Aşağıdaki bilgiler, seyyid Abdulhakîm bin MustafĂ‚ efendi "rahmetullahi aleyh"in (Sefer-i Ă‚hıret) risĂ‚lesinden alınmışdır. Bu risĂ‚le basılmamışdır:
ÎmĂ‚nı olan ve aklı olan ve bĂ‚liğ olan erkek ve kadınlara, (Mukellef) denir. Mukellef olanların, olumu cok hĂ‚tırlaması sunnetdir. Cunki, olumu cok hĂ‚tırlamak, emrlere sarılmağa ve gunĂ‚hlardan sakınmağa sebeb olur. HarĂ‚m işlemeğe cesĂ‚reti azaltır. Peygamberimiz "sallallahu aleyhi ve sellem" buyurdu ki, (Lezzetleri yıkan, eğlencelere son veren olumu cok hĂ‚tırlayınız!). Tesavvufculardan ba'zıları, hergun bir kerre hĂ‚tırlamağı Ă‚det edinmişdi. Muhammed BehĂ‚eddîn-i BuhĂ‚rî "kuddise sirruh" hergun yirmi kerre, kendini olmuş, mezĂ‚ra konmuş duşunurdu.
Olmek, yok olmak değildir. Varlığı bozmıyan bir işdir. Mevt, rûhun bedene olan bağlılığının sona ermesidir. Rûhun, bedenden ayrılmasıdır. Mevt, insanın bir hĂ‚lden başka bir hĂ‚le donmesidir. Bir evden, bir eve goc etmekdir. Omer bin Abdul'azîz "rahmetullahi aleyh" buyurdu ki, (Sizler, ancak ebediyyet, sonsuzluk icin yaratıldınız! LĂ‚kin bir evden, bir eve goc edersiniz!). Mevt, mu'mine hediyyedir, ni'metdir. GunĂ‚hı olanlara musîbetdir. Fakîrlere rĂ‚hat, zenginlere azĂ‚bdır. Akl, Allahu teĂ‚lĂ‚nın hediyyesidir. CehĂ‚let, doğru yoldan cıkmağa sebebdir. Zulm, insanın cirkinliğidir. İbĂ‚det, gozun nûru olan, sevinc ve neş'edir. Allah korkusundan ağlamak, kalbin cilĂ‚sıdır. Kahkaha ile gulmek, kalbin zehridir. İnsan, olumu istemez. HĂ‚lbuki mevt, fitneden hayrlıdır. İnsan yaşamağı sever. HĂ‚lbuki mevt, ona hayrlıdır. SĂ‚lih olan mu'min, mevt ile, dunyĂ‚nın eziyyet ve yorgunluğundan kurtulur. ZĂ‚limlerin olumu ile, memleketler ve kullar rĂ‚hata kavuşur. Din duşmanlarından bir zĂ‚limin olumunde, hĂ‚tıra gelen eski bir beyti buraya yazmak uygundur. Beyt:
Ne kendi etdi rĂ‚hat, ne Ă‚leme verdi huzûr,
yıkıldı gitdi cihĂ‚ndan, dayansın ehl-i kubûr.
Mu'minin rûhunun bedenden ayrılması, esîrin habsden kurtulması gibidir. Mu'min oldukden sonra, bu dunyĂ‚ya geri gelmek istemez. Yalnız şehîdler, dunyĂ‚ya geri gelip, bir dahĂ‚ şehîd olmak ister. DunyĂ‚nın iyiliği gitdi. Kederleri kaldı. Bundan dolayı olum, her muslimĂ‚n icin hediyyedir. Bir adamın dînini, ancak kabri korur. Mu'minlere yapılacak ikrĂ‚mlardan birincisi, olumdeki sevincdir. Mu'mini rĂ‚hatlandıran, ancak Allahu teĂ‚lĂ‚ya kavuşmakdır. Her mu'mine mevt, hayĂ‚tından dahĂ‚ iyidir. KĂ‚firlere de mevt fĂ‚idelidir.
