ABDULLAH BİN SELÂM (Tevratta Resûlullahın alÂmetlerini gorup Musluman olan sahÂbî.)

ABDULLAH BİN SELÂM (Tevratta Resûlullahın alÂmetlerini gorup Musluman olan sahÂbî.)


Abdullah bin SelÂm hazretleri, EshÂb-ı kirÂmdan olup, EnsÂrın buyuklerindendir. Medîne"deki Yahûdî Benî Kaynuka kabîlesinden idi. Soyu Hz.Yûsuf"e dayanıyordu. Asıl ismi Husayn idi. Musluman olunca Resûlullah efendimiz ona Abdullah ismini verdi.

ÎmÂn etmeden once, Yahûdî Âlimlerinden idi. Musluman olması cok ibretlidir. Musluman oluşunu kendisi şoyle anlatır:

Âhir zaman peygamberi

"Babam Yahûdîlerin ileri gelen Âlimlerinden idi. Bana Tevrat"ı okutur, dindar yetişmem icin elinden geleni yapardı. Bir gun Âhir zaman Peygamberinin alÂmetlerini ve yapacağı işleri anlatarak dedi ki:

- Eğer Âhir zaman Peygamberi, HÂrûn aleyhisselÂmın neslinden ya"nî kendi kavmimizden gelirse inanırım, başka kavimden gelirse inanmam! Sen de inanma!

Resûlullah efendimiz Medîne"ye hicret etmeden once babam vefÂt etti.

Resûlullah efendimiz Medîne"ye hicretinden once, Mekke"de Peygamberliğini acıkladıktan sonra, sıfatlarına ve yaptığı işlere baktım, tıpa tıp babamın anlattıklarına uyuyordu. Fakat, kavmimizin ileri gelenleri, sırf Arab kavminden geldi diye Resûlullaha karşı cıkıyorlardı. Tevrat"ta bildirilen alÂmetler gÂyet acıktı.

Bir gun Yahûdîlerin hurma bahcelerine gittim. Kendi aralarında, "Arabların adamı geldi!" diye konuşuyorlardı. Bu sozu duyunca beni bir titreme tuttu. Elimde olmadan "Allahu Ekber" diye bağırdım. Benim tekbîr getirdiğimi goren halam HÂlide binti HÂris bana kızıp dedi ki:

- Allah seni umduğuna kavuşturmasın, elini boşa cıkarsın? Vallahi sen Mûs bin İmrÂn"ın geleceğini işitmiş olsaydın bundan fazla sevinmezdin.

Ben de ona şoyle karşılık verdim:

- Ey hala! Vallahi O, Hz. Mûs gibi Peygamberdir. Mûs aleyhisselÂmın tevhîd dînindendir. Buna nicin karşı cıkıyorsunuz?

- Ey kardeşimin oğlu! Yoksa o KıyÂmete yakın gonderileceği bize bildirilen Peygamber midir?

- Evet.

- Oyleyse sevinmekte haklısın.

Dayanamayıp, Resûlullahı gormek icin bulunduğu yere gittim. Daha ilk gorduğumde kendi kendime, "Bu guzel yuzun sÂhibi yalan soyliyemez!" dedim. Resûlullah insanlar arasına oturmuş, onlara nasîhat ediyordu. İlk işittiğim hadîs-i şerîf şuydu:

- SelÂmı aranızda yayınız, ac kimseleri doyurunuz, sıla-i rahm yapınız, yakın akrabalarınızı ziyÂret ediniz! İnsanlar uykuda iken namaz kılınız! Boylece Cennete selÂmetle girersiniz.

Allah birdir

Sonra bana donup sordu:

- Sen Medîne Âlimi İbni SelÂm değil misin?

- Evet

- Ey Abdulah, Allah icin soyle! Tevrat"ta benim vasıflarımı okuyup oğrenmedin mi?

- Evet, oğrendim. YÂ Resûlallah cenÂb-ı Hakkın sıfatlarını soyler misin?

Resûlullah efendimiz bana İhlÂs sûresini okudu.

"De ki: O Allah birdir. Hicbir şey O"nun dengi değildir!" meÂlindeki Âyet-i kerîmeyi işitince:

- ŞehÂdet ederim ki, Allahtan başka ilÂh yoktur. Sen O"nun kulu ve resûlusun, diyerek îmÂn ettim.

