a)Yapmadığını soyleme:
Devlet adamı her şeyden once durust olmalı, başkasına ait olanı kendine mal etmemelidir. Calışkan olmalı, iş yapmalı, yapmadığını soylemek zorunda kalmamalıdır.
Bir insanın yapmadığını veya yapamayacağı bir şeyi soylemesi, hem yalan hem de ikiyuzluluktur. İki yuzluluk cok kotu bir huydur. Yalan soyleyen, ikiyuzlu kimselerin sevilmediği bir gercektir. Sozlerinin davranışlarına, davranışlarının sozlerine uymadığını goren halk, yoneticisine guvenmez. Halk, soylediğini yapan, yaptığını soyleyen, sozu, ozu, ici, dışı bir, dengeli ve olculu hareket eden devlet adamı gormek ister.
Yakın zamana kadar devlete, devlet adamına buyuk bir guven duygusu vardır. Devlet sozunun eri olarak bilinir. Bugune kadar bu guven ve bağlılığın devam ettiği soylenemez. Devleti temsil edemeyen kimseler siyasetin adını yalancı mesleğine cıkarmıştır. Sozleri ve davranışlarının birbirine tutmaması yuzunden devletle halkın arasını acmıştır. Ureticinin malı alınmış, devlet sozu verilmiş, yerine gelmemiş, zam yok denmiş ertesi gun zam olmuş, yetkililer bir şey vaat etmiş, gercekleşmediği gibi aksi olmuştur.
Secim zamanı bir vaiz gibi konuşan, hadis okuyan, ayet anlamı soyleyen, Allah’ı, peygamberi ağzından duşurmeyen, koy koy dolaşırken vakit namazlarını defalarca kılan, oyların alıp milletvekili secildikten sonra o koye şarap icmeye gelmiş, daha evvel cami ararken meyhane aramıştır. Hacca gidip şov yapmış, tarikatcı gorunmuş, iş bittikten sonra milletin inancı ile alay etmişler, her yonden kotu ornek olmuşlardır.
Cumaya, camiye gittiğini duyurabilmek icin fotoğrafcılar cağıran, ayakkabısının calındığını bağırtan, sonra da camiyi gereksiz sayan, semtine uğramayanları milletimiz unutmamıştır.
Fuat paşa, Beyazıt camiine namaza girer. Yaverleri kapı dışında kalır… Doner, onların da namaz kılmalarını soyler.
-Abdestimiz yok, derler. Fuat paşa:
-Kimin abdesti var ki, diyerek camiye girer.
Atalarımızı: “RuzgÂr eken fırtına bicer.” Demişlerdir. Devlet adamı, yapmadığını soylememelidir. Soylediğini de evvela kendisi yapmalı, ornek olmalıdır. Yaptığı şeyleri de abartmamalıdır. Gecmişi karalayarak, her şeyi kendine mal edip kendisini goklere cıkarmamalıdır.

b)Dosdoğru Ol:
Allah Kuran’da şoyle buyurur:
“Yalan sozden kesin olarak sakınınız.” (1)
“Ey iman edenler! Allah’tan korkunuz ve doğrularla beraber olunuz.” (2)
“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” (3)
“ İyice bilmediğin bir şeyi soyleme, onun ardına duşme.” (4)
Peygamberimiz de şoyle buyurur:
“Ya hayır soyle, ya da sus!”
“Yakında başınıza bazı emirler gelecek, rızıklarınıza el atacak, sizi yalanlarla avutacak, iş yapacaklar lakin yaptıkları fena olacak. En fena tarafları da kotuluklerini siz guzel gormedikce ve yalanlarını tasdik etmedikce sizden memnun olmayacaklar.” (5)
Abdullah İbni Mesut’un naklettiği bir hadiste de:
“Doğruluğa sarılın. Cunku doğruluk mutlak hayra goturur, hayır da muhakkak cennete goturur. Kişi doğru hareket ede ede ve doğruluğu araya araya nihayet Allah katında sıdık (doğru) olarak yazılır. Sizleri yalan soylemekten şiddetle sakındırırım. Cunku yalan soylemek kotuluğe goturur. Kotuluk de muhakkak cehenneme goturur. Kişi yalan soyleye soyleye ve yalanı araya araya nihayet Allah katında yalancı olarak yazılır.” buyrulmuştur.
Yalan, ikiyuzluluk, mutsuzluk getirir, huzursuzluk getirir. Yalan soyleyen, guvenini yitiren devlet adamı, bir gun yalancı coban durumuna duşer.

