SON MESAJ
İslĂ‚m İnkılabı’nın Buyuk Rehberi
ve İran İslĂ‚m Cumhuriyeti’nin Kurucusu
Ayetullah’il Uzma İmam Humeyni’nin (ra)
Siyasi İlĂ‚hî Vasiyetnamesi
İMAM HUMEYNİ’NİN (RA) VASİYETNAMESİ
ONSOZ
BismilĂ‚hîrrahmanirrahiym
Resulullah sallallahu aleyhi ve Ă‚lihi ve sellem buyurdular: “Sizlere iki ağır ve paha bicilmez emanet -sekaleyn- bırakıyorum: Kitabullah ve itretim Ehl-i Beyt’im... Bu ikisi asla birbirinden ayrılmaz ve Havz’da birlikte bana gelirler.”
Hamd, ancak Allah’adır[1] ve - Allah’ım - sen munezzehsin, Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine selamın olsun, rahmetin olsun; celĂ‚l ve cemalinin mazharı, kitabının esrarının hazinedarlarıdır onlar. O kitap ki Sen’den başkasının bilmediği ve sana mahsus olan butun isimlerle birlikte ahadiyyetin tecelli etmiştir onda. Muhammed -saa- ve onun Ă‚line zulmeden habislik ağacının koku durumundaki zalimlere de lĂ‚net olsun...
Sekaleyn[2] hususunda eksik ve yetersiz - de olsa - kısaca bazı hatırlatmalarda bulunmayı gerekli goruyorum. Ancak, bu hatırlatma sekaleyn’in gaybî, mĂ‚nevî ve irfĂ‚nî[3] boyutları acısından olmayacak elbet. Zira ben gibilerinin kalemi Mulk’ten[4] melekut-i A’lĂ‚’ya[5] ve ondan lĂ‚hut’a[6] varıncaya kadar idrĂ‚ki butun varlık Alemine ağır gelen, ben ve sen gibisinin anlama gucunu aşan ve manĂ‚sına tahammulun tĂ‚katleri kestiği - hatta belki de imkansız olduğu - bir mertebeyi ele alma ve mutlak buyuk olan “sıkl-ı ekber”[7] dışında her şeyden daha buyuk olan “sıkl-ı kebîr”[8] ve “sıkl-ı ekber”in yuce hakikatlerinin terkedilmesi - mahcur - olması nedeniyle insanlığın başına gelmiş olanlardan, keza Allah duşmanları ve entrikacı taağutlların[9] bu iki sıkl’a ettiklerinden - ki bunları saymaya da ne sınırlı vakit ne de eksik bilgim elvermiyor - sozetme cur’eti gostermekten acizdir; ancak, bu iki sıkl’ın başına gelenlere cok kısa ve ozlu bir şekilde değinmeyi uygun buluyorum.
“Bu iki “sıkl” asla birbirinden ayrılmaz ve Havz’da[10] birlikte bana gelirler” cumlesi, belki de hz. Resulullah sallallahu aleyhi ve Ă‚lihi ve sellem’in rıhletinden sonra bunlardan birinin başına gelenin diğerinin de başına geldiği ve Havz’da Allah Resulu’ne gelinceye kadar bu mahcurlardan birinin mahcurluğunun / terk edilişinin diğerinin de mahcurluğu olacağına işarettir. Bu “havz”, kesretin vahdet’le birleştiği[11] ve damlaların deryada kaybolup gittiği makam mıdır, yoksa insanoğlunun akıl ve irfanına sığamayacak bir şey midir?.. KezĂ‚, şunu da soylemek gerekir ki taağutilerin, Resulullah sallallahu aleyhi ve Ă‚lihi ve sellem’in bu iki ağır emanetine yaptığı zulumler Musluman ummete, hatta butun insanlığa yapılmıştır ki kalem bunu beyandan acizdir.
Şunu da hatırlatmak icabeder ki “Sekaleyn hadisi”[12] butun Muslumanlar arasında mutevatirdir ve Kutub-u Sitte’den[13] diğerlerine varıncaya kadar Ehl-i Sunnet’in[14] butun kitaplarında muhtelif beyanlarla ve defalarca Resul-u Ekrem sallallahu aleyhi ve Alihi ve sellem’den nakledilmiştir ve bu hadis-i şerif[15] muhtelif mezheplerin Muslumanları başta gelmek uzere butun insanlığa kesin “huccet” tir ve kendilerine huccetin tamamlanmış olduğu butun Muslumanlar bu konuda mes’uliyetlerini yerine getirmekle yukumludurler; bihaber cAhiller icin herhangi bir mazeret sozkonusu olsa da mezhep ulemAsı icin yoktur.
Şimdi, ilĂ‚hî emanet Kitabullah ve İslĂ‚m Peygamberi sallallahu aleyhi ve Ă‚lihi ve sellem’den geriye kalanlara neler olmuş, gorelim. Uğruna kan ağlanması gereken son derece uzucu olaylar, hz. Ali’nin - s- şehĂ‚detinden sonra başladı.[16] Benciller ve tağutîler, Kur’an-ı Kerim’i Kur’an duşmanı iktidarlara alet ettiler, baştanbaşa butun Kur’Ă‚n’ı bizzat Peygamber-i Ekrem sallallah-u aleyhi ve Ă‚lihi ve sellem’den oğrenmiş bulunan, “aranızda iki ağır ve paha bicilmez emanet bırakıyorum” nidĂ‚sını hala kulaklarında taşıyan ve “Kur’an’ın gercek mufessiri ve hakikatlere Ă‚şinĂ‚” olanları turlu bahane ve onceden hazırlanmış oyunlarda geri - plana - iterek, gercekte, Havz’a girinceye kadar insanlık icin maddi mĂ‚nevi hayatın en buyuk dusturu olan ve halĂ‚ da oyle bulunan Kur’Ă‚n’ı, bizzat Kur’an’la sahne dışı bıraktılar ve bu mukaddes kitabın ulkulerinden biri olan ve hala da oyle bulunan ilĂ‚hî adalet iktidarına iptal cizgisi cektiler; Allah’ın dininden, ilĂ‚hî sunnet ve Kitap’tan sapmanın temelini attılar ve derken iş oyle bir yere vardı ki kalem utanır onu acıklamaya...
Bu eğri temel ilerledikce eğrilikler ve sapmalar arttı. O kadar ki, insanları kemĂ‚le erdirmek, butun Muslumanların, hatta tum insanlık ailesinin birleşmesini sağlamak, insanlığı ulaşması gereken yere ulaştırıp, kendisine “isimler” in oğretildiği bu Adem evlĂ‚dını[17] şeytanlar ve taağutların şerrinden kurtarmak, dunyayı tam bir eşitlik ve adalete kavuşturmak; iktidarı, insanlığın hayrına olacak kimselere devredebilmeleri icin Allah’ın mĂ‚sum[18] velilerine -evvelinden Ă‚hirine tum mahlukĂ‚tın selamı onlara olsun- vermek gayesiyle yuce Ahadiyyet makamından Muhammedi tam keşfe[19] nĂ‚zil olan Kur’an-ı Kerim’i oylesine sahne dışı bıraktılar ki insanları hidayete erdirmede adeta hicbir rolu yokmuş gibi oldu ve iş oyle bir noktaya vardı ki Kur’an’ın rolu zĂ‚lim iktidarlar, ve taağutilerden daha beter olan habis din adamları tarafından zulum ve fesad yaratma, Hak Tealaya inad edenler ve zĂ‚limlerin bahanesi olma mesĂ‚besine indirildi. Kur’an, bu kader belirleyici kitap, komplocu duşman ve cahil dostlar eliyle ne yazık ki mezarlıklar ve yas toplantıları dışında rolu olmayan ve hala oyle bulunan bir hale getirildi; Muslumanlar ve insanlığın vahdetini sağlaması, onların hayat kitabı olması gereken şey ayrılık ve ihtilĂ‚f vesilesine donuşturuldu veya butunuyle sahne dışı bırakıldı. Nitekim gorduk; birisi kalkıp da İslĂ‚m devletinden sozedecek olsa ve İslĂ‚m, Allah Resulu sallallahu aleyhi ve Ă‚lihi ve sellem, Kur’an ve sunnetin baştanbaşa onunla dolduğu siyasetten bahsedecek olsa Adeta en buyuk gunahı işlemiş sayılmakta ve “siyasetle uğraşan molla” tĂ‚biri “dinsiz molla”yla eşanlamda kullanılmaktaydı ki bu durum şimdi de boyledir...
