Baharatlar 7 ana grupta incelenir:
1 . Koklerinden faydalanılanlar : Kara turp, kırmızı turp gibi.
2. Govdelerinden faydalanılanlar : Zencefil, tarcın gibi.
3. Yapraklarından faydalanılanlar : Nane, kekik, merzenguş, maydanoz, defne gibi.
4. Soğan yapısında olanlar : Mutfak soğanı, sarmısak gibi.
5. Ciceklerinden faydalanılanlar : Karanfil gibi.
6. Meyvelerinden faydalanılanlar : Kimyon, anason, karabiber, kırmızı biber, vanilya gibi.
7. Tohumlarından faydalanılanlar : Hardal, kucuk Hindistan cevizi gibi.
Anason: Haziran-ağustos aylarında, beyaz renkli cicekler acan, 50-60 cm yuksekliğinde, bir senelik bitkidir. Govdesi dik, silindir biciminde, ici boş, cok dallı, tuylu ve ustu cizgilidir. Alt yaprakları uzun saplı, oval veya kalb bicimindedir. Cicekler bileşik şemsiyelerde toplanmışlardır. Meyveleri armut şeklinde kucuk, uzeri tuylu, yeşilimsi sarı renklidir. Başta Ege bolgesi olmak uzere butun Anadolu’da bahcelerde yetiştirilir. Kultur anasonunun vatanının Anadolu olduğu tahmin edilmektedir. Meyvalarında nişasta, musilaj, sabit ve ucucu yağ bulunmaktadır. Ucucu yağ miktarları bitkinin cinsine ve yetiştiği yerin şartlarına bağlıdır. Ucucu yağın % 80-90’ı anetoldur. Anetol, zehir etkili fakat bu etkisi cok olmayan bir maddedir. Meyvelerinden su buharı distilasyonu ile elde edilen anason yağı, hemen hemen renksiz ve karakteristik kokuludur. Anason tıpta midevi, bağırsak gazlarının teşekkulunu onleyici, hazmı kolaylaştırıcı ve goğus yumuşatıcı olarak kullanılır. Ayrıca nefes darlığı, oksuruk ve kalb carpıntısı rahatsızlıklarında da etkilidir. Anason yuksek dozda alındığında baş ağrısı, uyuşukluk, gorme zorluğu yapar. Daimi kullananlarda anisizm hastalığına sebeb olur. Bilhassa cocuklara uyku vermede, midede teşekkul eden gazları gidermede cok faydalıdır. Bebekler icin bir cay kaşığı tohum bir bardak suya olmak uzere cay olarak hazırlanır. Yemeklerden once veya sute katılarak bir kac cay kaşığı verilir. Buyukler % 1-2’lik cayını gunde 2-3 bardak alabilir. Kullanılan kısmı, meyvaları ve yapraklarıdır. Meyveleri tamamen olgunlaştıktan sonra toplanır ve golgede kurutulur
Corekotu: Haziran-temmuz ayları arasında yeşille karışık acık mÂvi renkli cicekler acan, 20-40 cm boyunda bir senelik, otsu bir bitkidir. Yol kenarları ve bilhassa ekin tarlaları icinde bulunur. Govde dik ve kısa tuyludur. Yaprakların alttakileri saplı, usttekileri sapsızdır. Cicekler uzun saplı ve tek tektir. Tac yaprakları iki loplu ve bal ozu bezleri taşıyan 8 tÂne kucuk parca hÂlindedir. Meyveleri cok tohumlu olup, tohumlar siyah renkli ve oval şekillidir. Guney Avrupa, Balkan memleketleri, Kuzey Afrika, Turkiye ve Hindistan’da yetiştirilmektedir. Bitkinin kullanılan kısımları tohumlarıdır. Tohumları tamÂmen olgunlaştıktan sonra toplanır ve guneşte kurutulur. Corekotu tohumlarında ucucu ve sabit yağ, tanen, şekerler, glikozit bunyeli bir saponin ve alkaloitler bulunmuştur. Tohumları gaz sokturucu, uyarıcı ve idrar sokturucu olarak kullanılmaktadır. Guzel kokusu sebebiyle mushil ilÂclarının icine ilÂve edilen iyi bir lezzet ve koku değiştiricidir. Corekotunun Anadolu’da bulunan ve aynı şekilde kullanılan diğer turleri şunlardır:
Şam corekotu (Nigella damascena): Yaprakları parcalıdır. Cicekleri tek ve ust yapraklar tarafından ortulmuş durumdadır. Parlak mÂvi ciceklidir.
