Hz. Peygamberin engellilere davranışı konusunda fikir sahibi olmak icin onun diğer insanlara davranışını goz onunde bulundurmamız yeterli olacaktır. Hz. Peygamberin davranış bicimi, muhataplarının engelli-engelsiz oluşuna gore şekillenmemekteydi. Daha acık bir ifadeyle, kişilerin bedensel ya da zihinsel acıdan yeterli ya da engelli oluşu, onun davranışında etkin bir amil değildi. A’ma bir zat olan Abdullah İbn Ummi Mektum’a davranışının Kur’an-ı Kerim’e konu edilişi, Hz. Peygamberin muhataplarının sosyal statusune veya vizyonuna gore onem verdiği ya da engellilere değer vermediği şeklinde yorumlanmamalıdır. Kur’an’a konu edilen olayın gelişimi şoyledir:
Hz. Peygamber (sav) , Kureyş’in ileri gelenlerinden Utbe b.Rebia, Ebu Cehil b.Hişam, Umeyye b. Halef ile sohbet ederken gozleri gormeyen Abdullah b. Ummi Mektum geldi, soze karıştı ve Hz. Peygamberden kendisine Kur’an okumasını istedi ve “Ey Allah’ın Elcisi, Allah’ın sana oğrettiklerinden bana da oğret” dedi. Ve bu sozunu bir iki defa daha tekrar etti. Kureyş ileri gelenleri, kendilerinin yanında fakir kişilerin bulunup, soze karışmalarından hoşlanmazlardı. Bundan dolayı Abdullah b.Ummi Mektum’un iki de bir soze karışması, Allah’ın Elcisi’nin canını sıktı. Hz. Peygamber (sav) , bundan memnun olmayarak yuzunu Abdullah’tan cevirip, diğer kişilerle ilgilendi. Rasulullah (sav), sozunu bitirip kalkacağı esnada kendisine bu olayı tasvip etmeyen ayetler nazil oldu. (Abese,1-10) Bu olaydan sonra Hz. Peygamber (sav) , Abdullah ile karşılaştığında ona ikramda bulunur ve “Ey kendisinden dolayı Rabbimin beni azarladığı zat, merhaba!” der ve ihtiyacını sorardı. Bu davranış biciminin, Rasulullah (as)’ın o anda bulunduğu ortam ve onem verdiği bir meşguliyetin uzantısı olarak değerlendirilmesi ve genelleştirilmemesi gerekir. Ancak boylesi bir davranışın bile Kur’an’a konu edilişi, İslam’ın insana bakışı acısından onem arzetmektedir.
Hz.Peygamber (sav) , engellilerle ilgilenmiş,onlara guclerinin yetmediği alanlarda gorev vermemiş, yeteneklerine gore kamu alanında gorev vermiş, topluma kazandırmaya calışmış; engellileri bir dilenci kitlesi ve surekli insanlara muhtac bir tabaka olarak gormemiştir. Şimdi, bu hususlarla ilgili uygulamalarını orneklerle acıklamak istiyoruz:
Hz. Peygamberin engellilerle ilgili uygulamalarını ele alırken , konuyu bedensel ve zihinsel engelliler olmak uzere iki kısımda değerlendirmek gerekir. Bedensel engellilerin başında gorme engelliler (a’malar) gelmektedir. Cunku o donemde hastalık sebebiyle ve bunun yanında savaşların ok ve mızrak gibi delici aletlerle yapılmasından dolayı toplumlarda gorme kabiliyetlerini kaybeden insanların hayli fazla olduğu gorulmektedir. Kur’an-ı Kerim’de a’ma kelimesi, coğu yerde manevi korluk anlamında kullanılmıştır. (Or: A’raf,179; Hacc,46). Abese suresinde, ozel olarak a’maların ve genel olarak engellilerin haklarına ve onlara gerekli ilginin gosterilmesi gerektiğine dikkat cekmek icin Abdullah b.Ummi Mektum’un adı verilmeden “a’ma” diye bahsedilmektedir. (Abese, 1-10)
