Yuce dinimiz İslam, kainatta her şeyin bir denge ile yaratıldığını bildirir. Kainattaki tum varlıklarda gorulen denge, Allah’ın varlığının birer işareti ve belgesidir. Kainattaki ekolojik dengeyi sağlayan en onemli unsurlarından birisi de hayvanlardır. Kur'an-Kerim ekolojik sistemin onemli uyeleri olan hayvanları, “ummet” olarak isimlendirmektedir. En’am suresinin 38. Ayetinde;

“Yeryuzunde yuruyen hayvanlar ve (gokyuzunde) iki kanadıyla ucan kuşlardan ne varsa, hepsi ancak sizin gibi ummettir. Biz o kitapta hic bir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp Rablerinin huzuruna getirilecekler.”

buyrulmaktadır. Bu Ayet-i Kerime'de, yeryuzundeki butun canlıların insanlar gibi birer tur oldukları, tek hucrelilerden, omurgalılara, surungenlerden, ayaklarıyla yuruyenlere ve kanatlarıyla ucanlara kadar butun canlıların mustakil birer varlık oldukları bildirilmektedir.

Allah’ın yarattığı her şey guzeldir ve O’nun engin sevgisiyle yaratılmıştır. Bu gercek Kur’an-ı Kerim’de şu şekilde ifadesini bulmuştur:

“O ki yarattığı her şeyi guzel yaratmıştır.”(1)

“Hayvanları da O yaratmıştır.”(2)

Canlı cansız yaratılmışların tamamı, kendi lisanı halleriyle Allah’ı tesbih etmektedir. Cuma Suresinin birinci ayetinde şoyle denilmektedir:

“Yedi gok, yer ve bunlarda bulunan her şey (herkes) O’nu tesbih eder. Goklerde ve yerde olanların hepsi, mulkun sahibi, eksiklikten munezzeh, aziz ve hakim olan Allah’ı tesbih eder.”

Yaratılmışların en şereflisi ve en ustunu olan insandan beklenen de, Allah’ı tesbih eden her varlığa şefkat ve merhametle muamele etmektir.

Resulullah (asv) sadece insanlara değil, butun canlılara karşı merhametli olunmasını istemiştir. Bir hadis-i şerifte şoyle buyuruluyor:

“Merhametli olanlara Rahman olan Allah merhamet eder. Yerde olanlara da merhametli olun ki, gokte olanlar (melekler) de size rahmet merhamet etsin.”(3)

Hadiste gecen “yerde olanlara” ifadesinin icine her ceşit canlı girmektedir.

Hz. Peygamber (asv)'in bu nasihatinin tarih boyunca Muslumanlar uzerinde cok etkili olduğu gorulmektedir. Hz. Muhammed (asv)’den aldıkları bu oğutle hareket eden Muslumanlar, butun canlılara merhamet ve hoşgoru ile bakmışlardır. Bu merhamet, sevgi ve hoşgoru medeniyetinden hayvanlar da nasibini almışlardır.

Buyuk gonul insanı ve halk şairi Yunus Emre’nin “Yaratılanı sev, yaratandan oturu.” şeklindeki sozu, atalarımızın kendi cevrelerine ve bu cevrede yaşayan her turlu canlıya karşı takındıkları tutumu cok ozlu olarak dile getirmektedir.

Atalarımız hayvanlara karşı olan sevgi ve merhametlerini, hayvan hastaneleri, kuş evleri, kuş hastaneleri ve hayvanları korumaya yonelik ceşitli vakıflar kurarak gostermişlerdir.

Hayvanlara iyi davranmanın, cennete girmeye sebep olacağını bildiren Peygamberimiz (asv) sahabîlere şu olayı nakleder:

“Yolda gitmekte olan birisinin susuzluğu artar. Hemen bir kuyuya inip suyundan icer. Kuyudan cıkınca susuzluktan dilini cıkarıp soluyan ve rutubetli toprak yalayan bir kopekle karşılaşır. Adam kendi kendine: “Bu hayvan da benim gibi susamış.” deyip kuyuya tekrar iner. Ayakkabısına su doldurur ve ağzıyla tutarak yukarıya cıkar, kopeği sular. İşte Allah bu kulunu ovmuş ve gunahlarını bağışlamıştır.”

Bunun uzerine sahabîler: “Hayvanları sulamakla bize de sevap var mıdır?” diye sordular. Resulullah (asv): “Yaşamakta olan her canlıyı sulamakta sevap vardır.” buyurmuştur.(4)

Hayvanlara kotu davranmanın insanı cehenneme gotureceğini bildiren Hz. Peygamber (asv):

“Bir kadın, bağlayıp yemek vermediği ve yer haşerelerinin yemesi icin serbest bırakmadığı kedi yuzunden cehenneme girdi.” buyurmuştur.

İslam dini, insana işkence yapmayı yasakladığı gibi hayvanlara da eziyet etmeyi ve işkence yapmayı yasaklamıştır. Sevgili Peygamberimiz (asv), “Cenab-ı Hakk'ın haksız olarak bir serceyi oldurenden kıyamet gununde hesap soracağını...”,(5) bildirmiş; “Kuşların yuvalarının bozulmamasını, yumurta ve yavrularının alınmamasını”(6) emretmiştir.

Omer b. Abdulaziz, hilafeti doneminde valilerine gonderdiği mektuplardan birinde, atların boş yere koşturulup eziyet edilmemesini, bu şekildeki tatbikata kesinlikle mani olunmasını, atlara ağır gemlerin takılmamasını ve altında demir bulunan yularla eziyet verilmemesini istemiştir. Omer b. Abdulaziz’in bu talimatı, hayvan haklarını koruma altına alınması bakımından son derece onemli tarihi bir ornektir.

Osmanlıların orfi hukukunda da hayvan haklarının korunduğu ve ihlal edenlere cezalar verildiğine dair bilgilere sahibiz.

Netice itibarıyla İslam, hayvanların sevilmesi, fıtrî yapılarına uygun işlerde calıştırılması, kaldırabilecekleri kadar yuk vurulması, yiyeceklerinin zamanında verilmesi, dovulmemeleri, hasta oldukları zaman tedavi ettirilmelerini emretmektedir.

Dipnotlar:

1. Secde, 32/7
2. Nahl, 16/5
3. Tirmizi, Birr, s. 16
4. Tecrit, c. vii, s. 223
5. Ebu Davud, 2/11
6. Buhari. Edebu’l-Mufred, 139

Kaynak
__________________