CÂmi ÂdÂbı: Allah (c.c.):
"Ey Âdem oğulları, her mescidde zînetlerinizi takının." (Araf, 7/31)
buyurmaktadır. "Zînet"ten maksat edeptir. CÂmilerin ilk yapılış gayesi Allah'a ibadettir. Bu bakımdan ibadet esnasında, cemaati rahatsız edecek derecede yuksek sesle konuşmak, soğan-sarmısak gibi kokusu cirkin gorulen şeyler yenilerek cÂmiye gelmek, safları ciğneyerek ileriye gecmeye calışmak vb. davranışlar hoş karşılanmamıştır.
Hz. Peygamber (asm) mescidlere girerken sağ ayağı ile girer ve (euzu billahi azimi vebacehehe ekrame vesalihinehu agdıma eşşeydani ercaim) diye dua ederdi. Mescidlere girildiğinde iki rekat "tahiyyetu'l-mescid"* (cÂmiye hurmet) namazı kılmak Hz. Peygamber (asm)'in sunnetidir. (İbn Kesir, Tefsir, V, 106) (Nebi BOZKURT)
Mescit icinde abdest alınmaya mahsus bir yer yapılmışsa, burada abdest alınabilir.
Gorevli imam ve muezzini bulunan bir mescidde cemaatle namaz kılındıktan sonra, başka bir cemaatın yeniden ezan ve ikametle namaz kılması mekruhtur. Ancak ezan ve ikametsiz olarak, mihraptan başka bir yerde ikinci cemaatin namaz kılmasında bir sakınca yoktur.
Bir mescite sağ ayakla girilir, once Resulullah (s.a.s)'a salÂtu selÂmdan sonra, "Allahumme'ftah aleyn ebvÂbe rahmetike (Allahım, bizlere rahmet kapılarını ac)" diye dua edilir. Cıkarken de once sol ayağı dışarıya atarak, "Allahûmme'ftah aleyn ebvÂbe fadlike (Allahım, bize lutuf ve kereminin kapılarını ac)" diye duada bulunmalıdır. Diğer yandan mescite ilk girişte selÂmlama anlamında Allah rızası icin en az iki rekÂt "Tehıyyatul mescit" namazı kılınması sunnet olup, mescitin manevî havasına intibakı sağlar.
Mescitlerde yuksek sesle konuşmak mekruhtur. Ancak vaiz, hatib ve oğrencilerine ders vermekte olan ustad sesini duyurmak icin yukseltebilir. Namaz kılanlara zarar vermemek şartıyla Kur'Ân-ı Kerîm okuyanların veya Allah'ı zikredenlerin seslerini yukseltmeleri caizdir.
Namaz icin mescite gelenlerin, kendi durumuna gore en temiz ve en guzel giysilerini giyinmeleri, cemaatı nefret ettirecek soğan, sarmısak gibi şeyleri namaz oncesinde yemekten sakınması insan, cemaata ve mescide olan saygının gereğidir. Kur'Ân-ı Kerîm'de,
"Ey Ademoğulları! Her mescite gidişinizde temiz ve guzel elbiselerinizi giyinin." (A'rÂf, 7/31). buyuruluyor.
Namaz kılanın onunden gecmek caiz değildir. Ancak mescitte on saflarda boş yer varken arka safa namaza duranın onunden gecip ileri safa gidilebilir. Burada onunden gecilen kimse cami adabına uymayarak kendi saygınlığını kendisi yitirmiştir.
