmuştur (H. 7/M. 629) (ez-Zehebî, a.g.e., aynı yer). O tarihten itibaren Hz. Peygamber'in vefĂ‚tına kadar ondan ayrılmayan bir sahĂ‚bîsi olmuş, kendisini onun hizmetine adamıştır. Hizmet suresi yaklaşık dort yılı buluyordu (İbn Kesir, el-BidĂ‚ye ve'n NihĂ‚ye, Beyrut 1966, VIII, 108,113).


Hz. Peygamber'in misafirperverliği ve comertliği sayesinde yaşayan Ebû Hureyre, Rasûlullah (s.a.s.)'ın mescidinde sadece ibadet ve ilimle meşgul olan Ehl-i Suffe'nin en ileri gelen siması idi. Hz. Peygamber'i buyuk bir muhabbetle sevmiş, onun sunnetine uygun olarak yaşamış ve manevî yuce mertebelere erişmiştir (İbn Kesir, a.g.e., VIII, 108, 110).


İffet sahibiydi, eli acık ve comertti. Hz. Osman'ın şehid edilmesinden sonraki fitne olaylarında koşesine cekildi. Halk onun bu halinden kendisine soz ettiklerinde Rasûlullah (s.a.s.)'in şu hadisini rivĂ‚yet ediyordu: "Fitneler cıkacak. O zamanda, oturanlar ayakta durandan, ayakta duran yuruyenden, yuruyen koşandan daha hayırlıdır. Kim donup bakmaya yonelirse, o da ona yonelir. Kim bir sığınak veya korunak bulursa onunla korunsun" (BuhĂ‚ri, MenĂ‚kıb, 25; Muslim, Fiten, I0).


Hoşsohbet, temiz ve ince duygulu, saf gonullu idi (Zehebî, Tezkire, 1, 33). Emirlik ve valilik ona kibir vermedi. Ustelik alcak gonulluluğunu arttırdı. Medine valisi Mervan'a vekĂ‚let ettiği sıralarda, uzerine semeri bağlanmış bir eşekle, hurma lifinden orulmuş bir başlık başında olduğu halde carşıya cıkar ve, "Savulun emir geliyor!" dermiş (İbn Sa'd, et-Tabakatu'l-KubrĂ‚, Beyrut 1380/1960, IV, 336).


İmam ŞĂ‚fii gibi buyuk Ă‚limlerin bildirdiğine gore Ebû Hureyre kendi donemindeki hadis nakledenlerin icinde hafızası en sağlam olanıdır (İbn Hacer, el-İsĂ‚be fî Temyîzi's-SahĂ‚be, Mısır 1328, IV, 205). Hz. Peygamber ile nisbeten kısa sayılabilecek bir sure birlikte olmasına rağmen, onun hadislerini bu kadar buyuk bir sayıda elde edebilmesinin sırrı ve sebebleri şoyle acıklanabilir:
a) Birinci sebep: Hz. Peygamber ile sık sık goruşmesi ve ona hic cekinmeden her ceşit sorular sormasıdır (İbn Hacer, a.g.e., IV, 206). Nitekim BuhĂ‚ri ve Muslim'in naklettiklerine gore Ebû Hureyre şoyle demiştir: "Siz, Ebû Hureyre'nin cok hadis rivĂ‚yet ettiğini soyleyip duruyorsunuz. Ben fakir bir kimseydim. Karın tokluğuna Hz. Peygamber'e hizmet ediyordum. MuhĂ‚cirler carşıda, pazarda alışverişle, EnsĂ‚r da kendi malları, mulkleriyle uğraşırken, ben Hz. Peygamber'in meclislerinin birinde bulunmuştum; buyurdu ki: 'İcinizden kim cubbesini yere serer de ben sozumu bitirdikten sonra toplarsa benden duyduğunu bir daha unutmaz. 'Bunun uzerine ben uzerimdeki hırkayı yere serdim, Hz. Peygamber de sozunu bitirince, onu topladım. Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, o andan sonra ondan duyduğum hicbir sozu unutmadım" (Muslim, FadĂ‚ilu's-SahĂ‚be, 159; BuhĂ‚ri, İlim, 42).


