İmÂn ile kufur birbirlerine zıt olduğu gibi, Âhiret de, dunyÂnın zıddıdır. Duny ve Âhiret bir araya getirilemez. Âhireti kazanmak icin, dunyÂyı yani harÂmları terk etmek lÂzımdır. DunyÂyı terk etmek, iki turlu olur:

Birisi, butun harÂm olan şeylerle berÂber, mubÂhları da yani gunÂh olmayan lezzetlerin coğunu da bırakıp, yaşamak icin zarûrî olan miktÂrını kullanmaktır. Yani tembel ve işsiz olarak oturup da, dunyÂnın zevk, keyif ve eğlencelerine dalmak yolunu bırakarak, her turlu zevk ve lezzetinden vazgecip, butun zamÂnını, ibÂdet ile, MuslumÂnların rahatları, İslÂm dînini bilmeyenlerin doğru yola kavuşmaları icin lÂzım olan ilmî ve teknik usûlleri, vÂsıtaları, en ileri, en ustun şekilde yapmakla ve kullanmakla gecirmek, durmadan calışmaktır. Duny zevkini boyle calışmakta aramak ve bulmaktır. EshÂb-ı kirÂmın hepsi ve buyuklerimizin coğu, boyle idi. DunyÂyı, bu şekilde terk etmek, cok faydalıdır. Bundan maksat, İslÂmiyetin emrettiği şeyleri yapmak icin, butun rÂhatı ve zevkleri fed etmektir.

DunyÂyı terk etmenin ikincisi, dunyÂda harÂm ve şupheli şeylerden kacıp mubÂhları kullanmaktır. Bu kısım da, Âhir zamÂnda, cok kıymetlidir.

HANIMLAR DA SEVABA ORTAK
İmÂm-ı a’zam Ebû Hanife hazretleri, kırk sene, yatsı namÂzının abdesti ile sabÂh namÂzı kıldığı, yatsı namazından sonra uyumadığı, Mevdû’Ât-ul-ulûm, Durr-ul-muhtÂr ve başka kitaplarda senetleri ile birlikte yazılıdır. Bu buyuklerin hanımları da, kendileri gibi, Allahu teÂlÂya ibÂdet etmeyi, Onun dînine hizmet etmeyi zevk edinmişler, kendi haklarını ve zevklerini, Allah yolunda fed etmişlerdi. EshÂb-ı kirÂmın hepsi de, hanımlarının arzû ve izinleri ile, Allahu teÂlÂnın dînini yaymak icin uzak yerlere cihÂda gitmişler, coğu şehîd olup geri donmemişlerdir. Hanımları da, bu sevaplara ortak oldukları icin sevinmişlerdir...

EshÂb-ı kiramın, İslÂmiyeti kuvvetlendirmek, insanların en iyisine yardım etmek, İslÂmiyyeti yukseltmek icin, butun mallarını fed ettikleri ve Resûlullah efendimize olan aşırı sevgileri uğrunda aşîretlerini, kabîlelerini, evlÂtlarını, hanımlarını, vatanlarını, evlerini, sularını, tarlalarını, ağaclarını terk ve fed ettikleri, Resûlullah efendimizi kendi cÂnlarından cok sevdikleri kitaplarda yazılıdır.

Tavus bin KeysÂn hazretleri, hacca gittiklerinde karşılaştıkları bir hÂdiseyi şoyle anlatır:
“Hacca gitmiştim. Yanımda bir de cocuk vardı. Binecek bir hayvanı ve yiyecek bir şeyi yoktu. Kendisine;
-Ey cocuk, senin yiyeceğin var mı? diye sordum. Cocuk cevaben;
-En iyi yiyecek takvÂdır. Kerîmlerin evine giderken yiyecek goturmek uygun değildir dedi.

Daha sonra ihramlarımızı kuşanıp ve kafile ile beraber Lebbeyk dediğimiz halde, cocuk soylemiyordu.
Yine kendisine;
-Nicin lebbeyk soylemiyorsun dedim. Cevabında;
-Ret cevÂbını duymamak icin dedi.

Bu soz uzerine cok ağladım ve kendi kendime dedim ki:
‘Bu cocuk ret olunmaktan korkarsa, biz ret olunur, kabûl edilmezsek hÂlimiz nice olur?’
Minaya kurban kesmek icin gittik. Kafile olarak kurbanlarımızı kestik, fakat cocuk kesmedi ve;
-Ey benim Allahım! Herkes kurbanlarını kesiyor. Benim kurban kesecek hicbir malım yok. Ancak, bu kucuk vucûdumu senin rızÂn icin kurban etmek istiyorum, lutfen kabûl buyurur musun Allahım! diyerek ağlıyordu. Nitekim bir şiirde şoyle deniyordu:

Canım kurbÂn ederek, sana kavuşmak isterim.
Bir can icin soz etmeye senden hay ederim.
Bir değil yuz canımı sana fed ederim.
Allahım rızÂn icin, canımı terk ederim.

Cocuk, Kelime-i şehÂdet getirerek canını, cÂnÂna teslim etti. Annesi hÂdiseyi oğrenince, cok uzulup ağladı. O anda bir ses duyuldu:
‘Ey HÂtun! Senin cocuğun, benim rızÂma kavuşmak icin canını fed etmek istedi. Kabûl ettim. Eğer istersen seninkini de kabûl ederim’ diyordu...”

Netice olarak bir mu’min, dunyÂyı değil Âhireti tercih eder, yuzunu Âhirete cevirirse, yaptığı her şeyi, Allahu teÂl ve Onun rızÂsı icin yapar, nefsi icin, bir şey yapmaz. Cunku bu hÂle kavuşan mu’minler, nefislerini ve nefislerinin isteklerini, Allahu teÂl icin fed etmişlerdir. Zira eshÂb-ı kirÂm, Peygamber efendimizin uğruna mallarını, cÂnlarını fed etmiş, mevkilerini, şohret ve itibÂrlarını, Onun icin terk etmişlerdi...


Kaynak
__________________