Mescite abdestli olarak girilir. Mescitlere namaz icin olmaksızın cocukları, akıl hastalarını sokmak veya mescidin icinden zaruret bulunmadıkca yol gibi gecmek uygun gorulmemiştir. (Geniş bilgi icin bk. el-KÂsenî, BedÂyiu's-Sanayi, Beyrut 1402/1982, VI, 220, 221; el-FetÂvÂ'l-Hindiyye, Beyrut 1400/1980, II, 454 vd.; İbn Âbidîn, Reddu'l MuhtÂr, İstanbul 1984 (tıpkı basım), IV, 356 vd., Terceme, Ahmed Davudoğlu, İstanbul 1983, IX, 267 vd.; O. Nasuhi Bilmen, Buyuk İslÂm İlmihali, İstanbul 1985, s. 240 vd.), (MefÂil HIZLI)
Ayrıca şu konulara da dikkat edilmesi iyi olur:
- Camiye girişte ayakkabılarınızı giriş bolumunde (yerde) bırakmayıp, ayakkabılığa koyunuz. Aksi halde cemaat camiden cıkarken ya sizin ayakkabınıza basarak veya ta ileriye atlayarak ayakkabısını giymek zorunda kalmaktadır. Camiden cıkışta ayakkabılarınızı yukarıdan, ses ve toz cıkartacak bicimde “Pattt” diye bırakmayınız. Sessizce ve eğilerek yere koyunuz.
- Cep telefonlarınızı camiye girmeden once sessize almayı sakın unutmayınız. Velev ki unutmanız halinde, namazda dahi olsanız (Namaz kılanların huşuunu bozmamanız icin) tek elinizle hemen kapatınız. Eğer beş vakit namaz kılan birisi iseniz telefonunuza oyun havaları yerine, unutulma halinde kimseyi rahatsız etmeyecek tondaki kısa uyarı sesleri yukleyiniz.
- Camide sessiz olunuz. Cok cok gerekmedikce ve ozellikle vaaz verilirken veya namaz kılanlar varken dunya kelamı etmeyiniz. Hele hic tartışmayınız, dedikodu ve gıybet kesinlikle yapmayınız.
- Camiye girişte imamın arkasından (ortadan) başlayarak sağa ve sola doğru saflaşınız. Saflardaki hizalaşmayı, saflarda imamın arkasında duran şahsa doğru ve ayaklarınızı o şahıstan cizilen duz bir cizgiye hizalayarak yapınız. Saflarda ileri, geri durmayınız.
- Musait yerler var iken cemaatin gecebileceği yerlerde namaza durmayınız ve on saflarda boşluk var iken arkaya saf olmayınız. Eğer on saf tam dolu ise imamın arkasından itibaren saf tutunuz. Mecbur kalmadığınız surece namaz kılanların onunden gecmeyiniz.
- Safları sıkıştırmayı ise imamın arka hizasındaki şahsa (Ortaya) doğru yanaşarak yapınız.
- Cami gorevlilerince sık sık ikaz edildiği halde safları, aranızdan (Hadis-i Şerifte belirtildiği uzere) şeytan gecmeyecek bir sıklıkta kapatarak namaza durunuz ve arada boşluk var iken, araya girmek isteyen cemaate ters ters bakmayınız. Eğer sıkışmadan, yanlarınızda boşluk bırakarak bir namaz kılmak istiyorsanız cemaatten ayrılınız ve kendi başınıza namaz kılınız.
- Sadece kendi nefsinizin duyacağı bir olcude bir sessizlik icerisinde namaz kılınız ve dua okuyunuz. Kulağınız ağır işitse dahi bunları oyle bir sessizlik icinde yapınız ki yanınızdaki ne okuduğunuzu bilmemeli, duymamalı ve dolayısıyla şaşırıp namazını fesat etmemeli. Bağırmak ve başkalarının dikkatini cekmek zorunda değilsiniz. Namaza başlarken yaptığınız niyetleri, rukû ve secde tekbirlerini, tesbihatı ne kadar icinizden yaparsanız yapın Allah (CC) onu duyar. Cunku bir Hadis-i Şerifte Allah (CC): “Siz sağır bir kimseye dua etmiyorsunuz!..” buyurmaktadır.
- Temiz elbiseyle ve ozellikle kokmayan temiz coraplarla camiye geliniz. Namaz kılarken halılarda secde edilen yerlere değil de, ayak koymak icin ayrılmış yerlere ayaklarınızı basmaya gayret ediniz. Cunku ayak kokusu olan bir yere secde etmek sizi de tiksindirebilir.
- Eğer ciğ sarmısak veya soğan gibi cemaati rahatsız edecek şeyler yemişseniz camiye gelmeyip, evinizde namaz kılmanız sunnete daha uygundur. Diğer taraftan, başta gul kokusu olmak uzere guzel kokular surunerek camiye gelmeniz de sunnete daha uygundur.
