Allah'a sığınma O'na iltica etme şeytanın azdırması ve saptırmasına karşı en onemli bir sığınak ve dinamiktir. Bu dinamiğin behemehÂl kullanılması şarttır.
Bu dar hacimli yazıda istiÂze kavramı uzerinde durulmaya calışılacak ve istiÂze dualarına bazı ornekler verilecektir.
"Eûzu" diyerek Allah'a yonelen bir kul Rabb'ine istiÂze etmiş olur. İstiÂze Cenab-ı Hakk'a iltica etme sığınma O'nun himaye ve korumasını dileme gibi mÂnÂlara gelmektedir. Dua ile istiÂze arasında bir umum-husus farkı olduğu gorulmektedir. Dua istiÂzeden daha geniş bir kavramdır. Zîr duada hem hayır ve iyilik isteme hem de kotuluklerden Allah'a sığınma vardır. İstiazede ise bunlardan sadece ikincisi yani şerlerden ve endişe sebebi hususlardan Allah'a onun inayet ve rahmetine iltica soz konusudur.
Nicin ve Neden İstiÂze?
Âciz zayıf emel ve arzuları nihayetsiz imkÂnları cok kısıtlı omru boyunca şeytan nefs-i emmÂre ve bunlara ilÂve olarak şehvet ve gazap gibi bir yonuyle duşman sayılabilecek kuvve(t)lerle mucadele etme durumunda olan insanın hem hayır istikametindeki emellerini gercekleştirmek hem de duşmanlarının tuzak ve komplolarından kurtulmak icin gucu ve merhameti sonsuz Rabb'ine iltica ve istiÂze etmekten başka caresi yoktur. Bu carenin varlığını fark eden ve ona başvuran insan temel problemlerini halletmiş sayılır. Cunku şeytan ve onun Âdeta bir santral gibi kullandığı nefse karşı insanın en buyuk zırhı istiÂze yani Cenab-ı Allah'ın ulu dergÂhına sığınmaktır.
Gunumuzde maalesef pek cok insan inanmış dahi olsa Âdeta şeytan yokmuş gibi davranmakta bu yanlış duşunceleri de onları şeytan ve avenesinin tehlikeli desîse ve oyunlarına karşı her zaman acık hÂle getirmektedir. Evet komplocu tahripci ve yıkımcı şeytanın en tehlikeli desîselerinden biri insanın gozunu yaptığı hata ve kusurlara karşı kapaması o kusurları fark ettirmemesi; insan fark etmiş olsa bile şeytanın ona te'vil ettirmesidir. Bu komploya duşenler şeytanın kendini inkÂr ettirmek sûretiyle onlara bir celme taktığının farkına varamamaktadırlar. HÂlbuki duşmanı olduğunun farkında olanlar surekli teyakkuz hÂlinde bulunurlar/bulunmalıdırlar. Tehlikeli zeminlerde futursuzca dolaşanlarınsa acımasız avcıların tuzağına duşmesi pek tabiîdir. İşte savunma gayesiyle donanımındaki boşlukları kapama endişesi ve heyecanı taşımayan insan nefsin ve şeytanın zehirli oklarına hedef olmakta ve cok defa da onların bir oyuncağı hÂline gelivermektedir. Evet şeytan vardır ve Kur'Ân-ı Mubîn'in ifadesiyle insanoğlunun amansız ve inatcı duşmanıdır. İlk insan olan Hazreti Âdem'den bu yana hep ayakları kaydırmak icin uğraşan akla-hayale gelmedik turlu turlu tezyîn ve tesvîllerle Allah'ın kullarını şaşırtıp dalÂlet vÂdilerine suruklemek icin ant icmiş bir şeytan. "Şeytan işlemekte oldukları mÂsiyet ve gunahları onlara suslemiş cazip gostermişti. (tezyîn)"(En'am sûresi 6/43); "Kendilerine doğru yol iyice belli olduktan sonra gerisin geri dinden cıkanlara muhakkak ki şeytan once fit vermiş sonra da onları uzun emellere duşurmuştur. (tesvîl)"(Muhammed sûresi 47/25) mealindeki Âyet-i kerîmeler bu hakikati acıkca ortaya koymaktadır. Yine Allah Rasûlu (sallallahu aleyhi vesellem)'in ifadelerine bakıldığında da şeytanın "insanoğlunun damarlarında tıpkı kanın cok rahat aktığı gibi akmakta"(Buharî AhkÂm 21) olduğu gorulecek ve anlaşılacaktır.