Kır corek otu (Nigella arvensis): 10-30 cm yuksekliğinde mÂvi ciceklidir. Yaprakları sivri parcalıdır. Tohumları kurt duşurucu olarak da kullanılır.
Defne: 6-18 m yuksekliğinde, yuvarlak tepeli ve sık dallı bir ağac veya ağactır. Almaşık sapın iki yanında karşılıklı değil de aralıklı olarak bir sağda, bir solda bitmiş yapraklar şeklinde dizilmiş, 7.5-10 cm uzunluğundaki yapraklar oval bicimli, donuk renkli derimsi ve sert kenarları da genellikle dalgalıdır. Bitkinin sarımsı veya yeşilimsi beyaz renkte kucuk cicekleri, olgunlaştığında rengi koyu mora donen tek tohumlu, etli meyveleri vardır. Bitkinin kullanılan kısmı yaprak ve meyveleridir. Yaprakları ucucu yağ yonunden zengindir. Baharat olarak kullanılır. Defne meyvelerinde de ucucu yağ ve diğer yağlar, acı maddeler bulunur. Meyveleri midevî ve sinir ağrılarına karşı kullanılır. Meyve yapraklarından elde edilen yağ cildi tahriş edici merhemlerin icine konur. Aynı maksat icin veteriner hekimlikte de, bundan başka sabun ve şampuanlara koku vermek icin de kullanılır.
Hardal: 0,2-1,5 m boylarında beyaz veya sarı cicekli, yıllık otsu bitkilerdir. 10 kadar turu vardır. Turlerinin coğu Akdeniz cevresi memleketlerinde yetişir. Hardalın beyaz hardal otu, siyah hardal otu, yabanî hardal olmak uzere değişik turleri vardır.
Siyah hardal otu (Sinapis nigra): 1-1,5 m boyunda, bir yıllık sarı cicekli otsu bir bitkidir. Yaprakları saplıdır. Meyveleri 1-3 cm uzunlukta 2-3 mm genişlikte, sap uzerine yatık, tuysuz, hemen hemen dort koşeli, kısa sivri ucludur. Yassı ve koşeli olan meyvelerinde tohumların bulunduğu yerler şişkindir. Tohumlar kırmızımsı siyah renktedir. Bitkinin Orta Avrupa, Anadolu ve İran’da kulturu yapılır.
Kullanılan kısımları tohumları ve tohumlarından elde edilen yağıdır. Bitkinin yaprakları dokulmeye başladığında meyve salkımları toplanır. Bunlar 15 gun kadar golgede kurutulduktan sonra tohumları alınır. Hardal tohumlarında musilaj, yağ, sinapin, sinigrin isimli glikozit ve mirozinaz fermenti vardır. Cok eskiden beri tıpta kullanılmaktadır. DÂhilen hardal tohumu unu az dozlarda midevî, yatıştırıcı ve tarcınla karıştırılırsa iyi bir iştah acıcıdır. HÂricen yakı, lapa veya banyo hÂlinde romatizma ve bronşitte mevzii tahriş yapmak icin kullanılır. Hardal yağı cildi tahriş eder, onun icin surulduğu yer kızarır. Hafif antiseptiktir. Dumanı oksuruk ve gozyaşı getirir. En fazla baharat olarak kullanılır. Deriyi tahriş edip, kızarttığından ic organlardaki kanı dışarıya toplar. Zehirlenmelerde kusturucu etkisinden faydalanılır. Hardal yakıları bir saatten fazla tutulmamalıdır. Aksi halde yılancığa benzer buyuk şişler meydana gelir. Yakılar ılık suda ısıtılır. Sıcak su fermentleri tahrip eder. Hardal yakısı, hardal tozunun kÂğıt uzerine yapıştırılması suretiyle elde olunur. Kullanılacağı zaman ılık suda ıslatılarak hardallı tarafı deriye gelecek şekilde kullanılır.
Beyaz hardal otu (Sinapis alba): Beyaz cicekli hardal otudur. Vatanı Akdeniz cevresi memleketleridir. Orta Avrupa ve Kuzey Amerika’da da kulturu yapılır. Onemli bir yağ bitkisidir.
Beyaz hardal otunun sarı-kırmızı veya beyaz renkteki olgun tohumlarından hardal yağı elde edilir. Kullanılışı siyah hardal otu ile aynıdır.
Yabani hardal (Sinapis arvensis): 20-60 cm yuksekliğinde, memleketimizde tarla ve nadaslarda, yol kenarlarında yetişen bir tarla otudur.
