
DunyÂda ve Âhırette saÂdete kavuşmak, rahat, neşeli yaşamak icin MuslumÂn olmak lÂzımdır. İmÂnı olan ve İslÂmiyyetin hukumlerine uyan, harÂmlardan sakınıp, ibÂdetleri yapan kimseye, MuslumÂn denir.
Duny ve Âhıret saÂdetlerinin başı, en iyisi, Allahu teÂlÂnın rızÂsına, sevmesine kavuşmaktır. Allahu teÂlÂya yakın olmak, Onun sevmesine kavuşmak demektir.
İbÂdetin kabûl olması icin, niyyetin hÂlis olması yani yalnız Allahu teÂlÂnın rızÂsı icin yapılması lÂzımdır. Bu ihlÂsı elde etmek kolay değildir. Nefsi temizlemek takv ile olur. TakvÂ, harÂmlardan sakınmak demektir. Nefsi temizlenmeyen kimsenin, ibÂdetlerini ihlÂs ile yapması cok guctur. İnsanın dunyÂda ve Âhırette saÂdete kavuşması icin, nefsine uymaması, onu zayıflatıp, zarar yapamayacak hÂle duşurmesi lÂzımdır. Nefsi zayıflatacak birinci ilÂc, İslÂmiyyete uymaktır. HarÂmların hepsi, nefsin gıdÂsıdır, nefsi besler, kuvvetlendirir. Nefis kuvvetlenince, butun iyiliklerin, guzel ahlÂkın kaynağı olan İslÂmiyyete saldırır. Allahu teÂlÂnın emirleri ile alay eder. Herkesin kendisi gibi taşkın, şaşkın olmasını, haksızlık, kotuluk, zulum yapmasını ister. İnsanın en buyuk duşmanı, kendi nefsidir ve nefislerini beslemiş, azdırmış olan gÂfil, cÂhil kimselerdir.
AFFEDİLEN SARHOŞ!..
Bir gun Omer bin Abdulaziz hazretleri, yatsı namazını kıldıktan sonra cÂmiden cıkmış, evine gidiyormuş. Bakmış yolunun uzerinde sarhoş bir adam, şarkı soyler gibi mırıldanıyormuş. Adamın bu hÂlini gorunce kendi kendine; “Benim devlet başkanı, halife olduğum bir yerde, sarhoş olarak sokağa cıkıyor, insanları rahatsız ediyor, bu nasıl iştir” diyerek, hemen zaptiyelere yakalamalarını emrediyor. Onlar da, emri yerine getirip adamı yakalayıp gotururlerken, sarhoş;
- Allah aşkına, Muhammed aşkına beni halifenin huzûruna goturun, ona bir cift sozum var, diye yalvarıyor. Zaptiye, durumu halifeye arz ederek;
- Efendim sarhoş boyle boyle soyluyor. Size soyleyecek bir sozu varmış, ne yapalım, diyor. Halife;
- Gelsin soylesin diyor. Sarhoş geliyor, halifenin huzuruna cıkıyor ve tam karşısına gelince, aniden, halifenin yuzune tukuruyor. Orada bulunan herkes, bu hÂli gorunce, zannediyorlar ki, bu sarhoş adam artık kurtulamaz. Fakat halife;
- Affettim, bırakın gitsin buyuruyor.
- Efendim buna iki misli cez gerekirken, niye affettiniz, diye sual edilince, Omer bin Abdulaziz hazretleri buyuruyor ki:
- Yarın Âhirette ameller, Allahu teÂlÂya, Allah icin olanlar ve nefis icin olanlar diye iki şekilde arz edilecektir. Benim ona vereceğim cezÂ, Allah icindi. Fakat yuzume tukurduğu zaman, işe nefsim karıştı. Cez versem, bu cezÂ, nefsim icin olacaktı ve bunun hesÂbını ben veremem. İnsanlar ne yaparsa, hepsinin hesÂbını vereceklerdir. Bunlardan ancak Allah icin yaptıklarından kurtulacaklardır. Niye onun yuzunden ben Rabbimin huzûrunda sıkıntıya duşeyim ki!..
Peygamber efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde; (Sadaka vermekle mal azalmaz. Allahu teÂlÂ, affedenleri azîz eder. Allah rızÂsı icin affedeni, Allahu teÂl yukseltir) buyurmuştur.
Bir gun hazret-i Ebû Bekir’in de iclerinde bulunduğu EshÂb-ı kiramdan bazıları, bir yerde oturmuşlar sohbet ediyorlardı. İclerinden birisi, hazret-i Ebû Bekir’e;
- Y Eb Bekr! Bu mertebeye ne ile eriştin, diye sual edince, hazret-i Ebû Bekir cevabında;
- DunyÂya karşı, dîni sectim. Âhıretten, Allahu teÂlÂnın rızÂsını sectim. Hicbir gun, kendi hakkımı, Allahu teÂlÂnın hakkından ustun tutmadım buyurmuştur.
Netice olarak MuslumÂn, her adımını Allahu teÂl icin atan, her hesÂbını Allahu teÂl icin yuruten insan demektir. Boyle bir insanın ne kendine, ne de hicbir kimseye zararı olamaz. İmÂm-ı GazÂlî hazretlerinin buyurduğu gibi:
“Keyfine gore yaşa! Fakat bu yaşaman uzun surmeyecek, bir gun elbette oleceksin. Gece gunduz duşunduğun, sımsıkı sarıldığın lezzetlerden elbette ayrılacaksın. DunyÂnın nesini seversen sev, hepsine ved edeceksin! Elinden geleni yap! Fakat unutma ki, her yaptığının hesÂbını vereceksin!”
Kaynak
__________________