Cuma gunu mu'minlerin bayramıdır. Bu gunu ozel ve guzel gun haline getiren sadece bayram oluşu değildir. Cuma gununde bir saat-i icabe vardır. İcabe saati, duaların kabul edildiği, reddedilmediği saattir. İsteklerimizin Rabbimiz tarafından yerine getirildiği andır. İşte Cuma gununu farklı bir gun haline getiren bir faktor de budur.
Nasıl ki, Kadir Gecesini diğer gecelerden farklı hale getiren bir makbuliyet varsa, Cuma gununu de farklı gun haline getiren bu icabe saatidir. Alimlerimiz bu saatin farklı zamanlar icerisinde olduğu yorumunu yaparken ekserisi, icabe saatinin ezan okunmasıyla namazın bitimine kadar olan muddet icerisinde olduğunu soyler. Yani, icabe saati dış ezanla başlayıp namaz bitimine kadar olan zaman icerisinde bir andır.
Gunumuzdeki Cuma tartışmasına istinaden Cuma namazına tarihî olarak bir goz atalım:
Mekke devrinde Cuma namazı yoktu, zaten ibadetler, mukellefiyetler Medine devrinde başlamıştır. Efendimizin Medine'ye hicret edeceği gunlerde Medine'de sahabelerden Cuma namazı kılanların olduğunu goruyoruz. Cuma namazı farz olmadan evvel bu Cuma namazı kılma olayı nereden kaynaklanıyor?
Bazı eserlerdeki ifadeye gore Medine'deki sahabeler bakıyorlar ki, Hıristiyanların bayram gunu Pazar gunu, Yahudilerin tatil gunu Cumartesi gunu. Muslumanlar da, "Biz de Cuma gununu secelim, Biz de Cuma gunu toplanalım" diyorlar ve farz kılınmadan once Medine'de Cuma gunu Cuma namazı kılındığı kaydı var. Bazıları, bunlar tavsiye uzerine kılınan namazlardır, bazıları da Yahudi ve Hıristiyanların toplandığını gorunce Muslumanlar bizim de bir gunumuz olsun diyerek onlara alternatif bir gun olarak toplanarak kılınan namazdır diye yorum yapıyorlar. Her ne olursa olsun, karşımıza cıkan şu: Baştan beri Hıristiyanın Pazar gunu, Yahudinin Cumartesi gunu, Muslumanın da Cuma gunu var.
Hıristiyanın Pazar gunu tatildir. Sabahtan akşama kadar calışmak yasaktır. Yahudinin de Cumartesi gunu tatildir, onlarda da calışmak yasaktır. Hem de oylesine şiddetli bir yasak ki, Başbakan İsrail'e gittiği gun Cumartesi'ne rastlayınca otelin asansor duğmesine basmak bile bir nevi meşguliyet olacağından asansor kullanamıyorlar, duğmeye basmıyorlar ve merdivenden cıkıyorlar. Yahudiler dinî tatil gunleri olan Cumartesi gunu dunya işi yapmamaya bu kadar dikkat gosteriyorlar.
İslamiyette de Cuma gunu. Kur'Ân-ı Kerimde başlı başına bir Cuma Suresi vardır. Cuma namazı o kadar muhim, o kadar kuvvetli, o kadar buyuktur ki, Allahu Azimuşşan Kur'Ân-ı Keriminde bir sure ile ilan ediyor. Rabbimiz Âyet-i kerimede şoyle hitap ediyor: "Ey iman edenler! Cuma gunu namaz icin ezan okunduğunda alışverişi bırakın ve Allah'ın zikrine koşun. Eğer bilseniz bu sizin icin daha hayırlıdır." (Cuma Sûresi, 9}
Gerci catlak sesler cıkabilir, imanı zayıf olanlar itiraz edebilir. "Bizim dunyevi işe calışmamız, kazanmamız lazım, niye camiye gidelim" diyenler, sizi aldatmak isteyenler olabilir. Fakat siz aldanmayın, sizin icin hayırlı olan ezan okununca camiye koşmaktır.