Hz. Peygamber (sav)’in hadislerinde daha cok gorme engellilerle ilgili hukumler yer almaktadır. O, gorme engelli olup da sabredenlerin cennetle odullendirileceğini bildirmiştir. Bir Hadis-i Kudsi’de Yuce Allah; “Herhangi bir kulumu gozlerinden mahrum bırakmak suretiyle imtihana tabii tuttuğumda, sabrederse, gozlerine karşılık ona cenneti veririm” (Buhari, Merda,7) buyuruyor. İnsanın dış dunyaya acılan penceresi konumundaki gozlerini kaybetmesi, elbette kişi icin bir meşakkattir, oldukca zor bir imtihandır. Kaybedilen nimetin kıymeti olcusunde onun yokluğuna sabretmenin gucluğu ve buna bağlı olarak da değeri artmaktadır. Bu sebeple, hadiste de ifade edildiği gibi, iki gozunu kaybettiği halde, şikayet etmeyip sabredebilen kişiye Allah Teala, cennetini vereceğini bildiriyor. Cennete ulaşmak kolay olmadığına gore, gozleri kaybına sabretmek, zoru başarmak demektir.
Rasulullah (sav)’in gorme engellilere karşı davranışlarında en guzel orneğini Abdullah b.Ummi Mektum’a karşı tutumunda gormek mumkundur. Onu Mescid-i Nebevi’de muezzin olarak gorevlendirmiştir. Bunun yanında, kendisini kamu gorevlerinin en ust kademesinde, kendi yerine vekil,başka bir ifade ile devlet başkanı vekili olarak istihdam etmiştir; Veda Haccında ve Uhud Savaşına gidişi de dahil, ceşitli vesilelerle Medine dışına cıktığında on uc defa Medine’de onu vekil bırakmıştır.
İslam’da engellilerle ilgili ceşitli hukumlerin belirlenmesi, Abdullah Bin Ummi Mektum vesilesiyle mumkun olmuş; engellilerin vekil bırakılmaları, imamlık yapmaları, savaşa iştirak etmeleri, farz namazlara katılmaları, korunma amacıyla kopek beslemeleri gibi konular acıklık kazanmıştır. Hz. Peygamber (sav) , namazlarda Abdullah Bin Ummi Mektum ve diğer gorme engellilerin imamlık yapmalarına izin vermiştir.
Rasulullah (sav) , durumlarına gore engellileri calışmaktan alıkoymamış, onların ticaret yapmasını kolaylaştırıcı hukumler getirmiştir. Bununla birlikte, engellileri guc yetiremeyecekleri işlerden de muaf tutmuştur. Zaten Kur’an-ı Kerim’de, sorumluluğun kişinin gucu ile orantılı olduğunu, kişilere guclerinin ustunde sorumluluk yuklenmeyece- ğini ifade eden genel hukumlu ayetler (Bakara,286; En’am, 152; A’raf,42) yanında, engellilerin mazeretleri sebebiyle bir kısım yukumluluklerden muaf tutulacaklarını konu edinen ozel hukumlu ayetler (Fetih,17; Nur,61) de mevcuttur. Hz. Peygamberin uygulamaları da bu doğrultuda şekillenmiştir. Orneğin; Ensardan Seleme oğullarının başkanı Amr bin Cemuh, yururken topallıyordu. Bedir Savaşına katılmak istedi; ancak Hz. Peygamber (sav) , onu savaştan muaf tuttu. Daha sonra Uhud Savaşına katılmak istedi; oğulları, Bedir Savaşını ornek gostererek, ona engel olmak istediler. Bunun uzerine Amr, oğullarına; “Siz beni Bedir