“Hazret-i Şeyh” ve “Allame” lakapları vardır. “Arvasi” denmekle meşhur olmuştur. Babası, Seyyid Abdulhamid Arvasi’dir. Annesi aynı ailenin Doğubayezid kolundan Seyyid Hacı İbrahim Efendinin kızı Seyyide Emine Hanımdır. Arvas’ta doğdu. Aynı koyde vefat etti. Kabri sevenleri tarafından ziyaret edilmektedir. Babası, Arvas’ın tekke, zaviye ve medresesinin sevk ve idaresini yuruturdu. Seyyid Fehim, kucuk yaşta babası Seyyid Abdulhamid Efendiyi kaybeder. Annesi Seyyide Emine Hanım, zahide, takva ve vera sahibi saliha bir hanımdır. Pekcok kadın hizmetcileri olduğu halde ilim talebesinin elbisesini kendisi yıkar ve yardım ederdi.

Kucuk yaştan itibaren ilim oğrenmeye başlayan Seyyid Fehim, kısa zamanda Kur’an-ı kerimi hatm ve hıfzeder. Sonra dedelerinin kurduğu ve oteden beri ilim yayan buyuk alimler yetiştiren Arvas Medresesi ile Mukus’teki Mir Hasan Veli Medresesinde temel dini bilgileri ve Arabi alet ilimlerini okur. Kısa bir muddet ilim tahsiline ara verir. Sonra Cizre’ye gidip Mevlana Halid-i Bağdadi Hazretlerinin halifelerinden Şeyh Halid-i Cezeri’nin (v.1839) ders halkasına dahil olur. Kısa zamanda emsallerini gecip ilimde ilerler. Dini ilimleri ve zamanın fen bilgilerini oğrenir.

Seyyid Fehim, Cizre’de ilim tahsili ile meşgul olduğu sırada, amcaoğlu Seyyid Sıbgatullah Efendi de Cizre’ye gelip, Mevlana Halid-i Bağdadi hazretlerinin talebelerinden Şeyh Salih Sibki hazretlerinden ilim oğrenir. Donuşunde Van’a uğrar. Van’da bulunduğu gunlerde buyuk veli Seyyid Taha-yı Hakkari Hazretleri (v.1852) de Nehri’den Van’a gelmiştir. Seyyid Taha Hazretlerinin en seckin eshabından olan amcası Seyyid Muhammed Efendi, Seyyid Sıbgatullah Efendiye, Seyyid Taha-yı Hakkari Hazretlerine talebe olmasını tavsiye eder. Seyyid Taha’ya talebe olan Seyyid Sıbgatullah, onun hizmetinde ve sohbetinde bulunarak, tasavvuf yolunda ilerler. Kısa zamanda olgunlaşarak insanlara İslamiyetin emir ve yasaklarını anlatmak hususunda icazet, diploma ve hilafet alır. Van valisi ve halkı Van’da kalmasını ısrarla isterler. Fakat o, “Nehri’ye gidiyorum. Seyid Taha hazretleri uygun gorurlerse burada kalırım.”, diye buyurur. Van’da kalmak istediğini Seyyid Taha Hazretlerine arzedince, buyurur ki, “Yok Molla Sıbgatullah! Van halkı dun-himmettir (eksik, kısa himmetlidir). Van’ın fethi benim ve senin elinde olmaz. Mukaşefe aleminden malumata gore, sizin sulalenizden, yani Arvasi hanedanından, ilim ve irfanı ile tanınmış, Allah bilir ama onun [Seyyid Fehimi kasdediyor] vasıtasıyla, Van’ın irşadı gecici olarak mumkundur. O zatın hayatta olup olmadığını bilmiyorum.”, diye buyurur. Seyyid Sıbgatullah Arvasi Hazretleri, “O zat amcamın oğludur. Cizre’de ilim tahsili ile meşgul, ilim ve irfanla meşhurdur.”, der. Seyyid Taha, “Bir başka gelişinde o zatı muhakkak bana getir.”, diye emir buyurur.

