DİNİMİZ GUZEL AHLAKTIR.
İnsanın kendi kendinin olması, kendi varlığını yaşaması ile mumkundur. Dindarlık insanın kendini yaşaması ve kendi varlığını kendine mal etmesidir. Dinin, insana bir takım mecburi disiplinler şeklinde yuklediği ibadet, kulun kendi varlığını derinden duyması ve yaşaması, sonsuz ve mutlak kudretin onunde kendi hicliğini idrak etmesidir. İnsanın kendi hayatını yaşaması, kendi varlığının tadını tatması, kendi sahibini tanıması ile mumkun olur.
Allah' a iman, mutlak varlık karşısında insanın kendi varlığını meşru gostermesidir. İman insan vicdanının kendine karşı verdiği bir imtihandır. Cansız eşya ile hayvanlar kendi varlıklarının farkında değiller. Kendi varlığının şuuruna sahip olan tek canlı da insandır. İnsan kendi kendini yaşadıkca ondaki varolma şuuru da artar ve varlığının sırrını anladıkca mutlak varlığı tanımaya başlar.
İnsana kendi varlığını butun derinliğiyle yaşatarak, onu Allah' a bağlayan sistemin adı dindir.
Medeniyet, insanın kendini duşunmesi ile başlamıştır. İlkcağların av ve diğer maddi ihtiyaclar peşinde omur tuketen insanı, elbette kendini duşunecek zamanı bulamamıştı. Sokrat' ın "kendini bil!" ihtarı, insanın kendine donmek ihtiyacına tercuman oldu. Bu soz, sadece ahlak ve felsefe değil, insanlığın uyanmasında bir donum noktası teşkil etti.
Hristiyanlık ve muslumanlık gibi son gelen ilahi dinler, insanın kendi ruhi varlığını yaşaması esasına dayanır. Gercek manada dindarlık insanın kendisine donmesi, insan varlığını mana ve değer kazanması anlamına gelir. Maddi yaşayıştan kurtulamıyan ve kultu seviyesi, manevi derinlikleri anlamaya yetmeyen insan, hangi cağda yaşarsa yaşasın, ilkel sayılır ve dinin hakikatına nufuz etmesi imkansız olur. Cunku yaşanan hayat, insanın duşunce yapısını şekillendirir ve onu kendi olculerine bağımlı kılar.
Her turlu teknik ilerlemeye ve cağımızın geniş imkanlarına rağmen, bugunun insanını derinlik olcusune vuracak olursak, sadece din namına değil, medeniyetimiz namına da yuz kızartıcı bir insan unsuru ile karşı karşıya kalınır. Maddi ihtiyacların cokluğu ve bu ihtiyacların arkasıda tuketilen butun bir hayat, insanları duşunce ve duyguda, dunya ve hayat goruşunde, hatta dindarlıklarında bile maddi olculere mahkum etmiş bulunmaktadır. Bu maddi yaşayış ve olculer icinde bugunun insanı, ilk cağların insanınından pek farklı değildir. Onun din ve ahlak gibi manevi meselelerle yabancı kalınışı, henuz dindar olabilecek duşunce seviyesine erişememiş olmasındandır. Cunku bugunun insanının kendi kendini duşunerek ve kendi varlığını yaşayacak zamanı yoktur. Gunluk hayat, insanı tamamen kendi varlığının dışıda yaşatmakta, maddi ihtiyaclar onu arkasından koşturmaktadır. Bu hal yalnız din ve ahlak icin değil, medeniyet icin de buyuk tehlikedir. İnsanlık, yarınından emin olmadığını ve kendine guvenmediğini her haliyle belli etmektedir.
"Peygamberimizin muvaffakiyetinin en buyuk sırrı, din meseleleri ile teker teker uğraşmayıp, dini butun bir hayat goruşu icinde topluca ortaya koymuş olmasıdır."
