Re*sû*lul*lah Efendimizin kurduğu Suffe Medresesi’ne devam edenlerin ictimai mevkileri ayrı ayrı olduğu gibi, milliyetleri de farklı idi. Bunlardan birisi de as*len İranlı bir kole olan Sefîne’dir (r.a.).
Bu zat, Arabistan’da kole olarak satışa cıkarılmıştı. Henuz iman etmemişti. Hz. Peygamber’in (a.s.m.) zevcesi Ummu Seleme validemiz onu satın aldı. Ga*yesi, azat ederek onu Re*sû*lul*lah’ın hizmetine vermekti. Oyle de yaptı. Daha sonra Sefîne iman etti ve Re*sû*lul*lah’a hizmet etmeyi en kutsi bir şeref sayarak hizmetinde bulundu.[1]
Artık Sefîne İranlı bir kole değil, KÂinatın Efendisi Resûl-i Ekrem’in hizmet*kÂrı idi. Onun yolunda her şeyini feda etmeye hazırdı. Bir yandan Re*sû*lul*lah’ın hizmetini gorurken, diğer taraftan Suffe Medresesi’ne devam eden hÂlis talebelerindendi. Sahabiler arasında cok sevilirdi. Sahabilerin, “kardeşlerinin nefisle*rini kendi nefsine tercih” manasındaki “isar hasleti,” butun mukemmelliğiyle onda tecelli etmişti.
Asıl adı “Sefîne” olmadığı hÂlde, bu ismi almasının bir sebebi de bu fedakÂrlı*ğıydı. Asıl ismi hususunda bircok rivayet vardır. Bazılarının gore Umeyr, bazı*larına gore Muflih, bazılarına gore de Ahmed’dir. Ancak onun “gemi” manasına gelen Sefîne ismini alışı cok ibretlidir, latiftir.
Re*sû*lul*lah ile birlikte sefere cıkıldığında, bazı sahabiler yuklerinin fazlalı*ğından şikÂyet ederlerdi. Buyuk bir fedakÂrlık orneği sergileyen Hz. Sefîne, on*ların yukunu de omuzuna alırdı. Kendisinin de bizzat ifade ettiği gibi, yuku bir devenin yukunden fazla olurdu. Re*sû*lul*lah Efendimiz (a.s.m.) onun hÂlini gorunce, “Bu kadar yuku ancak bir ge*mi taşıyabilir; sen bir gemisin.” buyururlar*dı. Re*sû*lul*lah’ın kendisine bu iltifatından son*ra artık ismi “Sefîne” olarak kaldı. Kendisine ismi sorulduğunda eski ismini soylemez, “Re*sû*lul*lah benim ismimi Sefîne koydu. Artık eski ismimi soylemek istemiyorum!”[2]derdi.
Hz. Sefîne’nin başından gecen muhim bir hadise de, Resûl-i Ekrem’den (a.s.m.) emir alarak Yemen Valisi MuÂz bin Cebel’e giderken bir aslanla karşılaşması*dır. Sefîne’den bahseden butun siyer kitapları bu hasideyi kaydetmektedir. Ha*dise aslında Re*sû*lul*lah’ın bir mucizesidir…
Mesele Bediuzzaman Hazretleri’nin “MektûbÂt” isimli eserinde, hayvanlar tai*fe*si*nin de Re*sû*lul*lah’ın peygamberliğini tasdik ettiklerine misal olarak şoyle anlatılmaktadır:
“Resûl-i Ekrem (a.s.m.) hizmetkÂrı Sefîne, Yemen Valisi MuÂz bin Cebel’in yanına gitmek icin Resûl-i Ekrem’den emir alıp gitmiş. O Sefîne, ona demiş: ‘Ben Resûl-i Ekrem’in (a.s.m.) hizmetkÂrıyım.’ Arslan ses verip ayrılmış, iliş*memiş. Diğer bir tarikte [rivayette] haber veriyorlar ki: Sefîne donduğu vakit yolu kaybetmiş, bir arslana rast gelmiş. Arslan ona ilişmemekle beraber, yolu da gostermiş.”[3]
Sefîne bu hadiseyi naklederken, “Anladım ki, beni uğurluyor!” di*yerek, arslanın kendisine nasıl bir yol gosterici, bir kılavuz ve munis bir varlık olduğunu dile getirmektedir.”[4]
Boylece, Re*sû*lul*lah’ın peygamberliğinin hayvanlar Âleminde de bilindiği, onun bir mucize olarak aslana bu vazifeyi gosterdiği, Hz. Sefîne vasıtasıyla zu*hur etmiştir. Bu hadisede Re*sû*lul*lah’ın mucizesi acık bir şekilde gorulurken, Hz. Sefîne’nin Re*sû*lul*lah’a bağlılığı ve ona imanının buyukluğu de muşahede edilmektedir. Zira vahşi bir hayvanla karşı karşıya geldiği anda ona Re*sû*lul*lah’ı hatırlatması, onun elcisi olduğunu bildirmesi gercekten ibretlidir…
20 sene Re*sû*lul*lah’ın hizmetinde bulunan Hz. Sefîne’nin hayatıyla ilgili malumat, kaynaklarda cok az gecmektedir. Ancak bu kadar uzun bir muddet Re*sû*lul*lah’a hizmet etmesi, onun Re*sû*lul*lah’a en yakın sahabilerden olduğunu gostermektedir.
Allah ondan razı olsun!
_____________________________________
[1]Usdu’l-Gàbe, 2: 324.
[2]el-İsÂbe, 2: 58.
[3]MektûbÂt, s. 140-141; Şifau’ş-Şerif, 1: 603-604.
[4]Hilye, 1: 368.
ALINTI#
__________________
Sefîne (r.a.)
Peygamberler ve Evliyalar0 Mesaj
●39 Görüntüleme