İstanbul'un buyuk velîlerinden. İsmi Hasan, babasınınki Muhammed'dir. Doğum tÂrihi belli değildir. Rumeli'de İştib kasabasında doğdu. KunyesiEbu'l-Mutekellim'dir. İlk tahsîlini babasının yanında yaptı. Tahsil hayÂtına devÂm etmek icin İstanbul'a gitti. ZamÂnın meşhûr Âlimlerinin sohbetlerine ve derslerine devÂm etti. ZÂhirî ilimleri KemÂleddîn TaşkopruzÂde'den oğrendi. O devirde makam ve mevki bakımından rağbette olan kÂdılık ve muderrislik mesleğine ve makam sÂhibi olmaya cok arzulu idi.
Bir gece DÂvûtpaşa semtinde bir arkadaşının evinde misÂfir oldu. O gece ruyÂsında, başına toplanan kırk-elli siyah benizli kÂfirin eziyet ettiğini gordu. Onların bu eziyetleri karşısında cok zor durumdaydı. Bağırıp cağırmasına rağmen kimse yardımına gelmeyip, nefesi kesileceği sırada, gÂyet nûrÂnî yuzlu bir zÂt cıktı ve; "Eğer icindeki makam mevkı sÂhibi olmak emellerini atarsan, bu kotu kimselerin elinden seni kurtarırım." dedi. Bu acılı girdaptan kurtarması icin, o zÂtın sozunu kabul etti. O mubÂrek zÂt, o kÂfirlerin uzerine yuruyup, bırakın onu diye işÃ‚ret edince, bıraktılar. Fakat o zÂt gozden kayboldu. Hasan Efendi uykusundan uyandığında kalbinde mal, makam ve mevkı sevgisinin kaybolduğunu gordu. Sonra, sohbetlerini dinlemek icin, ruyÂsında gorduğu o mubÂrek zÂtı aramaya başladı. Dost ve arkadaşlarına sorunca, Germiyanlı YÂkup Efendiden bahsettiler.
Hasan Adlî, dostlarının sozlerinin tesiriyle Germiyanlı YÂkup Efendinin dergÂhına gitti. Oğle vakti yaklaştığı icin, abdest alıp, bahcedeki kabirleri ziyÂret ettikten sonra iceri girdi. Bu esnÂda vakarlı ve nûrÂnî yuzlu bir zÂt gelip, oğle namazını huşû icerisinde kıldırdı. DuÂdan sonra, HasanAdli o zÂtın elini optu. O zÂt ona, hoş geldin, nasılsın diye hal hatır sordu ve iltifatlarda bulundu. Biraz sonra Hasan Adlî, kalbinin o zÂta meylettiğini gordu ve bÂzı nasîhatlarını dinledi. RuyÂsından haberdÂr olduğunu anlayınca ona bağlanıp, talebesi oldu.
Hasan Adlî, hocasının dergÂhında on beş sene hizmet etti. Bu muddet icerisinde tasavvuf yolunun edepleri ile edeplendi. Guzel ahlÂk ile suslendi. Pek ince sırlara vÂkıf oldu. Nefsinin arzu ve isteklerini kırmak icin ceşitli riyÂzetler cekti. Hocası sohbet esnÂsında, Mısır'daki bir zÂviyede cektiği riyÂzetlerden sık sık bahsederdi. Bir ara Hasan Adlî Efendinin kalbinde Mısır'a gitmek ve hocasının bulunduğu yerlerde riyÂzet cekmek isteği geldi. Fakat hocasından izin istemeye cesÂret edemedi. Allahu teÂlÂnın izni ile hocası duruma vÂkıf oldu ve bir sohbet sırasında Hasan Adlî'ye; "Gonlunuzden gectiği uzere saÂdet ile Mısır'a gidiniz. CÂmi-ul-Ezher'de, gonullerinde duny sevgisi olanlardan uzak dur. Gonul ehli olan velîlerle berÂber ol." diye tavsiyede bulunarak Mısır'a gitmesine izin verdi.