b) İkinci sebep: İlme olan tutkunluğu ve Hz. Peygamber'in ona bildiğini unutmaması icin dua buyurmasıdır. El-HĂ‚kim en-NisĂ‚bûrî, Mustedrek'te (111, 508) şu haberi vermektedir: "Bir adam Zeyd b. SĂ‚bit'e gelerek ona bir mesele sordu. O da Ebû Hureyre'ye gitmesini soyledi ve şoyle devam etti; cunku bir gun ben, Ebû Hureyre ve bir başka sahĂ‚bî Mescid'de oturuyorduk, dua ve zikirle meşgul idik. O sırada Hz. Peygamber geldi, yanımıza oturdu; biz de dua ve zikri bıraktık. Buyurdu ki: 'Her biriniz Allah'tan bir dilekte bulunsun. ' Ben ve arkadaşım, Ebû Hureyre'den once dua ettik, Hz. Peygamber de bizim duamıza Ă‚min dedi. Sıra Ebû Hureyre'ye geldi ve şoyle dua etti: 'Allah'ım, senden iki arkadaşımın istediklerini ve de unutulmayan bir ilim dilerim.' Hz. Peygamber bu duaya da Ă‚min dedi. Biz de, 'Ey Allah'ın Rasûlu, biz de Allah'tan unutulmayan bir ilim isteriz' dedik. Hz. Peygamber, 'Devsli genc sizden once davrandı' buyurdu.


BuhĂ‚ri, ilim bahsinde, hadise olan tutku bĂ‚bında (nr. 33) Ebû Hureyre'nin şoyle dediğini nakletmiştir: "Ey Allah'ın Rasûlu, kıyĂ‚met gununde senin şefĂ‚atine nĂ‚il olacak en mutlu kişi kimdir?" diye sordum. Rasûlullah buyurdu ki: "Ey Ebû Hureyre, senin hadise olan aşırı tutkunluğunu bildiğim icin, boyle bir soruyu senden once hic kimsenin sormayacağını tahmin etmiştim. KıyĂ‚met gununde benim şefĂ‚atime nĂ‚il olacak en mutlu kişi LĂ‚ilĂ‚he illallah diyen kimsedir."
c) Ucuncu sebep: Ebû Hureyre'nin buyuk sahĂ‚bîlerle goruşmesi, onlardan bircok hadis alması ve bu sayede ilminin artıp ufkunun genişlemesidir (İbn Hacer el-AskalĂ‚ni, el-İsĂ‚be, IV, 204).


d) Dorduncu sebep: Hz. Peygamber'in vefĂ‚tından sonra uzun sure yaşamış olmasıdır. Nitekim Hz. Peygamber'den sonra kırkyedi yıl yaşamış, hadisleri halk arasında yaymakla meşgul olmuştur (Muhammed Ebû Zehv, el-Hadis, ve'l-Muhaddisûn, Kahire 1958, 134).


Butun bunların neticesinde Ebû Hureyre, SahĂ‚be icerisinde hadisi en iyi bilen, hadis almada ve rivĂ‚yet etme hususunda diğerlerinden daha ustun bir duruma gelmiştir. Onun rivĂ‚yet ettiği hadisler, diğer sĂ‚hĂ‚bilerde veya bircoğunda dağınık halde bulunuyordu. Bu yuzden onlar Ebû Hureyre'ye başvuruyor, hadis rivĂ‚yetinde ona dayanıyorlardı. İbn Omer, onun cenaze namazında, ona Allah'tan rahmet dileyerek, "Hz. Peygamber'in hadisini muslumanlar adına muhĂ‚faza ediyordu" demiştir (İbn Sa'd, TabakĂ‚t, IV, 340). BuhĂ‚ri, 'Ebû Hureyre'den 800 kadar sahĂ‚be ve tĂ‚biîn Ă‚limleri hadis rivĂ‚yet etmişlerdir' diyor (İbn Hacer, a.g.e., IV, 205).