c)Kendinde Olmayanla Ovunme:
Milliyetciliği, maneviyatcılığı, durustluğu aksesuar malzemesi olarak kullanan istismarcılar devlet gucunun, devlet otoritesinin surekli zayıflamasına neden olmuşlardır. Bir yumurta icin mahalleyi ayağa kaldıran tavuk gibi iki de bir milletin karşısına gecip bazı şeylerin somurusunu yapan devlet adamı, milletin gonlunde taht kuramaz.
Adamın biri yağmur yağmaya başlayınca orada bulunan cobana yaklaşır, ıslanmamak icin onun kepeneğinin altına girer. Yağmur dinmiştir. Coban başlar ben olmasam, seni kepeneğimin altına almasam ıslanacaktın, bu tekrar tekrar soyleyince adam “Eh be!” der ve orada birikmiş olan yağmur sularının icine atlar. Yatar yuvarlanır, her tarafını ıslar ve cobana:

-“Senin kepenek olmasaydı ben bu kadar ıslanır mıydım?” der.
Ziya paşa:
-“Laf ile verir dunyaya nizamat,
Bin turlu teseyyup bulunur hanelerinde.” Demiştir. Millet sozle değil, işle ayakta durur.
Soylediğini yapmak, guvenilir olmanın ilk şartıdır. Soylediğini yapmayan insan ne yaparsa yapsın halk uzerinde inandırıcı olamaz. Bir iyiliği, milli bir meseleyi telkin etmenin en uygun ve en kısa yolu onu nefsinde uygulamaktır. Allah Kuran’da: “Yapmadığını niye soyluyorsun.” Buyurarak etkisinin olmayacağını bildirmiştir. Unutmayalım, halkından iyilik isteyen, iyiliğe yonelmelerini isteyen, bizzat kendisi yapmadıkca etkili olmaz. Kendisi yasak bolgede dolaşan, yasak yiyip, yasak işleyen halkı yasaklardan vazgeciremez.
Şair bu durumu şoyle ifade etmiştir:
“Soyler sozu ilim kuvveti ile,
Benzer gazeli cebelde kokusuz gule”
Devlet adamı tutarlı olmalıdır. “Dun dundur, bu gun bugundur” zihniyetiyle devlet idare edilemez. Ataturk’un ifadesiyle:
“Hakikaten memlekete hitap etmek isteyenlerin kalbi acık olmalıdır; acık soylemelidir. Millet ile milleti sevk ve idare edenler cok acık goruşmelidirler. Onlar her şey ve yapılacak olanlar olduğu gibi ifade olunmalıdır. Yoksa safsatalar ile milleti aldatmak onu birbirine duşurmek demektir. Kuralımız daima millete karşı hakikatleri ifade olmalıdır.”(6)
Ne yazık ki bugune kadar insanımız surekli aldatılmış, yalanlarla oyalanmıştır. Bugun karşı karşıya bulunduğumuz ahlaki, sosyal ve ekonomik problemlerin temelinde siyasi hatalar yatmaktadır. Gecmişe siyasilerimizin coğu verdiği sozde durmamıştır. Soylediklerinin aksine iş yapmışlardır. Boylece halkın guvenini sonra da desteğini kaybettikleri icin başarılı olamamışlardır.
Milletin onune gecen insan durust olmalıdır. Yapmadığını, yapamayacağını soylememelidir. Soylerse mahcup olur.
Fatih Sultan Mehmet, askerlere kale kapılarının akşamları kapanıp geceleri acılmamasını soyler.
Bir gun tebdil gezmiştir, donuşu biraz gecikir. Nobetciden kapıyı acmasını ister. Nobetci kapıyı acmaz. Kendini tanıtır, gene acmaz. Fatih ısrar edince nobetci:
-padişahım! Kendiniz uymayacaktınız da bu emri niye verdiniz?” der.
Herkesin bildiği bir ornek de miralay Reşat Paşadır. İstiklal savaşında başkomutanlık merkezine bir tepenin yarım saat icinde alınacağını bildirir. Sure icinde alınmadı diye kafasına bir kurşun sıkmıştır. 5 dakika sonra da merkeze tepenin alındığı haberi bildirilir.
Ulke, durust ve namuslu insanların omuzlarında yukselecektir.


1-Hac Suresi:30
2-Tevbe Suresi:119
3- Hud Suresi:112
4-İsra Suresi:36
5-Ramuz el-Ehadis sf:300 Hadis:2
6-Mahmut Soydan, Gazi ve İnkılap, Milliyet Gazetesi 08.12.1929

Araştırmacı Yazar
Mustafa OSELMİŞ

__________________