Hindistancevizi: Srilanka, Malezya ve Afrika ulkelerinde yetiştirilir. Baharat olarak kullanılan, bilinen Hindistancevizi meyvesinden farklıdır. Kucuk hindistancevizi olarak anılır fakat tamÂmen farklı olan bir bitkidir. Tropik bolgelerde (Moluk Adaları) yetişir. Yaz ve kış yeşil olur. 10 m yuksekliğindedir. Avrupalılar buna muskatcevizi de derler. Cunku Avrupa’ya eskiden Arabistan limanlarından Muskat’tan gonderilirdi. Tohumları tıpta kullanılır. Meyveleri kapsul bicimdedir. Her kapsul irice bir tohum ihtiv eder. Tohumun icinde “arillus” denilen ağsı bir ortu vardır. Tohumları ve etli olan aril denilen kısmı kullanılır. Tohumları miristisin, ucucu yağ, nişasta ihtiv eder. Aromatik kokusundan dolayı bÂzı ilacların bileşimine girer. Sindirim kolaylaştırıcı ve gaz sokturucu etkisi vardır. Bu sebeple bilhassa kucuk cocuklara verilir. Etli kısmı da aromatik kokuludur. Yuksek dozları zehirlidir. Turkiye'de yılda 1500 ton civarında tuketilir. Tatlı ve pastacılarda yoğun olarak kullanılır.
Karabiber: Hindistan, Brezilya, Singapur, Malezya, endonozya ve Vietnamda yetiştiriliyor. Adana ciarında deneme uretimleri yapıldı, fakat başarılı sonuc alınamadı. Ulkemizin iklimi Karabiber yetiştirilmesini musait değil. Karabiberin, Salvak, Malabar ve Beyaz Karabiber olmak uzere uc ceşidi var. Bunlardan Salavak, biraz cekildiği zaman esmer, Malabar acık giri ve Beyaz Karabiber ise sut beyazı renginde oluyor. Karabiber, başta kebap ve kofteler olmak uzere, bircok yemekte kullanılıyor. Karabiberin ulkemizdeki yıllık tuketimi 3 bin ton civarında.
Karanfil: 10-20 m yuksekliğinde, yaprak dokmeyen ağaclardan elde edilir. Vatanı, tropik Asya (Moluk Adaları, Zengîbar) dır. Karanfil bildiğimiz sus karanfil ciceğinden farklıdır. Yaz kış yeşil kalan yaprakları, meşin gibi serttir. Cicekleri pembedir ve kiraz cicekleri gibi demet hÂlinde bulunurlar. Bu ciceklerin kurutulmuş tomurcukları “karanfil” adını alır. Kurutulmuş tomurcuklar, 10 mm boyunda, civiye benzer şekilde, ovaryumu hafif dort koşeli, dort tac ve canak yaprağından meydana gelmiş olup, kırmızı-kahverenklidir. Cicek sapları da karanfil adıyla satılmakta ise de ikinci kalite urun sayılmaktadır. Karanfile koku ve lezzetini veren “eugenol” adındaki bir ucucu yağdır. Kurutulmuş tomurcuklar ezilip subuharı distilasyonuna tÂbi tutulursa % 14-20 kadar karanfil esansı denilen ucucu yağ elde edilir. Bu ucucu yağda % 80-90 kadar eugenol ve %3 kadar da asetil eugenol bulunur. Eugenol, hoş kokulu, kuvvetli antiseptik ve analjezik bir maddedir. Karanfil cok eski cağlardan beri baharat olarak kullanılmaktadır. Eskiden saraylarda konuşacak kimseler, nefesleri guzel koksun diye karanfil kullanırlardı. Tıpta, diş hekimliğinde, diş tedÂvisinde ağrı kesici ve antiseptik olarak kullanılır. Gaz sokturucu bir etkisi de vardır. Diş macunlarının terkibine girer. Pasta ve şekercilikte, parfumeride ve sabun sanÂyiinde kullanılır. Ayrıca eugenol vanilin eldesinde kullanılan başlıca maddelerden biridir. Bugun karanfilin en cok yetiştirildiği ve ihrac edildiği ulkelerin başında Zengibar ve Madagaskar gelir.