Seyyid Sıbgatullah Hazretleri, hocasını ikinci defa ziyarete gelişinde, genc yaştaki Seyyid Fehim Arvasi’yi de Nehri’ye getirir. Seyyid Taha Hazretlerinin huzuruna gidip sohbetiyle şereflenirler. Kalma zamanı bitip ayrılacakları sırada, Seyyid Sıbgatullah ve yanındakiler Seyyid Taha Hazretlerinin elini opup izin aldıktan sonra, sıra Seyyid Fehime gelince, Seyyid Sıbgatullah geride kaldığını gorup, Seyyid Taha hazretlerinden onun icin de izin ister. Fakat Seyyid Taha hazretleri, Seyyid Fehim’in kalmasını munasip gorur ve, “O burada kalsın.”, diye buyurur. Seyyid Taha’nın hizmetinde kalan Seyyid Fehim, kısa surede kemale gelir. Seyyid Taha Hazretleri onun hakkında, “Başkalarının altı ayda aldığı mesafeyi, Seyyid Fehim yirmi dort saatte aldı.”, diye buyurur.

Seyyid Taha Hazretleri bir gun Seyyid Fehim Hazretlerini yanına cağırır. “Muhakkak Mutavvel kitabını okumalısın.”, buyurur. Seyyid Fehim Hazretleri, “Kitabım yok. Bizim taraflarda Mutavvel okunmaz.” diye arz edince, kendi kitabını hediye eder. Muş’un Bulanık kazasının Abiri koyunde Molla Resul Sibki ismindeki buyuk alime gidip okumasını tavsiye eder. Huzurundan ayrılırken, “Sen zeki ve tedkik edici bir ilim talibisin. Suallerine hocalar tatmin edici cevap veremezler ve rahatsız olurlar. Derslerin takibi esnasında bir zorlukla karşılaşırsan, onları rahatsız etme. Elini goğsune koy ve beni hatırla. İnşaallah derhal muşkilini hallederim.”, buyurur.

Seyyid Taha Hazretlerine olan muhabbet ve bağlılığı sebebiyle onun yattığı odanın dış tarafında pencereye yuzunu doner ve sabahlara kadar ayakta durup, onun guneş gibi nur sacan feyizlerinden istifadeye calışır. Hatta bir defasında bununla yetinmeyip, soğuk bir gecede şiddetli kar yağarken, kapının dışında uzanır. Mubarek başını kapının eşiğine koyarak yatar. Şiddetli yağan kar, mubarek vucudunu orter. Fakat muhabbetle yanan kalbi ile kar altında ceşit ceşit feyz ve bereketlere kavuşur. Seyyid Taha Hazretleri teheccud namazını kılmak icin mescide gitmek uzere kapıyı acar. Ayağını kapıdan dışarı atınca, Seyyid Fehim’in sırtına basar. Seyyid Fehim hemen ayağa kalkıp edeple murşidinin karşısında durur. Seyyid Taha Hazretleri, “Yeter Molla Fehim. Benim kanaatime gore bugun ilimde bir ummansınız. Seyyid Şerif Curcani100 Hazretlerinden sonra ilimde seyyidlerin yuzunu siz guldurdunuz. Bu ilmi bu kadar yere sermeyiniz.”, diye buyurur. Seyyid Fehim Hazretleri ise, “Bu ilimden butun istifadem, Hazretinizin bir nazarıyla olana yetişememiştir. Bendeniz menfaatimi arıyorum.”, diye cevap verir. Bunun uzerine Seyyid Taha Hazretleri onu kucaklar, gecenin karanlığında cihanı aydınlatacak manevi nurları ihsan eder. Elini tutarak beraber mescide giderler.

Seyyid Taha Hazretlerinin hizmet ve sohbetinde tasavvuf yolunun en yuksek derecelerine kavuşan Seyyid Fehim, buyuk bir veli olur. Mutlak hilafetle şereflenme zamanı gelince, ustadı Seyyid Taha onu huzuruna cağırır ve insanlara İslamiyetin emir ve yasaklarını anlatmak, onların dunya ve ahirette saadete, kurtuluşa kavuşmalarına vesile olmakla vazifelendirir. Fakat Seyyid Fehim, “Bu bir ağır yuktur. Ben bunu kaldıramam. Hem de buna layık değilim.”, deyip cekingen davranır. Seyyid Taha Hazretleri, “Bu bir emr-i ihtiyari, isteğe bağlı bir iş değil, emr-i zaruri olup mecburi iştir.”, diye buyurur. Memleketi olan Arvas’a gitmesini emreder. Yola cıkacağı zaman tekrar huzuruna cağırır, kitapların icindeki mektuplarını kendisine gostererek, “Bu ihlas ve muhabbet sizin değil midir? Neden imtina ediyorsunuz. Yemin ederim ki sizin hilafetiniz, Resul-i ekrem sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz tarafından tasdik buyrulmuş ve butun sadat-ı kiram buyukler tasdik buyurmuş, ben de tasdik etmek zorundayım. Siz de kabul etmek mecburiyetindesiniz.”, diye buyurur.