Hasan Adlî, KÂhire'ye giderken, İskenderiye'ye uğradı. Buradaki kabirleri ve velîleri ziyÂret ettikten sonra KÂhire'ye gecti. Hocasının tavsiyesi uzerine duny ehlinden uzak durdu. CÂmi-ul-Ezher'de bircok Âlim ve velînin sohbetinde bulundu. Bir muddet Mısır'da kaldıktan sonra hocasını cok ozleyip, donmeye karar verdi. Birkac dervişle birlikte yola cıktı. Yolda parası bitti. Sıkıntı icinde Dimyat'a vardı. Dimyat'ta cÂmi ve buyuk zÂtların kabirlerini ziyÂret ettiği sırada, karşısına cıkan bir zÂt, bir kese verip kayboldu. Kesenin icinde bir mikdÂr para ve kucuk bir kÂğıt parcası vardı. KÂğıtta bu sırrı kimseye soyleme diye yazılıydı. Donuş yolculuğu sırasında Konya'ya da uğradı. BuradaCelÂleddîn-i Rûmî'nin kabrini ziyÂret ederek, ruhÂniyetinden istifÂde etti. Uzun bir yolculuktan sonra Uskudar'a ulaştı. Sonunda hocasının dergÂhına vardı ve huzûra girip el optu. Hocasının iltifÂtına kavuşan Hasan Adlî, derslere devÂm etti. Bu sırada pekcok hallere kavuştu.
Bir gun Hasan Adlî, halvethÂnesinde tek başına otururken ceşitli memleketleri gezen bir zÂt yanına girdi. Bu sırada Hasan Adlî Efendiye gezip gorduğu, ibret almaya değer yerleri gÂyet canlı bir şekilde anlattı. Bunun uzerine Hasan Adlî Efendide onları gormek arzusu doğdu.Yatsı namazından sonra yanındaki misÂfirle berÂber hocasının sohbetine katıldı. Hocası sohbet esnÂsında bir vesîle ile onlara, misÂfirin bahsettiği memleketleri gosterdi. Hasan Adlî Efendinin bu manzara karşısında hocasına olan bağlılığı daha cok arttı.
Hasan Adlî gunlerini ibÂdet, tÂat ve zikirle gecirirken bir gun hatırına; "Ne olaydı rûhÂnî varlıklar benim dediğimi yapaydı." diye geldi. Bu arada bir vesîle ile hocasının huzûruna gitti. Hocası konuşma sırasında; "Biz talebeliğimiz sırasında sizin kaldığınız odada kalırken rûhÂnî bir cemÂat gelip bize bir kese altın getirirdi. Biz kalbimizi esas maksaddan ayırmayıp, altınlara iltifÂt etmezdik. Bilhassa talebeye, mÂsiv bağı ile bağlanmak yakışmaz. Onlar da mÂsivÂdandır." diyerek, Hasan Adlî Efendinin kalbinden bozuk duşuncelerin gitmesini sağladı.
Hasan Adlî Efendi, bir sure sonra hocasının terbiyesinde, kemÂle geldi. Hocasından hilÂfet ve icÂzet aldıktan sonra, Balat Ferruh Kethud zÂviyesi şeyhliğine tÂyin edildi. Burada talebe yetiştirmek ve insanlara doğru yolu anlatmakla meşgûl oldu. Daha sonra Şeyh Hasan Efendinin vefÂtı uzerine Kocamustafapaşa DergÂhına şeyh tÂyin edildi.
HasanAdlî, 1617 (H.1026) senesinde İstanbul'da vefÂt etti. Kocamustafapaşa ZÂviyesine defnedildi. HasanAdlî Efendinin Manzum Tergibat ve Muretteb DîvÂnı vardır. Eserleri basılmamıştır.
CİN BEYİNE SELÂM SOYLE
Hasan Adlî Efendi bir gun talebeleri ile giderken yolda bir kasabaya uğradı. Bu sırada birisi yanına gelip; "Efendim Âileme cin musallat oldu. Her gece hanımımı alıp goturuyor. Lutfedin de bu dertten kurtulayım." diye ricÂda bulundu. Hasan Adlî Efendi; "Git cin beyine bizden selÂm soyle. Bizim hatırımız icin bu hÂtunu incitmesinler." dedi. HasanAdlî oradan bir sure sonra ayrıldı. Birkac ay sonra seyÂhat donuşunde oraya yine uğradı. O şahıs, Hasan Adlî Efendiyi gorunce, ellerine kapanıp; "Efendim, himmetiniz ile o dertten kurtulduk. O gece gelip yine hanımımı alıp goturduler. Fakat cin beyi kendilerine; "Bundan sonra o hanımı getirmeyin. O şeyhe bağışladık." diye emir vermiş. Ondan sonra oyle bir şey olmadı." dedi.
1) MenÂkıb-ı Adlî Hasan Sumbulî, Universite KutuphÂnesi, İbnu'l-Emîn, No: 2956
2) LemezÂt; v.1796 (Universite KutuphÂnesi,TurkceYazmalar Kısmı No:-1894)
3) Sicillî OsmÂnî; c.2, s.131
4) ŞakÂyık-ı Nu'mÂniyyeZeyli (AtÂî

5) Osmanlı Muellifleri; c.1, s.118
ALINTI#
__________________