"Bazı eşyalarımız olmasın zararı yok ama hayatımız bizim olsun!" diyecek ve insanlığı bu derece tehlikeli yoldan cevirip kendine getirecek ikinci bir Sokrat' a ihtiyac vardır.
Esasen bu gidişe mani olabilecek tek umit din ve dindarlık iken, dindarlar da hayatın bu serseri akışına kendilerini kaptırmış bulunmaktadırlar. Onların da hayat goruşleri, yaşayış ve duşunce tarzları tamamen maddidir. Dunya zevklerinden mahrum kalmamak, hatta azami derecede istifade etmek icin onlar da diğerleriyle yarış halindedirler. Hicbir dunya zevkini kacırmayan ve luks arabalar icinde oruc acan musluman zengin hanımları, zevku sefa icinde omur suren hacılar, Ortacağ kralları gibi yaşayan şeyh taslakları, hangi hayırlı hizmetin mumessilidirler? Kultursuz, duygusuz ve merhametsiz bir hayat yaşarken, insanın yalnızca muhafazakar bir kılık icinde gorunmesi, musluman olması icin kafi midir? Hem deniz sefasından hem de tesetturden gecmemek icin modern plajlarda sabahlıkla denize giren ve dikkat ceken dindar hanımlar, hangi komediyi oynuyorlar?.. Butun bunlar, dindarların ne kadar koksuz, ne kadar gulunc bir din anlayışı icinde olduklarını gostermez mi? Ruhsuzluğu, duygusuzluğu ve guluncluğu ile yaşatılan bu dindarlığı, ruhların kurtarıcısı diye gencliğe ve gelecek nesillere sunmak mumkun mu? Dindar zumrenin liderleri olduuunu sanan musluman tuccarların kendi cocuklarına ve yakın cevrelerine bakılacak olursa, onların neslin istikbaliyle ilgili tek meseleleri bulunmadığı gorulur. Bu gidişle pek yakın bir gelecekte bunlar mason localarında da ekseriyeti teşkil ederlerse hic şaşmamak gerekir. Nasıl olsa din ile sermaye eleledir Şekilden başlayan, butun kuvvetini ve duşunce tarzını maddeden alan bir dindarlığın son karargahı, maddi iktidarı ellerinde bulunduranların kucağıdır.
Din şekil değildir. Dinin aslı, manevi ve ruhani olanı, maddi ve cismani olana tercih etmektir. Dindarlık da manevi hazları elde edebilmek icin, maddi lezzetleri terk etmektir. Dindarlık kendini takkenin renginden, tesbihin cinsinden, sakalın boyundan ve baş ortusunden once ruhun derinliğinde gosterir. Varlığımızı tesiri altına alır, onu yoğurur ve şekillendirir.
Tehvid yalnız tek olan Allah' a inanmak değildir. Kendi ic dunyamızda tezat ve tenakuzlardan kurtulmak suretiyle bir ruh istikarına ve ahengine kavuşmaktır.
Bu olcu ve ahenkten mahrum olan dindarın, dini parca parca şekil ve tezahurleri ile temsil etmesi, hele telkin etmeye kalkışması, din hakkında şupheleri giderecek yerde, yeni yeni şuphelerin doğmasına sebep olur. Cunku maddi mefeat elde etmek icin taassup tohumu sacanlar, mahsul zamanında hem kendilerine, hem de dine karşı yalnızca kin ve nefret bicerler. Allahın dininde hic kimsenin şahsi tasarruflara girişmesine musaade edilmemiştir. Din talin ve telkininde ornek bir ve tektir: O da alemlere rahmet olarak gonderilen Hz. Muhammed' dir.
Peygamberimizin muvaffakiyetinin en buyuk sırrı, din meseleleri ile teker teker uğraşmayıp, dini butun bir hayat goruşu icinde topluca ortaya koymuş olmasıdır. Bundan dolayıdır ki, muslumanlığı bir butun olarak tanıtacak ve onu kendi butunluğu icinde ele alacak yerde, onun yalnızca şu veya bu emrinin yerine getirilmesi icin, mesela sadece icki veya sadece kumar yasağı icin yapılan bir mucadele neticesiz kalır. Fakat İslam' ın butunluğunu ve ruhunu vermeye calışan bir din hareketi daha kolay tutunur ve daha cabuk başarıya ulaşı.
