Cennet ve cehennemi goz ardı eden iki farklı kişilik soz konusu olabilir.

Birincisi: Allah’a karşı saygı ve sevgisi, onun emir ve yasaklarına riayet etme duygusu, oyle biri zirveye ulaşmış ki, onun butun duyguları sadece Allah’a bağlı olarak harekete gecmiştir. O cehennemden korkmayı duşunmeyebilir. Cunku, kalbindeki Allah korkusu, azaba bağlı olarak değil, ona saygısızlık etmek veya onun rahmet ve şefkatini incitmek gibi pek ince bir iman koridorunda boy gostermektedir. Keza, bu gibi yuksek şahsiyetler, cennet sevdalısı değildir.. Cunku, Allah’ın cemalini gorme duygusu onları cenneti duşunmekten alıkoymuştur.

- Bu konu bizim icin anlaşılır bir şey olmayabilir. Ancak tarihte bu gibi mustesna insanların varlığı da bir gercektir. İmam Gazali, İhyau’l-Ulum adlı eserinin “Allah sevgisi, Allah aşkı” bolumunde isim vererek bazı misaller yazmıştır.

Orneğin, Rabia Bedeviye/Adeviye. “Allah’ım! Dunyada benim payıma duşen ne kadar guzellikler varsa onları senin kÂfir kullarına; ahirette benim payıma duşen ne kadar guzellikler varsa onları da mumin kullarına bağışladım.. Ben ne dunyadan ne de ahiretten hic bir şey istemem, sadece Senin cemalini gormek isterim” demiştir. Başka birisi, “Allah’ım! Eğer cehennem korkusundan sana ibadet ediyorsam beni cehennemde yak; yok eğer cennete sevgisi icin sana kulluk ediyorsam cenneti bana haram kıl!” demiştir.

Bediuzzaman hazretleri de şoyle demiştir:

“Sonra, ben cemiyetin iman selÂmeti yolunda Âhiretimi de feda ettim. Gozumde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'anımız yeryuzunde cemaatsiz kalırsa Cennet'i de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin imanını selÂmette gorursem, Cehennem'in alevleri icinde yanmağa razıyım. Cunki vucudum yanarken, gonlum gul-gulistan olur”(Tarihce-i Hayat, s. 630 ).

- Şunu unutmamak gerekir ki, bu insanlar herkesten daha cok Allah’tan korkuyor, herkesten daha cok Allah’ı seviyor ve herkesten daha cok Allah’a ibadet ve kulluk ediyor.

Şuphesiz bu mustesna insanların gonullerindeki iman şuur ve coşkusunu tartacak durumda değiliz. Şairin dediği gibi, “İdrak-i meÂli bu kucuk akla gerekmez/Zita bu terazi bu kadar sıkleti cekmez”

İkincisi: Cennet ve cehennemi goz ardı edenler, iman şuurundan mahrum kimselerdir. Şayet imanları varsa da sonmeye yuz tutmuş bir mum gibi iman esaslarını gosterecek ışığı gosterememektedir. Bunların bir coğu, diğer pek cok insan gibi, en ufak bir korku karşısında titrediği gibi, en ufak bir menfaat icin elinden gelen enerjiyi harcamaktan geri durmaz. Hayatına zarar verecekler karşısında eli-ayağı titremeye başlayan, iki gunluk hapis korkusuyla her turlu fedakarlık yapmaktan kacınmayan, keza dunyanın fani ve gecici bir makam ve mevkiyi, bir menfaat ve lezzeti icin yuz takla atan bu gibi insanların, kendilerini yaratan Allah’ı, ebedi bir hayat yurdu olan cenneti ve cehennem gibi ebedi bir zindanı goz ardı etmeleri, onların akıllarından zorları olduğu gibi, iman şuurundan da faydalanamadıklarını gostermektedir.

- Aslında bunlar, Deve kuşu tipi kimselerdir. Deve kuşuna sormuşlar, “Ben kuşum diyorsun; kuşlar ucuyor, haydi sen de uc da gorelim.” O “Ben kuş değil deveyim, deve ucmaz ki..” demiş. “Madem devesin neden -diğer develer gibi- yuk taşımıyorsun?” dediklerinde ise, “Ben kanatları olan bir kuşum; hic kuş yuk taşır mı..! demiştir. Ne var ki, ahmaklığından olacak ki, avcılara hedef olmamak icin başını kumların arasına sokarak avcıları gormemeye calışır. Halbuki koca govdesi dışarıda avcılara her zaman yem olmaya mahkumdur.

Bu gibi insanlar da aynen deve kuşu misalinde olduğu gibi, onlara “Cennet ve cehennem var ona gore Allah’a kulluk edin” denildiğinde, “belki yoktur; olsa da, biz ne cenneti isteriz ne de cehennemden korkarız” deyip, kulluk yukunden ve sorumluluğundan kendilerini kurtardıklarını duşunurler. Buna mukabil onlara “madem size gore ahiret yoktur, o zaman siz ve binlerce sevdikleriniz yok olup gidecek, yani hepiniz idam edilip yokluklar adasına gonderileceksiniz.. Butun insanlık değerleriniz, onurunuz sıfıra inecek ve sizin leş olmuş bir hayvandan farkınız kalmayacak demektir” denildiğinde, “Kur’an ahiretin var olduğunu ders veriyor; buna gore ahiret aleminin var olma ihtimali kuvvetlidir.. Onun icin biz leş değil, onurlu bir insan olarak yeniden dirileceğiz..” diyerek inkarın cehennem gibi sıkıcı atmosferinden kurtulmaya calışırlar.

Ancak, onların bu yanlış manevraları kendilerini Azrail’in pencesinden kurtarmaya yetmez ve herkes gibi onlar da olecektir. Muminler cennete giderken, bu gibi insanlar ne yazık ki zebaniler tarafından bir pacavra gibi cehenneme atılacaklardır.

- Kur’an’ın bir cok ayetinden şunu anlıyoruz ki, “yalancının mumu yatsıya kadar yanar”. Yani burada cehennemden korkmadıklarını soyleyip fiyaka yapanların bu yalancı tavırları bir muddet sonra gercek bir zillet ve alcaklığa donuverecektir: Misal olarak bir ayetin mealini vermekle yetinelim:

“Bir gorseydin o sucluları: Rab’lerinin huzurunda, mahcupluktan başları onlerine eğilmiş şoyle derken: “Gorduk, işittik ey Rabbimiz! Ne olur bizi dunyaya bir daha gonder! Oyle guzel, makbul işler yaparız ki! Cunku gerceği kesin olarak biliyoruz artık!”(Secde, 32/12).

Kaynak
__________________