Insan, ilahi bir misyon geregi yaratilmislarin en ustunu olarak, ulvi meziyetlerle en guzel bir sekilde yaratilmistir. Fizyolojik ustunlukler basta olmak uzere mukemmel bir yaratilisa sahip olan insanin en onemli ozelligi isimleri bilmesidir.İnsanin bu ozelligi, sosyal hayat sartlarinda karsilasmis oldugu her turlu olay ve olguyu teshis edebilmesidir. Bu ozelligin en onemli unsuru akil/dusunmedir.

Hic suphe yok ki, insani diger yaratiklardan ayiran en onemli ozelligi, akilli olmasi ve bunun neticesinde gunden gune degisiyor ve gelisiyor olmasidir. Fakat, insanin bu degisimi ve gelisimi sosyal hayat sartlarindan bagimsiz olarak dusunulemeyeceginden oturu, insanin bu degisim ve gelisim yuce yaraticinin koymus oldugu kevni kaidenin bir parcasi olarak degerlendirilmelidir.

Ilk insanin yaratilisindan itibaren "sayilari bile belli olmayan" peygamberlerin gonderilisi insanin, tarihten gunumuze suregelen bu degisiminin bir ornegidir. Her peygamber kendisinden onceki peygamberin seriatini ortadan kaldirmak suretiyle yeni bir seriat ile gonderiliyor ve sartlarin degismesiyle de onun da yerine baska bir peygamber gonderilerek sosyal ve dini hayat belirli ama gecici kurallara baglaniyordu. Bu degisimin son halkasiysa Peygamberimiz(sav)(dir.

Islam ve Degisim

Islam, sosyal sartlarin degismesine paralel olarak gundeme gelen ve yenilenen bir dindir. Gelisen sartlar surekli olarak dini kulturun yenilenmesini zorunlu kilmaktadir. Cunku Islam, Yuce Yaratici'nin kanunlarinin pratik hayata indirgenmesi, uyarlanmasi demektir. Pratik hayat gelistikce, Ilahi hukmu pratige indirgemenin sekli de degiseceginden oturu hayata iliskin pratikler, seriatin gerektirdigi hareket bicimleri olarak yansimalidir. Zira bu yonde olmayan bir degisim degisim olmaktan cok bir sapma olacaktir.

Diger taraftan degisime konu olan dusuncenin vahye dayali olmasi degisimin hangi boyut ve sinirlarda olmasi gerektigi sorununu beraberinde getirmektedir.

O halde Islami dusunce nasil yenilenmelidir?

Dini dusunce, musluman bireylerin akliyla dinin hukumleri arasindaki etkilesim sonucu ortaya cikan bir dusuncedir. Bu dusunce muslumanlarin sahip olduklari bilgi birikimiyle sekillenir ve sartlardan etkilenir. Bu dusuncenin, reailetyle ic ice olmasi realiteye bagli olarak degismesini de beraberinde getirmektedir. Pratikle boyle bir etkilesim halinde olan Islami dusunce, pratigin degisen yonu ve degisim hizi oraninda degisiklige ugrar. Degismeyen mutlak ve ezeli bir hakikate dayanan dini dusuncenin degismesi demek, bu dusuncenin sahip oldugu kulturel, sosyal ve entellektuel unsurlarin degismesi demektir.

Islami dusuncenin, gelisen hayat sartlarina bagli olarak degismesi neticesinde dini hayatta ortaya cikacak yenilenme hamlesi, ihya olarak tanimlanabilir. Dini dusunce icin gerekli olan ihya hareketi kesintisiz bir yasamin geregidir. Zira degisen hic bir durum veya gecen hic bir zaman dilimi yoktur ki, imani bir sekilde imtihan etmesin. Bu da hic suphe yok ki, yeni durum karsisinda imanin yenilenmesini gerektirmektedir. Kur-an'in surekli olarak inananlara iman etmelerini, salihlere de iyilik yapmalarini tavsiye etmesinden kasit, hayat esnasinda varilan yeni merhale icin imani bir tavir gelistirmelerini istemesidir.

Dunden Bugune Ihya Hareketleri

Islam'da ihya hareketleri, dusuncenin gelismesine bagli olarak belirli donemlerde yogun bir sekilde ortaya cikmisken, kimi donemlerde dusunsel atalete bagli olarak kesintiye ugramistir. Hz. Adem'den gunumuze kadar degisen sartlarin etkisiyle ortaya cikan bu ihya hareketlerinin en onemli onderleri suphe yok ki peygamberlerdir. Bu gelenegin en son temsilcisi Hz. Muhammed (sav)'dir.

