FİHİBİSMİLLAHİ
Geleceğin teknolojisi ledun ilminin bir dalıdır.
KUR'AN İLİMLERİNİN CAĞINDA, KUR'ANIN ORTAYA KOYDUĞU YENİCAĞ ACACAK BİLİM DALLARI...
Onumuzdeki yıllarda başlayacak olan Kur'an ilimlerinin acığa cıktığı cağda, insan-ı kamillerin cağın ihtiyacı olarak acığa cıkaracağı bilim dallarını şu ana başlıklar altında toplayabiliriz.
1- Tıpta acılacak olan yeni bilim dalı...
2- Bio-elektronik bilim dalı...
3- Uzay teknolojileri bilim dalı...
Şimdi tıpta acılacak olan bilim dallarının iceriği hakkında kısaca bilgi verelim.
Gunumuzdeki tıp'la uğraşan bilim adamları organ nakli konusunda cok zorlanmaktadırlar. Organ bekleyen hastalar da mağdur olmaktadırlar. Cunku insanlardaki D.N.A. larda bulunan bilgilerin sıralaması her insanda değişik olduğu icin doktorlar hastaya uygun organ bulabilmek icin, hastaya yakın akrabalarının D.N.A. larındaki bilgilerin sıralaması tamı tamına uymasa bile (uyması mumkun değildir) benzerlik teşkil ettiklerinden, akraba organı beklemektedir. Orneğin; bobrek bekleyen bir hasta icin nakledilecek olan bobrek, alındığı vucudun D.N.A. bilgileriyle donatıldığı icin o vucuttaki gorevlerini D.N.A.'lardaki almış olduğu emirler sıralamasına uyum sağlamıştır. Ve vucutla bobrek senkronize bir calışma icerisindedir. O bobrek yakın akraba olsa bile nakledileceği vucudun D.N.A.'larında alacağı emir sıralamasına uyum sağlaması cok zordur. Cunku bobrek asıl vucudunda varsayalım saniyede 500 emir alıp yerine harfiyen getiriyordur. Yakın akrabaya nakledildiğinde bobrek o vucudun D.N.A. sındaki gelen 500 emrin ancak 50 ile 100 tanesini yerine getirir. Bu da birkac yıl icerisinde o bobreğin de iflası demektir. Hastanın kaybedilmemesi icin ve bobreğin nakledildiği vucut icerisinde tam bir uyum icerisinde calışması icin bobreğin hafızasının tamamen boşaltılması lazımdır. Yani o bobreğin daha once hicbir emir almamış gibi bir konuma getirilmesi gereklidir.
İşte bu konuda cığır acacak insan-ı kamiller ortaya koyacakları tıp teknolojisinde bu sorunu şoyle cozeceklerdir. Bunun yollarından biri; bio-elektronik cihazlarla (bu cihazların calışma prensiplerini ileride yayınlayacağımız kitabımızda yayınlayacağız.) nakledilecek bobreğin hafızasını sildikten sonra, bobrek nakli bekleyen hastaya takılacak ve o bobrek yeni vucudundaki D.N.A.'lardan gelen saniyedeki 500 emri hafızasına yerleştirip o vucuda tam bir uyum sağlayacaktır. Ve bobrek hastalarına yakın akrabalardan bobrek nakli şartı ortadan kaldırılacaktır. Bu sistem diğer arızalı olan hassas organlara uygulanabilir. Kur'an-ı Kerimde insan uzuvlarının hafızalarının bulunduğunu kanıtlayan ayetler vardır:
"Nihayet oraya geldikleri zaman kulakları, gozleri ve derileri işledikleri şeye karşı onların aleyhine şahitlik edecektir."
Fussılet Suresi 20
"Derilerine : Nicin aleyhimize şahitlik ettiniz?derler. Onlar da : her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu. İlk defa sizi o yaratmıştır. Yine O'na donduruluyorsunuz, derler."
Fussılet Suresi 21
" Siz ne kulaklarınızın, ne gozlerinizin, ne de derilerinizin aleyhinize şahitlik etmesinden sakınmıyordunuz, yaptıklarınızdan coğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz."