Cabuk tukenen şeyin peşinde koşuyorsunuz. Sonsuz kalacak şeye bakmıyor, ondan kacıyorsunuz! Bir kimsenin olumunde hayr yok ise, hayĂ‚tında da hayr yokdur. Allahu teĂ‚lĂ‚ya kavuşdurduğu icin, mevt sevilir. Sevdiğim adamın kalmasını da severim. Olmesini de severim. Dost dosta kavuşmak istemez mi? AzrĂ‚îl "aleyhisselĂ‚m", İbrĂ‚hîm aleyhisselĂ‚mdan rûhunu almak icin izn istedikde, (Dost, dostun cĂ‚nını alır mı?) dedi. Allahu teĂ‚lĂ‚, AzrĂ‚îl "aleyhisselĂ‚m" ile haber gonderip, (Dost dosta kavuşmakdan kacınır mı?) buyurunca, (YĂ‚ Rabbî! Rûhumu hemen al!) diye duĂ‚ eyledi.
Allahu teĂ‚lĂ‚nın emrlerine uyan bir mu'mine, olumden dahĂ‚ sevincli birşey olmaz. Allahu teĂ‚lĂ‚ya kavuşmağı seven mu'min, mevti ister. Mevt, dostu dosta kavuşduran bir koprudur. Kavuşmak şevkı, buyuk ve yuksek derecedir. Bu dereceye yukselen mu'min, mevtin gecikmesini istemez. Rabbine iştiyĂ‚kından dolayı, Ona kavuşmağı, Onu gormeği sever. Cenneti seven ve ona hĂ‚zırlanan insan mevti sever. Cunki, mevt olmayınca, Cennete girilmez.
Bir kimsenin îmĂ‚n ile oleceği son nefesde belli olur. Bir insan, bu devlete kavuşunca, Allahu teĂ‚lĂ‚nın ihsĂ‚nları başlar. Bu Ă‚nda, elbette sevinir. Se'Ă‚det sĂ‚hibi ol kimsedir ki, AzrĂ‚îl "aleyhisselĂ‚m" gelip, (Korkma, ErhamurrĂ‚himîne gidiyorsun. Asl vatanına kavuşuyorsun. Buyuk devlete erişiyorsun!) der. Boyle kimseye, bundan dahĂ‚ şerefli bir gun yokdur. Bu dunyĂ‚, bir konakdır. O cihĂ‚na bakınca zindĂ‚ndır. Bu gecici varlık, bir gorunuşdur. Golge gibi, yavaş yavaş cekilmekde, gecip gitmekdedir. Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (İnsanlar uykudadır, olunce uyanırlar). DunyĂ‚ hayĂ‚tı, ru'yĂ‚ gibidir. Mevt uyandırıp, ru'yĂ‚ bitecek, hakîkî hayĂ‚t başlıyacakdır. MuslimĂ‚nın olumu, hayĂ‚tdır. Hem de, sonsuz hayĂ‚t!
Bir koyluye sen oleceksin demişler. O da, olunce nereye giderim diye sormuş. Allahu teĂ‚lĂ‚ya! cevĂ‚bını alınca, hayrı ancak kendisinde bulduğumuz Rabbime kavuşduracak olan olumden korkum kalmamışdır der.
MevlĂ‚nĂ‚ CelĂ‚leddîn-i Rûmî "kuddise sirruh", AzrĂ‚îl aleyhisselĂ‚mı gorunce: (Cabuk gel, cĂ‚nım cabuk gel. Beni Rabbime cabuk kavuşdur!) demişdir.
CĂ‚n vermek acısı, dunyĂ‚ acılarının hepsinden dahĂ‚ acıdır. Fekat, Ă‚hıret azĂ‚blarının hepsinden dahĂ‚ hafîfdir. Mu'min, rûhunu teslîm edeceği vakt, rahmet meleklerini, Cennet hûrilerini gorup, onların zevkı ile, cĂ‚n verme acısını duymaz. Rûhu, tereyağından kıl ceker gibi, kolay cıkar. Ni'metlere kavuşur.
