Mucahit Bilici...
İnsanlar neden reenkarnasyona inanırlar?
Zamanın eli, ruhu tutamaz, ama bedeni pekÂl eskitir. Bir hayat boyu ruhunu bedeniyle sınırlayanlar da bedenin yıkılışı karşısında tekrar ruha sarılırlar. Varlığını bedeniyle sınırlayanlar icin ruhun varlığı bir cıkış yolu olabilir. Ne var ki, asıl problem, ruhun sonsuzluk arzusuna bulunacak cevaptır. Boylesi bir ihtiyacın butun insanlar icin gecerli olduğuna hic şuphem yok. Ancak herkesin aynı cevabı verebildiğini soylemek de mumkun değil.
Ahirete inanmasalar bile, butun insanlar olumun bir son olmaktan cıkmasını isterler. Olumu gecinden istemenin biricik sebebi olumu istememenin karşılıksız kalışı değil midir? Peki ya butun hastaneleri dolduran şey hayatın cazibesi değil midir?
Hic kimse olumu istemez, ama olumu istememek onu yaşamamak icin yeterli değildir. Hepimiz, bir sonumuzun olduğunu biliyoruz. Ne ki, bununla kalmıyor, sonumuzun sonsuzluk olmasını istiyoruz. Reenkarnasyon, ahirete inanmadığı halde olumu son olmaktan cıkarmak isteyen insanların inanma eğilimi gosterdiği bir kurgudur. Ruhu acık havada yurumenin ozlemiyle dolu bir insan, olumun soğuk duvarının cevrelediği bu dunya odasında mahpus durumdaysa yapabileceği tek şey vardır: volta atmak. Doğrusu volta atmak, sokağı iceri almaktır. Dışarı cıkamayan bir insanın dışarıyı iceride gercekleştirme teşebbusudur, volta atmak. Reenkarnasyon boylesi bir yanılsamadır. Ahirete inanmayan ama ahiretsiz de yapamayanların doğal olarak icine girdikleri bir arayış soz konusudur.
Ne var ki, fıtrî olan sonsuzluk arzusunun izini suren bu arayış icin gidilen adres yanlıştır. Yine de secilmiş her yanlış bir doğruyu anlatır: sorunun varlığını. Bu acıdan bakıldığında reenkarnasyon bize birşeyler soylemektedir.
İnsan fıtratı, sonsuz bir hayatın varlığına işaret eden koklu bir sonsuzluk arayışı icindedir. Bu arayışın haber verdiği ebedî hayata inanmasalar da, insanlar, bu arayışa bir cevap bulmak zorundadırlar. Mu’min bir insan icin ahiretin varlığı, dunyayı bir kayıt olmaktan cıkarmıştır. Bu noktada sun’i bir cozume ihtiyac olmadığı gibi, ahireti dunyaya sığdırma girişimlerine İslÂmî bir temel aramanın imkanı da yoktur. Evvela, İslam’da ruhların tenasuhu gibi bir durum soz konusu olsaydı, bu oyle basit ve marjinal bir konu olarak kalmayacak, merkezî bir vurgu kazanacaktı. Reenkarnasyonun varlığına ilişkin işaretler de, var iseler, oyle zımnî kalmayacaklar, sarih olacaklardı.
İkinci olarak, eğer ruhların başka bedenlerde sirkulasyonu gibi bir durum varsa, bunun butun ruhları kapsaması gerekir. Boyle bir durumda da sınırlı sayıda ruh olacak ve butun bedenleri dolaşıyor olacaktı. Ne var ki, o zaman da ‘bir’ ruhun ‘başka’ bir bedene gecmesinden soz edemeyecektik. Cunku başka bir beden olmuş olmayacaktı. Reenkarnasyon iddiası, kendi yokluğundan beslenen bir parazit gibidir. Eğer reenkarnasyon varsa, bilinsin ki bu onun yokluğudur.
Reenkarnasyona inananların, reenkarnasyon gibi iptidaî ve muğlak bir sonsuzluk tatminine ihtiyac bırakmayacak şekilde yeterince tanımlanmış ve butun bir insanlık tarihi boyunca kabule mazhar olmuş dinlerin ve ozellikle de İslÂmiyet’in vazettiği ebedî bir hayatın varlığına inanmamaları icin hangi gecerli neden vardır?
Tekliften kacan ama ebedî yaşama arzusunu bir turlu dindiremeyen bir insan icin reenkarnasyon cok az inandırıcı olsa da son derece fonksiyoneldir. Cunku temel bir ihtiyaca cevap vermektedir. İnsanların mutlu olabilmeleri icin bazan kurgular da iş gorebilir. Ne var ki, bu mutluluklar soz konusu hayallerin tukendiği yerde biterler. Goğu yerde aramaktansa, goğe cıkmanın yollarını aramalıdır insan
__________________
Reenkarnasyon: Goğu yerde aramak
Dini Bilgiler0 Mesaj
●35 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Reenkarnasyon: Goğu yerde aramak