İnsana duşen nefs-i emmaresinin yaptı(rdı)klarına karşı her zaman tavır almasıdır. Cunku Kur'Ân-ı Mubîn'in ifadesiyle "Nefis her zaman kotuluğu emreder."(Yusuf sûresi 12/53) İnsan icin nefsinden daha buyuk bir duşman yoktur. Nefsini beğenenler hicbir zaman onun kusurlarını goremezler. Ancak her zaman onu itham altında tutanlardır ki nefislerinden kaynaklanan ayıpları gorup hissedebilirler. CenÂb-ı Allah da mÂsiyet cukurlarından taat zirvelerine taşımayı murad buyurduğu kullarına evvela nefsinin kusurlarını gosterir. Nefsinin ayıp ve kusurlarını goren insan tevbe ve istiğfarda bulunur istiÂze mulahazalarıyla Hakk'ın yuce dergÂhına yuz surer. Bunu yapabilen de şeytanın şerrinden ve nefs-i emmareye maskara olmaktan kurtulur.
İstiÂze Allah'ın Emri ve Resûllerin Yoludur
Kur'Ân-ı Kerîm'de Hadîs-i Şerîflerde ve değişik dua mecmualarında pek cok istiÂze duaları yer almaktadır. İstiÂze dualarından muradımız icinde "eûzu neûzu; eıznî eıznÂ; ecirnî ecirnÂ/sığınıyorum sığınıyoruz" gibi ifadelerin yer aldığı yakarışlardır.
Cenab-ı Allah Kur'Ân-ı Kerîm'de
فَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرْآنَ فَاسْتَعِذْ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
"Kur'Ân okuyacağın zaman o kovulmuş şeytandan Allah'a sığın."(Nahl sûresi 16/98) buyurmaktadır. Bu emre binaen inananlar da Kur'Ân-ı Azîm'i tilÂvet edecekleri zaman O'nun hidayetinden tam istifade edebilme yolunda şeytanın desiselerinden etkilenmemek ve kalb ve ruhlarını tertemiz hÂle getirmek icin أَعُوذُ بِاللهِ مِنْ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ "Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah'a sığınırım" derler. Bu lafzı itibariyle bir haber cumlesi olsa da mÂnÂsı acısından bir dua cumlesidir bir yakarıştır. "Allah'ım şeytanın şerrinden beni koru!" mÂnÂsına gelmektedir.
Buradan ayrıca şoyle bir ders cıkarılabilir. İnsan Kur'Ân-ı Kerîm'i tilÂvet etmek istediği zaman şeytanî her turlu mulÂhazadan arınmalı O'nu tertemiz bir gonulle okumalıdır. Ayrıca Kur'Ân elinde olan bir insanı bile tezyîn ve tesvîlleri ile kandırabilen şeytan sÂir iş ve durumlarında hayli hayli kandırabilir demektir. Dolayısıyla her zaman şeytana ve oyunlarına karşı teyakkuz hÂlinde bulunmak gerekir.
Cenab-ı Allah'ın kullarını istiÂzeye cağırdığı Mu'minûn sûre-i celîlesinin 97 ve 98. ayet-i kerîmelerinde de
وَقُلْ رَبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَنْ يَحْضُرُونِ
"Sen de ki: Ya Rabbî! Şeytanların vesveselerinden onların yanımda bulunmalarından Sana sığınırım!" buyrulur. Yine "de ki: Sabahın Rabb'ine sığınırım yarattığı şeylerin şerrinden karanlığı coktuğu zaman gecenin şerrinden duğumlere ufleyip buyu yapan buyucu kadınların şerrinden ve haset ettiği zaman hasetcinin şerrinden" ve "de ki: İnsanların Rabb'ine insanların yegÂne Hukumdarına insanların İlahına sığınırım. O sinsi şeytanın şerrinden. O ki insanların kalplerine vesvese verir. O şeytan cinlerden de olur insanlardan da" meallerindeki Allah Rasûlu'nun namazlarında okuduğundan başka sabah-akşam ayrıca ucer defa okumuş olduğu Felak ve NÂs sûreleri konumuza ornek ve delil olarak zikredilebilir. Bilindiği uzere bu iki sûreye birden "Muavvizeteyn" denilmiştir ki bunlarla Allah'a sığınılır demektir.