Seyyid Fehim Hazretleri, hocasının emrine uyarak Arvas’a doner. Arvas Medresesini yeniden imar ederek talebelere ilim oğretir. Ayrıca, Nakşibendiyye yolunun esaslarını anlatarak insanların saadetine calışır. Her zaman afet kabul ettiği şohretten kacınır. Arvas Medresesinde Seyyid Muhammed Emin, Seyyid Abdulhakim, Halife Derviş, Halife Ali, Molla Abdulcelil ve Şeyh Resul gibi buyukler onun yetiştirdiği alim ve velilerdendir. Ondan ilim tahsil edip, mezun olanlar Van ve havalisinde Reisu’l-muderrisin unvanıyla anılırlar.

Seyyid Fehim Hazretleri hocası Seyyid Taha Hazretlerini, her yıl Arvas’dan Nehri’ye gelerek, ziyaret etmektedir. Vefatından sonra, yerine gecen biraderi Seyyid Muhammed Salih Hazretlerini de ziyaret edip, sohbetlerinde bulunur. Zira Seyyid Muhammed Salih hazretleri Seyyid Fehim hazretlerinin sohbette ustadıdır.

Ustadının vefatından sonra daha da tanınan Seyyid Fehim hazretleri, ilim ve fazilette iyice meşhur olur. Mısır, Irak, Suriye ve bu havalide halledilemeyen meseleler ona getirilir. Cozulemez gibi gorulen muşkil meseleleri hallederdi. Sohbet ve dersleriyle pek cok insanın doğru yola kavuşmasına vesile olur. Boylece, Doğu Anadolu halkının Sunni kalmasını, şiiliğin ve mezheb ayrılığının yoreye girmemesini temin ederek, milli birliğe hizmet eder. Doksanuc Harbinde Ruslara karşı Doğu Bayezid Cephesine gidip buyuk kahramanlıklar ve muvaffakiyetler gosterirler.

Seyyid Fehim hazretleri hocası Seyyid Taha Hazretlerinin vefatından sonra onun emir ve tavsiyelerine sıkı sıkıya uyar. Senede iki defa Van’a teşrif ederek halka İslamiyetin emir ve yasaklarını anlatır. Onların dunyada ve ahirette saadete, mutluluğa kavuşmaları icin calışır. Vaaz ve sohbetleriyle Van halkının İslamiyete bağlılığı ve bu husustaki şohreti artar. “Dunyada Van, ahirette iman.” sozu insanlar arasında yaygın olarak soylenmeye başlar. Seyyid Fehim Hazretlerinin Van’a gelişlerinde buyuk bir kalabalık ve izdiham olmaktadır. Zamanın valisi, askeri ve mulki erkanı onu ziyaret ederek, sohbetlerinden istifade ederler, varsa muşkil meselelerini sorup cevaplarını almaktadır. Maddi ve manevi butun emirleri yerine getirilir, hickimse ona saygı ve hurmette kusur etmez. Boylece hocası Seyyid Taha’nın seneler once buyurduğu, “Van’ın fethi Arvasi hanedanından, ilim ve irfanı ile tanınmış bir zatın vasıtasıyla muvakkaten mumkundur.” sozunun hukmu ortaya cıkmış olur.

Omrunu İslĂ‚miyeti oğrenmek ve oğretmekle geciren Seyyid Fehim hazretleri vefĂ‚tından altı ay oncesinden îtibĂ‚ren sefer hazırlığına başlamıştı. Sohbetlerinde her zamankinden daha cok olumden bahsediyordu. Şimdi medfûn bulunduğu kabr-i şerîfin yerine bakarak, Arvas kabristanına defnedilenlerin îmanlı olduğu takdirde butun gunĂ‚hlarının affedileceğini beyĂ‚n buyururlardı.