Kendisinden beşbinucyuzyetmiş dort hadis gelmiş, bunlardan ucyuzyirmibeş tanesini BuhĂ‚ri ve Muslim muştereken, doksanuc tanesini yalnız BuhĂ‚ri, yuzseksendokuz hadisini de yalnız Muslim Sahîh'lerine almışlardır (Muhammed Ebû Zehv, a.g.e., 134).


Ebu Hureyre, asırlar boyunca tetkik ve tenkid konusu olmuştur. Gerek Doğu dunyasında gerek Batı dunyasında Ebû Hureyre hakkında ileri geri konuşulmuştur. Bunun sebebi, keyif ve arzulara karşı gelen dine yonelik hile ve tuzakları sonucsuz bırakan bir kısım hadislerinden kurtulmak istenmesidir. Bu hucumlar ya yalan ve zayıf rivĂ‚yetlere, ya da bazı sahîh hadislere dayanır. Fakat bu tur sahîh hadisleri de doğru-durust anlayamazlar, bu yuzden de kendi arzuları doğrultusunda yanlış yorumlara başvururlar
(Muhammed Ebû Zehv, a.g.e., 153; el-HĂ‚kim en-NisĂ‚bûrî, a.g.e., III, 5 1 3). Bu hadislerden bir kısmını ve cevaplarını ozet olarak verelim:
Ebû Hureyre'nin hadis konusundaki guvenilirliğine golge duşurecek şuphe kaynaklarından biri, onun Rasûlullah (s.a.s.)'den: "Bir kimse Ramazan ayında cunup olarak sabahlarsa, o gun oruc tutmasın " hadisini nakletmesi ve halka bu yolda fetvĂ‚ vermesidir. Onun boyle rivĂ‚yet ettiğini Âişe ve Ummu Seleme haber alınca, onun bu rivĂ‚yetini kabul etmemişler, şoyle demişlerdir: "Hz. Peygamber ailesiyle birlikte olması neticesinde cunup olarak sabahlar, sonra da boy abdesti alıp orucunu tutardı." Bunun uzerine Ebû Hureyre onların dediklerini kabul etmiş ve demiştir ki: "Bu hadisi bana Fadl b. AbbĂ‚s ile UsĂ‚me b. Zeyd Hz. Peygamber'den nakletmişlerdi. Mu'minlerin anneleri ise bu gibi konuları erkeklerden daha iyi bilirler" (BuhĂ‚ri; Savm, 23; İbn Hacer, Fethu'l-BĂ‚ri, Mısır 1300, IV, 123-124; Muhammed Ebû Zehv, a.g.e., 155).