- Camide tesbihat sırasında, kendinizi tesbihata vereceğiniz yerde oradan buradan tesbih toplayıp, caminin ta uzağındaki cemaata atarak tesbih yetiştirmeye kalkmayınız. Eğer o cemaat cebinde en az 33’ luk bir tesbih taşıyamıyorsa bırakınız parmaklarını sayarak tesbih ceksin...
Secde edilen yer, namazgÂh, cami yerine kullanılan namaz yeri. Aşırı saygı gostermek, alnını yere koymak, baş eğmek, eğilmek anlamlarına gelen "sucûd" masdarından yer ismi. Coğulu "mesÂcid" mescitlerin buyuğune "cami" denir. Coğulu "cevÂmi''dir. Cami; toplayan toplayıcı demektir. Beş vakit namazda cuma ve bayram namazlarında mu'minleri bir araya topladığı icin bu isim verilmiştir. İbadet edilen yer, tapınak anlamında "ma'bed" ve coğulu "meÂbid" de kullanılır. Turkler Anadoluda, ibadethanelerin buyuk yapıda olanlarına "cami" kucuklerine ise "mescit" adını vermişlerdir.
Yeryuzunde kurulan ilk mescit KÂbe-i Muazzama'dır. Allahu TeÂl şoyle buyurur: "İnsanlar icin yeryuzunde kurulan ilk ev Mekke'de bulunan mubarek ve Âlemler icin bir hidayet kaynağı olan KÂbedir" (Âl-i İmran, 3/96).
Ebû Zerr (r.a)'den rivayete gore, şoyle demiştir: Resulullah (s.a.s)'a, yeryuzunde ilk defa hangi mescidin tesis edildiğini sordum. Cevap olarak; "mescid-i Haram" buyurdu. Bundan sonra hangisi inşa olundu, dedim Mescid-i AksÂ" buyurdu. İkisinin inşası arasında ne kadar sure bulunduğunu sordum. "Kırk yıl" cevabını verdi. Bundan sonra da, Allah'ın elcisi şoyle buyurdu: "Ey Ebû Zerr! Namaz vakti nerede girerse, namazını orada kıl. Namazın fazileti, vaktinde kılınmasıdır" (BuhÂrî, EnbiyÂ, 10, 40; Muslim, Mesacid, 1,2).
KÂbe-i Muazzama'nın ilk olarak Hz. Âdem tarafından inşa edildiği, Hz. İbrahim ve oğlu İsmail (a.s) tarafından aynı temeller uzerine yeniden bina edildiği nakledilmiştir. KÂbe ve Mescid-i AksÂ'nın inşası arasında bin yıllık bir sure farkının bulunduğu rivayeti dikkate alınınca, Mescid-i Aksa'nın da Suleyman (a.s) tarafından ikinci olarak inşa edilmiş olması muhtemeldir (bk. Zebîdî, Sahih-i BuhÂrî Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi, KÂmil Miras, 7. baskı, Ankara 1984, VI, 22-32; "KÂbe" "Mescid-i Aksa" maddeleri). Diğer yandan bu en eski iki buyuk mescit arasında sure ile ilgili rakamların cokluk bildirmesi de mumkundur.
Allah'ın elcisi uc mesciti ziyaret ve orada ibadet icin yolculuk yapılabileceğini belirtmiştir. "Ancak şu uc mescit icin yolculuk yapılabilir: Mescid Haram, benim şu mescidim (Mescidi Nebevi) ve Mescid-i Aksa" (BuhÂrî, Mescid-i Mekke, I, 6, Sayd, 26, Savm, 67; Muslim, Hacc, 415, 511-513; Ebû DÂvud, MenÂsik, 94; Tirmizi, Salat, 126). Bu uc mescitte yapılacak ibadetin, başka mescitlerde yapılacak olandan ustunluğunu bildiren ceşitli hadis-i şerifler nakledilmiştir (bk. Buharî, Mescid-i Mekke, 1; Muslim, Hacc, 505-510; Tirmizi, MevÂkit, 126, MenÂkıb, 67; Nesaî, MesÂcid, 4, 7, MenÂsik, 124).