Omrunun son gunlerine doğru rahatsızlığı fazlalaştı. Bir CumĂ‚ gunu hasta haliyle cĂ‚miye gitti. O gun halîfesi ve oğlu Seyyid Muhammed Emin Efendi beliğ ve hazîn bir hutbe okudu. CĂ‚minin arkasındaki ceşmeye kadar saflar bağlamış olan cemĂ‚at bu hutbenin tesiriyle mahzûn olup, ağladı. Seyyid Fehim hazretleri CumĂ‚ namazını oturarak kıldı. Sonra da Seyyid Abdulhakîm Efendi, Seyyid Muhammed Emîn Efendi, Halîfe Derviş ve Halîfe Ali adlı dort halîfesini huzûruna dĂ‚vet buyurarak vasiyetlerini şoyle bildirdi: “…Muhammed Emin yerime ikĂ‚me edilmiştir. YĂ‚ni benim vazîfemi yurutecektir. İnce kalplidir. Bize karşı sevgisi cok kuvvetli olduğu icin benden sonra fazla yaşayacağını zannetmiyorum. Ondan sonra Seyyid Abdulhakîm mutlak olarak yerime ikĂ‚me buyrulmuştur. Kendisi, Arvas’ta olsun, Başkale’de olsun, İstanbul’da olsun ona itĂ‚at ediniz. Onun rızĂ‚sı benim rızĂ‚mdır. Ona muhĂ‚lefet bana muhĂ‚lefettir.” buyurarak SeyyidAbdulhakîm Efendinin zamanla İstanbul’a geleceğini işĂ‚ret etti. Dort halîfesinden başka bĂ‚zı talebelerinin de bulunduğu sırada vasiyetine devĂ‚m ederek buyurdu ki: “Kitaplarımı Arvas KutuphĂ‚nesine vakfettim. Benim bildiğim kimseye borcum yoktur. İhtiyĂ‚ten îlĂ‚n edin. ŞĂ‚yet alacaklılar cıkarsa, ne kadar iddiĂ‚ ederlerse, Muhammed Emin tereddutsuz versin. İlmin ve Nakşibendiyye yolunun yayılmasına ihtimĂ‚m gosteriniz. Seyyidim ve senedim Seyyid Buzurk (Seyyid TĂ‚hĂ‚-yı HakkĂ‚r&#238 hazretlerinin, her sene asgarî bir defĂ‚ Van’a gidip halkı irşĂ‚d icin fakîre olan emirlerini yerine getiriniz. Huseyin’in annesinin genc olmasına rağmen cocuklarını bırakıp gideceğine kĂ‚ni değilim. Bununla berĂ‚ber himĂ‚ye etmek lĂ‚zımdır.” buyurdu. O sırada on yaşında olan Huseyin Efendi orada oynuyordu. Bir ara; “Can fedĂ‚ babacığım. MisĂ‚fir coktur. Dışarıda hep sizi bekliyorlar. Niye yatıyorsunuz. Kalkın misĂ‚fire bakın.” deyince, cocuğun sozlerine tebessum ederek; “Bu cocuk sĂ‚lihtir.” buyurdu.

Vasiyetine devĂ‚m ederek; “Benden sonra cok fitne cıkacak, kadınlardan hayĂ‚ perdesi kalkıp, carşı pazarlarda dolaşacaklar. İslĂ‚m, Abdulhamîd Hanla kĂ‚imdir.” buyurdu. Bir ara Seyyid Abdulhakîm Efendiye donerek; “CenĂ‚b-ı Hak sizi muhĂ‚faza edecektir.” buyurdu ve İbrĂ‚him aleyhisselĂ‚mın ateşte yanmadığı kıssasını anlattı. “Nakşibendiyye yolunun yayılması icin elimden geldiğince, kıl kadar ayrılmamak uzere hizmet ettim. İnşĂ‚allah mes’ûl değilim. Tam tedkîk etmeden fetvĂ‚ vermeyiniz. Ruhsatlarla yetinmeyiniz. İmkĂ‚n oldukca azîmetleri esas kabûl ediniz.” buyurduktan sonra bir muddet kimseyi yanlarına kabûl buyurmadılar. Allahu teĂ‚lĂ‚yı anmakla ve ibĂ‚detle meşgûl oldular. Bir ara karpuz istediler. Fakat o mevsimde Mukus’de karpuz yoktu. Catak’a gidip getirdiler. Fakat karpuzu yemeden vefĂ‚t ettiler.