Buna şu cevap verilmiştir: Ebû Hureyre sozkonusu hadisi RasûlullĂ‚h (s.a.s.)'den kendisi işitmemiştir. Hadisi Fadl ve UsĂ‚me vasıtasiyle rivĂ‚yet etmiştir. Bu iki sahĂ‚bî ise doğru ve guvenilir kişilerdir. Âişe ile Ummu Seleme'nin hadisi, onun yanında ağırlık kazanınca, onların rivĂ‚yetine donmuş, hakka uyarak onceki fetvĂ‚sından vazgecmiştir (İbn Hacer, a.g.e., IV, 126; M. Eba Zehv, a.g.e, 155). Fadl ve UsĂ‚me'nin naklettiği hadise gelince, Ă‚limler bu konuda şunları soylediler: Birincisi, bu hadis kendisinden daha kuvvetli hadisle celişmektedir; dolayısıyle onunla değil kuvvetli olanla amel edilir. İkincisi, bu iki sahĂ‚bînin hadisi orucun farz kılındığı donemin başlarına aittir. O sırada oruclunun uyuduktan sonra yemesi, icmesi, cinsel munasebette bulunması haramdı. Daha sonra Allah'tan yeri ağarıncaya kadar butun bunları mubah kıldı. Onun icin karı-koca ilişkisi sabaha kadar devam ederdi. Fecrin doğuşundan sonra da yıkanması gerekmekteydi. Bu da gosteriyor ki Âişe ile Ummu Seleme'nin naklettiği hadisin hukmunu neshetmiştir. Ne Fadl ile Usamenin ne de Ebû Hureyre'nin bu son hukmu bildiren hadisten haberleri vardı. Bu yuzden Ebû Hureyre hĂ‚lĂ‚ onceki hadise gore fetvĂ‚ vermeye devam ediyordu. Kendisine bu haber ulaşınca da bu fetvĂ‚sından donmuştur (İbn Hacer, a.g.e., IV, 127-128). İbn Hacer şoyle der: "Ebû Hureyre'nin hakkı teslim edip ona donmesi onun faziletini gosterir" (a.g.e. ve yer; KastallĂ‚ni, İrşĂ‚du's-SĂ‚rı, Mısır 1326. IV, 443; M. Ebû Zehv, a.g.e., 155).
Bir başka itiraz da şudur: Ebû Hureyre hadis rivĂ‚yet ederken tedlis yapardı (Hz. Peygamber'den duymadığı bir hadisi kendisine rivĂ‚yet eden şahsın ismini vermeyerek, Hz. Peygamber'den rivĂ‚yet ederdi). MeselĂ‚, yukarıda gecen "cunup olarak sabahlayan kimseye oruc tutmak yoktur" hadisinde durum boyledir. Tedlis yapmak ise yalan soylemenin kardeşidir (İbn Kesir, el-BidĂ‚ye, VIII, 109).
Bu itiraza şoyle cevap verilir: Ebû Hureyre'nin İslĂ‚m'a girişinin hicretin 7. yılına kadar geciktiği dikkate alınırsa, Hz. Peygamber'in pekcok hadisini ondan duymadığı ortaya cıkar. Bu durum, onun hadis bilgisini tamamlayabilmesi icin, Hz. Peygamber'den duymuş olan sahĂ‚bîlerden almasını gerektiriyordu. Onun bu hali, ya dunyevi meşguliyetlerinden dolayı, ya da yaşlarının kucuk olması, yahut da sonradan musluman olmaları gibi sebeplerle Hz. Peygamber'in meclislerinde bulunmayan diğer sahĂ‚bîlerin durumuyla aynıdır. Humeyd'den gelen şu haber de bunu teyid eder: "Biz Enes b. MĂ‚lik'in yanında idik. Bize şoyle dedi: Vallahi size Hz. Peygamber'den naklettiğimiz hadislerin hepsini bizzat kendisinden duymuş değiliz. Fakat (hadisi duyan duymayana naklederdi) biz de birbirimizi yalanlamazdık" (Ahmed b. Hanbel, Musned, Mısır 1313, IV, 283; M. Ebû Zehv, a.g.e., 157).