Seferinde cenneti kazanmaktan alıkoymuştunuz” diyerek, onları Rasulullah (sav)’e şikayet etti. Peygamberimiz, ona, mazereti olduğunu, bu sebeple savaşla yukumlu bulunmadığını bildirdi. Ancak Amr’ın ısrarı uzerine izin verdi. Oğulların da babalarını savaşa gidip gitmemekte serbest bırakmalarını soyledi. Savaşa katılan Amr, sonunda, hep arkasında savaşan ve onu korumaya calışan oğlu ile birlikte şehid duştu. Rahmet Peygamberi (as) , bir hadisin- de, onun cennette sapasağlam ayaklarla yuruduğunu haber vermiştir. (İbn Hanbel, Musned, V, 299)
İbn Abbas, Ata b.Ebi Rebah’a; “Sana cennet ehlinden bir kadını gostereyim mi?” dedi. Ata; “Evet, goster” dedi. İbn Abbas; “İşte, şu siyah kadındır ki; bu kadın, Hz. Peygambere geldi ve ‘Sara hastalığım tutuyor ve ustum başım acılıyor. İyileşmem icin Allah’a dua edin’ dedi. Rasulullah (sav) ; ‘İstersen sabreder, cennetlik olursun; istersen sana afiyet vermesi icin Allah’a dua ederim’ dedi. Bunun uzerine kadın; ‘O halde sabredeceğim. Ancak sara tuttuğu zaman ustumun başımın acılmaması icin dua buyurunuz’ dedi. Peygamber (as) da ona dua etti.” (Buhari, Muslim)
Toplumun her kesimi ile ilgilenen Hz. Peygamber (sav)’in, zihinsel engellilerle ilgilenmemesi ve onları ihmal etmesi duşunulemezdi. Nitekim, akıl hastalarının dini yukumluluklerden muaf tutulduklarını şu sozleri ile dile getirmişlerdir: “Uc kimseden sorumluluk kaldırılmıştır: Buluğ cağına erinceye kadar cocuktan, uyanıncaya kadar uyuyandan ve şifa buluncaya kadar akıl hastasından.” (Buhari, Ebu Davud,Tirmizi) bu hadis, zihinsel engellilerin sorumluluklarının cercevesinin belirlenmesinde temel teşkil eden başlıca delillerdendir.
Hz. Peygamber (sav) , sağlıklı insanların engellilerle ilişkilerini yonlendiren ahlaki duzenlemelerde de bulunmuştur. Nitekim, gorme engelli bir kimseye yol gostermeyi, sağıra ve dilsize laf anlatmayı iyilik olarak telakki etmiştir. (İbn Hanbel,V,169)
Sevineceğimiz, huzur duyacağımız şeylerle karşılaşmayı nasıl tabii buluyorsak, zaman zaman bizi uzecek bir olayla, musibetle, hastalıkla, felaketle karşılaşmayı da tabii bulmalıyız. Musibetleri, felaketleri ya da başımıza gelen bir hastalığı tabii karşılamanın en iyi yolu, sabırdan gecer. Şurası da unutulmamalıdır ki; karşılaşılan felaketler, hastalıklar yaptığımız hatalara kefarettir. Sevgili Peygamberimiz (sav) ; “Yorgunluk, hastalık,tasa, keder, sıkıntı ve gamdan, ayağına batan dikene varıncaya kadar, muslumanın başına gelen her şeyi Allah, onun hatalarını bağışlamaya vesile kılar.” (Buhari, Muslim) sozuyle bu mujdeyi vermektedir.
Ne mutlu, karşılaştığı butun zorluklara, hastalıklara, musibetlere, felaketlere sabredip, mutlu sona erişenlere...
KAYNAK: “ DİYANET” DERGİSİ
__________________
hz.peybamberin(s.a.v)'nın engellilere davranışı
Dini Bilgiler0 Mesaj
●36 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- hz.peybamberin(s.a.v)'nın engellilere davranışı