Her muslimĂ‚nın, olume hĂ‚zırlanması lĂ‚zımdır. Bunun icin de, tevbe etmelidir. Kul hakkı altında kalmamağa dikkat etmelidir. Ya'nî, hakları sĂ‚hiblerine verip halĂ‚llaşmalıdır. Allahu teĂ‚lĂ‚nın haklarını da odemek lĂ‚zımdır. Bu hakların en muhimmi, islĂ‚mın beş şartını yerine getirmekdir. NemĂ‚z kılmıyan bir kimse, muslimĂ‚nların hakkını da vermemiş oluyor. Cunki, her nemĂ‚zda oturunca, (Ve alĂ‚ ibĂ‚dillahissĂ‚lihîn) diyerek mu'minlere duĂ‚ etmek vazîfemizdir. NemĂ‚z kılmıyanlar, mu'minleri bu duĂ‚dan mahrûm bırakıyor. Hakları olan bu duĂ‚yı yapmıyor.
Borcları odiyerek, emĂ‚netleri sĂ‚hiblerine vererek, olume hĂ‚zırlanmak ve vasıyyet yazmak vĂ‚cibdir. 816. cı ve 1028. ci sahîfelere bakınız!
Olum, bir Ă‚nda gelebileceğinden, afvı kabûl olmıyan ve kabûl olabilir ise de, henuz afv edilmemiş olan (Had) ve (Ta'zîr) cezĂ‚larının yapılmasına imkĂ‚n bırakmak vĂ‚cibdir. Ya'nî, meydĂ‚na cıkmış olan gunĂ‚hlarının dunyĂ‚daki cezĂ‚larının yerine getirilmesini te'mîn etmelidir. Afvı kabûl olmıyan suc, Server-i Ă‚lemi "sallallahu aleyhi ve sellem" sovmekdir. Afvı kabûl olan hadler, ya'nî cezĂ‚lar, zinĂ‚, sirkat, iftirĂ‚, icki icmek gibi sucların dunyĂ‚daki cezĂ‚larıdır.
Hasta olanların, bu vĂ‚cibleri dahĂ‚ cabuk yerine getirmesi lĂ‚zımdır.
Hastanın yatağı, carşafı ve camaşırları temiz olmalıdır. Sık sık değişdirmelidir. Cunki, temizliğin kalbe ve rûha buyuk te'sîri vardır. Olum zemĂ‚nında ise, kalbin ve rûhun temiz olması, başka zemĂ‚nlardan dahĂ‚ muhimdir. TedĂ‚vî cĂ‚izdir. Fekat, şifĂ‚yı halk eden, devĂ‚da te'sîri yaratan Allahu teĂ‚lĂ‚dır. Allahu teĂ‚lĂ‚, isterse, kullanılan ilĂ‚cda te'sîr halk etmez. Eğer oyle olmasaydı, her tedĂ‚vî edilen hasta, iyi olurdu.
Ağır hastalara iğne yaparak tesellî ilĂ‚cları vermemelidir. Hastaya eziyyetdir. CĂ‚iz değildir. Ağır hastaları hastahĂ‚neye kaldırmamalıdır. Evde, Ă‚ilesinin, sĂ‚lih kimselerin yanında, Kur'Ă‚n-ı kerîm okuyarak ve Kelime-i şehĂ‚det telkîn ederek, cĂ‚n vermesine cok uğraşmalıdır.
Hastalıkda, îmĂ‚n, i'tikĂ‚d bilgileri cok konuşulmalıdır. Gelen ziyĂ‚retciler, bunlardan konuşmalı, kimse gelmezse, hasta kendisi, Ehl-i sunnet Ă‚limlerinin kitĂ‚blarından Ă‚hıret bilgilerini okumalıdır. KitĂ‚bdan okuyamazsa, duşunmelidir. CenĂ‚b-ı Hakkın rahmetinin bol olduğunu gosteren hikĂ‚yeler soylenmeli, gunĂ‚hların, Allahu teĂ‚lĂ‚nın merhameti yanında hic oldukları hĂ‚tırlatılmalıdır. Afv ve magfiret ummîdi cok olmalıdır.