Hadisi duyan ve diğerlerine nakleden sahĂ‚bînin isminin zikredilmemesini tedlis saymak uygun değildir. Zira ehli sunnet Ă‚limlerinin ittifakıyla sahĂ‚benin hepsi Ă‚dildir. Âlimlerin, mursel hadisi delil kabul etmek hususundaki ihtilĂ‚fı, ismi zikredilmeyen rĂ‚vinin durumunun bilinmeyişi sebebiyledir. İbnu's-SalĂ‚h bu hususta şoyle der: "İbn AbbĂ‚s ve benzeri yaşca kucuk sahĂ‚bîlerin Hz. Peygamber'den işitmedikleri halde ondan rivĂ‚yet ettikleri mursel hadisler, mevsûl ve musned hukmundedir. Cunku onlar bu hadisleri sahĂ‚bîlerden almışlardır. Bir sahĂ‚bînin kim olduğunun bilinmemesi, hadisin sıhhatine zarar vermez. Cunku sahĂ‚bîlerin tamamı Ă‚dildir" (İbnu's-SalĂ‚h, Mukaddime, Mısır 1326, 22). Butun bunlardan anlaşılıyor ki Ebû Hureyre'den hicbir yalan cıkmış değildir. Zira bu tur mursel hadislerde Ebû Hureyre, "Rasûlullah'ın şoyle dediğini işittim, ya da şoyle yaptığını gordum" demiyor; aksine, "Rasûlullah şoyle buyurdu veya şoyle yapmıştır" gibi ifadeler kullanıyordu. Burada onun tedlis yaptığı da soylenemez. Cunku adını zikretmediği sahĂ‚beden biridir ve sahĂ‚bînin Ă‚dil olduğuna dair icmĂ‚ vardır (M. Ebû Zehv, a.g.e., s.158)
.
Bir başka itiraz: Hz. Omer, Ebû Hureyre'yi hadis rivĂ‚yetinden alıkoymuş ve ona, "Ya Hz. Peygamber'den hadis rivĂ‚yetini bırakırsın, ya da seni Devs topraklarına surerim" demiştir (İbn Kesir, el-BidĂ‚ye, VIII, 106; M. Ebû Zehv, a.g.e., 159). Omer'in bu tutumu Ebû Hureyre'nin yalan soylediğini gostermektedir.
Buna şoyle cevap verilmiştir: Ebû Hureyre, Hz. Peygamber'den naklettiği hadisleri halka oğretmeyi, ilmi gizlemenin gunahındĂ‚n kurtulmak icin, kendisine bir gorev sayıyordu (BuhĂ‚ri, İlim, 43). Bu anlayış onu cok hadis rivĂ‚yet etmeye sevketti. Bir tek mecliste bile Hz. Peygamber'in bircok hadisini naklederdi. Fakat Hz. Omer, halkın herşeyden once Kur'Ă‚n ile meşgul olmasını, amelle ilgili olanların dışında kalan hadisleri az rivĂ‚yet etmelerini, halkı yersiz bir tevekkule goturecek ruhsat hadisleriyle, halkın anlayamayacağı muşkil hadisleri halka rivĂ‚yet etmeyi uygun gormuyordu. Bu arada, cok hadis rivĂ‚yet edenlerin, rivĂ‚yet sırasında hata yapabileceklerinden ve benzeri şeylerden de endişe ediyordu. Butun bu sebeplerle, Hz. Omer sahĂ‚bîleri cokca hadis rivĂ‚yet etmekten alıkoymuş, Ebû Hureyre'ye de ağır konuşmuş ve onu Devs'e surmekle tehdid etmiştir. Cunku SahĂ‚be icerisinde en cok hadis rivĂ‚yet eden oydu. İbn Kesir bunu naklettikten sonra şoyle der: "Bildirildiğine gore Hz. Omer (r.a.) daha sonra Ebû Hureyre'nin hadis nakletmesine izin vermiştir (İbn Kesir, a.g.e., VIII, 106; M. Ebu Zehv, a.g.e., 159).


Bir başka menfî tenkid: Ebû Hureyre'nin diğer sahĂ‚bîlerden daha cok hadis rivĂ‚yet etmesini sağlayan şey, Hz. Peygamber soylesin veya soylemesin, helĂ‚l ve haramla ilgili olmayan, fakat guzel ahlĂ‚ka teşvik, cennet ve cehennem haberleri gibi butun guzel sozleri ona isnad etmeyi kendine cĂ‚iz gormesidir. Onun bu konudaki dayanağı şu hadislerdir: "Benden size hakka uygun bir soz ulaştığında, ben onu ister soylemiş olayım isterse olmayayım, onu alınız' "Benim soylemediğim fakat benden size ulaştırılan guzel bir sozu, ben soylemişimdir" (M. Ebû Zehv, a.g.e., 160).