Hz. Adem'e dayanan Islam duuncesi genel itibariyle en son ve nihai seklini Hz. Peygamberimiz (sav) doneminde almistir. Kemale ermis bir dinin Ilahi esaslarina dayanan bu dusunce temel ilkeler itibariyle ilelebet degismeyecek bir temele dayanmaktadir. Bu temel ise vahiydir. Iste dinanizmini bu temelden alan Islami dusunce ve bu dusunceye dayali olarak hayatin insa edilmesi Hz. Peygamber tarafindan gerceklestirilmekteydi. Secilmis bir onder olarak Hz. Peygamber (sav) kendi donemi icin sosyal hayatin duzenlenmesi ve dini dusuncenin degisen sartlara gore vahiy dogrultusunda sekillendiricisi konumundadir. Hayatin yeni sorun ve sorumluluklarina karsi tek merci 23 sene boyunca ilahi bir kaynaktan beslenen Hz. Peygamber (sav)'dir. Hz. Peygamber'den (sav) sonraki donemde ise; Sahabe ve Tabiun, Peygamber'in kendileri icin insa etmis oldugu, Kur'an ve Sunnet'e dayali dusunce sistemini benimsemislerdir. O donemlerde, sosyal yapinin kompleks bir mahiyet arzetmemesi, yakin zamanda yasamis olan Peygamber'in ornekligi/pratikligi, onlar icin yol gosterici konumundadir.

Emeviler Donemi

Islam, ilk donemlerde butun gayretini kendi cagrisini

daha genis kitlelere yaymak amacina sarfetmistir. Bu davet, Emeviler doneminde mahiyet ve kimlik degistirmistir. Cunku fetihler neticesinde Islam'a kazandirilmis degisik kulturler, muslumanlari asli koruma adina bid'atlere ve inancsal bozulmalara yoneltmistir. Dusunsel anlamdaki bu mucadele inanci korumak amaciyla distan ice dogru bir yola izlemistir. Nitekim, akilci metod araciligiyla inancsal bozulmalara maksimum duzeyde cozum bulabilen mutezile mezhebi de bu donemde tesekkul etmistir. Bu noktadan itibaren gerek devlet adamlari ve gerekse Islam alimleri, Islam'in yayilip gelismesi icin degil; İslam'ın bekasi ve selameti icin mucadele vermislerdir.

Abbasiler Donemi

Emeviler doneminde baslayan ve İslam'in selametini ongoren cabalar Abbasiler doneminde daha yogun bir sekilde gorulmektedir. Bir yandan resmi cabalar diger taraftan devlet destekli tercume faaliyetleri bu donemde baslamistir.

Abbasiler doneminde Bagdat'in Mogollar tarafindan isgal edilerek sagmalanmasi, yakilip yikilmasi ve Bagdat'ta bulunan kutuphanelerin yakilmasi muslumanlar uzerinde yapmis oldugu tahribatin yaninda, o donemden itibaren genel anlamda bir duraklama donemine girmelerine sebep oldu. Bu donemde yasanan dusunsel ataletin bir sebebi olarak mevcudu muhafaza ederek onnla yetinme mantigi duraklamaya sebep olurken, o donemde ortaya cikmis mustesna kisilikler konjonkturun etkisiyle sivri cikislar yapmislardir. Ancak bu, yasanan donemle sinirli olarak kaldi ve sartlarin da degismesiyle etki gucunu kaybetti. Iste bunlardan birisi, felsefeye getirmis oldugu elestirilerle taninan ve butun mesaisini donemin taassubunu ayiklama cabasi icersinde harcayan Ibn-i Teymiyye'dir.

O, herseye ragmen Allah'ıin rizasi olan tek din İslam'ı hakim kilmak, O'nu gonderildigi sekilde aciklamayi amaclamistir. O donemde son derece yaygin olan tasavvufu elestiri konusu edinen Ibn-i teymiyye ictihadin ilk donem alimlerinde oldugu gibi, sorunlara cozum arama vesilesi olmaktan cikartilarak dejenere olmasina da elestiri getirir. Bu sekilde kavramlarin gercek anlamini kazandirma cabasi icersinde olan Ibn-i Teymiyye'nin "oze donus" cagrisi engellemeler neticesinde karsiligini bulamamistir. Genel itibarla "konjonktur adamı" diye nitelenebilecek olan Ibn-i teymiyye'nin pek fazla basarili olmadigiini soylemek yanlis olmayacaktir.

Sah Veliyullah Dehlevi

Hindistan'da Delhi (Dehli) yakinlarinda yasayan Sah Veliyullah Dehlevi, doneminin cahiliyye adetlerine karsi vermis oldugu mucadele ile taninir. Bu mucadelesi yasadigi sartlar geregi fiili olmayip, Islam'ın yuce degerlerini savunarak cahili gelenege karsi bir mucadele mahiyetindedir.

Dehlevi, Ilk olarak "tarih" mefhumunun yeni bastan ele alinmasi gerektigini soyler. O, Islam tarihini, muslumanlarin tarihinden ayirarak, Islam tarihinin ayri ayri donemlerini incelemeye calisir. Bu donemlerde muslumanlarin inanclarina karisan cahili unsurlari ayirarak, gerek estetik, gerekse ilim ve siyaset alanlarinda bir takim yozlasmalari tesbit etmeye calisir. Ozellikle hilafetin gercek misyonunun icra edilmediginden, dolayisiyla sosyal haytta birtakim muesseselerin kontrolsuz kaldigini dusunen Dehlevi, ictihad ruhunun yok olusundan oturu muzdariptir. Taklidin insanlari birtakim dogmalara sevkettigini belirterek, ictihadi terkeden alimleri agir bir sekilde elestirir.


__________________