Ateizmi Yıkan Gercekler | Yaratılış Delilleri - 7: Ruh Verme Delili
Ruh Verme Delili
Hayat verme gibi, ruhlandırma hakikati de Allah’ın varlığını ispat etmektedir. Zira ruhun varlığı, Allah’tan başka hic bir sebep ile izah edilemez. Ruhun varlığı kabul edildikten sonra Allah’ı inkÂr etmek mumkun değildir. Zira “Bu ruh nasıl vucuda geldi?” sorusuna verilebilecek hic bir maddi cevap yoktur. Ruhun varlığı, Allah’ın yaratmasından başka hicbir şey ile izah edilemediğinden dolayıdır ki, ateistler ruhun varlığını inkÂra yeltenmişlerdir. Cunku ruhun varlığı kabul edilirse, onu yaratan Allah da kabul edilmek mecburiyetindedir. Bizler bu makamda ruhun varlığına ait delilleri beyan etmeyi uygun goruyoruz. Zira “Bu ruhu kim yarattı?” sorusunu kÂfire sorabilmek icin ilk once ruhun varlığını ispat etmemiz gerekmektedir. O hÂlde ilk once ruhun varlığını ispat edelim ve daha sonra da sorumuzu soralım.
1- Hukuk, kardeşlik ve aile gibi kavramlar ancak ruhun varlığını kabul ile kaimdir. İsterseniz biraz daha acalım: Bilindiği gibi insan altı ayda bir bedenindeki butun hucreleri değiştirmekte, Âdeta yeni bir insan olmaktadır. Şimdi bir katilin mahkemede hÂkimin karşısına cıktığını duşunelim. HÂkim ona ceza olarak yirmi sene hapis vermiş olsun. Bu katil hÂkime donerek şoyle dese: “Siz bana ceza veremezsiniz. Cunku cinayeti işleyen ben değilim. Hucrelerimin değişmesi ile ben yeni birisi oldum. Şu andaki cismim masumdur.” Bu sozlere karşı hÂkim ne diyebilir ki? Hicbir şey! Cunku o da eski hÂkim değildir. Bir de kardeşlik ve aile mefhumunu duşunun. Beni dunyaya getiren annemin defalarca maddi bedeni değişikliğe uğradı. Beni dunyaya getirdiği andaki vucudundan geriye hic bir şey kalmadı, tamamen değişti. Benim annem maddi cihetiyle, beni doğurduktan altı ay sonra oldu. Eğer ruhun varlığı kabul edilmezse bu cıkmazdan nasıl cıkılır?
2- İnsan bir boşlukta dunyaya gelse ve goz, kulak, el gibi azaları olmasa; uzunluk, yakınlık, buyukluk, kucukluk gibi mefhumları anlayamamakla birlikte, kendi varlığından asla şuphe etmez. Zira goz, kulak ve el gibi azalar insanın dış Âlemi tanıyabilmesi icin gereklidir. Kişi, o azalar olmadan dış dunyayı tanıyamaz; ama kendi varlığından da şuphe etmez. İşte bu durumda kendini bilen varlık ruhtur.
3- İnsan bir iş yaptığında “Ben yaptım.” der. Bu “Ben yaptım.” sozuyle, fiillerini azalarına isnat etmez. Yani “Ben yaptım.” derken, “Elim yazdı, ayağım koştu, kulağım işitti…” gibi manaları kastetmez. O hÂlde insanın “Ben yaptım.” sozuyle kastettiği “ben” nedir? İnsan “ben” demekle nefs-i natıkasını, yani ruhunu kasteder. “Benim kalemim.” dediğinde, o “ben” ruhtur.
4- Maddenin tabiatında irade ve secebilme yeteneği yoktur. HÂlbuki insanda nihayetsiz iradi hareketler vardır. Eğer insan sadece maddi bir varlık olsaydı, insanda iradenin olmaması gerekirdi. Cunku maddede irade yoktur. O hÂlde bu iradi hareketlerin sahibi madde olamayacağına gore ruh olmalıdır. Demek insandaki irade, ruhun varlığına acık bir delildir.
5- Maddenin tabiatında irade olmadığı gibi; işitmek, gormek, tatmak, hissetmek gibi diğer sıfatlar da yoktur. Eğer insan, ruhu olmayan maddi bir varlık olsaydı. O hÂlde mezkûr sıfatların insanda bulunmaması gerekmekteydi. Madem vardır; o hÂlde insan sadece maddeden yapılmış bir varlık değildir. Onun bir ruhu vardır ve bu sıfatlar da ruhun sıfatlarıdır.
6- Beyin acılarak, parmağı oynatmakla gorevli sinire tembih yapılsa, parmak hareket eder. Fakat asla bir duğmeyi ilikleyemez. Cunku duğmeyi iliklemek kompleks bir harekettir ve hicbir siniri tahrik etmekle bu fiil gercekleşmez. O hÂlde sorumuz şu: Parmağa, duğmeyi iliklettiren beyin değilse, nedir? Elbette ruhtur!