İslÂm'ın cıkışı sırasında KÂbe putlarla doldurulmuş bir halde, Kureyş muşriklerinin ziyaret yeri idi. Hz. Peygamber Mekke'de iken muslumanlar onceleri kendilerini gizlemişler, Erkam b. Ebî'l-Erkam'ın evinde toplantılarını gizlice surdurmuşlerdi. Hz. Omer'in İslÂm'a girişi ile kendilerini acığa vurdular ve ilk olarak topluca KÂbe'ye kadar giderek burada muşriklere karşı bir gosteri yaptılar. Hz. Peygamber Mekke'de iken namazlarım Beytullah'ın yanıbaşında, Yemen koşesi ile Hacer-i Esved arasında kılmaktaydı. O, peygamberlikten once de, KÂbe'ye saygı gostermekte, onu kutsal tanımakta, fırsat olunca ziyaret edip, Hacer-i Esved'i opmekteydi.
Mekke'de ilk musluman cemaatin, ozel bir ibadet yeri yoktu. Hz. Peygamber (s.a.s), erkeklerden ilk musluman olan Hz. Ali (r.a) ve diğer arkadaşları ile Mekke'nin dar sokaklarında, gizlice namaz kılmıştı. Hz. Peygamber genellikle namazlarını, KÂbe civarında veya kendi evinde tek başına kılardı. Bununla birlikte muslumanlar, cemaat halinde namaz kılabilmek icin bir evde toplandıkları da olurdu. Bu ev, coğu zaman ashabdan Erkam'ın evi idi. Hz. Omer (r.a), islÂmiyeti kabul ettikten sonra, muminlerin rahatsız edilmeden Kabe'nin yanında namaz kılmalarını temin etmişti.
Hz. Peygamber (s.a.s.), yeryuzunun butun muslumanlar icin bir mescit olduğunu ve Allah nazarında her yerin bir olduğunu belirtmiştir (BuhÂrî, SalÂt/56). Ancak namazların mescitlerde kılınmasının daha guzel olacağını bildiren hadislerde mevcuttur (bk. Muslim, MecÂcid/1).
Mekke'de İslÂm'ın cıkışından sonra KÂbe dışında ilk mescit, AmmÂr b. YÂsir tarafından yapılmıştır. Ammar b. YÂsir, Mekkeli olmayıp oraya yerleşen bir yabancı idi. Muşriklerin bitmez-tukenmez eziyetlerine dayanamadığı ve ibadetini KÂbe'de rahat yapamadığı icin evini mescid yapmıştır.
Hz. Ebû Bekir (r.a.)'in Mekke'de iken yaptırdığı mescit, İslÂmın ikinci mescidi olarak kabul edilir. O Mekkede iken, evinin avlusunda kapı yanında ozel bir mescit yapmıştı. Kureyşliler, onu gorecek olan kadınların ve cocukların heyecana kapılıp yoldan cıkacakları endişesiyle itiraz etmiş ve bu şekil soz konusu mescitte acıkca namaz kılmasını yasaklamıştı (BuhÂri, SalÂt/86).
Medine'ye hicret etmeden once. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in emri ile orada Cuma namazı kılınmıştı. Cuma namazının kılındığı bu yer, İslÂm tarihinin ucuncu mescitidir. Hz. Muhammed (s.a.s.), Medine'ye hicret ederken Kubada birkac hafta gecirdi. Burada bir mescit inşasına başladı. Bu hususta şu ayet-i kerime nazil oldu: "İlk gununden beri Allah'a karşı gelmekten sakınmak icin kurulan mescitte bulunman daha uygundur" (et-Tevbe, 9/108). İşte bu mescit, İslÂm Âleminde dorduncu mescittir: Beşinci mescit ise, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in, Medine'ye vardıktan sonra yaptığı mescittir. Hz. Ebu Bekir (r.a) ile Medine'ye giren Resulullah (s.a.s.) devesini salıverir. Devesi, nerede durursa orada misafir olacağını belirtir. Deve, bugun Mescid-i Nevevî'nin olduğu yerde durur. Boş bir arazi olan bu yeri, Hz. Muhammed (s.a.s.), mescit ve kendi ev halkı icin oturacak yer yaptırmak uzere satın alır. O zamandan beri bu mescit, Medine'nin belli başlı mescidi olarak zamanımıza kadar gelmiştir. Medine mescidinde, ashabını dinî ve dunyevî konularda aydınlatma amacıyla oturmaları Resulullah'ın Âdetleri idi.