Son zamanlarda buyuk şeytĂ‚ni gucler; kendilerini yalan yere islĂ‚ma yamamış bulunan İslĂ‚mî dusturlardan uzak sapık iktidarlar kanalıyla Kur’an’ın mahvı ve super guclerin şeytĂ‚ni maksatlarının tahakkuku gayesiyle guzel hatlarla Kur’an’lar basmakta, oteye beriye gondermekte ve bu şeytanca oyunla Kur’an’ı sahne dışı sahne dışı bırakmaktadırlar. Muhammed Rıza Han Pehlevi’nin[20] bastırdığı Kur’an’ı hepimiz gorduk; bazılarını bununla kandırdı, islĂ‚mi gayeden habersiz olan bazı din adamları da onun meddahlığını yapmadaydı. Goruyoruz ki kral Fahd’da[21] her yıl halkın sonsuz servetlerinin buyuk kısmını Kur’Ă‚n-ı Kerim basma ve Kur’an duşmanı bir mezhebin propagandasını yapma yolunda harcamakta ve Vahhabilik[22] gibi hicbir esasa dayanmayan, baştan sona hurafe dolu bir mezhebi yaymak suretiyle gafil milletler ve halkları super guclere yoneltmekte; aziz İslĂ‚m ve Kur’an-ı Kerim’i yine İslĂ‚m ve Kur’an’ı yıkma yolunda kullanmaktadır.
Biz ve butun varlığıyla İslĂ‚m ve Kur’an’a bağlı bulunan milletimiz; baştan sona kadar Muslumanların, hatta butun insanlığın vahdetinden sozeden Kur’Ă‚nî hakikatleri turbeler ve mezarlıklardan kurtarmak ve onu insanoğlunun eline, ayağına, kalbine ve aklına dolanan; yokluğa, yokoluşa, taağutilere esir ve kole olmaya surukleyen butun zincirlerden kurtarabilecek yegĂ‚ne recete olarak yuceltmek isteyen bir mezhebe mensup olmakla iftihar ederiz. Keza, kurucusunun, Allah TealĂ‚’nın emriyle Allah Resulu sallallahu aleyhi ve Ă‚lihi ve sellem olduğu ve butun bağlardan kurtulmuş olan Emir’el Mu’minin Ali b. Ebu TĂ‚lib’in insanlığı tum kolelik ve zincirlerden kurtarmakla gorevlendirildiği bir mezhebe mensup olmakla iftihar duyarız.
Kur’an’dan sonra maddi ve mĂ‚nevi hayatın en buyuk dusturu olan ve insanlığı kurtuluşa goturecek en yuce kitap sayılan, mĂ‚nevi ve devlet yonetimiyle ilgili emirleri en buyuk kurtuluş yolu bulunan Nehc’ul Belağa[23] kitabının bizim mĂ‚sum imamımıza aid oluşuyla ovunuruz.
Ebu Talib oğlu Ali’den, kadir Allah’ın kudretiyle hayatta bulunan ve her şeye nezaret eden insanlığın kurtarıcısı, zamanın sahibi hz. Mehdi’ye[24] - hepsine binlerce selam ve tahiyyĂ‚t olsun - varıncaya kadar tum mĂ‚sum imamların[25] bizim imamlarımız olmasıyla iftihar ederiz.
Kur’Ă‚n-ı Said[26] adıyla anılan hayat verici duaların bizim mĂ‚sum imamlarımıza aid oluşuyla ovunuruz biz. İmamların ŞĂ‚bĂ‚niyye Munacaatı,[27] Huseyin b. Ali aleyhisselam’ın[28] Arafat duĂ‚sı,[29] Muhammed soyunun Zebur’u[30] olan Sahife-i Seccadiye[31] ve Allah TealĂ‚ tarafından Zehra-ı Merziyye’ye[32]) ilham edilmiş olan Sahife-i FĂ‚tımiyye[33] ile de iftihar ederiz.
BĂ‚kır’el Ulum’un[34] tĂ‚rihin en yuce kişiliği olmasıyla ovunc duymadayız biz; Allah TeĂ‚lĂ‚, Resul sallallahu aleyhi ve Alihi ve sellem ve mĂ‚sum imamlardan başka kimsenin idrĂ‚k edemediği ve edemeyeceği o da bizdendir.
Mezhebimizin CĂ‚’feri[35] oluşuyla ovunuruz biz; ki sonsuz bir derya olan fıkhımız[36] onun eserlerinden biridir yalnızca... Ve biz, Allah’ın salat ve selamı onlara olsun, tum mĂ‚sum imamlarla iftihar ve onların yolunu izleyeceğimizi taahhud etmişizdir.
Allah’ın salat ve selamı onlara olsun, mĂ‚sum imamlarımızın İslĂ‚m dininin yuceltilmesi ve boyutlarından biri adil devlet kurmak olan Kur’an’ın uygulamaya gecirilmesi yolunda hapis ve surgunlerde yaşamış ve sonunda yaşadıkları cağın zĂ‚lim iktidarları ve taağutilerini devirme yolunda şehid olmuş bulunmalarından iftihar duyarız. Ve biz bugun Kur’an ve sunnetin hedeflerini uygulamaya gecirmek isteyişimiz ve halkımızın muhtelif kesimlerinin bu kader belirleyici yolda şevkle ve can-u gonulden malını, canını ve sevdiklerini Allah yoluna feda ediyor oluşuyla iftihar etmedeyiz.
Yine ovunmedeyiz ki hanımlar, yaşlı ve genc kadınlar buyuğuyle, kucuğuyle kulturel, iktisadi ve askeri sahnelerde hazır bulunup İslĂ‚m ve Kur’an-ı Kerim’in gayelerinin yuceltilmesi yolunda erkeklerle omuz omuza veya onlardan daha iyi bir şekilde faaliyet gostermiş; saaaşabilecek gucte olanlar İslĂ‚m ve İslĂ‚mî ulkenin mudafaası icin onemli farzlardan olan askeri eğitime katılmış ve duşmanların komplosu ve dostların İslĂ‚m ahkamı ve Kur’an’ı bilmemeleri neticesinde onlara, hatta İslĂ‚m ve butun Muslumanlara zorla yuklenmiş bulunan mahrumiyetlerden kendisini kurtarmış ve duşmanların kendi menfaatleri icin cahiller ve Muslumanların maslahatından habersiz bazı din adamlarını kullanarak meydana getirmiş olduğu hurafelerin bağımlılığından sıyrılmışlardır; saaaşa katılma gucu olmayanlar da cephe gerisinde milletin kalbini mutluluk ve sevince boğacak, duşmanlar ve onlardan daha beter olan cahillerin yureğiniyse ofke ve hışımla titretecek şekilde calışmaktadırlar. Ve biz, nice buyuk kadınların hz. Zeynep aleyhĂ‚ selamın misali[37] evlatlarını kaybettiklerini, Allah TealĂ‚ ve aziz İslĂ‚m uğruna herşeylerini feda ettiklerini haykırdığını gorduk defalarca; bununla iftihar ediyor ve biliyorlar ki buna karşılık elde ettikleri şey, dunyanın naciz metası bir yana dursun, Naim Cennetleri’nden[38] bile ustundur. Keza bizim milletimiz, hatta dunya mustaz’afları ve Musluman diğer milletler; yuce Allah’ın, aziz İslĂ‚m ve Kur’an’ı Kerim’in duşmanı olan kimselerin duşmanı olmaları, bunların uğursuz canice emellerine varabilmek icin hicbir cinayet ve hıyanetten vazgecmeyecek, başa gecmek ve istediği makamı elde edebilmek icin dost-duşman tanımayacak yırtıcı vahşilerden oluşması ve baştanbaşa tum dunyayı kasıp kavuran; iğrenc emellerine ulaşabilme uğruna, kalemlerin yazmaya, dillerin soylemeye utandığı cinayetler işleyen ve buyuk İsrail gibi aptalca bir hayalle[39] her cinayete suruklenebilen dunya siyonizminin muttefiki durumundaki bizatihi terorist devlet Amerika’nın bunların başını cekiyor olmasıyla iftihar duyar. KezĂ‚, İslĂ‚mî milletler ve dunya mustaz’afları; Amerika ve İsrail’e uşaklık yolunda bizzat kendi milletlerine her hıyaneti yapmaktan cekinmeyen Urdunlu kaatil tellal Huseyin[40] ve kaatil Israil’le aynı torbadan yem yiyen ahır arkadaşları Hasan[41] ve Husnu Mubarek[42] gibilerinin duşmanı olmakla ovunurler. Keza biz, dost-duşman herkesin milletlerarası hukuk ve insan haklarını ciğneyen bir hain olarak tanıdığı ve mazlum Irak milletiyle korfez emirliklerine karşı işlediği zulumlerin İran milletine karşı işlediği zulumlerden az olmadığını herkesin bildiği -Mişel- Eflakcı Saddam[43] gibi bir hainin bize duşman olmasıyla da ovunuruz. Keza, biz ve dunyanın mazlum milletleri, dunya kitle iletişim aracları ve haberleşme sistemleriyle propaganda mekanizmalarının, biz ve dunyanın butun mazlumlarını cani super guclerin vereceği direktifler doğrultusunda her turlu cinayet ve ihaneti işlemiş olmakla suclamalarından iftihar duyarız. Amerika’nın onca iddialarına, onca saaaş arac gereclerine, sahib Olduğu onca uşak ulkelere ve geri kalmış mazlum milletlerin sonsuz servetlerine elkoyması ve butun basın yayın organlarını elinde bulunduruyor olmasına rağmen gayretli İran milleti ve kademine ruhlarımız feda olası hazreti Bakiyyetullah[44] ulkesi karşısında kime başvuracağını bilemeyecek kadar caresizlik icinde şaşakalıp rezil olması ve yoneldiği herkesten red cevabı almasından daha buyuk ve daha yuce bir iftihar sebebi olur mu? İşte bu, milletleri, ozellikle de İslĂ‚mî İran milletini uyandırarak şahlık zulmunun zulmetinden İslĂ‚m nuruna hidayet buyuran hazreti Bari Teala’nın -Celle Azametihi- gaybi yardımlarından[45] başka birşey değildir.
