Azgınlık ve taşkınlıkları sebebiyle zelzelelerle kokunden sarsılan Semûd kavminin Peygamberi Hz. Salih’in (a.s.) hayatı…

Hazreti SĂ‚lih -aleyhisselĂ‚m- Hazret-i Âdem’in -aleyhisselĂ‚m- ondokuzuncu kuşaktan torunudur. SĂ‚lih -aleyhisselĂ‚m-, Semûd kavmine gonderilmiş bir Peygamberdir.

Bir rivĂ‚yete gore Nûh, Hûd, SĂ‚lih ve Şuayb’ın -aleyhimusselĂ‚m- kabirleri, Mekke’de zemzem ile MakĂ‚m-ı İbrĂ‚hîm arasındadır.

SEMÛD KAVMİNİ HELÂKA GOTUREN SEBEPLER
Semûd kavmi, helĂ‚k edilişleri dillere destĂ‚n olan bir kavimdir. Kur’Ă‚n-ı Kerîm’in ceşitli sûrelerinde, îmĂ‚n etmedikleri ve sayısız azgınlıklarla haddi aştıkları icin helĂ‚k edilen bu kavimden ibretle bahsedilmektedir.

Semûd kavmi, Nûh -aleyhisselĂ‚m-’ın oğlu SĂ‚m’ın neslinden gelen Semûd’un kavmidir. Hazret-i Hûd’un vefĂ‚tından sonra, Semûd’un torunları Kuzey Arabistan bolgesine, ŞĂ‚m ile HicĂ‚z arasında bulunan Hicr mevkîine yerleşmişlerdi. Daha sonra buradan ayrılıp Âd kavminin bolgesine yerleştiler. Semûd’un nesli coğalıp bir kavim hĂ‚line geldi. Kendilerine “Âd-ı SĂ‚nî” (İkinci Âd) ismi verildi.

SAĞLAM KAYALARLA KOŞKLER YAPTILAR

Semûd kavmi de, vaktiyle Âd kavminin sĂ‚hip olduğu nîmetlere sĂ‚hip oldular. Ancak onlar da, Âd kavmi gibi gaflet ve dalĂ‚lete duştuler. Âd kavminin helĂ‚kini, azgınlıkları dolayısıyla gelen azĂ‚b-ı ilĂ‚hîden başka bir sebebe bağlayarak gaflet mahmurluğu icinde:

“Âd kavmi, sağlam binĂ‚lar yapmadıkları icin helĂ‚k oldular. ZîrĂ‚ onlar, evleri kumlar uzerine yapmışlardı. Biz ise sağlam kayalar uzerine yaptık. Gelen fırtınalardan herhangi bir zarar gormeyiz…” dediler.

Kendilerine koşkler, saraylar inşĂ‚ ettiler. Taşları oydular, onlara yeni şekiller verdiler. Koşklerini ve saraylarını muhtelif şekillerle tezyîn ettiler. Tevhîd inancını unutup AllĂ‚h’a ortak koştular ve yapmış oldukları putlardan kendilerine tanrılar edindiler.

HİCBİR KAVİMDE OLMAYAN PUT YAPTILAR

Kavmin reisi “Cenda” idi. Âd kavminin dûcĂ‚r olduğu Ă‚kıbetten ibret almayan Semûd kavmi, aralarında istişĂ‚re edip Cenda’dan kendileri icin hicbir kavimde olmayan bir put yapmasını ricĂ‚ ettiler. Cenda memnun oldu. Dağa cıkıp buyuk bir kayayı yonttular. Bu kayaya goz, sığır goğsu ve at ayağı gibi şekiller verip onu altın, gumuş ve ceşitli mucevherlerle donattılar. Sonra da karşısına gecerek secde ettiler.

Bu putun ardından Semûdlular, kendilerine bir puthane yaptılar. Vedd, Cedd, Hed, Şems, Menaf, Menat, LĂ‚t adında putlar edindiler ve bunlara tapmağa başladılar.

Bu sırada SĂ‚lih -aleyhisselĂ‚m-, kavmin icindeydi. TicĂ‚retle meşgul olur, el emeği ile gecinirdi. SĂ‚lih -aleyhisselĂ‚m- gercekten tĂ‚zim ve hurmete lĂ‚yık bir insandı. Kavmi, kendisini durustluğu, iyiliği ve kĂ‚biliyeti sebebiyle cok severdi. Gelecekte kendisinden cok şey bekliyorlardı. HattĂ‚ O’nu kendilerine hukumdar yapmak niyetindeydiler. Fakat AllĂ‚h TeĂ‚lĂ‚ SĂ‚lih -aleyhisselĂ‚m-’a peygamberlik verdi.