Bu ilk mescitlerden sonra, İslÂm Âleminde mescitler cığ gibi coğaldı. Muslumanlar kurdukları butun koy ve kasabalarda, fethettikleri her yerleşim merkezinde bir veya birden fazla mescit yapmayı prensip haline getirdi.
Mescitler, başlangıcta ibadet yeri, ilim muessesesi, kaza dairesi (mahkeme), ordu karargÂhı, elcilerin kabul edildiği bir makam ve hatta gerektiğinde hapishane olarak kullanılmıştır. Mescitler son zamanlara kadar, ibadet yeri olarak gorev yapmanın yanı sıra, eğitim-oğretim faaliyetlerinin de icra edildiği bir yer olmuştur. Mescitlerde goze carpan yapı unsurları olarak şunlar sıralanabilir: Mihrab, minber, vaaz kursusu, padişahların yaptıkları mescitlerde hunkÂr mahfili, muezzinlerin namaz sırasında oturduğu muezzin mahfili, son cemaat mahalli, minare, imam ve muezzin odaları, hukumdarlara yapılabilecek suikastleri engellemek icin inşa edilen maksûre, şadırvan ve avlu, gasilhane ve tuvaletler, son olarak da Kur'an okutmaya yarayan ve kurs binası niteliği taşıyan bolmeler.
Kur'Ân-ı Kerim'de bir ayette, mescitleri yapacak olanlarda dort ana vasfın arandığı gorulmektedir. Allah TeÂl şoyle buyurur: "Allah'ın mescitlerini, ancak Allah'a ve ahiret gunune inanan, namazı gereği uzere kılan, zekÂtı veren ve Allah'tan başka kimseden korkmayanlar imÂr eder. İşte bunların doğru yolda olup başarıya ulaşacakları umulur" (et-Tevbe, 9/8).
Mescitlere ait hukumler
Mescitler Allahu TeÂlÂ'ya ibadet amacıyla yapıldığı icin buyuk bir şerefe sahiptir. Bu yuzden her mescite "Beytullah (Allah'ın evi)" denir. Bir mescit kıyamete kadar mescittir. Mescite saygısızlık veya tecavuz, Allahu TeÂlÂ'nın hukukuna tecavuz anlamı taşıyacağı icin uhrevî sorumluluğu gerektirir.
Bir mescitin ici ve arsası mescit olduğu gibi gokyuzune kadar ustu de mescit hukmundedir. Bu yuzden mescitte yapılması mekruh olan şeyin, ustunde yapılması da mekruh olur. Mescidlerin araya yol girmeyen cevresi de (finÂ-ı mescid) namaz konusunda mescit hukmundedir. Fakat başka konularda mescit hukmunde değildir. Bu nedenle, oralardan gecip gitmek veya oraya abdestsiz girmek caizdir.
Bir kimsenin kendi mahallesi veya koyu camiinde namaz kılması daha faziletlidir. Ancak imamının daha salih ve daha fakih olması bir tercih sebebidir. Bu konuda Mescid-i Haram ile Mescid-i Nebevi'de ayrı bir ustunluk vardır.
Bir mescit, cemaata dar gelmeye başlamışsa yanlarından arsa satın alarak genişletilebilir. Arsa sahipleri razı olmasa da bedeli odenerek alınabilir. Cunku buna toplumun ihtiyacı vardır.
Bir kimse, Allah rızası icin yaptırdığı bir mescitin idaresine, tamir, tefriş ve aydınlatılmasına ve ehilse imamlık veya muezzinliğine başkalarından daha fazla hak sahibidir. Kendisinden sonra ehil olan cocukları ve aşireti de başkalarından onde gelir.