Fussılet Suresi 22
Yukarıdaki ayetlerde anlaşıldığı gibi insan uzuvlarının kendilerine ait bilgi depoladıkları ve insanın DNA'larında almış oldukları bilgileri yerleştirdikleri hafızaları vardır. Cunku hafızası ve bilgisi olmayan hicbir varlık konuşup şahitlik edemez, belki ayette belirtilen uzuvlarımızın konuşmaları bizim anladığımız manada ağzın ve dilin oluşturduğu kelamlardan olmayacaktır. Ama o uzuvlardan dile gelen bu bilgilerin bir hafızada depolandığı gercektir. İşte yeni cağın yeni bilim dallarını ortaya koyup geliştirecek, bilim adamlarından tıp ilmiyle uğraşanlar uzuvların hafızalarından hastalıkların tedavileri icin cok faydalanacaklardır.
Burada birazda elektroniğin yonunu değiştirecek ve zamanımızda İnsan-ı Kamiller tarafından insanların faydalanmaları icin ortaya konacak bio-elektirik teknolojisinden bahsedelim.
Bilindiği gibi elektronik cihazlar bundan elli yıl once elektronik lambalarla calışırdı. Bu sistemle calışan bir bilgisayar onlarca metrekare alana ancak sığdırılırdı. Daha sonra icat edilen transistorler sayesinde elektronik cihazlar cok kucultuldu, entegrelerin icadıyla da elektronik cihazlar mikro seviyelere indiler.
Transistorler ve entegrelerin calışması, evrenin yapısında olduğu gibi alternatifliği gerektirir. Bir transistorun yapısı, goreceği işe ve aldığı elektrik akımını yukseltme veya duşurme pozisyonlarına gore, pozitif-negatif-pozitif (PNP) veya negatif-pozitif-negatif(NPN)'dir. Entegreleri meydana getiren yapı, transistorleri meydana getiren yapıyla aynı alternatifliği icerir. Yalnız bir entegre yuzlerce transistorun işini gorur. Bio-elektronik, bir transistor de ise (PNP) yapı, yani pozitif yapısını meydana getiren, maddesi pozitif yuklu hucrelerden elde edilir. Negatif yapıyı meydana getiren yapı ise negatif yuklu hucrelerden elde edilir. Boyle bir yapıda imal edilen transistor veya entegreler takıldığı sistemlerde kendi uzerlerinden gecen butun bilgileri hafızalarında tutarlar ve oluşturdukları elektronik sistemlerdeki oluşacak arızalarda kendi kendini onarma yeteneklerine sahip olurlar. Yani bu zamanda ilim adamları cihazlara yada makinelere şekil vermekle kalmayıp, onlara kendi kendilerini onarma yeteneklerini de vereceklerdir. Bu sistemler en cok zamanın gereği olarak uzay teknolojilerinde kullanılacaktır. Uzay teknolojisinde kullanılacak olan araclar petrole bağımlı kalmayacaklardır. Yerden fırlatılan fuzeler gibi yercekimini yenmek icin binlerce ton yakıta ihtiyac duymayacaklardır. Cunku bu araclarda hareket ettirici hızlandırıcı ve durdurucu olarak evrendeki gezegenlerin cekim gucleri kullanılacaktır. Bilindiği gibi gezegenlerin ağırlık ve kutlelerine gore ayrı ayrı şiddette cekim gucleri vardır.
Bu cekim gucleri elektronik sistemlerle coğaltılabilir ve azaltılabilir.
Bu sistemler akıllı maden alaşımlarından yapılmış yeni taşıyıcı araclara monte edilerek, dunyanın yercekiminden gideceği gezegenin yercekimleri arasında kolayca, bir gram yakıt almaksızın gidip gelebileceklerdir. Bu konuya işaret eden ayetler de vardır.
"Onlar icin, bunun gibi binecekleri başka şeylerde yarattık."
Yasin Suresi 42
Yukarıdaki ayette yeni yeni icat edilecek taşıma araclarının teknolojisi verilmiyor, ama bu tur aracların icat edileceğinin işaretleri mevcuttur. Kısmen anlattığımız bu teknoloji, evrende seyahat icin gerekli olan "sultan gucun" ikinci aşamasıdır. İnsan-ı Kamilin enerji bedeniyle evren icerisinde belirlenen yollarda seyahat edebileceklerini anlatmıştık. İnsanın enerji veya ışık bedeni insana verilen "sultan guc" tur. Onumuzdeki yıllarda bu sultan gucu kullanabilen insanların yetiştirilerek coğalacağını belirtmiştik. Haliyle insanların buyuk bir kısmıda bu mertebeye ulaşamayacaklardır. Bu mertebeye ulaşamayan insanların, gezegenler arası yolculuklarda İnsan-ı Kamillere ve yeni teknolojiyle yapılmış bineklere ihtiyacları olacaktır. Ancak o zaman iki sultan guc sayesinde dunyadan başka gezegenlere, belki de ekolojik dengesi bozulmamış bakir bir gezegene insanlık topluca hicret edecektir.