Nitekim yine Kur'Ân-ı Hakîm'de gorulduğu uzere Hazreti Musa (aleyhisselÂm) أَعُوذُ بِاللهِ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ "Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım."(Bakara sûresi 2/67); Hazreti Nuh (aleyhisselÂm) أَعُوذُ بِكَ أَنْ أَسْأَلَكَ مَا لَيْسَ لِي بِهِ عِلْمٌ "Bilmediğim bir şeyi Sen'den istemekten yine Sana sığınıyorum Rabbim."(Hud sûresi 11/47) ve Hazreti Yusuf (aleyhisselam) مَعَاذَ اللهِ "Allah'a sığınırım."(Yusuf sûresi 12/23) ifadeleriyle istiÂzede bulunmuşlardır.
Az once zikredilen Muminûn Sûresi'nin 97 ve 98. Âyetleri de Allah Resûlu'nun (aleyhi ekmelut*tehÂyÂ) bir istiazesidir. Efendiler Efendisi'nin lÂl u guher ifadelerinde istiÂzeye cokca rastlanmaktadır. Elbette hepsini buraya dercetmek mumkun değildir. Biz Server-i KÂinat Efendimiz'in sabah-akşam okumuş olduğu birkac istiÂze duasını buraya almakla iktifa edeceğiz.
Efendiler Efendisi'nin Bazı İstiÂzeleri
Muhakkak ki Fahr-i KÂinat Efendimiz her hususta olduğu gibi dua ve istiÂze hususunda da bizler icin en guzel ornektir. Cenab-ı Hak'tan nelerin ve nasıl istenmesi gerektiğini en iyi O bildiği gibi hangi hususlardan ne şekilde istiÂze edilmesinin daha munasip olduğunu da O bilir. Bu mulÂhazalarla biz dualarımızda CenÂb-ı Hak'tan umumî mÂnÂda Peygamber Efendimiz'in dilediği hayırları diler istiÂze ettiği şerlerden de istiÂze ederiz. Bununla beraber Nebiy-yi Ekrem Efendimiz'in hususî olarak Allah TeÂlÂ'ya sığındığı bazı istiÂze cumlelerini de buraya kaydetmekte yarar goruyoruz.
أَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللهِ التَّامَّاتِ مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ
"Mahlûkatının şerrinden Allah'ın tastamam kelimelerine sığınırım." (Muslim Zikir 54-55; Tirmizî DeavÂt 40; İbn MÂce Tıb 46; DÂrimî İsti'zan48.)
أَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللهِ التَّامَّاتِ الَّتِي لاَ يُجَاوِزُهُنَّ بَرٌّ وَلاَ فَاجِرٌ مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ وَذَرَأَ وَبَرَأَ وَمِنْ شَرِّ مَا يَنْزِلُ مِنَ السَّمَاءِ وَمِنْ شَرِّ مَا يَعْرُجُ فِيهَا وَمِنْ شَرِّ مَا ذَرَأَ فِي اْلأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمِنْ شَرِّ فِتَنِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَمِنْ شَرِّ كُلِّ طَارِقٍ إِلاَّ طَارِقًا يَطْرُقُ بِخَيْرٍ يَا رَحْمٰنُ
"Yarattıklarının gokten inen ve oraya yukselen yerde biten ve yerden cıkan şeylerin şerrinden gece ve gunduzun fitnelerinden -hayırla gelenler mustesna- meydana gelen hÂdiselerin şerrinden ne bir iyinin ne de bir kotunun kendilerini aşamayacağı RahmÂn olan Allah'ın tastamam kelimelerine ve O'nun vech-i kerîmine sığınırım."(Musned 3/421)
اَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللهِ التَّامَّةِ مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ وَهَامَّةٍ وَمِنْ كُلِّ عَيْنٍ لاَمَّةٍ
"Her turlu şeytandan şom kazadan ve kem gozlerden Allah'ın tastamam kelimelerine sığınırım." (Buharî Enbiy 10; Ebû DÂvud Sunne 20; Tirmizî Tıb 18)
Buradaki kelimelerden murad Kur'Ân-ı Hakîm olabilir. Tastamam olması da o kelimelerin fayda ve şifa verici olmaları ya da herhangi bir eksiklikten uzak bulunmalarıdır. Elbette doğrusunu Allah bilir.
اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْهَمِّ وَالْحَزَنِ وَأَعُوذُ بِكَ مِنَ الْعَجْزِ وَالْكَسَلِ وَأَعُوذُ بِكَ مِنَ الْجُبْنِ وَالْبُخْلِ وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ غَلَبَةِ الدَّيْنِ وَقَهْرِ الرِّجَالِ
"Allah'ım tasa ve huzunden Sana sığınırım. Âcizlik ve tembellikten Sana sığınırım. Korkaklık ve cimrilikten Sana sığınırım. Borc altında ezilmekten ve duşmanların kahrından da yine Sana sığınırım."(Buharî DeavÂt 36)
اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ نَفْسِي وَمِنْ شَرِّ كُلِّ دَابَّةٍ أَنْتَ اٰٗخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا ﴿ إِنَّ رَبِّي عَلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ﴾
"Allah'ım nefsimin ve percemlerinden tuttuğun her canlının şerrinden Sana sığınırım." (Musnedu'l-HÂris 2/953) Şuphesiz ki Rabb'im dosdoğru yol uzerindedir.(Hûd sûresi 11/56)
اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْكُفْرِ وَالْفَقْرِ، اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ لاَ إِلٰهَ إِلاَّ أَنْتَ
"Allah'ım Sana sığınırım kufurden ve fakirlikten. Allah'ım Sana sığınırım kabir azabından. Sen'den başka ilÂh yoktur."(Ebu Davud Edep 110)
اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْكَسَلِ وَالْهَرَمِ وَسُوءِ الْكِبَرِ وَفِتْنَةِ الدُّنْيَا وَعَذَابِ اْلاٰخِرَةِ
"Allah'ım tembellikten kocamaktan ihtiyarlığın dertlerinden dunyanın fitnesinden ve Âhiret azabından Sana sığınırım."(Muslim Zikir ve Dua 74-76)
Allah Resûlu (aleyhi efdalussalavÂt ve ekmelut*ta*hiy*yÂt) Efendimiz gerek namazlarının akabinde gerekse sÂir zamanlarda daha başka hususlardan da Allah'a sığınmış ashabına dolayısıyla ummetine de sığınmalarını tavsiye etmiştir. Efendimiz'in hadîs-i şerîflerine bakıldığı zaman ezcumle O'nun Allah'ın gazabından Cehennem ve kabir fitne ve azabından zenginlik ve fakirlikle imtihan olmaktan Deccal fitnesinden şekavetten duşmanlara maskara olmaktan belÂlara maruz kalmaktan hastalıklardan erzel-i omur tabiriyle ifade buyurdukları ele ayağa duşmektenbunamaktan dunya imtihanlarından haşyet duymayan kalbden kabul olmayan duadan doymayan nefisten yaşarmayan gozden fayda vermeyen ilimden şikak nifak ve sû-i ahlaktan hubs u habÂis şeklinde soyledikleri erkek ve dişi şeytanlardan ve onların her turlu desiselerinden Allah'a iltica ettiği gorulmektedir. İşte namazlarımızdan sonra bizim
اَللّهُمَّ أَجِرْنَا...
سُبْحَانَكَ يَا اَللهُ تَعَالَيْتَ يَا رَحْمٰنُ أَجِرْنَا مِنَ النَّارِ...
سُبْحَانَكَ آهِيًا شَرَاهِيًّا تَعَالَيْتَ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ اْلأَمَانَ اْلأَمَانَ أَجِرْنَا من النار...
gibi dua ve tesbihatlarla "Allah'ım bizi koru…" diyerek yakarışa gecmemiz ve Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz'in sığındığı şeylerden Allah'a sığınmamız evvel emirde O'nun sunnet-i seniyyesine ittiba icindir. Yine Cevşen-i Kebir'de her bir hizbin sonunda okuduğumuz
سُبْحَانَكَ يَا لَا إِلٰهَ إِلَّا أَنْتَ الْأَمَانَ الْأَمَانَ خَلِّصْنَا مِنَ النَّارِ، أَجِرْنَا مِنَ النَّارِ، نَجِّنَا مِنَ النَّارِ
"Subhansın ya Rab! Sen'den başka yoktur ilÂh. Eman diliyoruz Sen'den koru bizi Cehennem'inden!" duası da Allah Resûlu'nun (aleyhissalÂtu vesselam) mubarek diliyle yapılmış bir istiÂzedir. Aslında Cevşen'in bizzat kendisi bir istiÂzedir.
