Ateizmi Yıkan Gercekler | Yaratılış Delilleri - 5: İsimler Sahipsiz Olamaz


İsimler sahipsiz olamaz

Guneş'in, yedi rengi ile evimizin camını aydınlattığını ve ısıttığını duşunuyoruz. Şimdi, eğer camımızı aydınlatan Guneş'i inkÂr edersek, acaba neyi kabul etmek zorunda kalırız?

Bir Guneş'in, vucudu ve hakikati ile birlikte camın icinde bulunduğunu kabul etmek zorunda kalırız...

Zira ortada bir ışık ve sıcaklık vardır. O hÂlde bu ışığa ve sıcaklığa sahip olacak bir Guneş gerekmektedir. Eğer Guneş yok farz edilir ve camda gorunen ışığın ve hararetin kaynağı olarak Guneş kabul edilmezse; o zaman bu ışık ve hararetin camın kendi malı olduğunu kabul etmek zorunda kalırız. Cunku ortada bir ışık ve sıcaklık vardır. Bunların muhakkak bir sahibi ve maliki olmalıdır.

Ayrıca, boyle bir ışık ve hararet ancak Guneş buyukluğundeki bir kaynaktan sudur edebilir. O hÂlde gokteki Guneş'i inkÂr ettiğimizde, camın icinde hakiki bir Guneş'in varlığını kabul etmek ve "Bu ışık ve hararetin sahibi camın kendisidir." demek zorunda kalırız.

Guneş'in hadsiz eşyayı ışığı ile aydınlattığı ve harareti ile ısıttığı duşunulduğunde, gokteki bir tek Guneş'i inkÂr etmenin neticesi, hadsiz eşyanın icinde hakiki Guneşlerin varlığını kabul etmek ile neticelenir. Demek, gokteki tek bir Guneş'i kabul edemeyen, Guneş'in ışık ve hararetini kendinde gosteren eşyalar adedince Guneşleri kabul etmek zorunda kalır. Zira ifade ettiğimiz gibi, ortada bir ışık ve hararet vardır, bu da ancak bir Guneş'ten sudur edebilir.

Aynen bu misal gibi, Şems-i ezel ve ebed olan Allah-u TeÂl da esma-ul husnası ile şu Âlemi ve Âlemdeki her bir eşyayı aydınlatmıştır. Misalimizdeki ışığın ve hararetin kaynaksız olamayacağı gibi, şu Âlemde gozuken isimler ve sıfatlar da sahipsiz olamaz. Zira isim musemmasız, sıfat ise mevsufsuz olamaz. Yani ortada bir isim varsa, muhakkak o isim ile isimlenmiş bir zat olacaktır. Ve yine ortada bir sıfat varsa, muhakkak o sıfatın bir sahibi olmalıdır.

Mesela, yine kalem ile bir kÂğıda bir harf cizdiğimizi duşunelim. Bu fiilde ve sayfadaki 'A' harfinde şunlar gozukur:

1- Sayfadaki 'A' harfinin varlığı yokluğuna tercih edilmiştir. Zira biraz once o sayfada 'A' harfi yokken, şimdi bir 'A' harfi vardır. Bir şeyin yokluktan varlığa cıkabilmesi, yani varlığının yokluğuna tercih edilebilmesi icin ise kÂtibinin ve failinin irade sahibi olması gerekir. İrade sahibi olmalıdır ki, varlığını yokluğuna tercih edebilsin. İradesi ve ihtiyarı olmayan bir failin, sayfadaki 'A' harfine kÂtip olması ve kÂtiplik iddiasında bulunması mumkun değildir. O hÂlde 'A' harfinin yoktan icadı, irade sahibi bir kÂtibi gerektirir.

2- Sayfadaki 'A' harfi, alelade bir cizgi değildir. Manası olan sanatlı bir cizgidir. O hÂlde sanatkÂrı ve kÂtibi olan zatın ilim sıfatının olması, yani "Âlim" olması gerekir. İlmi olmayanın ve okuma yazma bilmeyenin, mana ifade eden bu 'A' harfini yazması mumkun değildir. O hÂlde 'A' harfinin yoktan icadı, ilim sahibi bir kÂtibi gerektirir.

3- Ayrıca bu kÂtibin kudret sahibi olması da gerekir. İradesi ve ilmi olsa; ama kudreti ve kuvveti olmasa, mesela felcli olsa ve elini hareket ettiremese, yine bu 'A' harfini yazamazdı. İşte 'A' harfi, mevcudiyeti ile kÂtibinin kudret sahibi bir "Kadir" olduğuna da işaret eder.

4- Yine kÂtibinin hayat sahibi olması gerekir. Zira hayatı olmayanın; ilmi, iradesi ve kudreti olamaz. Hayat sahibi olmayan bir taşın yanına bir kalem ve kÂğıt koysak ve bir milyon sene onları baş başa bıraksak, sayfada bir 'A' harfini goremezsiniz. Demek "A" harfi, varlığı ile kÂtibinin "Hayy" (hayat sahibi) olduğuna işaret eder.

Bu misalleri ve 'A' harfinin kÂtibine yaptığı delaletleri coğaltabilirsiniz.

Şimdi 'A' harfine bir kÂtip arayacağız. Eğer biz kÂtip olarak, onu cizen insanı inkÂr eder ve "Bu 'A' harfini bu kalem yaptı." dersek, o zaman kÂtipte bulunması gereken irade, ilim, kudret ve hayat gibi sıfatları kaleme vermek ve "Bu kalem Âlimdir, irade sahibidir, kudret sahibidir, hayatı vardır..." gibi bir hezeyanı kabul etmek zorunda kalırız. Cunku ortada gozuken isim ve sıfatlar vardır. İsim musemmasız, sıfat ise mevsufsuz olamaz. İşte bu yuzden, harfin kÂtibi olarak kim kabul edilirse, kÂtipte olması gereken ilim, irade, kudret ve hayat gibi sıfatların da o zatta varlığını kabul etmemiz gerekecektir.

Aynen bunun gibi, kÂinat da bir harf ve bir kitaptır. KÂtibi olarak Allah-u TeÂl kabul edilmezse, bu kitapta gozuken butun isim ve sıfatları atomlara, sebeplere, tesadufe, tabiata vermek Âdeta onları uluhiyet makamına cıkarmak demektir.

Bir Allah'ı aklına sığıştıramadığı icin kabul etmeyen adam, zerreler ve atomlar adedince ilahları kabul etmek zorunda kalacaktır.
__________________