"Ey cin ve insan toplulukları! Goklerin ve yerin cercevesinden cıkıp gitmeye gucunuz yetiyorsa gecin. Ancak buyuk bir gucle (sultan guc) cıkıp gidebilirsiniz." Rahman Suresi 33"
Yukarıdaki ayette bahsi gecen "goklerin ve yerin cercevesi" nin, dunyayı saran enerji tabakası (kaf dağı) olduğunu acıklamıştık. Allah (c.c) bu sınırı gecme ye izin vermiştir. "gucunuz yetiyorsa gecin" emri ile insanları evrenler arası seyahate teşvik etmişlerdir. Bu sınırları toplu olarak gecmek, İnşallah onumuzdeki yıllarda İnsan-ı Kamillerin yetiştireceği, Asırlarca, dunyaya onculuk etmiş bizim insanlarımıza nasip olacaktır. Bu sayfaya kadar anlatmak istediğimiz fiziksel bedenlerde dunyaya imtihan icin indirilmiş kullarından, bu kısacık hayatlarında Yaratıcısının istediği derecelerle yukselip insan-ı kamil mertebesine ulaşıp halifelik gorevini ustlenmesidir. Allah (c.c.) kullarının fiziksel bedenlerde ebedi kalmalarını dilememiştir. Bu sebepten onların dunya hayatında iken bu bedenlerden kurtulup ebedi hayata gecmelerini murad etmiştir. Dunya hayatında ebedi hayatı kazanmak icin cok calışmak gerekir. İnsan ahlakıyla, davranışlarıyla, cevresine faydalı olmakla birlikte kendi varlığında Allah'tan zerre kadar ayrılmadan sabırla, acele etmeden ve yine Allah'tan isteyerek calışmalıdır. İnsan yaratılışı gereği acelecidir. Bu duyguları frenleyerek hedefe ulaşmaya calışmalıdır.
"İnsan, aceleci (bir tabiatta) yaratılmıştır. Size ayetlerimi gostereceğim. Benden acele istemeyin."
Enbiya suresi 37
Bunun icin Allah'ın gosterdiği yolda ilerleyip Kuran'ı Kerimin ayetleri uzerinde cok cok tefekkur etmek gerekir. Bu tefekkur insanın ilmini arttırdığı gibi yaratıcısına an be an yaklaştırır.
"İşte boylece biz o Kuran'ı acık secik ayetler halinde indirdik. Gercek şu ki Allah dilediği kimseyi doğru yola sevkeder."
Hac suresi 16
Tefekkurle Allah'a kavuşan insan O'nun lutfuyla ilk yaratılışını hatırladığı gibi, ilk yaratılışındaki almış olduğu ilimleri de hatırlar. İlmini hatırlayan insan-ı kamil kendi varlığının Allah'a olan secdesini gorur ve tesbihatını duyar. Sonra evrende var olan her varlığın secdesini gorur, tesbihatını duyar. Allah (c.c.) insanları bu noktalara cıkmaları icin teşvik eder, yardımda bulunur. En buyuk yardımlarından bir tanesi de tefekkurle o kuluna lutfedilir.
"Gormez misin ki, goklerde olanlar ve yerde olanlar, guneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaclar, hayvanlar ve insanların bircoğu Allah'a secde ediyor; bircoğunun uzerine de azap hak olmuştur. Allah kimi hor ve hakir kılarsa, artık onu değerli kılacak bir kimse yoktur. Şuphesiz Allah dilediğini yapar."
Hac suresi 18
Allah'a emanet olun. Bizide duada unutmayın...
Cafer İskenderoğlu
(Alıntıdır)
__________________
Kur'anın ortaya koyduğu yeni cağ acacak bilim dalları
Dini Bilgiler0 Mesaj
●27 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Kur'anın ortaya koyduğu yeni cağ acacak bilim dalları