Buna verilen cevap şudur: Gec musluman olmasına rağmen Ebû Hureyre'nin cok hadis rivĂ‚yet etmesi, onların ileri surdukleri sebeplere bağlanamaz. Bunun asıl sebebi, dunyadan el-etek cekip Hz. Peygamber'in toplantılarına katılması, savaşta ve savaş dışında onun yanından ayrılmaması, hadisleri unutmaması icin Hz. Peygamber'in duasını alması, Hz. Peygamber'in vefĂ‚tından sonra elli yıl kadar daha yaşaması ve duymadığı hadisleri diğer sahĂ‚bîlerden alarak insanlara rivĂ‚yet etmesidir (A.g.e. ve yer). HelĂ‚l ve haram dışındaki konularda Hz. Peygamber'e yalan isnad etmesini kendisi icin cĂ‚iz gormesi iddiası da gecersizdir. Cunku o, "Kim bilerek bana yalan isnad ederse cehennemdeki yerine hazırlansın" hĂ‚disinin rĂ‚vîlerinden biridir. Bircok toplantılarında hadis rivĂ‚yet etmek istediğinde bu hadisi zikrettiği sĂ‚bittir. SahĂ‚biler, onun hadis rivĂ‚yetindeki ustunluğunu kabul ettiler ve ondan hadis naklettiler. Hz. Omer, Osman, Talha, İbn AbbĂ‚s, Âişe, Abdullah b. Omer ve diğerleri (r.anhum) bunlardandır (HĂ‚kim en-NisĂ‚bûrî, a.g.e., III, 513; İbn Kesir, a.g.e., VIII, 108). Bu da onların, Ebû Hureyre'nin guvenilirliği ve doğruluğu hususunda ittifak ettiklerini gosterir. Diğer taraftan, Ebû Hureyre'nin rivĂ‚yet ettiği hadislerin coğunun, başka sahĂ‚bîler tarafından da nakledildiği gorulur (M. Ebû Zehv, a.g.e., 160, 161).


Ebû Hureyre'nin dayandığını ileri surdukleri hadislere gelince, bu hadisleri Ebû Hureyre rivĂ‚yet etmemiştir. Aksine bunlar onun adına uydurulmuş sozlerdir. Bu hususta İbn Hazm şoyle demiştir: "Allah'tan korkmaz bazı insanlar birtakım hadisler rivĂ‚yet ettiler. Bunların bazısı İslĂ‚m'ın temel prensiplerini gecersiz kılmakta, bazıları da Hz. Peygamber'e yalan isnat etmeyi mubah saymaktadır. " İbn Hazm bu iki hadisi de, rĂ‚vîlerinin cok zayıf olmasından oturu gecersiz saymaktadır (İbn Hazm, el-İhkĂ‚m fî Usûli'l-AhkĂ‚m, Mısır 1345, II, 76, 78, 80; M. Ebû Zehv, a.g.e., 161, 162).


Macar asıllı unlu musteşrik yahudi İgnaz Goldziher de Ebû Hureyre'nin hadis uydurduğunu ve bunda hayli ileri gittiğini ileri surmuştur. Boyle bir tenkid tumuyle bĂ‚tıldır, gecersizdir ve hicbir haklı tarafı yoktur. BuhĂ‚ri'nin soylediği gibi Ebû Hureyre'den sekizyuz Ă‚lim hadis rivĂ‚yet etmiştir. O, sahĂ‚be ve muhaddisler nazarında son derece guvenilir yuce bir şahsiyettir. İbn Omer şoyle demiştir: "Ebu Hureyre benden daha hayırlı ve naklettiğini daha iyi bilendir." Cennet'le mujdelenenlerden biri olan Talha b. Ubeydullah da: "Şuphe yok ki Ebû Hureyre Hz. Peygamber'den bizim işitmediğimiz hadisleri işitmiştir" demiştir (el-HĂ‚kim en-NisĂ‚bûrî, a.g.e, III, 511, 512). Mervan'ın sekreteri Ebû Zualza'a da Ebû Hureyre'nin hadis rivĂ‚yetinde ne derece guclu olduğunu gosteren şu haberi nakleder: "Mervan, Ebû Hureyre'yi Saray'da hadis rivĂ‚yet etmek icin dĂ‚vet etmişti. Mervan beni divanın arkasına oturtmuştu ve ben de Ebû Hureyre'nin naklettiklerini gizlice yazıyordum. Ertesi yıl yine onu dĂ‚vet etti ve ondan hadis rivĂ‚yet etmesini istedi. Bana da bir yıl onceki yazdıklarımdan takip etmemi tenbih etti. Neticede, onun bir tek kelime bile değişiklik yapmadan rivĂ‚yet ettiğini gordum (İbn Kesir, a.g.e., III, 106; M. Ebû Zehv, a.g.e., 162-164).


Ebû Hureyre 78 yıl yaşadıktan sonra Hicrî 57/676 yılında Medine'de vefĂ‚t etmiştir.
M. ALİ SONMEZ

__________________