Hasta, nemĂ‚zlarını gecirmemeğe, her zemĂ‚ndan dahĂ‚ cok dikkat etmelidir. Kalbini Allahu teĂ‚lĂ‚nın sevgisi ile doldurmalı, Kelime-i tevhîdi cok soylemelidir. İslĂ‚miyyetin emrlerini yapmağa dikkat etmelidir. Vasıyyet etmeli veyĂ‚ yazmalıdır.
Hastaya, imĂ‚m-ı Alînin "radıyallahu anh" ve cocuklarının sevgisi pek lĂ‚zımdır. Cunki, Ehl-i beyti sevmek, son nefesde îmĂ‚n ile gitmeğe sebeb olacağını, Ehl-i sunnet Ă‚limleri "rahmetullahi teĂ‚lĂ‚ aleyhim ecma'în" sozbirliği ile soylemekdedir.
Olum hastası, İhlĂ‚s sûresini [ya'nî Kulhuvallahu ehad] cok okumalıdır. Yatağı karşısında (Kelime-i tevhîd) yazılı levha asılı olmalıdır.
Karyola ve yatak yerini ve odayı değişdirmek, hastaya ferahlık verir. KĂ‚bil ise hasta, abdestli olmalıdır. Hizmetci, aşcı, hemşîre kadınlar, mahrem olmadıklarından, cok buyuk mahzûrdur. Hastaların, ihtiyĂ‚rların kızı, Ă‚ile yerini tutamaz. Mahrem hizmetleri yapamaz. İhtiyĂ‚rların, hastaların harĂ‚mdan kurtulmak icin, hizmet eden kadını nikĂ‚h etmeleri lĂ‚zımdır. Dedikoduya ehemmiyyet vermemeli, genc de olsa, hizmet edecek nikĂ‚hlı Ă‚ile edinmelidir.
ZiyĂ‚retciler, hasta yanında cok oturmamalıdır. Sevdiği insanlar olsa da, cabuk kalkmalıdır. Hasta teklîf ederse, biraz dahĂ‚ oturup, kalkmağa teşebbus etmeli, tekrĂ‚r teklîf etmezse gitmelidir. Ağır hastanın yanına kimseyi sokmamak doğru değildir. Hasta istemese de, sĂ‚lih insanlar, gidip, bir İhlĂ‚s okuyacak kadar oturmalıdır. Doktor, kimse goruşmesin, konuşmasın dedi diyerek, hastayı mahrûm etmemelidir. Yanına sulehĂ‚ girip, Yasîn-i şerîf okumalıdır. Gizli okumak da fĂ‚idelidir.
Hasta yanında, hastalığı artdıracak, merĂ‚klı sozler soylememeli, gazetelerden, hikĂ‚yelerden, mĂ‚l, ticĂ‚ret, siyĂ‚set ve hukûmetden lĂ‚f acmamalıdır.
Olum hastası halĂ‚lden ve mumkin olduğu kadar abdestli ve kalbi uyanık kimselerin Besmele ve duĂ‚ ile hĂ‚zırladığı şeyleri yimelidir.
Hasta yanında, Velîlerin, Ă‚limlerin ve sĂ‚lihlerin "rahmetullahi teĂ‚lĂ‚ aleyhim ecma'în" hikĂ‚yeleri ve sozleri konuşulmalı, bunlara sevgisi artdırılmalıdır. EvliyĂ‚-yı kirĂ‚mın "rahmetullahi teĂ‚lĂ‚ aleyhim ecma'în" soylenmesi, rahmete sebeb olur.
Olum alĂ‚metleri gorulunce, yanında, cocuk, cunub, ozrlu kadın bulundurulmamalıdır. Odada ve hattĂ‚ evde resm bulunmamasına cok dikkat etmelidir. Yanında Ă‚lim, sĂ‚lih birkac kimse bulunup, zorlamamak uzere, Kelime-i tevhîd soylemesi te'mîn edilmelidir. Soylemesi icin sıkışdırmamalıdır. Yanındakiler soyleyip ona duyurmalı, usandırmamalıdır. Bir kerre soyler ise, bir dahĂ‚ soyletmemeli, başka şey soyler ise, Kelime-i tevhîdi bir dahĂ‚ soylemesi hĂ‚tırlatılmalıdır. Ya'nî, son sozu, Kelime-i tevhîd olmalıdır. Zorlamadan, bir kerre, (LĂ‚ ilĂ‚he illallah) demek, yanındakilere sunnetdir. Kelime-i tevhîdi hĂ‚tırlatanların, hastanın duşmanı, vĂ‚risi olmaması uygundur. Kimse yok ise, vĂ‚ris hĂ‚tırlatır.