EsmÂ-i Husn ile İstiÂze
Ustad Bediuzzaman Hazretleri'nin bu son hususla alÂkalı şu mutalaası ne kadar dikkat cekicidir:
"Cok esmÂya mazhar ve cok vazifelerle mukellef ve cok duşmanlara muptel olan insan munÂcÂtında istiÂzesinde cok isimleri zikreder. Nasıl kinev-i insanın medÂr-ı fahri ve elhak en hakikî insan-ı kÂmil olan Muhammed-i Arabî (aleyhissalÂtu vesselÂm) Cevşen-i Kebîr nÂmındaki munÂcÂtında bin bir ismiyle dua ediyor ateşten istiÂze ediyor. İşte şu sırdandır ki sûre-i قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ. مَلِكِ النَّاسِ. إِلٰهِ النَّاسِ. مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ 'de uc unvan ile istiÂzeyi emrediyor."1
Hak TeÂlÂ'nın kulları olarak bizler aslında bu dersi yani CenÂb-ı Allah'a değişik isimleriyle istiÂzede bulunup sığınma ders ve edebini Cevşen'den ve Allah dostlarının dualarından oğrendiğimiz gibi onlardan daha once Felak ve NÂs sûre-i celîlelerinden oğreniyoruz. Şoyle ki CenÂb-ı Allah kullarına bu iki sûrede رَبِّ الْفَلَقِ، رَبِّ النَّاسِ، مَلِكِ النَّاسِ، إِلَهِ النَّاسِ diyerek istiÂzede bulunmalarını Resûlu vasıtasıyla emretmektedir. Gorulduğu uzere burada RabMelik ve İlÂh isimleri zikredilmektedir.
Bu iki sûreyi okuyan mu'min insî ve cinnî duşmanlardan onlardan gelebilecek kotuluklerden hastalık ve musibetlerden değişik fiyasko ve başarısızlıklardan Allah'a sığınırken O Kudreti Sonsuz'un evvel butun insanları topraktan yaratan terbiye ederek tekemmul ettiren onlara akıl ve iz'an veren insanlık vazifelerini duyurarak butun mahlûkat icinde mumtaz bir hÂle getiren ve Rubûbiyet mefhumunu oğreterek Kendi varlığını sezdirip hak ve hayır uğrunda calışma yolunu gosteren bir Rabb-i Ecell-i A'l olduğunu mulÂhazaya alır.
İkinci olarak Kendisine sığındığı Yuce ZÂt'ın insanların hepsini hukmu altında tutan ilim ve hikmetinin muktezasınca onları hayır ve kemÂle yonlendiren dilediğini mulk verip şah yapan dilediğini de padişahlıktan atan dilediğini azîz dilediğini zelîl etmek kudretine mÂlik bulunan Melikler Meliki Padişahlar Padişahı Hukumdarlar Hukumdarı bir Melik olduğunu duşunur.
Ucuncu olarak da sığındığı kapının kullarının Kendisine her dÂim ibadette bulundukları bir Hak Ma'bûd'un yaratma icat etme varlık sahasına cıkarma ve o sahadan cıkarma sevap ile mukÂfatlandırma azap ile cezalandırma gibi kullî tasarruflara onune gecilemez kudrete mÂlik samediyet celÂl ve ikram sahibi bir İlah'ın kapısı olduğunu duşunur.2
İşte Cenab-ı Hakk'a değişik isimleriyle istiÂzede bulunan bir insan bu uc ismi okurken icine girdiği duşuncelerin benzerlerini mÂn ve muhtevalarına gore diğer esmÂ-i husna icin de mulahazaya alabilir. Ozetle diyebiliriz ki Cenab-ı Allah'ın birbirinden guzel isimleri olan esmÂ-i husna istiÂze acısından da buyuk ehemmiyet ve kıymete sahiptir.
Netice
Mu'min havl ve kuvvetin yegÂne sahibi Rabb'ine istiÂze etmeden ne masiyetlere duşmekten kurtulabilir ne de lÂyıkıyla kulluğunu yerine getirebilir. Ne şeytanın oyunlarından azade kalabilir ne de nefs-i emmareye mağlup duşmekten korunabilir. Bundan dolayı Kur'Ân-ı Kerîm Hadîs-i Şerîfler ve dua mecmualarında yer alan istiÂze dualarına sık sık muracaat etmeli ve gonlunun sesiyle her zaman Rabb'inin koruyup kollamasına olan ihtiyacını dile getirmelidir. İnananlar icin en guzel ornek olan rusul-u kiram efendilerimizin (al nebiyyina ve aleyhimusselam) ve Allah dostlarının (rıdvanullahi aleyhim ecmaîn) yolu budur.
kaynak:sorularlaislamiyet.com
__________________
Allah'a Sığınma: İstiÂze
Dini Bilgiler0 Mesaj
●36 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaþam & Danýþman
- Eðitim Öðretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Allah'a Sığınma: İstiÂze