Abdullah bin SelÂm Musluman olduktan sonrasını şoyle anlatıyor:

Musluman olduktan sonra Resûlullaha dedim ki:

- Y Resûlallah! Yahûdîler kadar, yalancı, inatcı, zÂlim kimse yoktur. Hicbir iftirÂdan cekinmezler. Şimdi benim Musluman olduğumu oğrenirlerse olmadık iftir ederler, bunu acıklamadan once onlara beni sorunuz!

Cok buyuk Âlimimizdir

Sonra ben bir perdenin arkasına saklandım. Resûlullah bir grup Yahûdîyi cağırdı. Onlara sordu:

- Aranızdaki Husayn [Abdullah] bin SelÂm nasıl bir kimsedir?

- Cok buyuk bir Âlimimizdir. Onun gibi hayırlı birisi az bulunur. O doğru sozludur.

- Eğer o Musluman olduysa siz ne dersiniz?

- Allah onu boyle birşeyden korusun!

Sonra saklandığım yerden cıkıp dedim ki:

- Ey Yahûdî topluluğu, Allahtan korkunuz! Size geleni kabûl ediniz! Allaha yemîn ederim ki, siz Resûlullahın hak Peygamber olduğunu biliyorsunuz. Cunku alÂmetleri Tevrat"ta acık olarak yazılıdır. Başka kavimden geldiği icin inadınızdan îmÂn etmiyorsunuz. Ben şehÂdet ederim ki, Allahtan başka ilÂh yoktur. Ve yine şehÂdet ederim ki, Muhammed aleyhisselÂm Allahın resûludur.

Bunun uzerine Yahûdîler:

- Bizim en kotumuz budur. Aramızda bundan daha kotu biri yoktur, deyip olmadık iftirÂlar etmeye başladılar. Peygamber efendimiz Yahûdîlere donup buyurdu ki:

- Birinci şehÂdetiniz bize kÂfidir, ikincisi ise luzûmsuzdur.

Hz. Abdullah hemen evine dondu. Ailesini ve akrabalarını İslÂmiyete da"vet etti. Halası da dÂhil hepsi Musluman oldular.

O"nun îmÂn etmesi Yahûdîleri cok kızdırdı. Bunun icin kendisini sıkıştırmaya başladılar. Hatt Yahûdî Âlimlerinden ba"zıları:

- Araplardan peygamber cıkmaz. Senin adamın hukumdardır, diyerek, Abdullah bin SelÂm"ı İslÂmiyetten vazgecirmeye kalkıştılarsa da muvaffak olmadılar.

Kendisi ile birlikte Sa"lebe bin Sa"ye, Useyd bin Sa"ye, Esed bin Ubeyd ve ba"zı Yahûdîler samîmî olarak Musluman oldular. Fakat ba"zı Yahûdîler dediler ki:

- İslÂmiyete yalnız bizim kotulerimiz inandı. Eğer, onlar hayırlılarımızdan olsalardı, atalarının dînini bırakmazlardı.

Bunun uzerine inen Âyet-i kerîmede meÂlen şoyle buyuruldu:

(Onların, Ehl-i kitabın hepsi bir değildir. Ehl-i kitabın icinde bir cemÂ"at vardır ki, onlar gece vakitlerinde secdeye kapanarak Allahın Âyetlerini okurlar.) [Al-i İmran: 113]

Âdil şÃ‚hid

Abdullah bin SelÂm"ın îmÂn ettiğine ve fazîletine Kur"Ân-ı kerîmin şu Âyet-i kerîmesinin şehÂdet ettiğini mufessîrler ifÂde etmektedirler. Bu Âyet-i kerîme meÂlen şudur:

(İnkÂr edenlere de ki: Eğer Kur"Ân-ı kerîm Allah tarafından gonderilmiş olup da siz inanmayıp inkar ettiyseniz ve İsrailoğullarından bir şÃ‚hid Kur"Ân-ı kerîmi benzerine, Tevrat"a gore bu da Allah kelÂmıdır diye şehÂdet edip inandı da siz yine de buyukluk taslarsınız, bana soyleyin kendinize yazık etmiş olmaz mısınız? Şuphesiz Allah zalim milleti doğru yola eriştirmez.) [AhkÂf: 10]

Tefsîr Âlimlerine gore, Âyetteki İsrailoğullarından bir şÃ‚hid olarak bahsedilen kimse Abdullah bin SelÂm"dır. Cunku O kendi milletine:

- Hz. MûsÂ"ya inen Tevrat"ı Allah kelÂmı olarak kabûl edip de Hz. Muhammed"i ve O"na inen Kur"Ân-ı kerîmi inkÂr etmek zulumdur, diyerek Musluman olmuştur.

