Kanaat demek, bir hırkaya razı olup tenbel oturmak demek değildir. Kanaat, kendi kazandığına razı olup, başkasının kazancına goz dikmemek demektir.

Dinimizde zaruret miktarında kazanmak icin calışmak farzdır. İhtiyac miktarında kazanmak, sunnettir. Buna, kanaat denir. Ziynet olan şeyleri kazanmak, mubahtır. İhtiyac ve ziynet eşyasını dine uygun olarak kazanmak ibadet olur. Bunları kazanmak icin, dinin dışına cıkmak, haram olur. Boyle ele gecirilenler de, dunyalık olur.

Bir kimsenin her gunku halinden memnun olması, her halinde Allahu teÂlÂya şukretmesi, bu kimsenin kanaat sahibi olduğunu gosterir. Kendinden daha iyi mevkide, kendinden daha zengin, kendinden daha kuvvetli, kendinden daha guzel bir insanı kıskanmayarak kendi halinden memnun ve razı olan insanın oncelikle kalbi rahattır. Sonra da, en muhimi Allahu teÂlÂnın sevgili kuludur. Sevgili olmanın sebebi şudur: Allahu teÂlÂnın kendisine verdiğinden memnun ve razıdır. Bunun icin, Allahu teÂl da, ondan razıdır.

Kanaat, bitmez tukenmez bir hazinedir. KanaatkÂr olmayan bir zengin, kanaatkÂr olan bir fakirden daha fena durumdadır. Cunku, o zenginin kalbi rahat değildir. KanaatkÂr olan fakir ise, kalbi rahat olduğu icin, sanki bir hazine icinde yaşamaktadır.

Rıza demek, Allahu teÂlÂdan gelen her şeye razı olmak demektir. Allahu teÂlÂdan bir felaket gelse, ona da rıza gosterir. Kimseye şikayet etmez. Bu, her insanın yapabileceği bir iş değildir. Fakat, bunu yapabilen, buyuk bir insandır. Boyle insanlarda, Peygamberlere mahsus sabır ve tahammul var demektir. Allahu teÂlÂnın buyukluğune inandığı derecede insan, bu tahammulu ve bu rızayı gosterebilir. Gıpta edilecek bir meziyettir.

İnsan, kazandığına kanaat etmeli, Allahu teÂlÂnın taksimine razı olmalıdır. (Kanaat eden doyar) buyuruldu. Allahu teÂlÂ, beş şeyi, beş şey icine koymuştur. Bu beş şeyi alan, icindekine kavuşur: 1-İzzeti, şerefi, ibadete; 2-Zilleti, sefaleti, gunaha; 3-İlmi, hikmeti, cok yememeye; 4-Heybeti, itibarı, gece namaz kılmaya; 5-Zenginliği, kimseye muhtac olmamayı da, kanaate tÂbi kılmıştır. Bir hadis-i kutside: (Ey Ademoğlu! Kanaat et zengin ol. Hasedi terk et, rahat ol! Dunyayı terk et, dinin halis olsun) buyurulmuştur.

Peygamber efendimiz, bir gun, Ebu Hureyre hazretlerine hitaben buyurdu ki:
(Ya Eba Hureyre! Vera sahibi ol! İnsanların en abidi olursun. Kanaat sahibi ol! İnsanların en cok şukredeni olursun. Kendin icin istediğini, insanlar icin de iste! KÂmil mumin olursun. Sana komşu olanlarla iyi komşuluk yap! Hakiki Musluman olursun. Gulmeyi azalt! Şuphesiz ki cok gulmek kalbi oldurur.)

Eshab-ı kiramın ileri gelenlerinden Ebu Sa’id Hudri hazretleri anlatır:
“Bir gun annem beni Resulullah efendimizden bazı şeyler istemem icin gonderdi. Huzuruna varıp oturdum. Mubarek yuzunu bana cevirerek: (Kim sahip olduğu şeye kanaat ederse, Allahu teÂl onu başkasına muhtac etmez. Kim cirkin şeylerden sakınırsa, Allahu teÂl onu iffetli eyler. Kim sahip olduğu şey ile yetinirse, Allahu teÂl ona kÂfidir. Kim bir ukıyelik miktarında bir şeye sahip olduğu halde, başkasından bir şey isterse, devamlı isteyici olur) buyurdu. Ben de, kendi kendime falan devemiz bir ukıyeden daha iyidir dedim. Hicbir şey istemeden Resulullah efendimizin huzurundan kalkıp gittim.”

Şumeyt bin Aclan hazretleri buyurdu ki:
"Her gun omrunun bir kısmı gitmekte, sen ise buna uzulmuyorsun. Her gun sana yetecek kadar rızk verilmekte, fakat, sen, sana verilen şeyleri kÂfi gormuyorsun ve seni azgınlaştıracak, Allahu teÂlÂdan uzaklaştıracak şeyi istiyorsun. Aza kanaat etmiyor, cokla doymuyorsun. Kendine ihsan edilen ve icinde bulunduğu nimetlere şukretmekten aciz iken, daha fazlasını istemek nasıl uygun olur? İsteğinin fazlalığı seni aldattı. Arzu ve istekleri dunya icin olan bir kimse, ahiret icin nasıl calışabilir. Hayret edilir, ne kadar cok şaşılır şu kimseye ki, ahirete inanıyor ve dunya icin calışıp ona koşuyor."

Sa’lebe bin Ebi Hatıb, Ensardan idi. Bedir gazasında bulunmadı. Hazret-i Osman zamanında vefat ettiği bildirilmektedir. Malının cok olması icin Peygamber efendimizden dua istedi. Resulullah efendimiz buna; (Kanaat et!) buyurdu. Fakat dua icin, tekrar tekrar ısrar etti. Bunun uzerine Peygamber efendimiz dua ettiler ve malı, hayvanları coğaldı. Onlarla uğraşıp namaza gelmez oldu. Resulullah efendimizin gonderdiği zekat toplama memurlarına zekat vermedi. Hakkında Tevbe suresinin yetmiş altıncı Âyeti nazil oldu. Bunu işitince, sadakasını getirip yalvardı ise de, kabul buyurulmadı. (Sa’lebeye yazıklar olsun!) hadis-i şerifine hedef olmak felaketine ducar oldu.

Sa'di-i Şirazi hazretleri; "Hak teÂlÂnın lutuf ve ihsan buyurduğu bahta ve rızka kanaat etmeyen kimse, Rabbini bilmemiş ve Ona itaat etmemiş olur. Ey bir yerde durmayan, sebat etmeyen, rızk icin didinip duran, koşan kişi! Sakin ol, yuvarlanan taş uzerinde ot bitmez" buyurmuştur.

Netice olarak Zunnun-i Mısri hazretlerinin buyurduğu gibi:
“Kanaat eden rahat bulur, ustun olur.”

Kaynak
__________________