Kekik: Mayıs-eylul ayları arasında cicek acan cok yıllık, cok dallı, odunsu ve kucuk calımsı bir bitkidir. Yol kenarlarında kurak bolgelerde, bilhassa dağlık yerlerde cok rastlanır. Tabanda odunlaşmış bir govdesi, ince dort koşeli ve kırmızımsı renkli dalları vardır. Yaprakları 1 cm kadar uzunlukta, oval, sapsız veya kısa saplıdır. Yapraklarda, ucucu yağ depo eden salgı tuyleri bulunur. Cicekler kucuk, iki veya cok cicekli pembemsi, mor-beyaz veya kırmızı renklerde, dalların uclarında kuresel durumlar teşkil ederler. Canak ve tac yaprakları tupsu ve lopludur. Anadolu’da oldukca yayılmış olup, bircok varyeteleri de vardır. Memleketimizde 37 kekik turu bulunmaktadır. Halk arasında kekiğe benzeyen mercan koşk veya merzenguş (origanum) turleri; İstanbul kekiği, İzmir kekiği gibi adlarla kekik yerine kullanılmaktadır. Kekiğin sarımsı renkte bir ucucu yağı vardır. Bu yağda onemli olan ve kokusunu veren thymol bulunur. Kekik, cay hÂlinde mide ağrılarına karşı, dolaşım uyarıcısı, baharat olarak ve idrar sokturucu olarak kullanılır. Thymol az dozlarda midevî, balgam sokturucu, sinir kuvvetlendirici ve boğaz ağrılarına karşı kullanılır. Yuksek dozlarda ise antiseptik ve kurt duşurucu olarak verilir.
Kimyon: Konya ve Polatlı'da yetiştirilir. Konya'da yetiştirilen, sarımtırak bir renge sahiptir. Cekildiği zaman Polatlı cinsi hafif esmer olur. Sucuk ve kofte yapımında kullanılır. Aromatik yapısı sebebiyle, kıyma ile yapılan yemeklerde tercih edilen bir baharattır.
Kırmızı Pul Biber: Guneydoğu illerinde, en cok Gaziantep ve ıslahiye'de uretiliyor. Biberin yuzde 60'ı Islahiye'de uretilir. Fakat buna Maraş biberi denir. Kırmızı Biber, kurutulup, taş değirmende kalın bir şekilde oğutulur. Yıllık 10 bin ton tuketiliyor.
Kofte Baharı: Bu baharat, değişik baharatların belirli olculerde karıştırılıp eoğutulmesinden elde edilen bir karışım. Ana maddesi kişniş. Karabiber, Tatlı Kırmızı Biber, az miktarda Karanfil, Defne yaprağı ve Kekik'ten oluşuyor.
Susam: Bir metre boyunda, yağ veren bir yıllık otsu bir bitkidir. Başlıca Hindistan, Cin ve Sudan’da yetişir. Bitkinin alt yaprakları karşılıklı ve loblu, ust yapraklar tam ve mızrak şeklindedir. Cicekler beyaz veya pembe olup, yaprakların koltuğunda salkım durumunda toplanmışlardır. Meyveleri 2-3 cm boyunda, uzun, prizmatik ve cok tohumlu bir kapsuldur. Susam, sıcağı cok sever. Isı miktarı fazla olan yerlerde tohum verimi ve yağ oranı artar. Orta derecede ağır ve humuslu topraklarda iyi yetişir. Tohumlarından % 50 civÂrında yağ elde edilir. Yağı hemen hemen kokusuz ve soluk renklidir. Yemek yağı olarak kullanılır. TedÂvide mushil etkilidir. Kabukları soyulmuş susam tohumlarının ezilmesiyle tahin elde edilir. Bu da tahin helvası yapımında kullanılır. Ayrıca susam tohumları simit ve pastaların uzerine konur.
Sumak: Guneydoğu Anadolu'da yetişen, calı gurubundan, bodur bir ağacın yapraklarının kurutulup toz haline getirilmesiyle elde edilir. Yaprakları tanen, şekerler ve sarı renkli boya maddeleri taşırlar. Kabız edici, kan kesici, antiseptik etkili olup, ayrıca yunlu kumaşların boyanmasında kullanılır. Boğaz ve diş etleri hastalıklarında da gargara hÂlinde kullanılır. Sumağın, sarı ciceklerinin tac yaprakları ve meyvelerinde oldukca keskin ekşi bir lezzet vardır. Guneydoğu'ya has "ezme" ve ceşitli yorelerde yapılan mantı ile birlikte yenilir.
Tarcın: Vatanı Guney ve Guneydoğu Asya olan, yaprak dokmeyen aromatik kokulu ağactan elde edilir. Onemli olan iki tur tarcın en cok kullanılmaktadır.
