Mezheb taklîdi demek; kitÂb (Kur'Ân-ı kerîm) ve sunnetten ayrılmış olmak değildir. Bilakis mezheb imÂmının kitÂb ve sunnetten bildirdiklerine uymak, yÂni kitÂb ve sunnete uymak demektir. (AbdurrahmÂn Silhetî, Nablusî

Bugun din bilgilerini bu dort mezhebden birinin ilmihÂl kitablarından oğrenmekten başka cÂre yoktur. Herkes kendine kolay gelen mezhebi secer. Onun kitablarını okur, oğrenir. Her işini bu mezhebe uygun yapar. O mezhebi taklîd etmiş olur. (Yûsuf NebhÂnî

2.Dort mezhebden birine uyan kimsenin bir işi yapmada ihtiyÂc veya zarûret (başka hicbir cÂre bulunmama) veya meşakkat (gucluk) bulunduğunda, diğer mezheblerden birinin bu mes'eleyle ilgili şartlarına uyarak faydalanma.
Bir kimse bağlı olduğu mezhebde, kendi anlayışına gore değil, dinde bildirilen olculer cercevesinde bir hususta mecbur kalınca, diğer uc mezhebden birini taklîd edebilir. Fakat o mezhebin o hususla ilgili bildirdiği şartların hepsini de yapması lÂzımdır. Mesel Hanefî mezhebinde olan bir kimsenin ŞÃ‚fiî mezhebini taklîd ederek necÂset (pislik) bulaşmış kulleteyn (kucuk havuz) miktÂrı sudan abdest alırsa, yuzu yıkarken niyet etmesi ve tertibe riÂyet etmesi ve imÂm arkasında FÂtih okuması ve namazda tÂdil-i erkÂnı muhakkak yapması lÂzımdır. Bunları yapmazsa namazın bozulacağı soz birliği ile bildirilmiştir. (AbdurrahmÂn İmÂdî, Abdulganî Nablusî

Bir kimse bir mezhebe tÂbi olunca, ihtiyÂc olmadıkca başka mezhebi taklîd etmez. Fakat bir işi yapmakta kendi mezhebine uymak guc olursa, o işi başka mezhebi taklîd ederek yapması cÂiz olur. (Muhammed HÂdimî

__________________