Fehim-i ArvĂ‚sî hazretlerinin hastalığını duyanlar uzak yakın her taraftan gelip ziyĂ‚ret ettiler. TedĂ‚vî icin doktorlar getirdiler. VefĂ‚t ettiği gunun ikindi namazını oturarak kılan Seyyid Fehim hazretlerinin mubĂ‚rek vucudları secdeden mubĂ‚rek başını kaldırmayacak derecede zayıflamıştı. Oğlu Seyyid Muhammed Emin Efendinin yardımıyla başını secdeden kaldırabiliyordu. Bu sırada huzun ve uzuntu Arvas ve etrĂ‚fını kaplamış, evin etrĂ‚fında yuzlerce seveni ve talebesi onun iyileşmesi haberini bekliyordu. O sırada renk renk, ceşit ceşit kuşlar geldiler, havada sıra sıra durarak herkesin hissettiği şekilde huzunlerini izhĂ‚r ettiler. Yuzbinlerce kuş, Arvas uzerinde Şemsiye gibi golge ettiler. O arada gaybdan bir ses; “YĂ‚ eyyetuhennefsu’l-mutmeinneh…” Ă‚yet-i kerîmesini sonuna kadar okudu. Secdeden başını kaldırıp “Er-Refîku’l-a’lĂ‚.” dedikten sonra sesli bir kelime-i tevhidden sonra 1895 (H.1313) senesi Şevval ayının on beşinci Salı gunu rûhunu teslim etti. VefĂ‚t haberi duyulunca, başta sevenleri olmak uzere butun halk ve yabĂ‚nî hayvanlar bile uzulduler.

Seyyid Fehim-i ArvĂ‚sî hazretleri, techiz ve tekfinden sonra sevenlerinin gozyaşları arasında Arvas kabristanında daha onceden işĂ‚ret ettiği yerde defnedildi.

Seyyid Fehim-i ArvĂ‚sî hazretlerinin Arvas’ta bulunan kabri, sevenleri tarafından ziyĂ‚ret edilmekte ve bereketlerinden faydalanılmaktadır. Vesîle edilerek yapılan duĂ‚lar kabûl olmaktadır. Cocuğu olmayanlar cocuğa sĂ‚hib olmakta, hasta olanlar şifĂ‚ya kavuşmaktadırlar. Bitlis’in Hizan ilcesine bağlı Karkar Deresi koyunden cocukları olmayan karı-koca Arvas’a gelip Seyyid Fehim hazretlerinin kabrini ziyĂ‚ret ettiler. Cocukları olması icin, Seyyid Fehim hazretlerinin rûhĂ‚niyetini vesîle ederek duĂ‚ ettiler. Sonra ikiz cocukları oldu. 1980 senesi sonbaharında tekrar Arvas’a gelen karı-koca kabr-i şerîfi ziyĂ‚ret ettikten sonra uc defĂ‚ ikiz cocuklarının olduğunu bildirdiler. Hasta olup şifĂ‚ bulanlar da anlatılmaktadır.

Seyyid Fehim ArvĂ‚sî hazretlerinin vazîfesini bir muddet oğlu ve halîfesi Seyyid Muhammed Emîn Efendi devĂ‚m ettirdi. Onun vefĂ‚tından sonra da mutlak halîfesi Seyyid Abdulhakîm ArvĂ‚sî hazretleri devĂ‚m ettirdi.

Seyyid Fehim Arvasi hazretlerinin ailesi
Hazret-i Seyyidin, Guster Hanım, Emetullah, NĂ‚hiye ve EsmĂ‚ hanım isimlerinde kızlarından başka on oğlu vardır.
1- Seyyid Muhammed Reşîd Efendi: Genc yaşta Gevaş’ın Tıgnız koyunde vefĂ‚t etti. Kabri Zeve koyu kabristanında SultanZubeyr hazretlerinin turbesi yanındadır.

2- Seyyid Muhammed Emin Efendi: 1867 (H.1284) senesinde Arvas’ta doğdu. Babasının halîfelerindendir. 1900 (H.1317) senesinde, hac donuşunde Tûr-i SinĂ‚’da vefĂ‚t etti.

3- Seyyid MuhammedMazhar Efendi: Genc yaşta vefĂ‚t etmiştir. Kabri Arvas’tadır.

4- Seyyid Muhammed MĂ‚sûm Efendi: 1879 (H.1296)da Arvas’ta doğdu. 1942’de yine Arvas’ta vefĂ‚t etti. Kabri, babasının bitişiğindedir.