Bir mescitin duvarları veya kubbesi bir takım nakış ve yaldızlarla suslenebilir. Ancak mescitin sade olması daha uygundur. Ozellikle namaz kılanların dikkatini dağıtacak şekilde kıble tarafına yapılacak suslemeler mekruh sayılmıştır. Bununla birlikte bir kimse kendi malından mesciti susleyebilir. Fakat vakıf mutevellisi bu nakış ve susleri vakfın malından yapamaz, yaparsa bedelini tazmin etmesi gerekir. Cunku bunlar mescitin binasına, devamına ait şeyler değildir. Ancak vakıf gelir fazlasının kotu yoneticilerin eline gecip zayi olmasından korkulursa boyle bir harcama yapılabilir.
Mescit icinde abdest alınmaya mahsus bir yer yapılmışsa, burada abdest alınabilir.
Gorevli imam ve muezzini bulunan bir mescidde cemaatle namaz kılındıktan sonra, başka bir cemaatın yeniden ezan ve ikametle namaz kılması mekruhtur. Ancak ezan ve ikametsiz olarak, mihraptan başka bir yerde ikinci cemaatin namaz kılmasında bir sakınca yoktur.
Bir mescite sağ ayakla girilir, once Resulullah (s.a.s)'a salÂtu selÂmdan sonra, "Allahumme'ftah aleyn ebvÂbe rahmetike (Allahım, bizlere rahmet kapılarını ac)" diye dua edilir. Cıkarken de once sol ayağı dışarıya atarak,
"Allahûmme'ftah aleyn ebvÂbe fadlike (Allahım, bize lutuf ve kereminin kapılarını ac)" diye duada bulunmalıdır. Diğer yandan mescite ilk girişte selÂmlama anlamında Allah rızası icin en az iki rekÂt "Tehıyyatul mescit" namazı kılınması sunnet olup, mescitin manevî havasına intibakı sağlar.
Mescitlerde yuksek sesle konuşmak mekruhtur. Ancak vaiz, hatib ve oğrencilerine ders vermekte olan ustad sesini duyurmak icin yukseltebilir. Namaz kılanlara zarar vermemek şartıyla Kur'Ân-ı Kerîm okuyanların veya Allah'ı zikredenlerin seslerini yukseltmeleri caizdir.
Namaz icin mescite gelenlerin, kendi durumuna gore en temiz ve en guzel giysilerini giyinmeleri, cemaatı nefret ettirecek soğan, sarmısak gibi şeyleri namaz oncesinde yemekten sakınması insan, cemaata ve mescide olan saygının gereğidir. Kur'Ân-ı Kerîm'de "Ev Ademoğulları! Her mescite gidişinizde temiz ve guzel elbiselerinizi giyinin" (el-A'rÂf, 7/31).
Namaz kılanın onunden gecmek caiz değildir. Ancak mescitte on saflarda boş yer varken arka safa namaza duranın onunden gecip ileri safa gidilebilir. Burada onunden gecilen kimse cami adabına uymayarak kendi saygınlığını kendisi yitirmiştir.
Mescite abdestli olarak girilir. Mescitlere namaz icin olmaksızın cocukları, akıl hastalarını sokmak veya mescidin icinden zaruret bulunmadıkca yol gibi gecmek uygun gorulmemiştir. (Geniş bilgi icin bk. el-KÂsenî, BedÂyiu's-Sanayi, Beyrut 1402/1982, VI, 220, 221; el-FetÂvÂ'l-Hindiyye, Beyrut 1400/1980, II, 454 vd.; İbn Âbidîn, Reddu'l MuhtÂr, İstanbul 1984 (tıpkı basım), IV, 356 vd., Terceme, Ahmed Davudoğlu, İstanbul 1983, IX, 267 vd.; O. Nasuhi Bilmen, Buyuk İslÂm İlmihali, İstanbul 1985, s. 240 vd.)
Kaynak
__________________
Cami (mescid) adabı hakkında bilgi verir misiniz? [ISLAM TIM]
Dini Bilgiler0 Mesaj
●39 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Cami (mescid) adabı hakkında bilgi verir misiniz? [ISLAM TIM]