Abdullah bin SelÂm hazretleri, Yahûdî Âlimi iken Musluman olup îmÂn ile şereflenince, kendini tamamen İslÂm dînine verdi. Yahûdilerin kendisi hakkında uydurdukları iftirÂlara kulak asmadı. Kur"Ân-ı kerîme dort elle sarılıp, Resûlullahı bir golge gibi takip etmeye başladı. Peygamber efendimiz onun hakkında buyurdu ki:

- Cennetlik birini gormek istiyen, Abdullah bin SelÂm"a baksın.

Bahcede gordum

Bir gun Resûlullahın huzûruna gelip dedi ki:

- YÂ Resûlallah, ru"yÂmda kendimi bir bahcede gordum. Bahcenin icinde demirden bir direk vardı. Direğin bir ucu yerde, bir ucu gokte idi. Yukarısında bir kulp, bir cember vardı. Bana, "Haydi bu direğe cık!" denildi. Ben de "Gucum yetmez" dedim. Bunun uzerine yanıma birisi gelerek, sırtımdaki elbiseyi cıkardı. Boylece rahatca direğin tepesine cıktım, kulpundan tuttum. "İyi tut, bırakma!" diye de tenbîh edildi. Boylece direğin kulpu elimde olduğu hÂlde uyandım.

Peygamber efendimiz ru"yÂsını şoyle ta"bîr etti:

- Gorduğun bahce İslÂm dînidir. Direk de İslÂm dîninin direği, tevhîdidir. O kulp da sağlam olan îmÂndır. Sen olunceye kadar İslÂm dîni uzere yaşayacaksın!

Başka bir zamanda Peygamber efendimiz, EshÂbı ile sohbet ederken buyurdu ki:

- Şu kapıdan ilk girecek olan, Cennet ehlinden biridir.

EshÂb-ı kirÂm merakla kimin gireceğini beklerken, Abdullah bin SelÂm"ın girdiğini gorduler. Daha sonra bu mujdeli haberi kendisine bildirerek sordular:

- YÂ Abdullah, bu dereceye hangi amel ile ulaştın?

- Ben zayıf bir kimseydim. En kuvvetli umidim, kalb selÂmeti ya"nî kimseye karşı icimde kotuluk beslememem ve boş sozleri terk etmemdir. Bundan başka beni kurtaracağından umitli olduğum bir amel bilmiyorum.

Kibirli Cennete girmez

Abdullah bin SelÂm hazretleri nefsini kotu huylardan ve isteklerden tamamen temizleyip terbiye etmişti. Kendisi zengin olduğu hÂlde, ba"zan Medîne carşısında sırtında yuk taşıdığı gorulurdu. Bir gun yine onu bu hÂlde gorenler dediler ki:

- Senin cocukların, hizmetcilerin var. Bu işleri nicin onlara gordurmuyorsun?

- Evet bu işleri gorecek kimselerim vardır. Fakat ben nefsimi denemek istiyorum. Boyle işler nefsime ağır geliyor mu, gelmiyor mu? Maksadım bunu anlamaktır. Cunku Peygamber efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde, (Kalbinde hardal tanesi kadar kibir, buyuklenme bulunan kimse, Cennete girmiyecektir) buyurmuştur. Başka bir hadîs-i şerîflerinde de, (Meyve veya herhangi bir şeyi kendi eliyle evine goturen, kibirden uzaklaşmıştır) buyurmuştur. İşte bunun icin yukumu kendim taşıyorum.