Camiye koştuk, namazımızı kıldık, sonra o gun akşama kadar tatil mi, işimizi bırakacak mıyız? Cunku Hıristiyanlarda Pazar gunu, Yahudilerde Cumartesi gunu tumuyle tatil. Biz de Cuma gununu tumuyle tatil mi edeceğiz? Hayır, oyle buyrulmuyor: "Namaz kılındığında yeryuzune dağılıp Allah'ın lutfundan rızkınızı arayın. Allah'ı da cokca zikredin ki, kurtuluşa eresiniz." (Cuma Sûresi, 10)
Herkes işine gucune koşsun, terketmesin, tatil yapmaya mecbur hissetmesin kendisini. Tatil yapma mecburiyeti yoktur. Tatil mecburiyeti, ezan okunduğu andan itibaren başlar, namazın kılınmasıyla biter. Buradan da gorulduğu gibi, Kur'Ân-ı Kerimin emri, bizi butun gun tatil yapmaya mecbur etmiyor.
Bu konuda teknik bir bilgi daha arzedeyim: Cuma namazının farz kılındığı ilk gunlerde, evvela Cuma namazının ilk sunneti kılınıyor, sonra da mescidin kapısında ezan okunuyor ve o ezanla Cuma namazı kılınıyordu. Bu Efendimiz (a.s.m.) zamanında Hz. Ebubekir (r.a.) ve Hz. Omer (r.a.) zamanında boyle devam etti. Fakat Hz. Osman zamanına gelince cemaat o kadar coğaldı ki, artık o mescidin kapısında sunnetten sonra okunan ezan, ancak cami icindeki cemaatin duyabileceği bir ezan oldu.
Bu defa, sunnetten sonra okunan ezan yerinde oylece ibka edildi, fakat Hz. Osman (r.a.), o zamanki ulemanın da istişaresinden sonra vakit girince once dışarıda yuksek bir yerde ezan okuttu, t etraftaki Muslumanlar duysunlar ve işlerini bırakıp gelsinler. Bundan sonra iki defa ezan okunmaya başlanmış oldu. Şu anda yine biz aynı şeyi tatbik ediyoruz. Namaz vakti girince dışarıdan bir ezan okuyoruz. Bu, işinde gucunde olanların duyup da namaza gelmelerini hatırlatan bir ezandır. Bu ezanla alışveriş terkedilir, daha bir iş yapılmaz, herkes camiye gelir. İkinci ezan ise Peygamberimiz (a.s.m.) zamanından kalan, sunnet olan ezandır.
Demek ki, ezan okununca işi gucu bırakıp camiye gelmek ayetin icabıdır, farzdır. Yahudi ve Hıristiyanlar gibi butun gun tatil yapıp işi gucu bırakılmaz. Sadece ezandan başlayıp namaz bitinceye kadar iş yapılmaz.
Bu durumda dikkatimizi ceken hususlar şunlardır: İşi gucu olanlar camiye gelecekler de, bir de gelemeyecek olanlar var. Diyelim ki, doktor ameliyat yapacak, nobette insanlar var veya direksiyon başında, vapurda seferde olanlar var. Onlann durumu ne olacak?
Bir insan birşeyi samimiyetle ele alırsa onun cıkış yollarını bilir ve caresini de bulur. Ama bir insanın maksadı o işi cıkmaza suruklemek, icinden cıkılmaz hale getirmek ise, o işi icinden cıkılmaz hale getirebilir.
Şimdi bu konuyu kotu niyetle duşunenler, Yahudiler ve Hıristiyanlar gibi butun gun tatil yapmaya mecbur olmadığımız halde, dinimizin en guzel emirlerinden biri olan, sadece kırk beş dakikalık bir tatille Cuma namazını kılmamız Âyet-i kerimeyle emrolunduğu halde, bu işi cıkmaza sokmak istiyorlar ve diyorlar ki: İşi olan var, nobette olan var, seferde olan var, bunlar nasıl gelsin?
Onlar hakkında zaten dinimiz hukmunu vermiş. İslamda icinden cıkılamayacak durum yoktur. İslÂmda zor şey, izah imkanı olmayan şey yoktur. Yolculukta olanlar, nobette olanlar, bulunduğu işi terketmesi uygun olmayanlar, işlerinin başında devam ederler. Ezan okunduğu, herkes Cumayı kıldığı halde onlar gelmeyip kılmayabilirler. Sonra Cumanın yerine oğle namazı vardır. İşinin mecburiyetinden dolayı Cumaya gidemeyenler, oğle namazını kılarlar, boylece kılamadığı Cuma namazının yerine oğle namazı kaim olur. Cumaya gitmiş gibi olurlar. Goruyoruz ki, caresizlik, izahsızlık yok. Dinimizde husn-u niyetle bakıldığı zaman zorluk yoktur.
__________________