Kur’an-ı Kerim'i Kendi “Merdud” goruşune gore yorumlayıp, ayetlerin manalarını carpıtıp! Samimi Mumin’leri Şirk’le İtham ediyor! Tasavvuf’u tanımlarken “Budizm” İle kıyaslıyor ve Allah Dostlarını aşağı kılmak icin kendine ibadet edilen putlara benzetiyor!

Bu adama ne oluyor peki? Hangi Ehl-i Sunnet Akidesinde bunlara deliller var?

Evet, Prof. A. Bayındır Putperestlerin "iğrenclik" vesikaları ile ilgili ayetlerin manasını - saptırıp! Sanki ayet Enbiya ve Evliya ile Allah’a tevessul edenlerle ilgiliymiş gibi mana veren Allah’tan korkmaz bir adamdır! Bir kitabında şoyle diyor;

"Mekkeli muşriklerin, KÂbe’yi tavaf ederken soyledikleri şu soz de onların kacamak tavırlarını ele veriyor. “Emret Allah’ım, Senin hicbir ortağın yoktur. Yalnız bir ortağın vardır ki, onun da bu*tun yetki*le*rinin de sahibi sensin. “ 1

O ortağın ve butun yetkilerinin sahibi Allah’tır deyince, kendilerini Allah’ın birliğine dokunmamış gibi kabul ediyorlar. “Kutup, gavs, evtad vs. soz kalıpları icinde, evliya dedikleri kişilere olağa*nustu yetkiler yakıştıran kimi tarikatlar da onlara bu yetkiyi Allah’ın verdiğini iddia edince işin icin*den sıyrılacaklarını sanıyorlar".

İşte Bayındır, buradaki "yanlız bir ortağın vardır" ifadesini nasıl oluyorda atlaya-biliyor?

Ustelik, Bu gormezden geldiği ifade muşrik İle Muslumanı birbirinden ayırıyor-ken!

Peygamber ve Allah dostlarını aracı yaparak Hakk'a iltica eden velileri, tasavvuf erbabını, muminleri, muşrik ve kÂfir ilan eden zihniyetle; Haricî, Mu'tezilî zihniyet arasında ne fark vardır?

(HÂşÃ‚) Hz. Ali'ye kÂfir diyenle, Allah'tan başka hakiki fail ve irade tanımayan, Kur'an ve Sunnet'in en kucuk edeplerine dahi riayet eden bir veliye kÂfir diyen zihniyet aynı değil midir?

İslÂm'a gore, mumin olduğuna dair en kucuk belirti taşıyanları dahi mumin saymak esas iken; gecmişten gunumuze kadar gelen yuzbinlerce has veliyi ve milyonlarca mumini kÂfir ilan etmek hangi insafa, hangi kitaba sığar?

Cenab-ı Hakk :

“Size selam veren kimseye, dunya hayatının menfaatini gozeterek, ‘sen mumin değilsin' demeyin.” (Nisa, 94) buyurmuyor mu?

Allahu TealÂ'ya ulaşmak icin bir peygamber ya da Hak dostunu vesile edinen mumine kÂfir demekle, bu asra kadar gelen yuzmilyonlarca mumine de kÂfir demiş olunmaz mı? O zaman geriye kac tane musluman kalır? Buharî ve Muslim'de gecen sahih bir hadis-i şerifte:

“Mumin kardeşine kÂfir diyen bir kimse, karşıdaki oyle değilse kufur (kÂfirlik) kendisine doner” diye ikaz edilmiyor mu?

Şu halde aklı ve vicdanı tefessuh etmemiş hangi mumin, kendisini ateşten gayet emin gorup, zebanilerin yerine gecerek muslumanları cehenneme doldurma curetini gosterebilir? Dar duşunceler… Dar goruşler…

A. Bayıdır'ın Meşrebi ve En Cok Manasını carpıttıkları ayet;

Haricîler ortadan kalktıktan sonra onların izinden giden Bu gibi Vahhabîler , Haricîliği gunumuze taşımışlardır. Onca ayet ve hadislere rağmen tevessul manasındaki şefaati inkÂr ettikleri icin, Mutezile mezhebini de aratmamışlardır.

Şirkle ilgili ayetlerin manasını tamamen carpıtarak Lat, Hubel, Uzza gibi putlarla; yeryuzunde tevhidin direkleri olan murşid-i kÂmilleri aynı kefeye koymuşlar; Allah'a ortak koşan muşriklerle, gece gunduz Rabbini tesbih ve tenzih eden muminleri bir tutmuşlardır. Butun sûfileri putperest saydıkları icin de, kanlarını dokmeyi helal ve meşru bir eylem olarak gormektedirler.

Hz. Omer r.a.' ın oğlu Hz. Abdullah'ın Haricîler hakkında buyurduğu gibi, “gercekte onlar muşrikler hakkında nazil olan ayetleri muslumanlar icin kullanmışlardır” (Buhar&#238. Bir hadis-i şerifte de şoyle buyurulur : “Onlar iman ehlini oldurur, kufredenleri ve putlara tapanları bırakırlar.” (Buharî, Muslim)

Bu taifenin inkÂrlarına delil olarak en cok ileri surdukleri ayetlerden biri de Allahu TealÂ'nın şu mealdeki mubarek kelÂmıdır:

“Dikkat edin, halis din Allah'ındır; O'nu bırakıp da putlardan dostlar (veliler) edinenler: ‘Onlara, bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz' derler.” (Zumer, 3)

Yukarıdaki mana, tefsirlerin hemen tamamının uzerinde ittifak ettiği bir manadır. Diyanet Vakfı'nın cıkardığı mealde de boyle yazmaktadır. Fakat onlar ayette putlar icin kullanılan “veli: dost” kelimesinin “Allah dostları” olarak bilinen “veliler” şeklinde anlaşılması icin ozel bir gayret sarf ederek şoyle mana vermişlerdir:

“İyi bil ki, halis din yalnız Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinenler: ‘Biz bunlara, sırf bizi Allah'a yaklaştırmaları icin tapıyoruz' derler.”

Bu manayı verdikten sonra işi daha da ileri goturmuşlerdir. Velileri seven ve onlarla Hakk'a tevessul edip şefaatlerini uman muminleri murşidlerine ibadet ediyor gibi gostererek, onları ayette anılan muşriklere benzetmeye calışmışlardır. Boylece Allah'a ortak koşulan cansız putlara secde edenlerle, Cenab-ı Hakk'a secde edenleri bir tutmuşlardır.

Bu Sapık taifeye Ayetlerden cevaplar;

Onların sakat anlayışını daha başından reddeden bir cok ayet-i kerime ve hadis-i şerif vardır. Her biri kÂmil birer mumin olan velilerin yoluna uymamızı, onları dost edinmemizi emreden ayetlerden bazıları şunlardır:

“Bana yonelen kimsenin (kÂmil muminin) yoluna uy.” (Lokman, 15)

“Sizin veliniz ancak Allah, O'nun peygamberi ve namaz kılan, zekÂt veren, rukû eden muminlerdir.” (Maide, 55)

“Muminler, muminleri bırakıp da kÂfirleri dost edinmesin.” (Âl-i İmran, 2)

“Ey inananlar! Allah'tan sakının ve doğrularla beraber olun.” (Tevbe, 119)

Evet; Allahu Teal başta veliler olmak uzere bilumum kÂmil muminlerle dost olmamızı emrediyor. Demek ki ayette zikredilen “Allah'tan başka veliler”den kasıt, muminler değildir. Putlar ve şirk koşulan diğer varlıklardır. Zaten ayet-i kerime de putperest muşrikler hakkında nazil olmuştur

__________________