Şimdi, zulum gormuş muhterem milletler ve aziz İran milletine tavsiyem odur ki ne mulhid[46] doğu ve ne de zaıim kafir[47] batıya bağımlı olmayan bu ilĂ‚hî doğru yola, Allah Teala’nın onlara nasip buyurmuş olduğu yola sağlam, azimli, ahdine sadık ve kararlı bir şekilde bağlansınlar, bir lahza olsun bu nimetin şukrunden gaflet etmesinler, super guclerin ister harici ister hariciden beter olan dahili mumessillerinin kirli elleri onların temiz niyetleri ve demir iradelerinde sarsıntıya yol acmasın ve bilsinler ki dunya kitle haberleşme araclarıyla doğu ve batı şeytani guclerinin baskıya başvurmaları onların ilĂ‚hî kudretlerine delidir ve Allah Teala onların mukafaatını hem bu alemde hem de diğer alemlerde verecektir: “Gercekten de Allah tum nimetlerin sahibidir ve herşeyin saltanatı O’nun elindedir”. Keza acizane olarak Musluman milletlerden cidden şunu isterim ki mutahhar imamların, insanlık aleminin bu buyuk yolgostericilerinin sosyal, iktisadi, ve askeri kulturlerini can-u gonulden, fedakarca ve sevdiklerini feda etme pahasına layıkıyla izlesin ve uygulasınlar. Bu cumleden olmak uzere risalet ve imamet[48] okulunu ifade eden ve ister ahkam-ı evveliye, ister sĂ‚neviyye’yle[49] olsun - ki her ikisi de İslĂ‚mî fıkıh okuludur - milletlerin ruşd ve azametinin garantisi olan geleneksel fıkıhtan[50] zerrece sapmasınlar, Hakk’a ve dine karşı inat gosteren “Vesvas-ı Hannas”lara kulak asmasınlar, bir adım olsun sapmanın İslĂ‚m din ve ahkamının, ilĂ‚hî adalet devletinin cokuş başlangıcı olacağını bilsinler, keza namazın siyasi ifadesi demek olan Cuma[51] ve cemaat namazlarını[52] asla ihmal etmesinler; zira bu cuma namazı Hak Teala’nın İran İslĂ‚m Cumhuriyeti’ne karşı en buyuk inayetlerindendir; keza bu cumleden olmak uzere mutahhar imamlara, ozellikle de Allah’ın, peygamberlerin, meleklerin[53] ve sĂ‚lihlerin[54] selam ve salatları onun buyuk ve kahraman ruhuna olsun, “Seyyid-i Mazluman ve Server-i Şehidan hz. EbĂ‚ Abdullah’il Huseyn”e yas merasimleri[55] duzenlemeyi asla ihmal etmesinler ve bilsinler ki imamların -aleyhimusselam- İslĂ‚m'ın bu tarihi kahramanlığını anma merasimleri munasebetiyle buyurmuş oldukları ve Âli Beyt’e[56] zulmedenlere edilecek lanet ve beddualar, tarih boyunca gelmiş gecmiş butun zalim yoneticilere karşı milletlerin ilelebet kahramanca feryatları demektir. Keza artık son bulmuş ve cehenneme vasıl olmuş bulunmalarına rağmen Emevilerin[57] -Allah’ın laneti onlara olsun- işledikleri zulumleri lanetleme ve bu zulumler dolayısıyla kargış ve feryat etmenin dunya zalimlerine karşı haykırış ve zulmu yıkıcı bu haykırışı surekli canlı tutuş demek olduğunu da bilirsiniz. Keza Hakk imamları aleyhimusselam’la ilgili ağıtlar, mersiye[58] ve sena şiirlerinde her asır ve mekanın zalimlerinin işlemiş olduğu kotuluk ve zulumler ezici bir şekilde hatırlatılmalı ve Amerika, Sovyetler ve bağımlı uşaklarıyla, bu cumleden olmak uzere buyuk ilĂ‚hî Harem’e[59] ihanet eden Suudi hanedanı - Allah’ın, meleklerinin ve Resulleri’nin laneti onlara olsun- eliyle İslĂ‚m'ın mazlumiyet cağı olan bu cağda -onların işlediği zulumler- ezici bir şekilde hatırlatılarak lanetlenmeli ve kargışlanmalıdır. Keza hepimiz şunu bilmeliyiz ki Muslumanlar arasında vahdeti sağlayacak şey; Muslumanların, ozellikle, Allah’ın salat ve selamı onlara olsun Eimme-i İsni Aşer/On İki İmam/ŞiĂ‚sı'nın kimliğinin[60] koruyucusu olan, bu siyasi merasimlerdir... Ve hatırlatmam gereken nokta şudur: Benim siyasi-ilĂ‚hî vasiyyetim, şanı yuce İran milletine mahsus değil, bilakis, butun Musluman milletler ve hangi din ve millete mensup olursa olsun, dunyanın butun mazlumlarına bir tavsiyedir.
Allah-u Azze ve Celle’den acizane dileğim biz ve milletimizi bir an olsun kendi halimize bırakmaması ve gaybi inayetlerini bu İslĂ‚m evlatları ve aziz saaaşcılardan esirgememesidir.
Ruhullah’iI Museviyy’il Humeyn
Bismillahirahmanirrahiym
Kıymetli milyonlarca insanın, olumsuz binlerce şehid ve diri şehid[61] durumundaki aziz malullerin gayretlerinin semeresi ve milyonlarca Musluman ve dunya mustaz’aflarının umudu olan muhteşem İslĂ‚mî inkılĂ‚bın ehemmiyeti, değerlendirmesinin kalem ve beyanı aşacağı bir olcudedir.
Butun hatalara rağmen yuce Allah’ın buyuk kereminden umudunu kesmeyen ve tehlikelerle dolu yolunun azığı ancak mutlak Kerim’in keremine gonul verişi olan ben Ruhullah Musevi Humeyni, diğer iman kardeşleri[62] gibi bu inkılaba, getirdiklerinin kalıcı olmasına ve giderek daha fazla semere vermesine umidvar olan hakir bir din oğrencisi[63] unvanıyla şimdiki nesle ve geleceğin aziz nesillerine tekrar mahiyetinde de olsa bazı mevzuları vasiyet olarak arzetmek istiyor ve bağışlayıcı Allah TealĂ‚’dan bu uyarılarda niyet temizliği inayet buyurmasını niyĂ‚z ediyorum.