5- Seyyid MuhammedSıddîk Efendi: 1879 (H.1296) senesinde Arvas’ta doğdu. 1916 (H.1334) senesinde Gurpınar’da dere kenarında abdest alırken ermenilerce şehîd edildi. Kabri, Van’ın Gurpınar ilcesine bağlı Mejıngir (Yukarı Kaymaz) koyunde olup, ziyĂ‚ret edilmektedir. Seyyid Abdulhakim Efendinin halîfesi idi.

6- Seyyid HasanMedenî Efendi: Van muftusuyken Hicaz’a gidip, yirmi sene Medîne-i munevverede kaldı. 1968 (H. 1388) senesi BerĂ‚t gecesinde vefĂ‚t etti.Cennetu’l-Bakî’ kabristanında defnedildi.

7- Seyyid Huseyin Efendi: 1887 (H.1304) senesinde doğdu. 1962 (H.1382) senesinde vefĂ‚t edip, Gevaş’ın Hacı Zive koyunde buyuk birĂ‚deri MollaMuhammed Reşid’in yanında defnedildi.

8- Seyyid Muhammed SĂ‚lih Efendi: 1949 (H.1369) senesinde hacca gidip, Medîne-i munevverede vefĂ‚t etti. Cennetu’l-Bakî’de defnolundu.

9- Seyyid NizĂ‚meddîn Efendi: Van’da Akkopru kabristanında medfundur.

10- Seyyid Şemseddîn: Kucuk yaşta vefĂ‚t etmiş olup, Arvas’ta medfûndur.

Seyyid Fehim ArvĂ‚sî hazretlerinin oğullarından ve kızlarından meydana gelen torunlarıyla nesli devĂ‚m etmektedir.

Kramer ve Menkıbeleri
EFENDİMİZ SUSLENMEYE BAŞLAMIŞ
Seyyid Fehim hazretlerinin ilim tahsîline ara verdiği gunlerdeydi. Bir bayram gunu Şırnak’ta îmĂ‚l edilen meşhûr tiftik yununden yapılmış bir elbise giymişti. Kendi guzelliğiyle, elbisenin hoşluğu birbirine eklenmiş, fevkalĂ‚de bir guzellikle dikkatleri uzerine cekiyordu. Arvas’a yakın bir koyde oturan, akıllı ve olgun, ArvĂ‚sîlere cok bağlı Şeyhu diye anılan bir zĂ‚t, Arvas CĂ‚miinin karşısındaki damda duruyordu. Onu gorunce; “Bir zamanlar Arvas’tan meşhur Ă‚limler cıkardı. Şimdi ise guzel ve yakışıklı gencler cıkıyor. Ah, “cok yazık” diye inledi. Bu sozu işiten Seyyid Fehim; “Bu sozu nicin soyledin?” diye sorunca; “Hic, icimden oyle geldi.” dedi. Seyyid Fehim; “Bu sozu soylemenizin bir sebebi vardır muhakkak, soyleyiniz.” dedi. Şeyhu; “Medrese Ă‚limsiz, muderrissiz kaldı. Biz inşĂ‚allah filan efendimiz yetişir diyorduk. Şimdi bakıyorum da, o efendimiz giyinmeye, suslenmeye başlamış.” cevĂ‚bını verdi. Bu sozlerin kendisine soylendiğini anlayan Seyyid Fehim hemen eve gidip guzel elbiselerini cıkardı. Kitaplarını cantasına yerleştirip gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra yeniden ilim tahsîline cıktı.

GECE EVDEN NİCİN AYRILDILAR?