Cunku insan eğer Allah' a inanıyorsa, vazifeye kendisi talip olur. Mumin ve idealist bir insan emre itaat eder. Bir insana hem Allah' ı, hem de Allah' a karşı olan vazifesini oğretmeye luzum yoktur. Hele zayıf imanlara vazife telkinine kalkışmak, deveye hendek atlatmak anlamına gelir.
Kendi dinlerinin şuuruna sahip olmayanların yaptıkları din mucadelesi hayır doğuracak yerde, moda cereyanlar ve ucuz kahramanlar doğurur. Eğer hayırlı bir iş ve eser vucuda getirmek isteğinde samimi isek, ona kurucusunun başladığı yerden, catıdan değil, temelden başlamamız gerekir.
"Dinin amac edindiği guzel ahlak, hem kendi varlığımıza hem de dışımızda ve cevremizde bulunanlara karşı ceşitli gorev ve sorumluluklar yukler."
Guzel ahlak, butun ilahi dinlerin ortak amacıdır. Buyruk ve yasakları guzel ahlaka yonelik olmayan bir din gosterilemez. Ozellikle İslamiyet ve guzel ahlak birbiriyle eş anlamlıdır.İslamiyetin butun oğut ve buyrukları, doğrudan doğruya veya dolayısıyla kotu huylardan arınmayı, guzel huy ve alışkınlıklarla bezenmeyi kolaylıştıracak niteliktedir. İman ve İbadet insanı olgunlaştırır, ustun ahlak sahibi yapar.
Guzel ahlak, Peygamberimizin gonderilişin temel amacı olarak gosterilmiştir. "Bana peygamberlik gorevi, ancak ahlaki guzellikleri tam olarak gostermek icin verildi" hadisi bu gerceği dile getirmektedir.
Dinin telkin ettiği inanc ve ibadet ilkelerinin gonulde yerleşmesi, guzel ahlakın temelini oluşturur. İnanc, davranışlarda guzel ahlak olarak kendini gosterir. Peygamberimizin "Ahlak bakımından en ustun olanınız, iman bakımından en olgun olanınızdır" sozu bunu vurgulamaktadır.
Dinin amac edindiği guzel ahlak, hem kendi varlığımıza hem de dışımızda ve cevremizde bulunanlara karşı ceşitli gorev ve sorumluluklar yukler.
Turkler bin iki yuz yıl once İslamiyetle temasa gelmişler ve İslimiyeti kendi bunyelerine, kendi tarihi gelişmelerine cok uygun bir din olarak gormuşler ve buyuk iman heyecanı icinde bunu benimsemişlerdir.
İnsanlar inanc sahibi olmak ihtiyacındadırlar; inanmak ihtiyacındadırlar. İnancsız insan boş bir kabuk gibidir. İnancsız insan, pusulasız, dumensiz gemi gibidir. En eski cağlardan beri insan toplulukları gerek kainat hakkında, gerek surdukleri yaşayışla ilgili olarak belirli inanclara gore munasebetlerini, yaşayışlarını duzenlemişlerdir.
Her toplumun bir dini vardır. Din insanlara nasıl hareket etmesi gerektiğini, birbirleriyle en iyi munasebetleri ne şekilde yurutebileceklerini ve insanlara mutluluk sağlama yollarını gosteren bir inanclar topluluğudur. Her toplumda din muessesedir. Hic bir toplumun dinsiz bulunmadığını ve dinsiz ve dinsiz yaşayamadığını bugun tesbit etmiş durumdayız. Dini, halkın afyonu diye niteleyen marksist goruşler, bugun komunizmle idare edilen ulkelerde dahi terkedilme yoluna gitmiştir. Bugun buyuk komunist ulkelerden biri olan Sovyet Rusya' da ozellikle kiliseye, Hıristiyan dinine eskisine yaklaşan bir yer ve itibar verilme yoluna donuşmuştur. Gercekten ceşitli toplumların tarihine baktığımız zaman din muessesesinin insanların hayatını tanzim eden, insanların daha mutlu yaşamasını sağlayan ve insanlar arasında kardeşliği telkin eden, iyiliği telkin eden bir muessese olarak faydalı hizmetler yaptığını gormekteyiz.