1- Biz biliyoruz ki dunyayı somuren emperyalistler ve zalimlerin ellerini buyuk İran’dan cektiren bu buyuk inkılab ilĂ‚hî yardımlarla muzaffer oldu. Allah Teala’nın kudretli eli olmasaydı otuz altı milyonluk bir nufusun İslĂ‚m ve din adamlarına karşı girişilen onca propagandaya, ozellikle şu son yuzyılda matbuat ve konuşmalarda İslĂ‚m ve milliyet duşmanı meclis ve mekanlarda kalem ve soz erbaplarının milliyet adı altında yaptıkları sayısız onca boluculuklere rağmen; aziz vatanın ilerlemesi ve gelişip yukselmesi icin calışması gereken faal genc nesli fasid şah ve kultursuz babasıyla guclu ulkelerin sefaretleri tarafından millete zorla yuklenen kukla iktidar ve ısmarlama meclislerin işlediği hıyanetler karşısında kayıtsızlık ve fesada cekme gayesiyle duzenlenen onca abes şiirler, laubali mizahlar; ayyaşlık, fuhuş, kumar, icki ve uyuşturucu maddeler karşısında; daha da kotusu ulkenin kaderinin kendilerine teslim edildiği liseler, universiteler ve oğretim merkezlerinde, tamamen azınlıkta kalmaları ve baskı altında tutulmaları cihetiyle muspet bir iş yapamayan iyi ve durust kimselerin de aralarında bulunduğu, İslĂ‚m ve İslĂ‚m kulturune, hatta milliyet ve milliyetcilik adına “doğru milli” ye de yuzde yuz karşı olan doğu veya batı carpılmışı oğretmen ve oğretmen uyelerinin calıştırılması karşısında, bu ve daha onlarca mesele ve bu cumleden olmak uzere din adamlarının uzlet ve bir koşeye cekilmeye itilmesi ve propaganda yoluyla bunların coğunun fikri sapmalara suruklenmesi gibi durumlar karşısında bu milletin yekvucut halinde kıyam edebilmesi ve memleketin dort bir yanında tek bir duşunce etrafında kenetlenerek Allah-u Ekber feryadıyla,[64] insanı hayretlere duşuren mucizeyi fedakarlıklarla dahili ve harici tum gucleri sahne dışı bırakıp memleketin kaderini bizzat ele alabilmesi mumkun değildi. Binaenaleyh hem ortaya cıkışı, hem mucadele niteliği, hem de inkılab ve kıyamının saiki acısından İran İslĂ‚m İnkılabı’nın butun inkılaplardan ayrı ve farklı olduğunda şuphe etmemek gerekir. Bunun, yağmaya uğramış şu mazlum millete Mennan Allah Teala tarafından lutfedilmiş ilĂ‚hî bir armağan ve gaybi bir hediye olduğunda da şuphe yoktur.
2- İslĂ‚m ve İslĂ‚mî devlet,[65] uygulanması halinde dunya ve ahirette evlatlarının saadetini en iyi şekilde temin eden ve zulumlerin, capulculukların, fesad ve tecavuzlerin uzerine kıpkızıl bir kalem cekebilecek guce sahib olan ve insanları, kendi uygun gorduğu kemale ulaştırabilecek bir ilĂ‚hî hadise ve tevhidi olmayan okulların tersine; hayatın ferdi, ictimai, maddi, mĂ‚nevi, kulturel, siyasi, askeri ve iktisadi butun boyutlarına nezaret ve mudahalede bulunan, insan ve toplumun eğitimi ve maddi ve mĂ‚nevi ilerleme uzerinde onemsiz sayılacak kadar da olsa zerrece rolu olabilecek hicbir noktayı gozardı etmemiş olan bir okuldur; toplum ve bireyin tekamulu yolunda engel ve muşkul olabilecek şeyleri hatırlatmış ve bunların giderilmesine calışmıştır. Allah Teala'nın yardım ve desteği sayesinde ve ahdine sadık milletin guclu elleriyle İslĂ‚m Cumhuriyeti’nin kurulmuş bulunduğu ve bu İslĂ‚mî devlette sozkonusu tek şeyin “İslĂ‚m” ve onun “ileri hukumleri” olduğu şu sırada şanlı İran milletine duşen gorev, İslĂ‚m'ın muhtevasının butun boyutlarda tahakkukunu sağlamak ve onu koruma ve kollama yolunda gayret gostermektir. Zira İslĂ‚m'ı korumak butun farzların başında gelir; Adem aleyhisselam’dan Hatem-un Nebiyyin sallallahu aleyhi ve Ă‚lihi ve sellem’e varıncaya kadar butun yuce peygamberler bu yolda canlarına malolan gayret ve fedakarlıklar gosterdiler, hicbir engel onları bu buyuk farizĂ‚dan alıkoyamadı ve aynı şekilde onlardan sonra da ahdine sadık ashab Allah’ın salatı onlara olsun İslĂ‚m imamları, kanlarını verecek raddeye varan bir gayret ve cabayla onu korumaya calıştılar. Bugun İran’da resmen ilan edilmiş ve kısa surede buyuk neticeler vermiş olan bu ilĂ‚hî emanetin olabildiğince korunması, kalıcılığı icin gerekenin yapılması ve onundeki engel ve sorunların giderilmesi yolunda caba gosterilmesi genelde butun mulumanlara ve ozelde İran milletine farzdır ve umulur ki nurunun şuası butun Musluman ulkelere yansır ve butun devletler ve milletler bu hayati konuda yekdiğeriyle goruş birliğine vararak dunya mazlumları ve ezilmişlerini tarihin canileri ve dunyayı somuren super guclerin elinden ebediyen kurtarırlar.
Omrumun şu son nefeslerinde, bu ilĂ‚hî emanetin hıfzı ve bekasına yardımcı olacak hususlar ve onu tehdid eden tehlike ve engellerin bir kısmını şimdiki nesil ve geleceğin nesilleri icin arzetmeyi bir vazife biliyor ve alemlerin Rabb'inin dergahından herkes icin tevfik ve yardım niyaz ediyorum.
a - Şuphesiz İslĂ‚mî inkılabın kalıcılığının sırrı, zaferin sırrından başka birşey değildir, zaferin sırrını da millet bilmektedir ve gelecek nesiller bunun iki temel prensibinin “ilĂ‚hî saik ve İslĂ‚mî hukumet” yuce gayesiyle, “bu saik ve gaye icin baştanbaşa butun ulkede milletin el ve sozbirliği icinde bir araya gelmesi” olduğunu tarihte okuyacaklardır.
Şimdiki ve gelecek butun nesillere şunu vasiyet ediyorum: İslĂ‚m ve Allah devleti surekli var olsun, dahili ve harici somurucu ve somurgeci gucler ulkenizden el ceksin istiyorsanız Allah Teala’nın Kur’an-ı Kerim’de oğutlemiş olduğu bu ilĂ‚hî saiki bırakmayın; zafer ve onun kalıcılığının sırrı olan bu saikin karşısında “amacın unutulması” ve “tefrika ve ihtilafa duşme” yer alır. Baştanbaşa butun dunyanın propaganda borazanları ve onların yerli uşaklarının butun guclerini boluculuk yaratıcı soylenti ve yalanlara harcaması ve bu uğurda milyarlarca dolar sarfetmesi boşuna değildir. İslĂ‚m cumhuriyeti muhaliflerinin surekli bolgeye gelip gitmeleri de sebepsiz değil ve maalesef bunların arasında bazı İslĂ‚m ulkelerinin, kendi menfaatlerinden başka bir şey duşunmeyen ve gozu kapalı kulağı tıkalı bir şekilde Amerika’ya teslim olmuş bulunan devlet ve yoneticileri de gorulmektedir; alim kılıklı bazıları da katılmış onlara... İran milleti ve dunya Muslumanları icin bugun ve gelecekte sozkonusu olması ve ehemmiyetinin gozonunde bulundurulması gereken nokta ocaklar yıkan tefrika yaratıcı propagandaları tesirsiz hale getirmektir. Muslumanlara, ozellikle İranlılara ve hassaten şu cağda tavsiyem, bu komplolara tepki gostermeleri ve insicam ve vahdetlerini mumkun olan her yolla arttırarak kuffar ve munafıkları[66] umitsizliğe duşurmeleridir.
