Bizler yaşantımıza, Kur’an ın eğitiminden, rehberliğinden uzak, beşeri inanclarla yon verdiğimiz icin, elbette karşımıza cıkan zorluklarla da, mucadele etmesini ne yazık ki beceremiyoruz. Kur’an biz insanların kullanma kılavuzudur. Eğer bizler bu kılavuzdan uzak yaşayarak anlayamıyorsak, olaylar karşısında da, doğru tepkiler vermemiz, cozumler bulmamız mumkun olmayacaktır.
Bir aracı kullanırken, onun kullanma kılavuzunda yazdığı şekliyle kullanmadığımız takdir de, arac zamanından once bozulacağı gibi, bizleri ekonomik olarak ta zora sokacak, cok sorunlar yaratacaktır. İşte hayatımız yani bedenimizde aynen boyledir. Onu nasıl kullanacağımız, icimizdeki ruhu nasıl terbiye edeceğimiz cok onemlidir. Terbiye edilmemiş bir ruh, nefis ne yapacağını bilmeden ucan kuşa benzer. Bir o yana, bir bu yana anlamsız ucar durur.
Bizler yaşantımızda karşılaştığımız zorlukları, doğru analiz edip uzerinde hic duşunmeden, kotumser anlık duşunup, ruhumuza/nefsimize oradan da bedenimize buyuk zararlar vermekteyiz. HÂlbuki Allah bizleri zorluklarla imtihan ettiğinin orneklerini rehberinde acıklayarak vermiştir. Her zorluğun sonunda bir guzellik vereceğini de mujdeler bizlere.
Karşımıza cıkan zorlukların, adeta bizleri olgunlaştırdığını, doğruya yoneltmenin, doğruları anlayabilmenin, bir yontemi olduğunu anlatır. Daha acıkcası Kur’an bizler icin doğruyu bulmanın ana kaynağı, psikolojik terapinin merkezidir. Allah Kur’an dan bahsederken, ona FURKAN ismini vermiştir. Furkan eğriyi doğrudan ayıran demektir. Ondan yararlanmasını doğru oğrenemediğimiz icin, olaylar karşısında adeta yaşam şevkimizi kaybedip, hem ruhumuza/nefsimize hem de bedenimize buyuk zararlar vermekteyiz.
Anlatmaya calıştığım konunun, daha guzel anlaşılması icin, kıssadan hisse olur duşuncesiyle, bir olayı nakletmek istiyorum. Lutfen uzerinde dikkatle duşunelim.
(Hintli bir yaşlı usta, cırağının surekli her şeyden şikÂyet etmesinden bıkmıştı. Bir gun cırağını tuz almaya gonderdi. Hayatındaki her şeyden mutsuz olan cırak donduğunde, yaşlı usta ona, bir avuc tuzu, bir bardak suya atıp icmesini soyledi. Cırak, yaşlı adamın soylediğini yaptı, ama icer icmez ağzındakileri tukurmeye başladı. "Tadı nasıl?" diye soran yaşlı adama ofkeyle "acı" diye cevap verdi.
Usta kıkırdayarak cırağını kolundan tuttu ve dışarı cıkardı. Sessizce az ilerdeki golun kıyısına goturdu ve cırağına bu kez de bir avuc tuzu gole atıp, golden su icmesini soyledi. Soyleneni yapan cırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu: "Tadı nasıl?"
"Ferahlatıcı" diye cevap verdi genc cırak. "Tuzun tadını aldın mı?" diye sordu yaşlı adam. " Hayır" diye cevapladı cırağı. Bunun uzerine yaşlı adam, suyun yanına diz cokmuş olan cırağının yanına oturdu ve şoyle dedi:
"YAŞAMDAKİ ISTIRAPLAR TUZ GİBİDİR, NE AZDIR, NE DE COK. ISTIRABIN MİKTARI HEP AYNIDIR. ANCAK BU ISTIRABIN ACILIĞI, NEYİN İCİNE KONULDUĞUNA BAĞLIDIR.
Istırabın olduğunda yapman gereken tek şey, ıstırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir. ONUN İCİN SEN DE ARTIK BARDAK OLMAYI BIRAK, GOL OLMAYA CALIŞ." )
Gercekten bizlerin yaptığı en buyuk yanlış, karşılaştığımız zorlukları, kendi kafamızda bir noktaya toplayıp, buyutmekle yapıyoruz. HÂlbuki Allah, ben sizlere cekemeyeceğiniz hic bir şey yuklemem demiyor muydu? Elimizde olmayan zorluklarla karşılaştığımızda, bu zorlukları kendi icimizde buyutmek yerine, bunların bir imtihan olduğunu, bu zorluklarla mucadele ederek, nefsimizi guclendirmenin yolunu aramalıyız.
Guclu bir nefis sahibi olan insanın, bedenide guclu olacaktır. Karşılaşacağımız zorluklara odaklanmak onu icimizde buyutmek yerine, onu yaşamımızın bir parcası olarak gorup, onunla mucadele ederek, onunla yaşamasını oğrenip, sorunlarımızı icimizde kucultmesini oğrenmeliyiz.
Karşılaşacağımız zorlukları, ilk bakışta farklı buyuklukte gorebiliriz, ama şunu asla unutmayalım, imtihanda sorulan her sorunun zorluğuna gore, değeri de farklıdır. Bizlere zor gibi gorulen sorunların ustesinden gelme cabamızın sonunda, unutmayalım ki en az onun değerinde bir guzellikle, mutlulukla karşılaşacağımızı bilmeliyiz.
Verdiğim ornek, aslında cok şeyler anlatıyor bizlere. Dertlerimizi kişiselleştirmeyelim, bu dert yalnız bizlere ozel değildir, bunu unutmayalım. Allah elcilerini dahi buyuk acılarla, zor imtihanlardan geciriyorsa, aynı imtihanla bizler karşılaştığımızda isyan etmek yerine, Kur’an nuruyla guclendirdiğimiz nefsimizle, dimdik ayakta kalmasını oğrenelim.
Acılarımızı tek noktada toplayıp, yalnız onu duşunur onunla yatıp kalkarsak, ızdırabımız cekilmez olacaktır. Bunu yaparsak kaybeden bizler oluruz. Yapmamız gereken, karşılaştığımız zorluklar karşısında, bilincimizi yitirmeden, imtihan olduğumuzun sorumluluğuyla, ONU NEFSİMİZDE KUCULTEREK ADETA UNUTURCASINA, ONUNLA MUCADELE ETMESİNİ OĞRENMELİYİZ.
Dilerim cumlemiz nefsini Kur’an ile eğiten, icinde mucadele ateşi hic sonmeyen, Rabbin halis kullarından oluruz.
Saygılarımla Haluk GUMUŞTABAK
__________________
Nefsini Terbiye Eden, Dertleri İle Yuzleşmesini Bilir.
Dini Bilgiler0 Mesaj
●25 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Nefsini Terbiye Eden, Dertleri İle Yuzleşmesini Bilir.