Oğrenmenin acısını bir muddet tatmayan, hayatı boyunca cehaletin zilletini yudumlar.

İlim oğrenmek farzdır. Farzları, haramları oğrenmek farz, vacipleri oğrenmek vacip, sunnetleri oğrenmek ise sunnettir. Oğreneceğiz ve kacınacağız. Bir hadis-i şerifte; (Bilerek yapılan az bir ibadet, bilmeyerek yapılan cok ibadetten daha iyidir!) buyuruldu.

Resulullah efendimiz bir kere de; (Şeytanın bir Âlimden korkması, cahil olan bin Âbidden korkmasından daha coktur!) buyurdu.

İslam dininde kadın, kocasının izni olmadan nafile hacca gidemez. Sefere, misafirliğe gidemez. Fakat, kocası oğretmezse ve izin vermezse, ondan izinsiz, ilim oğrenmeye gidebilir.

Goruluyor ki, buyuk ibadet olan hacca izinsiz gitmesi gunah olduğu halde, ilim oğrenmeye izinsiz gitmesi gunah olmuyor.

Erkek olsun kadın olsun, Muslumanların ilim oğrenmesi farzdır. Beşikten mezara kadar ilim oğreneceğiz. Zira Peygamber efendimiz; (Beşikten mezara kadar ilim oğreniniz, calışınız!) buyurdu.

Yani, bir ayağı mezarda olan seksenlik ihtiyarın da calışması lazımdır. Oğrenmesi ibadettir. Cunku Resulullah efendimiz; (Yarın olecekmiş gibi ahirete ve hic olmeyecekmiş gibi dunya işlerine calışınız!) buyurdu.

Dinin alışveriş kısmını bilmeyen, haram lokmadan kurtulamaz ve ibadetlerin sevabını bulamaz. Zahmetleri boşa gider ve azaba yakalanır ve cok pişman olur.

Bir kimse fıkıh bilmez, fıkhın kıymetini ve fıkıh Âlimlerinin değerini bilmezse, boyle Âlimlerin kıymetli eserlerini okumak kendisine ağır gelir. Halbuki İmam-ı MÂlik ve Ebu Bekr-i VerrÂk hazretleri; "Fıkıh oğrenmeyip tasavvufla uğraşan dinden cıkar, zındık olur. Fıkıh oğrenip tasavvuftan haberi olmayan, bid'at sahibi yani sapık olur. Her ikisini edinen hakikate varır" buyuruyorlar.

Peygamber efendimiz de; (İbadetlerin efdali, en kıymetlisi, fıkıh oğrenmek ve oğretmektir) buyurarak, fıkıh, ilmihal bilgilerini oğrenmenin ehemmiyetini bildirmektedir.

İlim, insanlara, ekmek ve su kadar lazımdır. Zira Peygamber efendimiz; (Butun Musluman erkeklerine ve butun Musluman kadınlarına, ilmi aramak, oğrenmek farzdır!) buyuruyorlar. Ayrıca Peygamber efendimiz; (İlim oğreniniz! İlim oğrenmek ibadettir. İlim oğretene ve oğrenene cihÂd sevabı vardır. İlim oğretmek, sadaka vermek gibidir. Âlimden ilim oğrenmek, teheccud namazı kılmak gibidir) buyurmaktadırlar.

Ancak ilim, rivayet ve kuru malumat, bilgi cokluğu değildir. İlim, faydalı olan ve kendisiyle amel edilen şeydir. İlim, ezber edilen şey değil, ezber edilen şeyden temin edilen faydadır.

Bir kimsenin ilmi, kendisini Allahu teÂlÂnın yasaklarından men etmiyorsa, o kimse buyuk tehlikededir. İlmi, kibirlenmek, kendini buyuk gormek icin isteyenlerden hicbiri felah bulmuş değildir.

Kendini bilmeyene ilim oğreten, ilmin hakkını zayi etmiş olur. Layık olandan ilmi esirgeyen de, zulmetmiş olur.

İlim oğrenmek icin uc şart vardır:
Birincisi; hocanın yani ilim oğretenin maharetli olması lazımdır.
İkincisi; talebenin zeki olması, surat-i intikal sahibi olması lazımdır.
Ucuncu şart ise; ilim oğrenmek icin uzun bir zamanın lazım olduğu unutmamak lazımdır.

İlim ganimettir. Sukut kurtuluştur. Halktan bir şey ummamak ise, rahatlıktır.

Batın ilmi zahir ilmi oğrendikten sonra oğrenilir. Zahiri ilimleri oğrenip onunla amel eden kimseye Allahu teÂl batın ilmini acar. Batın ilmi ancak kalbin acık olup nurlanması ile elde edilir. Bunun icin acık ve zahir olan şeylere sarılmalı, bilinmeyen yollara girmekten sakınmalıdır.

Hakkı doğruyu kim soylerse soylesin kabul etmelidir. Soyleyene değil, soylenen soze bakmalıdır. Ancak olcu şu olmalı: Ehli sunnet itikadına uygun olmayan sozlerin ve soyleyenlerin hicbir kıymeti yoktur.

Din ilminde konuşan kimse, Allahu teÂlÂnın kendisine; «Benim dinimde sen nasıl fetva verdin, nasıl soz soyledin?» sualini sormayacağını zannediyorsa, kendisine ve dinine gevşeklik etmiş olur.

Olmemek icin, yemek, icmek lazım olduğu gibi, inkÂrcılara aldanmamak, dinden cıkmamak icin de, dinini, imanını oğrenmek lazımdır. EcdÂdımız, her zaman toplanırlar, ilmihÂl kitaplarını okurlar, dinlerini oğrenirlerdi. Ancak, boyle Musluman kaldılar. İslamiyet’in zevkini aldılar. Bu saadet ışığını bizlere, doğru olarak ulaştırabildiler. Bizim de Musluman kalmamız, yavrularımızı icimizdeki ve dışımızdaki inkÂrcılara kaptırmamamız icin, birinci ve en luzumlu care, her şeyden once Ehl-i sunnet Âlimlerinin hazırladığı ilmihÂl kitaplarını okumak ve oğrenmektir. Zira Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(İlim bulunan yerde Muslumanlık vardır. İlim bulunmayan yerde Muslumanlık kalmaz.)

İslam Âlimlerinin buyuklerinden olan Abdullah-ı EnsÂri hazretleri de talebelerine şoyle buyururlardı:
"Ahirette her incinin bir sedefi vardır. Her şeyin kendi hÂline gore bir şerefi, değeri vardır. İnsanoğlu da kendisinde ilim bulunan bir sedeftir. Onun şerefi de ilim iledir. İlmi olmayan kimse, cahillik icinde kalır, muhabbet kadehini icemez, vilayet libasını giyemez. Allahu teÂl cahili kendine dost edinmez."

Kaynak
__________________