Herkese her nimeti gonderen, her şeyi var eden, her varlığı, her an varlıkta durduran yalnız Allahu teÂlÂdır. İnsanlarda gorulen iyi ve ustun sıfatlar, cenÂb-ı Hakkın lutfu ve ihsanıdır. Hayatımız, aklımız, ilmimiz, gucumuz, gormemiz, işitmemiz, soyleyebilmemiz, hep Ondandır. İnsanları gucluklerden, sıkıntılardan kurtaran, duaları kabul eden, dertleri, belaları gideren, rızkları yaratan ve sahiplerine ulaştıran yalnız Odur. Allahu teÂlÂ, nimetlerini, ihsanlarını, dostlarına ve duşmanlarına sacıyor. Butun nimetlerinin en ustunu, en kıymetlisi olarak da, doğru yolu, saadet ve kurtuluş yolunu gosteriyor.

Yoldan sapmamak ve Cennete girmek icin teşvik buyuruyor. Cennetteki sonsuz nimetlere ve kendi rızasına, sevgisine kavuşabilmemiz icin, sevgili Peygamberine iman etmemizi ve uymamızı emrediyor.

Allahu teÂlÂnın kullarına ihsan ettiği nimetlerin en buyuğu, kendini onlara tanıtıp, iman etme nimeti ile kullarını şereflendirmesi, kıymetlendirmesidir. Her nimete şukretmek lazım olduğu gibi, bu nimete de şukretmek lazımdır. Zira sure-i İbrÂhimin yedinci Âyet-i kerimesinde mealen; (Şukrederseniz, verdiğim nimetleri elbette arttırırım) buyurulmaktadır.

Nis suresinin, yuz kırk altıncı Âyet-i kerimesinde de mealen; (İman eder ve nimetlere şukrederseniz, Allahu teÂlÂ, size azap etmez!) buyurulmaktadır.

Her verilen nimet, bir kulfet karşılığıdır. Gelen nimetler ne kadar coksa ve ne kadar buyukse, mesuliyeti ve şukru de o nispette buyuk ve cok olur.

İnanmak yani iman, cok muhimdir. İman, ufak bir şupheyi goturmez. Şuphesi olan kimse, din Âlimlerinden şuphesini sorarak ve oğrenerek, gidermelidir. Aksi takdirde, iman nimeti, elden gider. İmansız insan, dunyanın en bahtsız insanıdır. Cunku, ebediyen Cehennem azabında yanmaya mahkumdur.

Bu sebepten dolayıdır ki, en buyuk nimet, iman nimetidir. İmanlı olmanın şukru ise, Musluman olarak birbirimizi sevmektir. Bu cok onemlidir. Peygamber efendimiz; (Bir kimse din kardeşini severse, bu sevgisini ona bildirsin!) buyurmuşlardır.

Ayrıca herkes, sevdiğiyle beraber olacaktır. Dunyada kimi seviyorsa ahirette de onunla beraber olacaktır. Kızdığı kimse ile değil, sevdiği kimse ile beraber olacaktır. Zira Peygamber efendimiz: (Herkes sevdiği ile beraber olur) buyurmuşlardır.

Muminlerin birbirini sevebilmesi, oncelikle Resulullah efendimizi sevmesine bağlıdır. Zira Peygamber efendimiz; (Bir kimse, beni kendi nefsinden ve ehlinden ve butun insanlardan daha cok sevmedikce, bana iman etmiş olmaz) buyurmaktadırlar.

Birbirini sevenler, birbirlerinde hata, kusur, ayıp aramazlar. Dedi-kodu yapmazlar, gıybet etmezler. Beraber olmaktan zevk alırlar. Goremediği, konuşamadığı zamanlarda, birbirlerini ozlerler. Kavuşmak, bir araya gelmek icin can atarlar. Zira muhabbet, sevmek demek, hep beraber olmayı istemek, beraber olmaktan zevk, lezzet duymak demektir. İnsan sevdiğini hic unutmaz. Muhabbetin yeri kalbdir. Kalbleri birbirine bağlıyan bağ ise, muhabbet, sevgi bağıdır.

İmam-ı GazÂli hazretleri, Sultan Sencer'e hitaben buyurur ki:
“Ey Sultan! Hak teÂlÂ, sana nimet olarak; doğru iman, guler yuz, guzel ahlak ve iyi ameller ihsan etmiştir. Bunlardan iyi amel işlemek senin elinde, diğerleri ise, hediye-i ilÂhidir. Madem ki Allahu teÂl bu nimetleri sana ihsan etmiş, sen de dorduncuden, iyi amel etmekten kendini mahrum etme ki, kufran-ı nimet etmiş olmayasın. Zira Allahu teÂlÂ, yarın kıyÂmet gunu, herkesi hesaba cekecek ve "Benim nimetimin hakkını nasıl ed eylediniz, nasıl yerine getirdiniz?" buyuracaktır.”

Şukur demek, Allahu teÂlÂnın verdiği nimeti, ona karşı isyÂnda kullanmamak demektir. Nimeti elden kacırmamak icin de, onun şukrunu yerine getirmek lazımdır. Allahu teÂl Musa aleyhisselama hitaben; (Y Musa! Bir kimse kendine verdiğim nimeti benden bilip kendinden bilmezse, nimetlerimin şukrunu ed etmiş olur. Bir kulum rızkını kendi calışması ile bilip, benden bilmez ise, nimetin şukrunu ed etmemiş olur) buyurmuştur.

Cehennemden kurtulmak once iman etmekle, sonra da emir ve yasakları oğrenip bunlara uygun hareket etmekle mumkundur. Bilmeden yapılan ibadetler makbul değildir. Cunku, dort rekat olarak emredilen bir namaz, beş rekat olarak kılınamaz. Kılınırsa yanlış olur, kabul olmaz. Bunun icin ilmihÂl bilgilerini oğrenmek şarttır. Zira cahil sofu, şeytanın maskarası olur buyurulmuştur.

Allahu teÂlÂnın ihsan ettiği en buyuk nimet iman nimeti olunca, bu nimeti korumak ve şukrunu ed etmek, cok zor da olsa lazımdır. Fakat, nimetin sahibi buyuk bilinir ve Onun kullarına merhametle muamele edilir ve sevdikleri de sevilirse, bu nimetin şukru yerine getirilmiş olur. Ayrıca iman nimetinin elden gitmemesi icin de, sabah akşam şu iman duasını okumak lazımdır:

(Allahumme inni e’uzu bike min en-uşrike bike şey-en ve ene a’lemu ve estağfiru-ke li-m lÂ-a’lemu inneke ente allÂmulguyub.)

Sabah duası, imsÂkdan, akşam duası ise, oğle namazından sonra okunmaya başlar.
Kaynak
__________________