
İnsanın suretine, şekline Halk denir. İnsanın kalbindeki kuvvete, huya Hulk denir. Kotu ahlak, kalbin hastalıklarındandır. Kotu huyların tedavileri ise guctur. Her kotu huyun ilacını iyi bilmek ve bu ilacları iyi kullanmak lazımdır. Huy, kalbdeki meleke ve kalbdeki arzu, hal demektir. İnsanın itikadı, sozleri, hareketleri, hep bu kuvvetten hasıl olmaktadır. İnsanın istekli hareketleri, huylarının eseridir. Ahlakı değiştirmek, kotusunu yok edip, yerine iyisini yerleştirmek mumkundur. Hadis-i şerifte; (Ahlakınızı iyileştiriniz!) buyurulmuştur.
İslamiyet mumkun olmayan şeyi emretmez. Tecrubeler de, bunun boyle olduğunu gostermektedir. Fakat insanların, ahlaklarını değiştirmek, duzeltmek kabiliyetleri aynı değildir.
Kendinde kotu huy bulunan bir kimse, once buna yakalanmanın sebebini araştırmalı, bu sebebi yok etmeye, bunun zıddını yapmaya calışmalıdır. Kotu huydan kurtulmak, bunun zıddını yapmak icin cok uğraşmak lazımdır. Cunku insanın, alıştığı şeyden kurtulması cok zordur. Zira kotu şeyler, nefse tatlı gelir. İnsan, kotu bir şey yapınca, hemen arkasından nefsine guc gelen şeyleri yapmayı Âdet edinmesi, kotu huydan kurtulmak icin faydalı bir ilactır. Mesela, bir kotuluk yaparsam, şu kadar sadaka vereceğim veya oruc tutacağım, gece namazları kılacağım diye yemin etmelidir. Nefis, bu guc şeyleri yapmamak icin, onlara sebep olan kotu Âdetini yapmaz. Kotu ahlakın zararlarını okumak, işitmek de, bu kotu huylardan kurtulmak icin faydalı ilaclardandır. Peygamber efendimiz; (Her gunahın tovbesi vardır. Kotu ahlakın tovbesi olmaz. İnsan, kotu huyunun tovbesini yapmayıp, daha kotusunu yapar) buyurmuşlardır.
Vaktiyle gonul ehli bir zat, talebelerine, kotu huyla alakalı şoyle bir hadise nakleder:
Kotu huylu birinin bir bahcesi varmış. Bahcesinin kenarlarına, insanlara zarar versin diye dikenler dikmiş. Zamanla dikenler buyumuş, bahcenin dışına taşmış. İnsanlar da gececek başka yer olmadığından, oradan geciyorlar ve her taraflarına dikenler batıyormuş. Nihayet dayanamayıp, bahce sahibine;
- Efendim, biz bu dikenler sebebiyle buradan gecemiyoruz. Ne olur bu dikenleri kesseniz demişler. Fakat bahce sahibi;
- Size ne oluyor, bahce benim, istediğimi ekerim, dikerim diye ters bir cevap vermiş. İnsanlar da, o bolgenin amiri olan Emirine gitmişler ve olanları anlatıp, bahce sahibinden şikayette bulunmuşlar. Şikayet uzerine, Emir, bahce sahibini cağırmış ve;
- İnsanlar rahatsız oluyorlar, dikenleri kes, temizle diye emir vermiş ise de, adam;
- Bahce benim, kimse karışamaz cevabını vermiş. Bunun uzerine oranın Emiri;
- Bahce senin ise, millet de benim diyerek adamın hapse atılmasını emretmiş. Bahce sahibi işin ciddiyetini anlayıp;
- Beni Emirin huzurun cıkarın diye yalvarmaya başlar ve gorevliler de onu tekrar Emirin yanına cıkarırlar. Adam;
- Efendim, siz haklısınız, ben yanlış yaptım, izin verin gidip o dikenleri temizleyeyim demiş ve doğru bahcesine gitmiş. Fakat dikenler o kadar buyumuş ve kok salmış ki, temizlemek mumkun değil. Cunku bu dikenlerin kok salmadan once temizlenmesi lazım imiş. Fakat adamcağız, işin ucunda hapiste yatmak tehlikesi olduğundan, caresizlik icinde temizleme işine başlamış. Kartlaşmış ve kok salmış dikenleri kesmeye, temizlemeye calışırken dikenlerin uzerine duşmuş ve ceşitli yerlerine batan dikenler sebebiyle de adam olmuş.
Bu hadiseyi anlatan zat buyuruyor ki:
“Kotu ahlakı bu kadar kok salan bir kimse, ne yazık ki o kotu huyu ile beraber olur. Peki ne yapması gerekirdi? Tedavi olması, o dikenleri aşılaması gerekirdi. Eğer o diken koklerine aşı yapsa idi, diken yerine, o kokler uzerinde guller acabilirdi.”
Netice olarak, kotu huydan kurtulmak, tedavi olabilmek, dikenlere gul aşılayabilmek icin, mutlaka hakiki bir alime, rehbere gitmek lazımdır. Hakiki bir alim ve rehber bulunamazsa, boyle alimlerin kitaplarına muracaat etmeli, bu kitapları okumalıdır.
Kaynak
__________________