Seyyid Fehim hazretleri her sene Van’a gelişinde bir muddet kalırdı. Âşıkları toplanır, feyz alırlardı. Genellikle kendisini cok seven mahkeme başkĂ‚tibi Ahmed Beyin evinde misĂ‚fir olurdu. Bir seneAhmed Bey hacca gitmişti. Van’a bir gelişinde yine onun evinde kaldı. Bir gece yarısı yakınlarından birini cağırdı ve; “Arkadaşlarını uyandır! Şimdi buradan cıkıp, falan eve gideceğiz.” buyurdu. O kimse; “Efendim gece yarısı gitmek ayıp olur. Yarın gitsek olmaz mı?” dedi. “Hayır şimdi gideceğiz. Hem Ahmed Beyin oğullarına da haber ver.” buyurdu. Durumu oğrenen Ahmed Beyin oğulları gelip yalvardılar. “Efendim bir kusur yaptıksa af buyurun. Bizden ayrılmayın. Babamız işitirse uzulur. Biz ona ne cevap vereceğiz, lutfediniz, ihsĂ‚n ediniz! Kabahatimizi bağışlayınız.” dediler. Cok goz yaşı doktuler. Seyyid Fehim hazretleri; “Hayır sizden cok rĂ‚zıyım, bize her hizmeti fazlası ile yapıyorsunuz. Sizlere duĂ‚ etmekteyim. Fakat şimdi gitmemiz lĂ‚zım.” buyurdu. Ahmed Beyin oğulları; “Emir buyurduğunuz gibi olsun.” dediler. Gece yarısı sevdiklerinden bir başkasının evine gittiler.

Ertesi gun oğlu Muhammed Emin Efendi, Ahmed Beyin oğullarının pekcok uzulduklerini soyledi ve; “Babacığım o evde sabaha kadar kalsaydık ne olurdu?” diye sorunca, Seyyid Fehim hazretleri; “Oğlum! Şimdi kimseye soyleme. Bu gece Ahmed Bey Mekke-i mukerremede vefĂ‚t etti. Ev yetim evi oldu. Mal mîrĂ‚scılara kaldı. Evvelce her şeyi kullanıyor, yiyip iciyorduk. Cunku Ahmed Beyin seve seve helĂ‚l edeceğini biliyordum. Şimdi ise tanışmadığımız mîrĂ‚scılarının hakkı olduğundan bir şeyi kullanmak cĂ‚iz olmaz. Kul hakkından kacınmak icin acele ayrıldım.” buyurdu.Bir ay sonra hacılar dondu. Herkes geldi. Ahmed Bey gelmedi. “Bir gece yarısı Mekke’de vefĂ‚t etti.” dediler. HesĂ‚b ettiler, Seyyid Fehim hazretlerinin evden ayrıldığı geceye rastlıyordu. Onun kerĂ‚meti olduğunu anladılar.

ŞEYHİN SENİ OLDURTMEZ

Van’ın Gurpınar Muhammed PîrĂ‚n aşîretinden Ali isminde bir zĂ‚t gelerek Seyyid Fehim hazretlerine talebe oldu. Bir yolculuk sırasında vaktiyle hasmı olan bir kimse yolunu kesti. Ali ismindeki zĂ‚tı oldurmek uzere silĂ‚hına sarıldı. Nişan aldığı sırada Ali ismindeki zĂ‚t; “Beni oldurme! Hazret-i Şeyhe (Seyyid Fehim) talebe oldum. Butun dunyĂ‚ duşuncelerinden sıyrıldım.” diyerek, hasmını iknĂ‚ etmeye calıştı. Fakat silĂ‚hlı kimse onu dinlemeyip silĂ‚hının tetiğine bastı. Beş tane fişeği vardı. Hepsini attı fakat hic ses duyulmadığı gibi, Ali Efendiye de herhangi bir şey olmadı. SilĂ‚hlı kimse, fişek yuvasına baktı, fişekleri goremedi. Olanlar karşısında şaşırıp kaldı. “Şeyhin seni oldurtmez.” diyerek ayrılıp gitti.

Ali Efendi bir muddet sonra Seyyid Fehim-i ArvĂ‚sî hazretlerini ziyĂ‚ret etmek uzere Arvas’a gitti. ZiyĂ‚ret esnĂ‚sında Seyyid Fehim hazretleri ona; “Koyun tepesinde cok korktunuz mu?” diye sordu. Ali Efendi; “Evet efendim.” dedi. Seyyid Fehim hazretleri oturduğu postun altından beş adet fişeği cıkararak Ali Efendiye verdi ve; “Kul hakkıdır. Uzerimizde kalmasın.” buyurup fişekleri sĂ‚hibine vermeyi emretti. Ali Efendi bu fişekleri sĂ‚hibine goturup verdi. HĂ‚dise sırasında zĂ‚ten hayret icinde kalmış olan silĂ‚hlı kimse, yaptıklarına pişman oldu. Tovbe edip, Arvas’a gitti ve Seyyid Fehim hazretlerine talebe oldu.

ALINTI#


__________________