Hasta yanında (Yasîn) sûre-i şerîfesini okumak muhim sunnetdir. Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Yanında Yasîn-i şerîf okunan hasta, suya doymuş olarak vefĂ‚t eder ve doymuş olarak kabre girer). Ya'nî, cĂ‚n vermenin hĂ‚sıl edeceği susuzluğu duymaz. Yasîn sûre-i şerîfesi, kıyĂ‚metde olan şeyleri, dunyĂ‚nın gecici olduğunu, Cennet ni'metlerini ve Cehennemdeki azĂ‚bları bildirdiğinden, hasta yanında okununca, îmĂ‚n ile gitmeğe sebeb olan şeyleri işitmiş olur. (Ra'd) sûresini okumak, rûhun cıkmasını kolaylaşdırır. İnsan olunce, Hanefîde necs olur. Kur'Ă‚n-ı kerîm, yanında değil, karşısında ve sessiz okunabilir. Diğer uc mezhebe gore necs olmaz.
Kur'Ă‚n-ı kerîmi, oluler de işitir ve fĂ‚idelenir. CenĂ‚ze taşıyanların, kabr ziyĂ‚ret edenlerin, maddî bir karşılık duşunmiyerek, Kur'Ă‚n-ı kerîmden bir parcayı, Allah rızĂ‚sı icin okuyarak, sevĂ‚bını meyyitin rûhuna hediyye etmeleri sunnetdir.
Olum hĂ‚linde su icirmek sunnetdir. İhtiyĂ‚cı gorulurse vĂ‚cib olur. İcince ferahladığı gorulurse vĂ‚cibliği artar. O Ă‚nda şeytĂ‚n, sĂ‚f su gosterip, senden başka ma'bûdum yokdur dersen, sana iciririm dediği, hadîs-i şerîflerde bildirilmişdir. Yasîn sûre-i şerîfesini okumanın on fĂ‚idesi vardır:
1 - Ac olan, tok olur. Ya'nî, ummadığı yerden rızk gelir.
2 - Susuz olan, kanıncıya dek su bulur.
3 - Elbisesi olmıyan, elbise bulur.
4 - Eceli gelmiyen hasta şifĂ‚ bulur.
5 - Eceli gelen hasta olum acısı duymaz.
6 - Olurken, Cennet melekleri gelip, gorunur.
7 - İnsan korkduğundan emîn olur.
8 - MusĂ‚fir ve garîb yardımcı bulur.
9 - BekĂ‚rların evlenmesi kolay olur.
10 - Gayb olan şey bulunur.
Fekat bunlara niyyet ederek ve inanarak okumak lĂ‚zımdır.
Peygamberimiz "sallallahu aleyhi ve sellem" buyurdu ki, (Olum hastası yanında, bir sûre okununca, her harfi icin bir melek gelip, rûhun kolay cıkmasına duĂ‚ eder. Yıkanırken yanında bulunurlar. CenĂ‚zesi ile birlikde giderler. NemĂ‚zında bulunurlar. Gomulurken bulunurlar. Hep duĂ‚ ederler). Bir hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (MuslimĂ‚n bir hasta yanında Yasîn-i şerîf okunursa, RıdvĂ‚n ismindeki melek Cennet şerbeti getirir. Suya doymuş olarak rûh teslîm eder. Doymuş olarak kabre girer. Suya ihtiyĂ‚cı olmaz.)