b- Son yuzyılda, ozellikle bu yuzyılın son on yıllarında ve bilhassa inkılĂ‚bın zafere ulaşmasından sonra apacık goze carpan onemli komplolardan biri de milletleri, ozellikle fedakar İran milletini İslĂ‚m'dan umidi keser hale getirmek maksadıyla muhtelif boyutlarıyla yurutulen geniş caplı propagandalardır. Bazen acıkca ve acemice “1400 yıl once va’zedilmiş olan İslĂ‚mî hukumlerin bu cağda ulkeleri idare edemeyeceği” veya ~İslĂ‚m genci bir dindir, her turlu yenilik ve medeniyete karşıdır ve ulkelerin bu cağda dunya medeniyeti ve bu medeniyetin getirdiklerini bir kenara bırakması mumkun değildir”.., vb. gibi ahmakca propagandalarla; kimi zaman da İslĂ‚m'ın kutsallığından yanaymış gibi gorunen bir şeytanlık ve sinsilikle “İslĂ‚m ve diğer ilĂ‚hî dinler mĂ‚neviyatla ilgilenir; nefisleri ıslah, dunyevi makamlardan cekinme, dunyadan uzak durmaya cağırma, insanı Allah’a yaklaştırıp dunyadan uzaklaştıran ibadet, zikir[67] ve dualarla[68] meşgul olmaya davetle uğraşırlar; devlet, siyaset ve iktidar ise bu maksad ve buyuk mĂ‚nevi gayeye aykırı şeylerdir, zira butun bunlar dunyayı duzeltmekle ilgilidir ki bu da yuce peygamberlerin yoluna aykırıdır! dediler ve maalesef bu ikinci yontemle yapılan propagandalar, İslĂ‚mî tanımayan bazı dindarlar ve dinadamlarını o kadar etkiledi ki devlet ve siyaset işlerine karışmayı fısk ve gunah addettiler, halĂ‚ bu goruşte olanlar bulunabilir, İslĂ‚m'ın muptela olduğu buyuk bir faciaydı bu. Birinci grup icin şunu soylemek gerekir ki devlet, kanun ve siyasetten ya habersizdirler ya da kendilerini kasten bilmiyormuş gibi gostermektedirler. Zira kanunların “kıst” ve “adi” olcusune gore icrası, zorba yonetim ve zalimleri engelleme, ferdi ve ictimai adaleti yayma; fuhuş ve turlu sapmaları yasaklama; akıl, adalet, bağımsızlık ve kendine yeterlilik olcusune dayalı bir hurriyet sağlama; somurgecilik, somuruculuk ve koleciliği onleme, bir toplumun fesad ve mahvını onlemek gayesiyle adalet olcusune dayalı kısas[69] had[70] ve ta’zir[71] cezalarını uygulama; topluma akıl, adalet ve insaf olculerine gore bir siyasetle yol aldırma ve benzeri daha yuzlercesi, insanlık ve sosyal hayat tarihi boyunca zamanın gecişiyle aşıma uğrayıp eskiyecek şeyler değildir. Bu iddia, matematik ve akıl kurullarının bu cağda değiştirilerek yerine yeni kuralların oturtulması gerektiğini soylemeye benzer.
“Yaradılışın başlarında sosyal adalet sağlanmalı; zulum, capulculuk ve adam oldurme onlenmeliydi; ancak, bugun atom cağında bulunduğumuzdan o yontemler eskimiş tir” demek ve İslĂ‚m'ın yeniliklere karşı olduğunu iddia ederek devrik -şah- Muhammed Rıza Pehlevi gibi "Bunlar bu cağda hayvanlara binerek yolculuk yapmak istiyorlar” demek ahmakca bir ithamdan başka birşey değildir. Zira medeniyetin getirdikleri ve yeniliklerden maksat, insanoğlunun medeniyet ve ilerlemesinde rol oynayan buluşlar, icadlar ve teknik gelişmeler ise ne İslĂ‚m, ne de diğer hicbir tevhidi din buna karşı cıkmamıştır ve cıkmayacaktır da. Bilakis, bilim ve teknik İslĂ‚m ve Kur’an-ı Mecid'in de onemle vurgulamış olduğu şeylerdir. Yok, eğer medeniyet ve yenilikle, bazı profesyonel aydınların dediği gibi “Butun kotu ve gayri meşru işlere ve fuhuşa, hatta eşcinselliğe.... vb. şeylere serbesti tanınsın” anlamı kastediliyorsa; doğu ve batı carpılmışları her ne kadar korukorune bir taklitcilikle onu yaymaya calışsalar da butun semavi dinler bilim adamları ve akl-ı selim sahibi insanlar buna karşı cıkacaktır. Sinsice bir rol ustlenen ve İslĂ‚m'ı devlet ve siyasetten ayrı bilenlere gelince; bu cahillere Kur’an-ı Kerim ve sunnet-i Resulullah sallallahu aleyhi ve Ă‚lihi ve sellem’in hicbir konuda devlet ve siyaset mevzuunda olduğu kadar hukmu bulunmadığını soylemek gerekir. Bilakis, İslĂ‚m'ın ibadetle ilgili hukumlerinin coğu “ibadî-siyasî’dir ki onlardan gafil duş bunca musibete yol acmıştır zaten. İslĂ‚m Peygamberi -s- de dunyanın diğer devletleri gibi bir devlet kurdu, ancak, “sosyal adaleti yayma” saikiyle.... İslĂ‚m'ın ilk halifelerinin geniş devlet yonetimleri vardı ve Ali b. Ebu TĂ‚lib aleyhisselam’ın hukumeti de aynı saikten hareketle daha geniş ve daha kapsamlıydı, tarihin apacık meselelerindendir bu. Ondan sonra tedricen yonetim sadece isim itibariyle İslĂ‚miydi; İslĂ‚m ve Resul-u Ekrem sallallahu aleyhi ve Ă‚lihi ve sellem’in yolunda bir İslĂ‚m devleti olduğunu iddia edenler bugun de coktur.
Ben bu vasiyetnamede işaret ederek geciyorum, ancak yazarların, sosyolog ve tarihcilerin Muslumanları bu yanlışlıktan kurtarmalarını ummaktayım; enbiya aleyhimusselam’ın yalnızca mĂ‚neviyatla ilgilendiği, devlet ve dunyevi iktidarın tardolduğu; enbiya, evliya ve buyuklerin ondan uzak duydukları ve bizim de boyle yapmamız gerektiği yolunda soylenmiş ve soylenegelenler, Musluman milletlerin mahva suruklenmesi ve yolun kanicici emperyalistlere acılmasıyla sonuclanan uzucu bir yanlışlıktır. Zira tard ve kınanması gereken, sultacılık ve sapık gayeler icin olan şeytani hukumetlerle diktatorluk ve zulumdur; onların uzak durduğu dunya ise servet yığma, mal biriktirme, kudret duşkunluğu ve taağutculuktur; velhasıl insanı Hak TealĂ‚’dan gafil eden bir dunyadır. Mustaz’afların lehine; zulmu ve kotuluğu onleme ve sosyal adaleti sağlama gayesiyle - istenen - “Hakk Hukumeti” ise, tahakkuku icin Davud oğlu Suleyman,[72] şanı yuce İslĂ‚m peygamberi sallallahu aleyhi ve Ă‚lih ve değerli vasileri gibilerinin gayret gosterdikleri şeydir ki en buyuk farzlardan ve gercekleştirilmesi en yuce ibadetlerdendir. Nitekim bu -tur- hukumet ve devletlerde bulunan siyaset “gerekli işlerden”dir. Uyanık ve zeki İran milleti İslĂ‚mî bir bakış acısıyla bu komploları tesirsiz hale getirmeli ve ahdine sadık yazar ve hatipler milletin yardımına koşarak komplocu şeytanların kokunu kazımalıdırlar.
e - Bu tur komplolarla aynı kumaştan, hatta daha da sinsice olanı ulke capında, daha cok da kucuk yerleşim merkezlerinde yaydırılan “İslĂ‚m Cumhuriyeti de halk icin birşey yapmadı; taağutun zaalim rejiminden kurtulabilmek icin onca şevk ve heyecanla fedakĂ‚rlıkta bulunan halk, daha beter bir rejimin eline duştu; mustekbirler daha bir mustekbir, mustaz’aflar daha bir mustaz’af oldular; hapishaneler geleceğin umidi olan genclerle dolu, işkenceler eski rejimdekinden daha beter ve daha bir insanlık dışı; İslĂ‚m adına hergun birkacını idam ediyorlar, eyvahlar olsun; şu cumhuriyete “İslĂ‚m” adını vermeselerdi keşke! Bu devir Rıza Han[73] ve oğlunun devrinden daha kotu; halk eziyet, zahmet ve cıldırtıcı pahalılık icinde boğuluyor; baştakiler bu rejimi komunist bir rejime doğru goturuyorlar; halkın malına el konuluyor; halkın her konuda hurriyeti elinden alınmış durumda”.., ve planlı bir şekilde surdurulen buna benzer daha bircok soylentidir. Nitekim her birkac gunde bir her koşe bucakta, her mahalle ve sokakta aynı soylentinin dillere duşuyor olması, bunun hesaplanmış bir plan ve komplo olduğunu gostermektedir.
