Ateizmi Yıkan Gercekler | Yaratılış Delilleri - 10: Kalıp Delili


Kalıp Delili

Bir pinpon topu yapmak isteseniz, ilk once ne yapmanız gerekir?

İlk yapmanız gereken, pinpon topu icin bir kalıp hazırlamaktır. Kalıp olmaksızın onu imal edemezsiniz. Kalıba duyulan ihtiyac, imal edilen her eşya icin gecerlidir.

Mesela yapay bir cicek yapmak istiyorsunuz. Yine ilk yapmanız gereken, o cicek icin bir kalıp hazırlamaktır. O ciceği ancak bu şekilde imal edebilirsiniz.

Şimdi de toprağı duşunelim:

Aynı toprak beş yuz bin ceşit farklı bitkiyi kendinde bitirebiliyor. Hangi tohumu veya cekirdeği o toprağa atsanız, ondan farklı bir bitki ve ağac cıkıyor. Bu olayın iki farklı izahı olabilir:

1- Bu bitkileri, cicekleri ve ağacları yaratan Allah-u TeÂlÂ’dır. O’nun ilminde her bir bitki ve cicek icin, ilmî ve manevi kalıplar vardır. Nihayetsiz ilmi ile her bir bitki icin, farklı kaderî kalıpları tayin etmiştir. Nihayetsiz olan kudreti ile atomları ve elementleri bu manevi kalıplara sevk eder ve o mahluku yaratır. Butun bunlar, O’nun irade etmesi ile bir anda vuku bulur.

2- Eğer Allah-u TeÂlÂ’nın varlığı -hÂşÃ‚- kabul edilmezse, şu iki şıktan birisi kabul edilmek zorundadır:

A-) O toprağın icinde bitkiler adedince maddi kalıplar olmalıdır. Toprak, bu maddi kalıpları kullanarak nebatatı icat etmektedir.
Zira ortada bir eser vardır ve bu eserin meydana gelebilmesi icin de kalıba ihtiyac vardır. Kalıp olmaksızın boyle intizamlı bitkilerin yaratılması mumkun değildir. Yapay bir cicek icin bile maddi bir kalıba ihtiyac varsa, bu hadsiz cicek ve bitkilerin kalıpsız yaratılması elbette mumkun değildir. O hÂlde toprakta, beş yuz bin farklı tur icin, beş yuz bin farklı kalıp vardır.

Bu şıkkı, yani bir saksı toprağın icinde beş yuz bin farklı kalıbın bulunduğunu kabul etmek ‘akıl sahipleri icin’ mumkun değildir. Hem iş sadece beş yuz bin farklı kalıp ile de bitmemektedir. Bu turlerin her bir ferdinin farklı bir şekli vardır. Hatta yaprak ve cicekleri dahi kendi cinslerinden farklıdır. O hÂlde bu toprakta, değil beş yuz bin maddi kalıbın bulunduğunu kabul etmek, yaratılan bitkiler adedince maddi kalıpların varlığını kabul etmek gerekiyor. Zira hicbir bitki diğerine birebir benzemez ve her biri kendine mahsus bir kalıp ister.

B-) Eğer toprağın icinde boyle hadsiz maddi kalıpların varlığını kabul edemezsek -ki edemeyiz- o zaman toprakta manevi ve ilmî kalıpların varlığını kabul etmemiz gerekecektir. Cunku muntazam bir eser, kalıp olmaksızın icat edilemez. Eğer kalıp maddi olmazsa, ilmî ve manevi olmak zorundadır. Yani o bir avuc toprak, butun bitkilerin vucut yapılarını, şekillerini, yaratılış kurallarını, uzerindeki yaprakları, cicekleri, meyveleri vs. bilmeli ve kudretiyle de atomları bu ilmî kalıplara sevk etmelidir. Bu da ancak bir avuc toprağın, Allah’ın ilmi kadar bir ilme ve Allah’ın kudreti kadar bir kudrete sahip olması ile mumkundur.

Bir daha ozetlersek: Topraktan cıkan bitkiler, cicekler ve ağaclar bir kalıptan cıkmışcasına mukemmel bir şekilde yaratılıyor. Goz onundeki bu harikulade yaratılışı gordukten sonra ya demeliyiz ki: “Bu nebatatı yaratan Allah-u TeÂlÂ’dır. Allah’ın nihayetsiz ilminde her bir bitki icin manevi ve ilmî kalıplar vardır. Atomlar, kudretin sevkiyle bu kalıplara girerler ve bu şekilde nebatat halk edilir.”

Eğer -hÂşÃ‚- Allah’ın varlığı inkÂr edilirse, o hÂlde gozumuz onundeki bu faaliyeti izah edebilmek icin şu iki sozden birisi kabul edilmek zorunda kalınır:

1- Ya toprağın icinde her bir nebat icin maddi kalıplar vardır. Toprak, o maddi kalıpları kullanarak bitkileri yaratır. Bu halde, bir saksı toprağın icinde bitkiler adedince maddi kalıpların varlığı kabul edilecektir.

2- Eğer toprağın maddi kalıbı yoksa ilmî ve manevi kalıpları olmalıdır. Yaratılan her bitkinin vucut yapısını ilmi ile bilmeli ve kudreti ile de zerreleri o manevi kalıplara sevk etmelidir.

Allah’ın nihayetsiz ilmini ve kudretini kabul edemeyip O’nu inkÂr edenler, bir avuc toprağa Allah’ın ilmi kadar bir ilmi ve O’nun kudreti kadar bir kudreti verirken acaba utanmıyorlar mı?

Ya da gercekten, her ceşit bitki icin maddi bir kalıbının o toprakta bulunduğunu mu kabul ediyorlar?

Ya da saydığımız seceneklerden başka bir secenek mi var ki onunla bu eşyanın icadını izah ediyorlar?

Ya da her şeye gozlerini kapatarak “tesaduf” deyip mi geciyorlar?

İşte Ey kÂfir! Allah’ı inkÂr ettiğinde neyi kabul etmek zorunda olduğuna bak ve eğer insaniyetini hÂl kaybetmemişsen bundan utan!
__________________