Gerci kendi dininden olmayanlara karşı, başka toplumlara karşı ayrı dinlerden olmak dolayısıyla zaman zaman duşmanlıklar, zaman zaman catışmalar, kışkırtmalar meydana gelmiştir. Fakat bunların sebep olduğu zararların yanında, din muessesesinin insan topluluklarına sağladığı faydalar kıyaslanamayacak derecede buyuktur. Turk Milletinin, kendi toplum hayatında dinin buyuk yeri olmuştur. Turkler İslamiyeti kabul edinceye kadar ceşitli dinlere mensup olarak yaşamışlardır. Şamanlık Turklerin en eski cağlardan beri kendi bunyelerinin oluşturduğu bir din muessesesi olmuş, Turklerin hayatına yon vermiş, bununla beraber Turkler Budizm' e girmişler. Bir kısmı Cin' le munasebetler neticesi Konfucyus dinine de girmişlerdir. Ayrıca muslumanlıktan onceki cağlarda Orta Asya' ya ulaşan misyonerlerin telkinleriyle bir kısım Turklerin Hıristiyan oldukları da tespit edilmiştir. Selcukluları meydana getiren buyuk Selcuk ailesi bildiğiniz gibi İslamiyete girmeden once Hıristiyan olmuş ve Hıristiyan isimleri almışlardı.
Fakat Turkler bin iki yuz yıl once İslamiyetle temasa gelmişler ve İslimiyeti kendi bunyelerine, kendi tarihi gelişmelerine cok uygun bir din olarak gormuşler ve buyuk iman heyecanı icinde bunu benimsemişlerdir. İslamiyetin kendilerine verdiği yuksek inanc, buyuk heyecan ile yeni bir harekete sahip olmuşlar, yeni bir enerjiye sahip olmuşlar ve bu enerji ile buyuk medeniyetler meydana getirmişler, yeni buyuk devletler kurmuşlardır. Nitekim Selcuklu İmparatorluğu ve ondan doğarak dunyanın en buyuk imparatorluğu haline gelmiş olan Osmanlı İmparatorluğu, Turklerin İslamiyeti kabullerinden sonra meydana getirdikleri buyuk varlıklardır. Din, toplum icerisinde sosyal bir muessese olduğuna gore, toplumun refahını, kalkındırılmasını ve devamlı mutluluk icinde yaşatılmasını ongoren yoneticilerin bu sosyal muesseseye gerekli onemi gostermeleri cok luzumludur.
Muslumanlık yer yuzune en son gonderilmiş olan en ileri, en iyi gelişmiş bir dindir. İslamiyetin yuksek esasları insanlar arasında kardeşliği, insanların birbirlerini sevmelerini, insanların birbirleriyle munasebetlerinde hakkı, adaleti gozetmeyi on goren ilahi bir dindir ve İslamiyet, milletimize kuvvet vermiştir.