SALİH PEYGAMBERİN TEVHÎD MUCADELESİ

SĂ‚lih Peygamber, Allah’ı inkĂ‚r eden kavmine karşı azim ve kararlılıkla tevhid mucĂ‚delesi verdi.

SĂ‚lih -aleyhisselĂ‚m- kırk yaşına ulaştığında CebrĂ‚îl -aleyhisselĂ‚m-, kendisine peygamberliği getirdi. SĂ‚lih -aleyhisselĂ‚m- once cekindi. Ancak Hazret-i CebrĂ‚îl:

“–Ey SĂ‚lih! Haydi kavmini tevhîde dĂ‚vet et!” buyurdu.

Ardından:

“–Ey SĂ‚lih! Sen, Nûh ve Hûd zamanında olmayan hĂ‚lleri muşĂ‚hede edeceksin!” dedi ve semĂ‚ya yukseldi.

Bunun uzerine SĂ‚lih -aleyhisselĂ‚m-, once kavmin reîsi olan Cenda’ya giderek ona tevhîdi teblîğ etti. Cenda, bu dĂ‚vete gĂ‚yet insaflı ve mĂ‚kûl bir şekilde mukĂ‚bele ederek:

“–Bunu, kavmime bildireyim.” dedi. Bundan sonra Cenda, kavmini topladı. Onlara SĂ‚lih -aleyhisselĂ‚m-’ın peygamberliğini ve tevhîdi bildirdi. Kavmi:

“–Ey Cenda, gelip kendisi soylesin!” dediler. Bunun uzerine SĂ‚lih -aleyhisselĂ‚m- gelip teblîğde bulundu. AllĂ‚h TeĂ‚lĂ‚ Hazret-i SĂ‚lih’in kavmini irşĂ‚dını şoyle beyĂ‚n buyurur:

“Semûd kavmine de kardeşleri SĂ‚lih’i (gonderdik). Dedi ki: «Ey kavmim! AllĂ‚h’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka ilĂ‚hınız yoktur. O sizi yerden (topraktan) yarattı ve sizi orada yaşattı. Oyleyse O’ndan mağfiret isteyin; sonra da O’na tevbe edin! Cunku Rabbim (kullarına) cok yakındır, (duĂ‚larını) kabûl edendir.»” (Hûd, 61)

ŞuarĂ‚ Sûresi’nde de mevzuyla alĂ‚kalı şu Ă‚yetler bulunmaktadır:

“Semûd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla sucladı. Kardeşleri SĂ‚lih, onlara şoyle demişti: «(AllĂ‚h’a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? Bilin ki, ben size gonderilmiş guvenilir bir elciyim. Artık AllĂ‚h’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin! Bu (tebliğime) karşı sizden hicbir ucret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak Ă‚lemlerin Rabbidir.” (eş-ŞuarĂ‚, 141-145)

HAZRET-İ SALİH’İN TEBLİĞE BAŞLANGICI

Hazret-i SĂ‚lih -aleyhisselĂ‚m- boylece dĂ‚vetini acıktan yapmaya başladıktan sonra kavminin kendisine karşı tavırları bir anda değişti. Kavmi, SĂ‚lih -aleyhisselĂ‚m-’a karşı cephe almaya başladı.

Onceki peygamberlerde de olduğu gibi Hazret-i SĂ‚lih’in davetini ve tevhîd akîdesini pek az kimse kabul etti. Diğerleri ise inkĂ‚rlarına devĂ‚m ettiler:

“«Ey SĂ‚lih! Sen bundan once icimizde umid beslenen birisiydin. (Şimdi) babalarımızın taptıklarına tapmaktan bizi engelliyor musun? Doğrusu, bizi kendisine (kulluğa) cağırdığın şeyden ciddî bir şuphe icindeyiz.» dediler.” (Hûd, 62)

“(SĂ‚lih) dedi ki: «Ey kavmim! Eğer ben Rabbimden (verilen) apacık bir delil uzerinde isem ve O bana kendinden bir rahmet (peygamberlik) vermişse, buna ne dersiniz? Bu durum karşısında O’na Ă‚sî olursam, beni AllĂ‚h’tan (O’nun azĂ‚bından) kim korur? O zaman siz de bana ziyan vermekten fazla bir şey yapamazsınız!»” (Hûd, 63)

“SĂ‚lih dedi ki: «Ey kavmim! İyilik dururken, nicin kotuluğe koşuyorsunuz? AllĂ‚h’tan mağfiret dileseniz olmaz mı? Belki size merhamet edilir.»” (en-Neml, 46)