Taksi dolmuşlarda bu belli konu... Otobuslerde de aynısı... Birkac kişilik toplantılarda yine aynı konu konuşulur ve bir konu biraz eskidiğinde bir başkası cıkıverir ortaya... Ve maalesef şeytani hilelerden bihaber olan bazı dinadamları, komplocuların bir-iki piyonunun kendileriyle temasa gecmesiyle meselenin -gercekten- oyle Olduğunu zannediveriyorlar. Meselenin puf noktası da bu tur mevzuları duyup inanıverenlerin dunyadan, dunyadaki inkılapların durumundan, inkılap sonrasının hadiseleri ve bunların doğurduğu kacınılmaz muazzam muşkulatlardan habersiz kimseler olmasıdır. Nitekim tumu de İslĂ‚m'ın lehine olan değişim ve donuşumlerden de haberleri yoktur bunların; gozu kapalı ve meselenin aslından - habersiz olarak bu gibi konulan duymuş ve kendileri de gaflete kapılarak veya kasten onlara katılmışlardır.
Tavsiyem odur ki dunyanın halihazırdaki vaziyetini incelemeden, İran’ın İslĂ‚mî inkılĂ‚bıyla diğer inkılapların mukayesesine girişmeden, milletler ve ulkelerin inkılap yaparken ve inkılaplarından sonra nelerle karşılaştıklarını, ne badireler atlattıklarını inceleyip bunları araştırmadan; Rıza Han ve ondan da beter olan Muhammed Rıza’nın bu “taağutzede” millete yuklediği dertler ve capulculukları boyunca işleyip bu hukumete miras bıraktıkları evler batırıp ocaklar sonduren bağımlılıklardan; bakanlıklar, devlet daireleri, iktisat, ordu, ayyaşlık merkezleri ve icki satan mağazaların durumuna varıncaya kadar hayatın butun boyutlarında meydana getirilen kayıtsızlık ve sorumsuzluklar, eğitim ve oğretimin durumu, liseler ve universitelerin vaziyeti, sinemalar ve fesad yuvalarının durumu, gencler ve kadınların hali; dinadamları, dindarlar, ahdine sadık hurriyetperverler, zulme uğramış iffet sahibi hanımlar ve camilerin taağut donemindeki vaziyetini araştırmadan; idam olunan ve hapse mahkum edilenlerin dosyalarını incelemeden, zindanlar ve yetkililerinin uygulamalarının niteliğine bakmadan; buyuk sermayedarlar ve toprak ağalarının malvarlığını, stokcular ve pahacıların durumunu araştırmadan, adliyeler ve inkılap mahkemelerinin vaziyetini inceleyip bunları gecmişteki yargı ve adliyeyle karşılaştırmadan; İslĂ‚mî Şûra Meclisi[74] temsilcileri, hukumet uyeleri, valiler ve şu zamanda -inkılaptan sonra - işbaşına gelmiş olan diğer yetkililerin durumunu araştırıp inkılap oncesi durumla kıyasını yapmadan, hukumet ve Yeniden Yapım ve Onarım Cihadı Teşkilatı’nın[75] icecek su ve sağlık ocağına varıncaya kadar her turlu ihtiyac malzemesinden mahrum bulunan koylerdeki calışmalarını incelemeden, tahmili saaaş[76] ve onun getirdiği evsiz barksız kalmış milyonlarca insan, şehid aileleri, saaaştan zarar gorenler, Afganistanlı ve Iraklı milyonlarca multecinin[77] meydana getirdiği muşkulu de gozonune alarak onceki rejimin varlığı boyunca verdiği butun hizmetlerle bunları kıyaslamadan, Amerika’yla dahili ve harici bağlılarının ekonomik ambargo ve ard arda gelen komplolarını da gozonunde bulundurup butun bunlara bir de yeterli miktarda, meselelere aşina mubelliğ ve şer’i hakimin[78] bulunmayışı ve İslĂ‚m muhalifleriyle sapmışlar ve hatta cahil dostlar tarafından oluşturulan kargaşa ve karışıklıkları... vb. daha onlarca meseleyi ekleyecek olursanız... Rica odur ki, meseleleri bilmeden olumsuz tenkitlerde bulunmayınız, sudan bahanelerle yanlışlar yamayıp sovup saymaya başlamayınız ve yuzlerce yıl zorbaların zulmu ve kitlelerin cehaletinden sonra bugun daha yeni yurumeye başlamış ve dort bir yanı dahili ve harici duşmanlarla sarılmış korpe bir yavrucak durumundaki şu garib İslĂ‚m'ın haline acıyınız... Ve sudan bahanelerle yanlışlar yamamaya calışan sizler, duşunun bir, ezip yoketme yerine ıslah ve yardıma calışmanız; munafıklar, zalimler, sermayedarlar ve Allah’tan bihaber insafsız stokcuların tarafını tutma yerine mazlumların, zulme uğramışlar ve mahrum bırakılmışların yanında yer almanız; bozguncu gruplar, mufsid teroristler ve dolaylı olarak onlardan yana olma yerine bir de mazlum ulemadan ahdine sadık hizmet ehli mazlumlara varıncaya kadar teror edilmiş olanlara bir donup bakmanız daha iyi olmaz mı?..
Ben bugun bu cumhuriyette buyuk İslĂ‚m'a butun boyutlarıyla amel edildiğini ve bazı şahısların cehalet, ukde ve disiplinsizlik yuzunden İslĂ‚mî hukumlere aykırı davranmadığını asla soylemiş değilim ve soylemem; ancak diyorum ki yasama, yurutme ve yargı organları onca yıpratıcı zahmetlere katlanarak bu ulkeyi İslĂ‚mileştirmeye calışmakta ve onlarca milyonluk millet de onlara destek ve yardımcı olmaktadır’ herşeyi bahane ederek yanlışlar yamamaya calışan bu kostekleyici azınlık eğer yardıma koşacak olursa bu emeller daha kolay ve daha cabuk tahakkuk bulacak ve maazallah, bunlar kendilerine gelmezlerse milyonluk kitleler uyanmış, meseleleri kavramış ve sahnede olduğundan Allah TealĂ‚’nın izniyle insani İslĂ‚mî arzular gozkamaştırıcı bir şekilde gercekleşecek, yok yere bahanelerle yanlışlar yamamaya calışanlar ve yoldan sapmış bulunanlar bu muazzam coşkun sel karşısında mukavemet edemeyeceklerdir. Ben bu cağdaki İran milleti ve milyonluk kitlelerinin; Resulullah sallallahu aleyhi ve Ă‚lih donemindeki Hicaz halkı ve, Allah’ın salavat ve selamı her ikisine olsun, Emir’el Mu’minin ve Huseyin bin Ali donemindeki Irak ve Kufe halkından daha iyi olduğunu cur’etle iddia etmekteyim. O Hicaz ki, Resullullah sallallahu aleyhi ve Ă‚lih doneminde Muslumanlar bile kendisine itaat etmiyor ve birtakım bahaneler one surerek cepheye gitmiyorlardı; Allah TealĂ‚, Tevbe Suresi’nin[79] birkac ayetinde onları kınamış ve azap vaadetmiştir. Ve o hazrete o kadar yalan isnad ettiler ki nakledildiğine gore minberden onlara bedduada bulundular. Keza o Irak ve Kufe halkı da Emir’el Mu’minin’e o kadar kotu davrandılar ve itaatsizlik gosterdiler ki hazretin onlardan şikayeti tarih ve nakil kitaplarında meşhurdur; keza bu Irak ve Kufe Muslumanlarının Seyyid’uş şuheda aleyhisselam’a reva gordukleri... Ve olan oldu... Şehadete ellerini bulaştırmayanlar da ya saaaş meydanından kactılar, ya da yerlerine oturdular, tĂ‚ ki tarihin o cinayeti vuku buldu... Ancak, bugun ordu ve kolluk gucleriyle[80] İnkılap Muhafızları[81] ve Seferberleri[82] gibi silahlı kuvvetlerinden; aşiretler ve gonullulerle cephedeki ve cephe gerisindeki sivil halk kuvvetlerine varıncaya kadar İran milletinin tam bir şevk ve iştiyakla ne fedakarlıklarda bulunup nice kahramanlıklar yarattığını gormedeyiz. Yine baştanbaşa butun ulkenin muhterem halkının ne değerli yardımlarda bulunduğunu goruyoruz... KezĂ‚, şehidlerin geride kalan yakınları, saaaş felaketzedeleri ve ailelerinin kahramanca destanımsı bir cehre ve aşıkane ve guven verici soz ve davranışlarla biz ve sizle karşılaştıklarını goruyoruz ve butun bunlar onların Allah TealĂ‚’ya, İslĂ‚m'a ve olumsuz hayata olan dopdolu iman, ilgi ve aşklarındandır. Oysa ki ne Resul-u Ekrem sallallahu aleyhi ve Ă‚lihi vesellem’in mubarek huzurlarındadırlar, ne de MĂ‚sum İmam salavat-ı aleyhim’nin huzurunda... Ve saikleri de gayba iman ve guvendir ve bu, muhtelif sahalĂ‚rda başarı ve zaferin sırrıdır; İslĂ‚m boyle evlatlar yetiştirmiş Olduğu icin ovunmelidir ve biz de boylesi bir cağda ve boylesi bir milletin huzurunda olduğumuz icin ovunmeliyiz.
