İbrÂhim aleyhisselÂm, Allahu teÂlÂnın emri ile oğlu İsmÂil aleyhisselÂmı kurban etmek istediğinde, baba-oğul arasında gecen konuşmalar El-KÂmil fit-TÂrîh kitabında şoyle anlatılmaktadır:

İbrÂhim aleyhisselÂm, oğluna, Allahu teÂlÂnın emri ile kendisini kurban edeceğini bildirince, İsmÂil aleyhisselÂm buna rız gosterir ve babasına;

-Eğer izin verirsen, birkac vasıyyetim vardır. Onu size soyleyeyim der. İbrahim aleyhisselÂm;
-Soyle, ey saÂdetli oğlum, buyurunca İsmÂil aleyhisselÂm der ki:
-Birincisi; bu ip ile elimi ve ayağımı kuvvetlice bağla ki, can acısı ile bir kusur işlemeyeyim.
İkincisi; mubÂrek eteğini kaldır ki, kanımdan sıcramasın.
Ucuncusu; bıcağı iyi bile ki, can vermek kolay olsun ve senin işin iyi gorulsun.
Dorduncusu; bıcağı vururken yuzume bakma ki, babalık şefkatiyle emri geciktirmiyesin.
Beşincisi; gomleğimi cıkarıp boğazla ki, kan bulaşmasın. Sonra o gomleği anneme gotur. Benden selÂm soyle. Benim kokumu bu gomlekten alsın, ağlamasın, teselli olsun. Benim icin cok elem cekmesin. Ona de ki, oğlun sana şefaatci olarak Allahu teÂlÂya gitti. KıyÂmet gununde cenÂb-ı Haktan seni diler. Başka bir şey istemez. Umîd edilir ki, Hak teÂl reddeylemez.
Altıncı vasıyyetim; her nerede benim yaşımda bir cocuk gorursen beni hatırla...

Hazreti İbrahim, oğlunun yurek parcalayan bu sozlerini dinler ve mubÂrek gozlerinden yaşlar boşalır, cok ağlar ve; “Y Rabbî! Bana bu hÂlimden dolayı rahmet et, acı. Eğer gunahım sebebiyle bana acımıyorsan, bu temiz mÂsûma acı” diye niyÂzda bulunur. Sonra İsmÂil aleyhisselÂm gunahsız ellerini kaldırıp; “Y Rabbî! Bu bel icin bana sabır ver” diye niyÂzda bulunduktan sonra, babasına donup;

-Ey babam! Goruyor musun? Gok kapıları acılmış, bazı melekler bize bakıp hayretlerinden cenÂb-ı Hakka secde etmişler. Bazıları da Hak teÂlÂya munÂcaat edip; “YÂ Rabbi! Bir peygamber bir peygambere bıcak cekmiş, başı ucunda duruyor. Senin rızÂnı gozetmek icin onu boğazlamak istiyor. Sen onlara merhamet eyle diyorlar” der.

Daha sonra İbrahim aleyhisselÂm oğlunu guzelce bağlar. Yuzukoyun yatırıp, boğazını tutar ve; “YÂ Rabbî! Bu benim oğlum, gozumun nûru, gonlumun surûrudur. Kurban etmemi emrettin. Şu anda emrini yapmak icin hÂlis niyetle geldim. Kurban etmeye hazırım. Sana hamd ve sena ederim. YÂ Rabbî! Bu kıymetli yavrumu kurban etmekte bana sabır ver” deyip, bıcağı oğlunun boynuna yaklaştırır ve;

-Ey yavrum! KıyÂmete kadar sana ved olsun. Tekrar goruşmek kıyÂmet gunu olur, der. Bu arada İsmÂil aleyhisselÂm;

-Ey babacığım! Acele et. Rabbimizin emrini cabuk yerine getir. Emîr yapmakta geciktiğimiz icin Rabbimizin bizi azarlamasından korkuyorum. Ey babam! Elimi ayağımı coz, melekler, kendi isteğimle kurban olduğumu gorsunler ve Halîlinin oğlu, Allahu teÂlÂnın işinden rÂzıdır desinler der.

İbrahim aleyhisselÂm, oğlunun sevgisini kalbinden cıkarır. Hak teÂlÂnın ismini zikrederek butun gucuyle bıcağı oğlunun boynuna surer. O anda Hak teÂlÂ, CebrÂil aleyhisselÂma emrederek; (Yetiş bıcağı cevir!) buyurur. O da Sidret-ul-MuntehÂ’dan bir anda gelip, bıcağı ters cevirir. Bıcak kesmez. Bir daha surer, yine kesmez. Ne kadar uğraştı ise kÂr etmez, İsmÂil aleyhisselÂm;

-Ey babam! Ne kadar şefkatlisin ki, bıcağı kuvvetli vuramıyorsun. Yuzume bakma ki, hizmette kusur etmeyesin der.

Hazret-i İbrahim bıcağı tekrar biler ve oğlunun boğazına kuvvetlice surer, yine kesmez. O anda Allahu teÂlÂdan şu nid gelir: (Y İbrahim! Elbette sen ruyÂnı tasdîk ettin. Sana duşen vazîfeyi tam olarak yaptın. Şimdi bana munÂsib olan lutuf ve keremimi gor. Başını kaldırıp dağa bak!)

Hazreti İbrahim dağa bakınca bir koc gorur. CenÂb-ı Hak; (Bu, senin oğluna fedÂdır) buyurur. Hazreti İbrahim kocu yakalayıp kurban ederken; “La ilahe illallahu vallahu ekber” der. İsmÂil aleyhisselÂm gozlerini acıp; “Allahu ekber ve lillÂhil hamd” der.

İbrahim aleyhisselÂmın kocu kurban ettiği yerin, Min olduğu rivÂyet edilir...

Netice olarak, kulun vazifesi, İbrÂhim aleyhisselÂmda olduğu gibi emredileni yapmak ve İsmÂil aleyhisselÂmda gorulduğu gibi teslim olmaktır. Allahu teÂlÂnın takdirine rÂzı olmalı, sabretmeli ve dayanmalıdır.
Kaynak
__________________