Cin tarcını (Cinnamamum cassia): Guneydoğu Cin’de yetiştirilen bir turdur. 10-12 m yuksekliğinde kışın yapraklarını dokmeyen bir ağactır. Esas ağacın kurutulmuş kabukları kullanılır. Kabukların dış kısmında mantar tabakası bulunur ve grimsi renklidir. Kokusu kuvvetli ve ozel, tadı tatlımsı ve yakıcıdır. Tanen ve ucucu yağ taşır. Baharat olarak kullanılır. Meyveleri de baharatlı lezzetli ve tarcın kokuludur Tarcın yerine kullanılır.
Seylan tarcını( Cinnamomum seylanicum): Kışın yapraklarını dokmeyen kucuk bir ağactır. Hindistan ve Doğu Hint Adalarında yetişir. Kabukları kahverenkli, boru şeklinde ic ice gecmiş ve mantar tabakası yoktur. Ozel kokulu ve tatlımsı baharlı, lezzetlidir. Tanen ve ucucu yağ taşır. Kabız, gaz sokturucu ve antiseptik etkisi vardır. Baharat ve koku verici olarak kullanılır.
Tarcın esansı: Seylan tarcınının kabuklarından elde edilen bir ucucu yağdır. Kuvvetli tarcın kokuludur. Gıd ve parfumeri sanÂyinde koku verici olarak kullanılır.
Tatlı Toz Biber: Hic acısı olmayanı, Geyve'de, Osmangazi civarında uretiliyor. Tatlı Kırmızı Biberi'in kurutulup oğutulmesiyle elde ediliyor. Ayrıca, acı olan cinsi ise Karacabiy, Kemalpaşa ve İnegol'de yetiştiriliyor.
Vanilya: Bircok tropikal ulkelerde yetiştirilen, tırmanıcı govdeli bitkilerdir. Vatanı Meksika, Madagaskar, Java ve Antillerdir. Bitkinin yaprakları sapsız, yassı ve etlidir. Meyveleri 15-20 cm uzunlukta, yassı, iki uca doğru incelmiş, parlak siyahımsı renkli bir kapsuldur. Kokusu ozel ve tadı acıdır. Yeşilken toplanıp, sonra suda haşlandıktan sonra kurutulan meyveleri kullanılır. Ozel kokulu vanilin maddesi ancak fermentatif bir kurutma sonucunda meydana gelmektedir. Vanilin meyveden glikosit ile bağlı durumdadır. Ancak boyle bir kurutma esnÂsındaki mayalanma ile serbest hÂle gecmektedir. Mîde ve sinir sistemini uyarıcı etkilere sÂhiptir. Koku verici olarak gıd sanÂyiinde kullanılmaktadır.
Yenibahar: Batı'da "Jameika Biberi" olarak da bilinir. Başta Jameika olnak uzere, Maksika ve Malezya'da yetiştirilen Yenibahar, "Pimento Officinalis" adlı bitkinin, olgunlaşmamış meyvelerinden elde edilir. Ozellikle koftelerde kullanılıyor. Yılda 500 ton tuketiliyor.
Zencefil: 100 cm boyunda kamış gorunuşunde cok yıllık otsu bir bitkidir. Yapraklar mızrak şeklinde sivri uclu ve tarcın kokuludur. Cicekler sarı renkli ve coğu bir arada bulunurlar. Zencefilin vatanı Guney Asya olmakla berÂber Hindistan, Batı Afrika gibi bircok tropik bolgelerde ekimi yapılır. Memleketimizde ancak seralarda yetiştirilir. Nemli iklimi ve sulak yerleri sever. Bitkinin kokleri nişasta, recine ve ucucu yağlar taşır. Kokler yassı ve grimsi renklidir. Kuvvetli kokulu ve biraz acımsı lezzetlidir. Baharat olarak kullanılır. Zencefil yağının hazmı kolaylaştırıcı tesiri vardır. Ayrıca yatıştırıcı ve gaz sokturucu etkiye sÂhiptir.
BAHARATIN OYKUSU
Baharatlar, cicek, yaprak veya kabukları kurutularak, dort mevsim lezzet ve şifa dağıtıyor. Bazen bir ciceğin, bazen dev bir ağac kabuğunun, bazen de bir orkide soğanının adı olan baharatlar, insanoğlunun cok eskilerden beri değişik amaclarla kullandığı bitkilerdir.