Hasta, Allahu teĂ‚lĂ‚nın afvına, merhametine guvenmeli, Rabbim beni magfiret eder demelidir. Allahu teĂ‚lĂ‚, hadîs-i kudsîde buyuruyor ki, (Kulum, beni nasıl umarsa, onu oyle karşılarım. Oyle ise, benden hep iyilik bekleyiniz!). Server-i Ă‚lem "sallallahu aleyhi ve sellem", vefĂ‚tından uc gun once buyurdu ki, (Allahu teĂ‚lĂ‚dan iyilik umarak cĂ‚n veriniz!). Hasta yanındakilerin, iyilik ummîdini artdıracak şeyler soylemesi, Rabbimizin rahmetini umduğumuzu hĂ‚tırlatmaları sunnetdir. Olum hĂ‚li gorulunce, rahmet ummîdini artdıracak şeyler soylemek vĂ‚cib olur. Kılmamış nemĂ‚zları varsa, tevbe etmesine teşvîk eylemek sunnetdir.
Olur olmez, borclarını bir Ă‚n once odemelidir. Borcları odenmedikce, rûhu, iyiler derecesine kavuşamaz. Zevcesine, vaktîle odemediği (Mehr), ya'nî nikĂ‚h parası da, borcudur. Verilmemiş, birikmiş zekĂ‚t, fıtra da borcdur. Hırsızlık etmesi, zor ile alması da borcudur. Kabre koymadan, borclarını odemek mumkin olmaz ise, meyyitin velîlerinden [ya'nî yakın akrabĂ‚sından] biri, borcu (HavĂ‚le usûlu) ile, kendi uzerine alır. Ya'nî borclar bunun olur. Boylece, hak sĂ‚hiblerinin kabûl etmesi ile, meyyit borcdan kurtulmuş olur. Borclar, velî uzerinde kalır. Bu yol, havĂ‚le usûlune tam uymuyor ise de, meyyitin ihtiyĂ‚cı cok olduğu icin, islĂ‚miyyet izn vermişdir. Server-i Ă‚lem "sallallahu aleyhi ve sellem" borclu olan birinin nemĂ‚zını kılmak istemedi. Ebû KatĂ‚de-i EnsĂ‚rî "radıyallahu anh" ismindeki bir sahĂ‚bî, borcunu, bu usûl ile, kendi uzerine alarak kabûl edince, cenĂ‚ze nemĂ‚zını kılmağı kabûl buyurdu. Bu meyyitin borcu iki dînĂ‚r, ya'nî iki miskĂ‚l [4,8 gramlık sikkeli, ya'nî kesilmiş, olculu iki altın] olup, Resûlullah "sallallahu aleyhi ve sellem", Ebû KatĂ‚deye, (Bu iki altın borc, senin uzerine oldu mu ve meyyit borcdan kurtuldu mu?) buyurdu. Ebû KatĂ‚de (Evet) deyince, Resûlullah "sallallahu aleyhi ve sellem", cenĂ‚zenin nemĂ‚zını kıldı. Goruluyor ki, yabancı bir kimse de borcu kendi uzerine alırsa, meyyit borcdan kurtulmakdadır. Borcu uzerine alan kimsenin alacaklıya (Meyyiti halĂ‚l et!) dimesi uygun olur. Boyle halĂ‚llaşma ile, meyyit borcdan temĂ‚men kurtulur.
Gerek boylece, gerekse, islĂ‚miyyetin gosterdiği başka yollar ile, meyyit, haklardan kurtarıldıkdan sonra, vasıyyeti yerine getirmek lĂ‚zımdır. GunĂ‚h olan birşeyi yapmak icin vasıyyet etmek sahîh olmaz. Boyle vasıyyetler yerine getirilmez. Boylece, meyyit, vasıyyetden hĂ‚sıl olan sevĂ‚bdan ve duĂ‚dan mahrûm bırakılmamış olur.
Hastalıkdan ve dunyĂ‚ sıkıntılarından kurtulmak icin olumu istemek cĂ‚iz değildir. Dinde sıkıntı ve fitnelerden korkarak, Allahu teĂ‚lĂ‚dan olumu istemek sunnetdir. Allah yolunda şehîd olmağı istemek de boyledir. Mekke-i mukerremede ve Medîne-i munevverede olduğu zemĂ‚nda ve EvliyĂ‚-yı kirĂ‚m "kaddesallahu teĂ‚lĂ‚ esrĂ‚rehumul'azîz" turbelerinin yanında olumu istemek de cĂ‚izdir.
__________________