7- Maddenin hareket edebilmesi icin ona maddi bir temas gerekmektedir. Maddi bir temas olmaksızın maddenin hareketi mumkun değildir. HÂlbuki televizyon seyreden bir insan; guler, ağlar, korkar, heyecanlanır ve hakeza… Acaba gulen veya ağlayan madde midir? Elbette hayır, cunku maddi bir temas gercekleşmedi. Oyleyse bu fiiller kime aittir? Elbette ruha!
8- Bir insanı olmeden tarttık 70 kg geldi. Oldukten sonra tarttık yine 70 kg . Acaba bu insandan ne cıktı ki; guler, koşar ve konuşur bir hÂlde iken birden cansız bir hale geldi? Elbette ruh. Cunku maddi bir kayıp olmadığı tartı işlemi ile ispat edildi.
9- Herkesin beyni aynı şekilde calışır; ama buna rağmen fikir farklılıkları vardır. Acaba bu fikir farklılıklarının sebebi nedir? Elbette farklı ruhlarının bulunmasıdır. Eğer fikir sadece beynin bir fonksiyonu olsaydı, herkesin aynı duşunmesi gerekirdi. Zira maddenin sıfatları sabittir ve değişmez. Demek fikirlerin farklılığı, ruhun varlığına bir delildir.
10- Maddi bilimin dahi kabul ettiği telepati, ruhun varlığından başka hicbir şey ile izah edilemez. Birbirlerinden kilometrelerce uzak olan iki insanın vasıtasız muharebe etmesi, madde ile nasıl izah edilebilir? Demek telepati de ruhun varlığına bir delildir.
11- Telekinezi denilen; maddeye temas etmeden, duşunce ile maddeyi hareket ettirmek ancak ruhun varlığı ile izah edilebilir. Dikkat ve konsantrasyon sonucunda kaşıkları eğenleri, onlerindeki eşyaları harekete gecirenleri gormuşuz veya okumuşuzdur. Acaba bu hadiseyi madde ile izah etmek mumkun mudur? Elbette değildir! O hÂlde telekinezi de ruhun varlığına bir delildir.
12- Ruyalar da ruhun varlığına bir delildir. Bircok zaman ruyamızda gorduklerimizin o gun veya daha sonra vukua geldiğini goruruz. Bu, ruhun gayb Âlemlerine yakınlaşması sonucunda elde ettiği bir bilgidir. Ruhu inkÂr edersek bu hadiseyi ne ile izah edebiliriz? Demek ruyalar ve bilhassa sadık ruyalar ruhun varlığını ispat etmektedir.
13- Şimdi hayalinizi kullanarak vucudunuzdaki butun etleri bir yerde toplayınız. Şimdi de kemikleri ve sırasıyla kılları, gozleri, tırnakları ve diğer maddi azaları da aynı yerde toplayınız. Şimdi soruyoruz: Duygularınız nerede? Şefkat, muhabbet, aşk, hırs, kin gibi yuzlerce his nerede? Eğer bunlar maddi bedenin malı olsaydı, onları da hayalen bir tarafa ayırmamız ve vucutlarını gormemiz gerekirdi. Demek bu duygular cismin değil, ruhun malıdır. O hÂlde insanda bulunan her bir duygu ruhun varlığına bir delildir.
14- İnsanlarda lutuf, comertlik, cesaret, ilim gibi sıfatlar farklı farklıdır. Birisinde deniz iken, diğerinde damladır. Eğer bunlar maddenin ozellikleri olsaydı butun insanlarda aynı derecede olması gerekirdi. Cunku maddenin sıfatları sabittir ve değişmez. O hÂlde bunlar maddenin sıfatı olmaz; ancak ruhun sıfatlarıdır. Demek insanlarda farklı derecelerde bulunan butun sıfatlar ruhun varlığını ispat etmektedir.
15- Neşe ve elem iki kaynaktan gelir. Birisi cismanî elemler ve lezzetlerdir. Diğeri ise ruhanî elemler ve lezzetlerdir. Mesela dostuna kavuşan bir kimse lezzet duyar. Bu maddî değil, ruhanî bir lezzettir. Yine denilmiştir ki: “Kılıc yarası iyileşir; ama dil yarası iyileşmez.” Acaba dilin yaraladığı şey, ruhtan başka bir şey midir? Demek insanın aldığı butun ruhanî lezzetler ve elemler, ruhun varlığını ispat etmektedir.
Ruhun varlığını, mezkûr on beş delil ile ispat ettikten sonra, şimdi kÂfire soruyoruz:
Kimdir ruhu yaratan ve onu hayat sahiplerine ufleyen? Allah’tan başka kim vardır, bu hikmetli icada fail olabilsin?
__________________
Ateizmi Yıkan Gercekler | Yaratılış Delilleri - 7: Ruh Verme Delili
Dini Bilgiler0 Mesaj
●11 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Ateizmi Yıkan Gercekler | Yaratılış Delilleri - 7: Ruh Verme Delili