Sorunun detayı:[Hz.Osman\'ın şehid edilmesi hÂdisesi uzerine Sa\'d b.Ebî VakkÂs, \"Şehadet ederim ki Hz.Peygamber şoyle buyurdu:\"Oyle bir fitne gelecek ki oturan, ayakta olandan, ayaktaki yuruyenden, yuruyen koşandan daha hayırlı olacak\"Hz.Sa\'d, \"Eğer evime girer beni oldurmeye yeltenirse ne yapayım\'der.Hz.Peygamber, \"Hz.Âdem\'in oğlu gibi ol\' buyurur\"(Ahmed b.Hanbel,I,185).] Hadisi Şerifte gecen(Hz.Âdem\'in oğlu gibi ol) ifadesiyle evimize giren bize zarar vermek isteyen kişiye karşı kendimizi savunmayacak mıyız?
Değerli kardeşimiz;
İbnu Omer'den gelen bir rivayette Hz. Peygamber (aleyhissalÂtu vesselÂm) şunları soyler: "Sizden birine, bir adam -yani ehl-i kıbleden biri- oldurmek kastıyla geldiği zaman (iki elinden birini diğeri uzerine koyarak) (Kur'an'da Habil'in Kabil'e soylediği sozu) soyleyip Hz. Adem'in iki oğlundan en hayırlısı olmaktan aciz mi? Zira bu taktirde o, cennetliktir. Boyle yapmaz da geleni oldurecek olursa cehennemliktir."
Fitnede kıtalden men etmek maksadıyla bir başka sahabiye Resûlullah şu mealde vasiyette bulunmuştur: "İnsanların iki ayrı emîre (lidere) biat ettiklerini gorduğun zaman, benimle birlikte katıldığın cihadlarda kullanmış olduğun kılıcını al, kırılıncaya kadar Uhud dağına vur. Sonra evinde otur. Gunahkar bir el veya olum sana gelinceye kadar (evinden cıkma)."
Hz. Peygamber (aleyhissalÂtu vesselÂm)'in Ebu Zerr'e yaptığı bir tavsiyede, buraya kadar soylenenlerin otesinde bir tedbirin emredildiği gorulmektedir. "Fitne zamanında eve giren duşmana karşı yuzunu ortmek."
Rivayetin bizi alÂkadar eden kısmı aynen şoyle: "... Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulu, ya evime de girecek olurlarsa?" Hz. Peygamber (aleyhissalÂtu vesselÂm) şu cevabı verdi: "Eğer kılıcın parıltısının sana galebe calmasından (yani eve giren duşmana mukabele etmekten) korkarsan, giyindiğin ridanın bir kenarı ile yuzunu ort, (seni oldurse de karşılık verme). Boylece hem kendi gunahıyla ve hem de senin gunahınla geri donsun ve ateş ashabından (cehennemlik) olsun."
Aynı rivayette, evine gelen duşmana karşı silahına davranma hususunda soran Ebu Zerr'e şu cevabın verildiğini gormekteyiz: "O taktirde, sana gelen kimsenin icinde bulunduğu şeyde (yani fitnede) ona ortak olursun." Nitekim Ebu Bekre'nin: "Benim uzerime duşmanlar girecek olsalar, kendimi mudafaa icin elimi silahıma uzatmam" dediği rivayet edilmiştir.
Eyyûbu's-Sahtiyani'nin de ifade ettiği uzere, Hz. Osman kendini oldurmek icin gelen katillerine mukabele etmemiştir. O, yukarıda kaydettiğimiz, Hz. Adem'in oğlu Habil'in, kendini oldurmek isteyen kardeşine, "Andolsun ki, beni oldurmek icin elini bana uzatırsan, ben seni oldurmek icin elimi sana uzatıcı değilim" dediğini haber veren ayetle, bu ummetten amel edenin ilki olduğu belirtilir.
Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm)'ın, fitne esnasında oldurmektense, olmeyi tercih edecek kadar fitneden uzak durma hususundaki tavsiyelerine harfi harfine uymayı kendilerine şiar edinerek, Hz. Osman (radıyallahu anh)'ın şehadetiyle teselsul eden fitnelerde Hz. Ali'nin haklı olduğunu, muhaliflerinin haksız olduğunu kabul etmesine rağmen, Hz. Ali safında yer almaktan kacınan Sa'd İbnu Ebi Vakkas, Abdullah İbnu Omer, Muhammed İbnu Mesleme, Ebu Bekre ve diğerleri (radıyallahu anhum ecmain) şu kanaati izhar etmişlerdir: "Fitneden uzak durmak şarttır. Oyle ki, biri gelip kendisini oldurmek istese, ona karşı mudafa-i nefis de yapılmaz" (İbnu Hacer, Fethu'l-Bari 16, 142).
* FİTNEDE MUDAFA-İ NEFİS: Fitne zamanında kişi, evine kadar gelen duşmana bile mukabele etmekten men edilince, karşımıza mutenakız bir durum cıkmaktadır. Zîra, İslam'da tecavuz haram olmakla beraber, mudafa-i nefis helal addedilmiş ve hatta buna teşvik edilmiştir. O kadar ki, malını, canını, namusunu mudafaa sırasında oldurulen kimsenin manen şehid olacağı belirtilmiştir. Hz. Peygamber (aleyhissalÂtu vesselÂm) şoyle buyurur: "Kim malı(nı koruma) icin dovuşurken oldurulurse (manevî



Bir seferinde, bir adam gelerek malına tecavuz eden kimseye nasıl davranacağı hususunda Hz. Peygamber (aleyhissalÂtu vesselÂm)'e sorar. Aralarında gecen
konuşma mal ve can mudafaasının meşruiyetini gormekte burada kayda değer:
"Ey Allah'ın Resulu, bir adam gelerek malıma saldırsa ne yapmamı tavsiye edersin?"
"Ona Allah'ı hatırlat." Muteakip hadiste: "Allah'ı uc kere hatırlat" denir.
"Allah'tan korkmazsa?"
"Etrafındaki Muslumanlardan ona karşı yardım iste."
"Yanımda Muslumanlardan kimse yoksa?"
"Ona karşı sultandan yardım iste."
"Sultan beden uzaksa?"
"Ahiret şehitlerinden biri oluncaya veya malını koruyuncaya kadar onunla dovuş."
Rivayetin bir başka vechinde: "...Dovuş. Oldurulsen cennetliksin, oldurursen oburu cehennemliktir" denir. Kur'an-ı Kerim'de de -haddi aşmamak kaydıyla- yapılacak kotuluğe denk bir kotuluk yapmaya cevaz verilmiştir: "Kotuluğun karşılığı ona denk bir kotuluk (bir misilleme)dir. Fakat kim affeder, barışı sağlarsa mukafaatı Allah'a aittir. Kim kendisine yapılan zulmun ardından herhalde hakkını alırsa, artık bunlar aleyhinde (me'suliyete) bir yol yoktur" (Şura 40, 41, 42). Ayet ve hadislerde gelen bu mudafa-i nefis hakkı ile, daha once zikrettiğimiz yasak alimler arasında medar-ı munakaşa olmuştur. İmam Nevevî, bu munakaşaları şoyle hulasa eder:
"Bu ve benzeri hadisler fitne zamanında hicbir hal ve şartta kıtali caiz gormeyenlerin hucceti olmaktadır. Alimler fitne sırasında yapılacak kıtal uzerine farklı goruşler ileri surduler. Onlardan bir grub: "Muslumanlar fitneye duştuğu zaman, duşman evin icine girmiş ve oldurmeye teşebbus etmiş bile olsa onunla kıtal edilmez; ona karşı mudafayı nefiste bulunmak caiz değildir. Zîra eve gelen duşman (kafir değil) mutevvildir (ayetleri inkar etmiyor, tevil ederek herkesce benimsenmeyen bir mÂnayı benimsiyor.) Bu goruş, Ashabtan Ebu Bekre ve diğer bazılarının (radıyallahu anhum) goruşudur.
İbnu Omer, İmran İbnu'l-Husayn ve diğer bazılarının (radıyallahu anhum) goruşune gore, "fitneye karışılmaz, ancak, olum tehlikesi karşısında nefis mudafaası yapılır."
Kaynak:sorularlaislamiyet
__________________