Burada, muhtelif sĂ‚iklerle İslĂ‚m Cumhuriyeti’ne muhalefet edenler ve menfaat duşkunu fırsatcı munafıklarla sapmışların kendilerinden faydalanmakta Olduğu genclere, kız olsun, erkek olsun, vasiyet ediyorum:
Tarafgirlikte bulunmadan ve hur bir duşunceyle hukum verin ve İslĂ‚m Cumhuriyeti’nin devrilmesini isteyenlerin propagandalarını, yaptıklarının niteliği ve mahrum kitlelere karşı nasıl davrandıklarını, onları desteklemiş ve desteklemekte olan gruplar ve devletleri, iceride onlara katılmış ve onları desteklemekte olan dahili grup ve şahısları, kendi aralarında ve sempatizanlarının yanındaki ahlĂ‚k ve davranışlarını ve muhtelif hadiseler karşısında nasıl tavır değiştirdiklerini dikkatle ve nefsani eğilimlerinize kapılmadan inceleyiniz ve bu İslĂ‚mî Cumhuriyet’te munafıklar ve sapmışların eliyle şehid edilenlerin hal ve durumlarını araştırınız, bunlarla duşmanları arasında bir değerlendirme yapınız; bu şehidlerin -konuşma- kasetleri bir olcude mevcuttur, muhaliflerin kasetleri de sizin elinizde vardır belki; bakın bakalım hangi grup, toplumun mazlum ve mahrumlarından yanadır...
Kardeşler! Bu satırları benim olumumden once okumayacaksınız. Ben oldukten sonra okumanız mumkun; o zaman da ben sizin aranızda olmayacağım ki kendi menfaatime ve makam ve kudret elde edebilmek gayesiyle ilginizi kazanabilmek icin genc kalplerinizle oynamak isteyeyim... Sizler, liyĂ‚kat sahibi gencler olduğunuzdan her iki cihanın da saadetini kazanabilmeniz icin gencliğinizi Allah TealĂ‚’nın yolunda; aziz İslĂ‚m ve İslĂ‚m cumhuriyeti uğruna harcamanızı isterim. Ve GĂ‚fur Allah TealĂ‚’dan sizleri insaniyetin doğru yoluna hidayet etmesini; ben ve sizin gecmişimizi geniş rahmetiyle affetmesini niyaz ederim. Sizler de kendinizle başbaşa kaldığınız anlarda Allah TeĂ‚lĂ‚’dan bunu isteyin, zira “Rahman” ve “HĂ‚dî’dir O...
Bir vasiyet de, değerli İran milletiyle faasid iktidarlara muptelĂ‚ ve buyuk guclerin esareti altında bulunan diğer milletlere ediyorum. EvvelĂ‚ aziz İran milletine tavsiye ediyorum ki muazzam cihadınız[83] ve yiğit delikanlılarınızın kanlarıyla kazanmış olduğunuz nimetin kadrini en aziz meseleler gibi biliniz; onu koruyunuz ve kollayınız, muazzam bir ilĂ‚hî nimet ve buyuk bir rabbani emanet olan onun yolunda caba sarfediniz ve bu SırĂ‚t-ı Mustakıym’de karşılaşılabilecek muşkulatlardan urkmeyiniz, zira Allah’a yardım ederseniz 0 da size yardım eder ve adımlarınıza sebat verir.” Keza İslĂ‚m Cumhuriyeti devletinin muşkulatlarını can-ı gonulden paylaşıp bunların giderilmesine calışan hukumet ve meclisi kendinizden bilerek kıymetli bir aziziniz gibi koruyun onu. Keza meclise, hukumete ve yetkili makamlara tavsiyem şudur: Bu milletin kadrini bilin ve onlara hizmette, ozellikle gozumuzun nuru ve cumlemizin velinimeti olan, fedakĂ‚rlıkları ve emekleriyle İslĂ‚m Cumhuriyeti’nin kurulduğu ve bu cumhuriyetin devamlılığını da onların hizmetlerine borclu olduğumuz mustaz’aflar, mahrumlar ve zulme uğramışlara hizmette kusur etmeyin; kendinizi halktan, onları da kendinizden bilin; kultursuz capulcular ve beyinsiz zorbalar olan ve halĂ‚ da oyle bulunan taağuti devletleri daima kınayın; ancak, bir İslĂ‚m devleti’ne yakışır davranışlarla tabii...
Musluman milletlere gelince; İslĂ‚m Cumhuriyeti Devleti ve mucahid İran milletini ornek almanızı ve milletlerin isteklerine-ki İran milletinin isteğidir bu-boyun eğmedikleri takdirde zalim devletlerinize olanca gucunuzle haddini bildirmenizi tavsiye ederim; zira Muslumanların bedbahtlığının sebebi doğuya ve batıya bağımlı devletlerdir, İslĂ‚m ve İslĂ‚m Cumhuriyeti muhaliflerinin propaganda borazanlarına kulak asmamanızı kesinlikle tavsiye ederim, zira hepsi de super guclerin menfaatlerinin temini icin İslĂ‚mî sahne dışı bırakma gayretindedirler.
