Haddini bilmemek, kendisi icin tayin edilen hududu, sınırı gecmek, edepsizliktir. Cunku din buyukleri, edebi; "Hududa, sınırlara riayet etmek onu taşmamaktır. En buyuk edep ise ilahi hududu muhafazadır, gozetmektir" diye tarif etmişlerdir.

Edebe riayet etmeyen hic kimse, Allahu teÂlÂya kavuşamaz, Onun sevgili kulu olamaz. Peygamber efendimizin ve Onun yolunda olan din buyuklerinin yolu, baştan sona hep edeptir. Namazın sunnet ve edeplerinden birini gozetmek ve tenzihi bir mekruhtan sakınmak; zikretmekten, tefekkur etmekten ustundur.

Edep, insanın kendisini Hak teÂlÂnın iradesine tÂbi etmesidir. Allahu teÂlÂnın fermanına muntazır olmasıdır.

İslamiyet, edep dinidir, tevazu dinidir. Cahil olan, cesur olur. Kendini Âlim sanır. Âlim olan tevazu gosterir. Tevazu gostereni ise, Allahu teÂl yukseltir. Dinde soz sahibi olmak icin, muctehid olmak lazımdır. Muctehid olmayanların, din buyuklerini muhakeme etmeye kalkışmaları edep sınırlarını aşmak olur.

(Şereful insan bil ilmi vel-edeb, la bil mal-ı vel haseb)
buyurulmuştur. Yani insanın şerefi, kıymeti, ilmi ve edebi ile olculur. Malı ve baba ve dedeleri ile değil! Şems-i Tebrizi hazretleri; "Ademoğlunun edepten nasibi yoksa, insan değildir. Ademoğlu ile hayvan arasındaki fark budur" buyurmuştur.

Abbasi halifelerinden Ebu Cafer Mensur ile İmam-ı Malik hazretleri Medine-i munevverede Resulullah efendimizin mescidinde bulunuyorlardı. Halife Mensur, yuksek sesle bir şeyler soyledi. Bunun uzerine Malik bin Enes hazretleri;

-Ey muminlerin emiri! Bu mescidde sesini yukseltme. Cunku Allahu teÂlÂ, Hucurat suresi ikinci Âyet-i kerimesinde mealen; (Ey iman etmekle şereflenenler! Sesinizi Nebiyyullahın sesinden yukarı cıkarmayınız. Ona karşı birbirinize bağırdığınız gibi seslenmeyiniz. Ona saygısızlık gosterenlerin ibadetleri yok olur) buyurarak bir kavmi terbiye eyledi. Vefat ettikten sonra da Resulullah efendimize hurmet, hayatlarındaki hurmet gibidir buyurdu. İmam-ı Malik hazretlerinin bu nasihatlerini dinleyen halife Mensur sesini yavaşlattı ve;

-Ey İmam! Resulullahın huzurunda dua ederken kıbleye mi doneyim yoksa Resulullaha yonelerek mi dua edeyim? diye sordu. İmam-ı Malik hazretleri;

-Ey muminlerin emiri! Yuzunu Resulullah efendimizden başka tarafa cevirme. Cunku Resulullah efendimiz, Allahu teÂl katında dileklerimiz icin vesilemizdir. Bundan dolayı da yuzunu Resulullaha donmeli, Onun şefaatini dilemelisin. O zaman Allahu teÂl Onu sana şefaatci kılar buyurarak; (Onlar nefslerine zulmettikten sonra gelirler, Allahu teÂlÂdan af dilerler. Resulum de onlar icin istigfar ederse, Allahu teÂlÂyı elbette tevbeleri kabul edici ve merhamet edici olarak bulurlar) mealindeki Nisa suresinin altmış dorduncu Âyet-i kerimesini okudu.

Din buyuklerinden İbn-i Ata hazretleri; "Nefs, yaratılışı icabı edepsizdir. Halbuki kul, surekli olarak edebe riayet etmekle memurdur. Nefsin tabiatı, muhalefet etmektir. Kulun vazifesi ise, gayret ederek, nefsin bu kotu arzularına mani olmaktır" buyurmaktadır.

Aziz Mahmud Hudai hazretleri, kendisini sevenlerden birisine hitaben buyurur ki:
"Ey oğul! Bir mecliste bulunduğun zaman az konuş. Sana sorulmayan şeye cevap verme. Bir şey sorulursa cevabını bilmiyorsan, bilmiyorum de. Bilmediğine, bilmem demek ilmin yarısıdır. Eğer cevabını biliyorsan, kısa cevap ver. Sozu uzatma. Mecliste bulunanlara imtihan icin bir şey sorma. Onlarla munazara ve munakaşa etme. Kendini beğenerek en başa, yukarıya oturma. Edebe cok riayet eyle. Edepsizlik her zaman ve her yerde yasak ve sevimsizdir. Her yerin kendine mahsus bir edebi vardır. Allahu teÂlÂnın rızasına kavuşmak yolunda senin onune ve yoluna bir şey engel olursa onu terk eyle!"

Saduddin-i Kaşgari hazretleri de, talebelerine hitaben şoyle buyurur:
"Ey talebelerim! Biliniz ki, Allahu teÂl bu kadar azamet ve buyukluğu ile bizlere gayet yakındır. Bu sozu anlayamazsanız da, boylece itikad edip inanmalısınız. Size lazım olan odur ki, tenhada ve acıkta edebi gozetiniz. Evinizde tek başınıza olduğunuz zaman dahi, ayağınızı uzatmayınız. Her an Allahu teÂlÂnın sizi gorduğunu biliniz ve ona gore hareketlerinizi duzenleyiniz. Kendinizi, zahir ve bÂtın edebi ile susleyiniz. Gorunuşteki zahir edep; Allahu teÂlÂnın emirlerini yapmak, yasaklarından kacınmak, daima abdestli bulunmak, istigfar eylemek, az soylemek, her işin inceliğini titizlikle yapmak, İslam Âlimlerinin eserlerini okumak gibi hususlardır. BÂtın edebi ise; uygunsuz kimselerle duşup kalkmamak, dunyaya bağlanmamak, Allahu teÂlÂyı unutturacak her turlu işten uzaklaşmaktır."

Netice olarak, Ebu'l-Berekat Emevi hazretlerinin buyurdukları gibi:
"Edep; kulun, Allahu teÂlÂya karşı vazifelerini, vakitlerini nasıl ayarlayacağını, kendini Ondan uzaklaştıran şeylerden nasıl korunacağını bilmesidir."

Allah yolunda edeb lazımdır edeb!
Olunceye dek, taleb gerekdir taleb.

Kaynak
__________________