Cumhuriyet tarihinde, osmanlı Devletinin son devirlerinde İslamiyetin gercek esaslarını orten hurafeler ve batıl inancların sebep olduğu durgunluk ve bir cok zararlar dolayısıyla dine karşı ve ozellikle İslamiyete karşı tepkiler gosterilmiştir. Bu tepkiler olcuyu aşacak derecede olmuştur. Adeta toplum icinde din muessesine gerek yoktur gibi bir zihniyetle bir kısım yoneticiler halkı horlamışlar ve dini inanclarından dolayı halka baskı yapmışlar, halkı buyuk sıkıntılara maruz bırakmışlardır. Bu sebepten dolayı memleketin kalkındırılması yonunde girişilmiş olan bircok hareketler tepkiyle karşılanmıştır veyahut en azından halk tarafından gerekli şekilde benimsenmemiş, destek gormemiştir. Halkın işbirliği sağlamada, halkın desteğini ve coşkunluğunu temin etmede bu buyuk muessesenin varlığı ihmal edilmiştir. Bunları boylece belirttikten sonra, milletimizin bin iki yuz yıldan beri benimsemekle şeref kazandığı İslamiyet uzerinde de goruşlerimizi belirtmek lazımdır.
Muslumanlık yer yuzune en son gonderilmiş olan en ileri, en iyi gelişmiş bir dindir. İslamiyetin yuksek esasları insanlar arasında kardeşliği, insanların birbirlerini sevmelerini, insanların birbirleriyle munasebetlerinde hakkı, adaleti gozetmeyi on goren ilahi bir dindir ve İslamiyet, milletimize kuvvet vermiştir.
Milletimizin buyuk enerjisini disiplin icinde kullanmasını sağlamıştır. Bu buyuk ruh ve bu buyuk inancla Turk Milleti dunya uzerine yeni bir nizam getirmiş ve eski cağlarda bilinen dunyanın hemen her koşesini kendi medeniyet ışıklarıyla aydınlatmışlar ve kendi lekesiz adalet sistemleriye butun insanlığın hayatında umitler meydana getirmişlerdir. Nitekim Avrupa' da proteslanlığın kurucusu olan Luther dahi Turkleri bir kurtarıcı olarak gormuş ve Turklerin Almanya' yı da işgal ederek orada da vivdan hurriyetini sağlamalarını, lekesiz bir adalet nizamı getirmelerini beklediğini ifade etmiştir.
İslamiyet vicdan hurriyetini temel alan bir dindir. Başka inanc sahibi, başka dine mensup olanlara karşı zulmu, zor kullanmayı reddeden bir goruş sahibidir. Bu dinin musamahası, bu dinin getirdiği yuksek insani esaslar milletimiz icin eski tarihinden alıp getirdiği değerlere beraber buyuk guc kaynağı olmuştur. İnanctan yoksun bırakılma, insanların ihtiraslarına kendilerini kapıp koyuvermelerine yol acar. Tamamıyla bencil, başkalarına zarar verecek insan ihtiraslarının sınırlanması, kontrol altına alınması insanların sağlam din duygusuna ve bunlarla beslenen ahlak goruşlerine sahip olmalarıyla mumkundur. Polisle, jandarmayla ahlak kurallarını koruyabilmek mumkun değildir. Her insanın icinde kendisinin durust yolda olmasını kontrol edecek, başkalarına faydalı olack şekilde, başkalarının sıkıntılarını giderecek şekilde faaliyetlerini duzenlemesini sağlayacak bir bir inanc kaynağını insanların icine yerleştiren dindir. Turk Milletinin de bin iki yuz yıldan beri dini İslamiyettir ve İslamiyet toplumumuzun mutluluğunu sağlamaya yetecek inanc kaynağıdır. Bu kaynak kutsal bir kaynaktır. Bu kaynak verimliliğini ve kudretini gecmiş tarihte ispat etmiş olan bir kaynaktır. Bu kaynağın bugun de toplumumuzun duzenlenmesi icin, insanlarımızın mutlu olması icin tekrar yerini alması, yerine konulması gereklidir.
ALLAH BUTUN MUHAMMED UMMETİNE YARDIMCI OLUR
İNŞAALLAH!!!
AMİN
MESUT NCL-1506
__________________
Dİnİmİz GUzel Ahlaktir Mesut Ncl-1506
Dini Bilgiler0 Mesaj
●31 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Dİnİmİz GUzel Ahlaktir Mesut Ncl-1506