SĂ‚lih -aleyhisselĂ‚m-’ın bu hikmet ve hakîkat dolu nasîhatlere rağmen kavmi O’nu, buyulenmiş bir yalancı olarak ithĂ‚m etme bedbahtlığına duştu:

“Dediler ki: «Sen, olsa olsa iyice buyulenmiş birisin!»” (eş-ŞuarĂ‚, 153)

Sonra aralarında şoyle soylendiler:

“«Aramızdan bir beşere mi uyacağız? O takdirde biz apacık bir sapıklık ve cılgınlık etmiş oluruz!» dediler.” (el-Kamer, 24)

Sozlerine devamla:

“Vahiy, aramızda ona mı verildi? Hayır O, yalancı ve şımarığın biridir (dediler).” (el-Kamer, 25)

Semûd kavminin bu cehĂ‚let dolu ithĂ‚mına, CenĂ‚b-ı Hak buyuk bir tehdîdle şoyle cevĂ‚b vermiştir:

“Yarın onlar, yalancı ve şımarığın kim olduğunu bileceklerdir.” (el-Kamer, 26)

“Pek yakında onlar, mutlaka pişman olacaklar!” (el-Mu’minûn, 40)

SALİH PEYGAMBERİN TEVHİD AZMİ

SĂ‚lih Peygamber, sabretti, umitsizliğe kapılmadı. Her şeye rağmen gerceğe yuzceviren kavmini putlardan uzaklaştırmaya calıştı. Onlara oğutlerde bulunmaya ve teblîğe devĂ‚m ediyordu:

“(Ey kavmim!) Siz burada bahcelerin, pınarların icinde; ekinlerin salkımların, sarkmış hurmalıkların arasında guven icinde bırakılacağınızı mı (sanırsınız)? (Boyle sanıp) dağlardan ustaca evler yontuyorsunuz. Artık AllĂ‚h’tan korkun ve bana itaat edin! O haddi aşan (kĂ‚firlerin) emrine uymayın. Onlar ki yeryuzunde fesat cıkarırlar ve (gerek kendilerini gerekse cevrelerinde bulunanları) ıslĂ‚ha gayret gostermezler.” (eş-ŞuarĂ‚, 146-152)

Semûd kavmi, Hazret-i SĂ‚lih’e engel olamayacaklarını anlayınca, onunla uğraşmaktan vazgectiler. SĂ‚lih -aleyhisselĂ‚m-’a inanan mu’minleri yollarından dondurmeye calıştılar. AllĂ‚h’ın elcisini yapayalnız bırakmak istediler. Mu’minlere:

“…SĂ‚lih’in, Rabbi tarafından gonderilmiş bir peygamber olduğunu gercekten biliyor musunuz?..” (el-A’rĂ‚f, 75) dediler. O, gercek îman mutluluğuna eren insanlar da:

“…Biz, onunla gonderilen her şeye îmĂ‚n ederiz.” (el-A’rĂ‚f, 75) dediler. Hicbir şupheye yer vermeyen bu kayıtsız şartsız îman karşısında Semûd Kavmi’nin inkĂ‚rcıları şaşkınlığa duştuler:

“…Sizin inandığınızı biz inkĂ‚r ederiz.” (el-A’rĂ‚f, 76) diyerek dalĂ‚let bataklığından cıkmamakta direndiler. Bu inkĂ‚rcılar, Hazret-i SĂ‚lih’i bozgunculukla suclarken halkı da inkĂ‚ra zorladılar.

Bir turlu îmĂ‚n etmeyen Semûd kavmi, bir de SĂ‚lih -aleyhisselĂ‚m-’a bunun icin akıllarınca bĂ‚zı sebepler ileri surduler:

“–Sen bizim mallarımıza sĂ‚hip olmak, onları gasp edip elimizden almak istiyorsun. Bize reîs olma arzusundasın!” dediler.

Ardından ibtidĂ‚î bir mantık yuruterek:

“–Bizim putlarımız var. Şimdi biz gorunenleri bırakıp, gorunmeyen AllĂ‚h’a mı tapalım?!” dediler. Sonra şoyle devĂ‚m ettiler:

“–Gormediğin AllĂ‚h, seni ne şekilde vazîfeli yapar?!”

“–Eğer doğru soyluyorsan, bize hic kimsenin yapamadığı bir iş yap!”

“Sen de ancak bizim gibi bir insansın. Eğer doğru soyleyenlerden isen, haydi bize bir mûcize getir!” (eş-ŞuarĂ‚, 154)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları
__________________