c- Somurucu ve somurgeci buyuk guclerin uzun yıllardır uygulanmakta olan ve İran’da Rıza Han zamanında doruğuna ulaşıp Muhammed Rıza doneminde turlu yontemlerle izlenen şeytĂ‚ni plĂ‚nlarından biri de “din adamlarını inzivaya itme”dir ki, Rıza Han doneminde baskı, sindirme, din adamlarına kıyafet yasağı koyma, hapis, surgun, hurmetsizlik, idam ve benzeri usullerle ve Muhammed Rıza zamanında daha başka plan ve metotlarla uygulama sahasına konuldu; bunlardan biri de universitelerle din adamları arasında duşmanlık yaratmaktı. Bu sahada cok geniş propagandalar yapıldı ve maalesef her iki kesimin de super guclerin şeytĂ‚ni komplosundan habersiz olmaları sebebiyle, kayda değer neticeler alındı. Bir yandan ilkokullardan universitelere varıncaya kadar -butun okullarda- oğretmen, hoca, oğretim uyesi, dekan ve rektorlerin batı veya doğu carpılmışlarıyla İslĂ‚m'dan sapmış olanlar ve -ya- diğer dinlere mensup kimseler arasından secilip işbaşına getirilmesine, ahdine sadık mu’minlerin azınlıkta bırakılmasına ve boylece gelecekteki iktidarı yuklenecek olan etkin kesimi cocukluktan yetişkinlik cağı ve genclik donemine kadar kesinlikle butun dinlerden, ozellikle İslĂ‚m'dan ve dinlere bağlı olanlardan, bilhassa da Musluman tebliğci ve din adamlarından nefret edecek bir şekilde yetiştirmeye calıştılar, bunları o donemlerde İngiliz uşağı ve daha sonraları da sermayedarlar, toprak ağaları ve irtica yanlısı, ilericilik ve medeniyete karşı kimseler olarak tanıtıyorlardı. Diğer yandan din adamları, tebliğciler ve dindar kimseleri kotu propagandalarla universiteler ve universitelilerden korkutarak herkesi dinsizlik, kayıtsızlık, İslĂ‚m ve diğer dinlerin mazharlarına karşı olmakla itham ediyorlardı. Neticede devlet adamlarının dinlere, İslĂ‚m'a, Musluman dinadamları ve dindar kimselere karşı olması ve boylece din ve dinadamlarını seven halk kitlelerinin iktidar, devlet ve ona ait herşeye muhalif kılınması ve devlet, millet, universiteli ve din adamları arasında meydana getirilecek bu koklu ihtilalle, yolun, ulkenin herşeyi onların hakimiyetine gececek ve milletin varı yoğu onların cebine akacak şekilde capulculara acık bırakılması isteniyordu; nitekim bu mazlum milletin başına neler geldi ve giderek daha da neler gelecekti, gordunuz... Din adamı ve universiteliden esnaf, işci, ciftci ve diğer kesimlere varıncaya kadar butun milletin mucahedeleri ve Allah TealĂ‚’nın izniyle esaret zincirlerinin parcalanıp super guclerin kudret setlerinin yıkıldığı, onlardan ve bağlılarından ulkenin kurtarılmış olduğu şu sırada tavsiyem odur ki bugunun ve geleceğin nesli gaflete kapılmasın, universiteliler ve iffet sahibi aziz genclerimiz dinadamları ve İslĂ‚mî bilimleri tahsil eden din talebeleriyle dostluk ve fikir beraberliği bağlarını alabildiğine guclendirip sağlamlaştırsınlar, gaddar duşmanın plan ve komplolarından gafil olmasınlar, sozleri ve davranışlarıyla onların arasına nifak tohumları sacmaya calışan kimse veya kimseleri gorur gormez onu irşĂ‚d edip aydınlatsınlar, oğutte bulunsunlar; bunun etkisi olmazsa ondan yuz cevirsinler, onu yalnızlığa itsinler ve komplonun kok salmasına meydan vermesinler, zira suyu kaynağındayken kesmek daha kolaydır; ozellikle universite oğretim gorevlilerinden biri sapma ve sapkınlığa yol acmak isterse onu aydınlatıp irşĂ‚d etsinler, eğer olmazsa kendilerinden ve sınıflarından uzaklaştırsınlar. Bu tavsiye daha cok, dinadamları ve dini bilimler tahsil etmekte olan oğrencilere yoneliktir; universitelerdeki komplolar ise ozel bir derinlik taşırlar, toplumun mutefekkir beyni olan her iki muhterem kesim de komplolara dikkat etmelidir.
d - Dunya ulkeleri ve aziz ulkemizde maalesef buyuk tesirler bırakmış olan ve izleri bugun bile buyuk olcude mevcut bulunan plĂ‚nlardan biri de, somuruye uğramış ulkeleri kendi ozlerine yabancılaştırarak onları batı veya doğu carpılmışı haline getirmektir. Oyle ki, kendilerini, kendi guc ve kulturlerini hic yerine koydular; batı ve doğu’yu, iki guclu kutbu ustun ırk ve onların kulturunu daha yuce ve bu iki gucu cihanın kıblegĂ‚hı bildiler ve -bu- iki kutuptan birine bağımlı olmayı vazgecilmez farzlardan biniymiş gibi tanıttılar. Bu uzucu meselenin hikayesi uzun; onlardan yediğimiz ve şimdi de yemekte olduğumuz darbeler de oldurucu ve ezicidir... Daha da uzucu olanı, sulta altındaki zulum gormuş milletleri her hususta geri kalmış bir halde tuttular ve onları tuketici ulkeler haline getirdiler; bizleri kendi terakki ve şeytĂ‚nî kudretlerinden o kadar korkuttular ki kendiliğimizden birşeyler yapacak ve bir buluşta bulunacak cur’etimiz bile yok; herşeyimizi onlara teslim etmişiz, kendi kaderimiz ve ulkemizin kaderini onların eline bırakmış; gozler kapalı, kulaklar tıkalı vaziyette emre hazır olmuşuz... Bu kofluk ve suni beyinsizlik hicbir işte kendi bilgi ve fikrimize guvenmememize, doğu ve batı’yı korukorune taklide kapılmamıza sebeb oldu. Sahib olduğumuz kultur, edebiyat, sanat ve teknik de doğu ve batı carpılmışı kultursuz yazar ve hatipler tarafından eleştiri ve alay kasırgasına tutuldu, yerli fikir ve gucumuz ezilerek umitsizliğe duşuruldu ve duşurulmekte... Batı gelenek ve gorenekleriniyse ne kadar rezil ve kepaze de olsa soz, yazı ve davranışlarıyla yayarak suslu ovgulerle milletlere yutturdular ve yutturmaktalar da... Mesela bir kitap, bir yazı veya bir konuşmada birkac batı kavramı bulunacak olsa, muhtevasına bakmaksızın hayranca bir hayretle kabul eder ve onu soyleyen veya yazanı bilimadamı ve aydın kişi sayarlar. Beşikten mezara kadar, neye bakarsanız bakın, eğer bir batı veya doğu kavramıyla isimlendirilmişse ilgi gorup beğeniyle karşılanmakta, medeniyet ve ilericiliğin bir belirtisi sayılmaktadır; ancak, eğer yerli oz kelimeler kullanılmışsa dışlanacak, kohne ve artakalmış telĂ‚kki edilecektir... Cocuklarımız eğer bir batı ismi taşıyorlarsa ovunclu, yerli bir isim taşıyorlarsa mahcup ve gerikalmış oluvermektedirler... Caddeler, sokaklar, mağazalar, şirketler, eczahaneler, kutuphaneler, kumaşlar ve her ne kadar iceride uretilmiş olsa dahi butun mallar, halk tarafından beğeni ve kabul gorebilmek icin yabancı isim taşımalıdırlar... Oturup kalkmalarda, butun goruşme ve muaşeretlerde ve hayatın her boyutunda tepeden tırnağa Avrupai olmak bir iftihar vesilesi, yuzakı, medeniyet ve ilerleme; buna karşılık kendi yerli orf ve geleneklerimizse eski kafalılık ve geri kalmışlıktır... Onemsiz ve yurticinde tedavisi mumkun de olsa her hastalık ve rahatsızlık icin yurtdışına gitmeli ve kendi doktor ve tıp uzmanlarımızı kınayıp umitsizliğe duşurmelidir!...
İngiltere, Fransa, Amerika ve Moskova’ya gitmek pek değerli bir iftihar; Hacc ve diğer mubarek mekanlara gitmekse eskikafalılık ve gerikalmışlıktır!...
Din ve mĂ‚neviyatla ilgili şeylere kayıtsız davranmak aydınfikirlilik ve medeniyet belirtisi, buna karşılık, bu gibi meselelere sadakat gostermekse eskikafalılık ve gerikalmışlıktır... “Bizim herşeyimiz" demiyorum. Bilindiği uzere yakın tarih boyunca ozellikle de son yuzyıllarda bizi her turlu ilerlemeden mahrum bıraktılar; Pehlevi hanedanı başta gelmek uzere hain devlet adamları ve kendi gayretlerimizin urunu herşeye karşı olan propaganda merkezleri, keza kendini kucuk gorme veya aşağılık duygusuna kapılmalar bizi ilerleme yolunda yapılabilecek butun faaliyetlerden alıkoydu. Turlu malların ithali; bayanları ve erkekleri, ozellikle de genc kesimi makyaj, sus ve konfor malzemeleri gibi ithal malları ve cocukca oyunlarla oyalama, aileleri yarışa sokma ve alabildiğine tuketicileştirme -ki bunun da pek acı hikayele
İmam Humeynİ’nİn (ra) Vasİyetnamesİ
Dini Bilgiler0 Mesaj
●24 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eđitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- İmam Humeynİ’nİn (ra) Vasİyetnamesİ