Abdullah bin SelÂm hazretleri, Hz. Osman"ın şehÂdeti esnÂsında yanında bulunuyordu. İsyÂncılara dedi ki:

- Tarihte oldurulen her peygamber icin yetmiş bin asker oldurulmuştur. Oldurulen her halîfe icin de onbeş bin kişi oldurulmuştur. Gelin bu işten vazgecin! Yoksa Âhirette bunun cezÂsını cok şiddetli olarak cekeceksiniz! Ayrıca Hz. Osman"ın uzerinizde cok hakkı vardır.

Fakat Âsîler sozunu dinlemediler, ayrıca kendisine hakÂret ettiler.

Hz. Abdullah hakikaten, ahlÂk ve ilim ile kendini susleyen Cennetlik insanlardan idi.

EshÂb-ı kirÂmdan Mu"Âz bin Cebel, 639"da Suriye taraflarında ortaya cıkan veba hastalığına yakalanmıştı. VefÂt edeceği sıralarda, başucunda ağlayan talebesi Yezid bin Âmire"ye dedi ki:

- Nicin ağlıyorsun?

- Ben dunya icin ağlamıyorum. İlmi senden oğrenmekteydim, bunu kaybedeceğime uzuluyorum!

Bunun uzerine Mu"Âz bin Cebel buyurdu ki:

İlim kaybolmaz

- İlim benim vefÂtımla kaybolmaz. Benden sonra ilmi şu dort kişiden oğren: Abdullah bin Mes"ud"dan, Abdullah bin SelÂm"dan, cunku Resûlullah onun hakkında, "O, Cennetlik olan on kişinin onuncusudur" buyurdu. Hz. Omer"den ve SelmÂn-ı FÂrisî"den oğren.

Abdullah bin Omer şoyle anlatır:

Medîne"de bir takım Yahûdî topluluğu Resûlullaha gelerek dediler ki:

- Senin getirdiğin dinde recm var mıdır?

Resûlullah efendimiz de onlara sordu:

- Recm cezÂsı hakkında Tevratta ne yazıyor?

- Tevratta recm cezÂsı yoktur.

Abdullah bin SelÂm Yahûdîlere dedi ki:

- Yalan soyluyorsunuz! Tevratta recm Âyeti vardır.

Bunun uzerine Tevratı getirip actılar. Yahûdîlerden birisi elini recm Âyetinin uzerine ko***** bundan onceki ve sonraki Âyetleri okumaya başladı. Abdullah bin SelÂm ona:

- Elini kaldır! dedi.

O da elini kaldırınca recm Âyeti gorundu. O zaman Yahûdîler dediler ki:

- Ey Muhammed! Abdullah bin SelÂm doğru soyledi. Tevratta hakikaten recm Âyeti vardır.

Birgun Hz. Abdullah bin SelÂm, Ka"b-ul AhbÂr"a şoyle bir soru sordu:

- Âlimler ilmi oğrenip zihinlerine yerleştirdikten sonra, onu oradan sokup atan nedir?

Hz. Ka"b dedi ki:

- Tama", hırs ve ihtiyac peşinden koşmaktır.

Hırsın kaynağı

Birisi de Fudayl bin IyÂd"a dedi ki:

- Ka"b"ın bu sozunu bana izÂh eder misin?

Bunun uzerine Fudayl şoyle cevap verdi:

-Tama", insanın bir şeyi araması ve mukaddes değerlerini bu uğurda fed etmesi demektir. Hırs ise nefsinin herşeyi istemesi, senin de onun istediklerini yerine getirmendir.

Bunun icin de ona buna, kotu insanlara vb. ihtiyacın olur. İhtiyacını yerine getirenler de seni burnundan yakalamış olurlar.

Ya"nî seni emirleri altına alırlar, istedikleri yerlere suruklerler, sen de onlara boyun eğersin.

Onlar hasta oldukları zaman, dunya sevgisinden dolayı onların ziyÂretlerine gider, tesaduf ettiğin zaman kendilerine selÂm verirsin.

Bu verdiğin selÂmı, yaptığın ziyÂreti Allah rızÂsı icin yapmazsın. Eğer bu kimselere ihtiyac gostermezsen, senin icin cok daha hayırlı olurdu. Bu benim sana anlattığım, yuz hadîs-i şerîf rivÂyet etmekten senin icin daha hayırlıdır.

Alıntıdır.

__________________