Baharatın ilk kullanıldığı yer olarak, Uzak Doğu kabul edilir. Avrupa'da ilk tanınan baharatlar ise, Hint Karabiberidir. O yıllarda, birşeyin pahalı olduğunu ifade etmek icin, "Karabiber gibi pahalı" denildiği de kayıtlarda yer almaktadır. Avrupalı'larca yağ ve merhem yapımında kullanılan tarcın, Hindistan ve Seylan gibi ulkelerden, kervanlarla İskenderiye'ye kadar getiriliyordu. Oyle ki, bir zamanlar tarcının, Arabistan'da yetiştirildiği zannediliyordu. İlk cağdan beri Cin ve Hindistan'da kullanılan zencefilin, Hindistan'dan geldiğini bilmeyen Dioskorides ve Plinius'a gore, bu baharat Yunanlılar'a Persliler tarafından tanıtıldı. Zencefil, Romalı'ların besin maddelerinde buyuk rol oynamıştı.
Zencefilin Ortacağ Avrupası'nda kullanımı, karabiber kadar yaygındı ve onun gibi pahalıydı. İlac ve boya olarak kullanılan, Keşmir, İran ve Frigya'dan gelen safran, Romalılar tarafından biliniyor ve kullanılıyordu.
Baharatın Bizans İmparatorluğu yoluyla Avrupa'ya gecmesi, 9. yuzyıldan itibaren engellendi. Ama cok miktarda tuketilen etin muhafazası icin, baharata duyulan ihtiyac ve onun guzel tadı, zengin sınıflarına baharatı unutturamadı.
Baharatın yıldızı Avrupa'da yeniden parladı ve safran, Fransa ile İtalya'da ekilmeye başladı. Doğu Akdeniz limanları (İskenderiye) Avrupalı tuccarlara yeniden acılınca, Venedikli'ler Avrupa piyasasında hemen hemen bir tekel kurdular.
Orta cağın sonunda, Avrupa'da baharat tutkusu, aşırı derecede coğalmıştı. Şatafatlı ziyafetlerde baharatlı yemekler yapmak modaydı. Alabildiğine zenginleşmiş olan baharat tuccarları, Floransa'da bu işi sanat haline getirdiler ve 19. yuzyılın başında 288 ceşit baharat sattılar. Venedik'in tekelinden kurtulmak icin baharat sağlamaya calışmak, buyuk coğrafi keşiflerin onemli sebeplerinden biri oldu. 16. ve 17. yuzyıllarda, Portekiz, İspanya, İngiltere, Fransa ve Hollanda gibi somurgeci ulkeler, baharat ticaretinde sıkı bir yarışa girdiler.
İ bni Sina'nın bahsettiği, Hindistanceveze ve Meksike vanilyası, 16. yuzyılın başında Avrupa'ya geldi. Atlantik limanlarına buyuk miktarda gelen baharatlara, sayısız iyileştirici nitelikler atfediliyordu. 1560 yılına kadar, baharatın fiyatı Lizbon'da surekli bir artış gosterdi. Bundan sonraki iki yuzyıl boyunca da, baharat surekli değeri artan bir urun oldu. Baharat yetiştiren yerlerin artması ve de yemek zevkinin değişmesi, 19. yuzyılın başlarında baharatın ticari onemini biraz olsun azalttı.
Baharat Anadolu'ya Afrika ulkelerinden yine kervanlarla getiriliyordu. Develerle guney illerimize gelen baharatlar, daha sonra oradan diğer illere ve İstanbul'a gonderiliyordu. Baharat ceşitlerinin Uzakdoğu'da da yetiştirilmeye başlamasıyla, buradan denizyoluyla İskenderun'a getirildi.
Hem getirilmesinin zor olması, hem de ekonomik olmaması sebebiyle, zamanla bircok baharat da yurdumuz topraklarında yetiştirilmeye başladı. Fakat, Karabiber, Hindistancevizi gibi, iklim şartlarının musait olmaması sebebiyle yetiştirilemeyen 5-6 ceşit halihazırda ulkemize başka yerlerden getiriliyor.
Baharatı gunumuzde en cok Hintli'ler kullanıyor. Bunun yanısıra, Avrupa ve Amerika'da da baharat kullanımı cok yaygın. Bilhassa italyan ve Fransız mutfaklarında baharatın buyuk bir onemi var. Turkiye de, en cok baharat kullanan ulkeler arasında yer alıyor. Ozellikle Guneydoğu illerimizde, acı biber tuketimi bir hayli fazla.
__________________
Baharatlar
Yemek Tarifleri0 Mesaj
●19 Görüntüleme