Allah TeÂl buyuruyor:
O gun her bir kimse kazandığı ne ise onun karşılığını gorecektir!” (GÂfir sûresi: 17)
DunyÂnın alÂyişi hic bir mu’mini aldatmamalıdır. Ondan itÂat ehlinin de, isyÂn ehlinin de nasîbi vardır, fakat bu Âhıretde ustunluk sebeblerinden değildir.
Âyet-i celîlede:
“Âyetlerimizi yalanlayanları, hic bilmeyecekleri yerden yavaş yavaş helÂke gotureceğiz.” buyurulmaktadır. (A’rÂf sûresi: 182) Bu Âyetin izÂhında Sehl bin Abdullah et-Tusterî demişdir ki:
“Onlara turlu ni’metler vererek ni’met gunlerini uzatırız. O ni’metlere şukru de unutturuz. Her bir ni’mete nÂil oldukca ni’mete nazar ederler, ni’meti vereni gormezler, bu hal icinde iken fen bulup giderler.”
Ebû’l-Abbas bin At da şoyle demişdir ki: “Onlar her bir hat işledikce yeni bir ni’met veririz. Biraz evvel işledikleri hat ve gunÂhdan istiğfÂr etmeği unutturuz.”
Akıl sÂhibine gereken dunyÂnın alÂyişi, susu, zîneti ile aldanmamak ve Allah’dan gayrisi ile sevinmemektir. Cunku O’ndan gayri ne varsa bÂtıl ve zÂildir. Zeval bulan şeylere aldanmak ise kÂmil akıl sÂhiblerine yaraşmaz.

Allah’ın dunyÂda Âsilere muhlet vermesinin hikmeti suÂl olunursa denilir ki: CenÂb-ı Hakkın onları bir anda helÂk etmeyişinin sebebi kullarına re’fet ve rahmetinin, afv u ihsanının buyukluğunu gosterip isyÂndakilere tevbe imkÂnı bulundurmak, tÂatdakilerin de kendine bağlılığını, muhabbetini artırmak ve ZÂtı icin, ni’met vermek helÂk etmek ve intikam almakdan daha sevimli olduğunu gostermekdir. Ateşi bunun icin yaratmışdır. Bu hususda iki misÂl vardır:
Mesel ağniyÂdan birisi butun memleketi yemeğe dÂvet ediyor ve diyor ki: “Ziyafetime her gelen ikram gorur, gelmeyene ise bir şey yokdur.”
Diğer birisi de şoyle soyluyor: “ZıyÂfete gelene sonsuz ikram vardır. Gelmeyene ise dayak ve hapis vardır.” Bunu, comerdliğinin kemÂli gorunmesi icin yapar ki birincisinin ikramından daha ileridir. Allah da kullarına:
“Allah butun kullarını DÂru’s-SelÂm’a, (huzûr, sukûnet, emniyyet, selÂmet ve saÂdet yurduna) dÂvet ediyor!” (Yunus sûresi: 25) kavl-i kerîmiyle dÂvet cıkarmışdır.
İbrÂhim -aleyhisselÂm- bu dÂvete icÂbetde hic gecikme gostermemiş, Rabbi ona “Kendini Allah’a teslîm et!” der demez: “Teslîm oldum Âlemlerin Rabbına” (Bakara sûresi: 131) deyivermişdir. Oğullarına da Bakara sûresi; 132. Âyet-i celîlede gectiği uzere şoyle vasiyyette bulunmuştur:
“İbrÂhim, İslÂm ummetinden olmayı oğullarına vasiyet etti. Yakub da onu vasiyet ederek: “Oğullarım! Allah, sizin icin bu dîni secti. O halde sizler sadece muslumanlar olarak can verin” dedi.”
O halde mutlaka vasiyet gerektiği gibi din bÂbında da sakındırmak îcab eder. Zir insan, şer ehline yaklaştıkca onların ahlÂkıyla ahlaklanacağından korkulur.

Kaynak:Ramazanoğlu Mahmud SÂmî, Bakara Sûresi Tefsiri, s. 193-198)
__________________